Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Evlilik

Düğünde, nikâhta takılan altın ve takıların hükmü nedir?

Düğünde kız tarafından kıza takılan para ve takılar kıza verilen hediye; erkek tarafından kıza takılan para ve takılar ise kızın mehrine sayılır. Dolayısıyla her ikisi de kıza aittir, onun malıdır. O izin vermediği müddetçe kocası bunlara el süremez. Kendisi de istediği gibi bunda tasarruf edebilir. Nisap miktarını aşarsa zekatını da yine kendisi verir.

“Müminler! Kendilerinden hoşlanmadığınız halde[1] kadınlara mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Onlara verdiğinizden herhangi bir şeyi geri almak için baskı da yapmayın; ispatlanabilir bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Onlarla marufa uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız bakarsınız ki, siz bir şeyden hoşlanmıyorsunuz ama Allah onda birçok hayırlar yaratacak olabilir.” (Nisa 4/19)


1. Ayetteki “Kendilerinden hoşlanmadığınız halde” ifadesi kerhen = كرها kelimesinin tercümesidir. Bu kelime haldir yani durum bildirir. Tefsir ve mealler onun kadınların durumunu bildirdiği şeklinde değerlendirmişler ve ayete şu şekilde anlam vermişlerdir. “Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir.” Bunu iki şekilde açıklamışlardır. Biri, kadının kendisinin bir miras malı gibi algılanmasıdır. Ayete bu şekilde bir anlam vermek, onu tarihe gömmek olur. Diğeri de bir kişinin, ayrılmak isteyen bir kadını boşamayıp ölmesini beklemesi ve zorla ona mirasçı olmasıdır. Kur’an’ın kadına iftida hakkı vermesi sebebiyle bu da mümkün olamayacağından “kerhen” kelimesinin failinin yani kocaların durumunu bildirir şekilde tercümesi daha uygundur. Böyle bir tercüme ilgili ayetlerle bütünlük oluşturmaktadır

Mehirsiz nikâh geçerli olur mu?

Müslüman bir erkek, eşine mehir vermekle yükümlüdür. Bu, Allah tarafından kadına tanınmış bir haktır. Nisâ sûresinin 4. ayetinde şöyle buyurulmuştur:

“Kadınların mehirlerini, bir güçlük çıkarmadan gönül rızası ile verin.”

Koca, usulüne uygun biçimde mehri ödemediği takdirde kadın mehrini mahkeme yoluyla talep edip alabilir. Onu alıncaya kadar kocasına karşı hakları devam eder ama görevlerini yerine getirmeyebilir. (Ömer Nasuhi BİLMEN, Hukukı İslamiyye Kamusu, İstanbul 1967, c. 2, s. 167)

Mehir, karı ile kocanın veya temsilcilerinin karşılıklı anlaşmasıyla serbestçe belirlenirse ona mehr-i müsemmâ denir. Bunun bir üst sınırı yoktur. Peşin olarak ödenmesi kararlaştırılan kısmı peşin, kalanı daha sonra ödenir. Tamamının peşin olması da karara bağlanabilir. Erkek, mehir borcunun peşin ödenecek bölümünü ödemeden karısından yararlanmaya hak kazanamaz, kadın müsaade ederse o başka. Daha sonraya bırakılan kısım ya belirlenen günün gelmesiyle veya boşama ya da ölüm halinde kadına tastamam ödenir. Ölen kocanın mirası bu ödeme yapıldıktan sonra paylaşılır.

Erkek, boşadığı kadına olan mehir borcunun tek kuruşunu kesemez. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak isterseniz bıraktığınıza yüklerle mal vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız?” (Nisâ, 4/20)

Nikah kıyılırken mehir belirlenmemişse nikah geçerli olup mehir hakkı kendiliğinden doğar, isterse kadın, mehir almamak şartıyla nikaha razı olmuş olsun. Bu şekilde kendiliğinden doğan mehire mehr-i misil denir. Bunun miktarı ve ödeme şekli, o kadına denk sayılan diğer bir kadının aldığı mehire bakılarak tespit edilir. Bu denklik kadının babasının akrabaları arasından yaş, güzellik, zenginlik, akıl, dindarlık, bekârlık, dulluk, ilim, edep, güzel ahlak ve çocuksuz olma gibi özelliklere bakılarak tespit edilir. (Bilmen, Kamus, c: 2, s. 119) Bu özelliklerde ona denk olan bir kadının kocasından almış olduğu mehir, onun mehr-i misli olur.

Mehir belirlenmeden kıyılan nikâhın geçerli olduğunun delili, Bakara sûresinin 236. ayetidir. Orada Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kadınları, mehirlerini belirleyinceye kadar el sürmeden boşarsanız bunun size günahı yoktur. Onlara yararlanacakları bir şey verin. İmkânı olan, gücü ölçüsünde, darlık içinde olan da gücü ölçüsünde, marufa uygun olarak onları yararlandırsın. Bu, güzel davrananlar üzerine bir borçtur.”

Ayette daha henüz mehir belirlenmeden erkeğin kadını boşamasından bahsedilmektedir. Boşanma hükümleri mevzu bahis edildiğine göre evlilik gerçekleşmiş demektir.

Burada başlık ile mehirin aynı olmadığını kaydetmek gerekir. Başlık ve süt hakkı gibi şeyler kadının babasına, annesine veya kardeşlerine ödendiği halde mehir tamamen kadının kendisine ödenir. Mehir, tamamen kadının hakkıdır. Mehir üzerinde hiç kimse hak iddia edemez. İslamiyet mehiri şart koşmuş ve başlığı haram saymıştır.

Konuyla ilgili daha geniş bilgi almak için lütfen tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/gunumuzde-kari-koca-ihtilafinin-sebepleri.html

Aileden habersiz yapılan imam nikâhı geçerli olur mu?

“Nikâh hem aile hem de toplum için büyük öneme sahip bir sözleşmedir. Bu sebeple yalnızca kadın ile erkeğin evlenmek üzere anlaşmaları yeterli görülmez. Bu konuda her toplumun, kendi inancına, gelenek ve göreneklerine göre koyduğu kurallar vardır. İslam’dan önce Mekke’de kız, babasından veya velisinden istenir, kıza mehri verilir ve nikâhı kıyılırdı. İslam bu uygulamayı kabul etmiştir.”

Bu konu çok önemli bir konudur. Bugüne kadar yanlış anlaşılmalara sebebiyet olan bu konuda meşhur mezhepler (Hanefi, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî) Kur’an-ı Kerim ile bağdaşmayan görüşler bildirmişlerdir. www.suleymaniyevakfi.org sitemizin ARAŞTIRMALAR bölümünde bu konu ile ilgili çok önemli bir ilmi çalışmamız yer almaktadır: Nikah Sözleşmesinde Velinin Yeri

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/nikah-sozlesmesinde-veli.html

Bu makaleyi okuyarak Kur’an’a uygun, Kur’an’ın onayladığı bir nikâhın nasıl olması gerektiğini, velinin nikah sözleşmesindeki yerini, aileden habersiz bir şekilde nikâh kıyılıp kıyılamayacağını vb. konuları Kur’an ve onun açıklaması olan sünnet ışığında öğrenebilirsiniz. Böylece mezheplerin bu konuda Kur’an ve sünnete uymayan yorumlarını da görebilirsiniz.

Bunun yanı sıra yine aşağıdaki linkten Velisiz Nikah başlıklı yazıyı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/velisiz-nikah.html

İnsanların evlenecekleri kişi anne karnında belirlenmiş midir?

Bir kişinin evleneceği kız/erkek, önceden belli ve yazılmış olsaydı Kur’an-ı Kerim’de evlendirme emri olmaz ve evlenilmesi yasak olan kadınlar (Bkz: Nisa, 4/22-24) diye bir konuya yer verilmezdi. Bu tür sözler, bazı kimselerin bir delile dayanmadan yaptıkları iddiadan başka bir şey değildir.

Allah Teâlâ diğer konularda olduğu gibi evlilik konusunda da insanları serbest bırakmış ki bunun neticesinde insanı ya mükâfatlandırsın ya da cezalandırsın. Eğer insan Allah’ın onaylamadığı bir evlilik yaparsa bunun neticesinde cezaya maruz kalacak, fakat Allah’ın izin verdiği kişilerle evlenirse bu taktirde mükafata hak kazanacaktır. Eğer her şey önceden yazılmış bitmiş olsaydı, insanın seçme hürriyeti olmaz; bu açıdan yaptıklarından sorumlu tutulmazdı. Kur’an’da inanç esasları sayılırken kader inancına yer verilmez.  Bu inanç, bazı hadislere dayanılarak ortaya konmuştur.

Bununla ilgili görüntülü bir cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bizim-icin-bir-imtihan-vesilesi-olan-eslerimizi-allah-ezelden-belirlemis-midir.html

Kişinin nişanlısıyla ilişkisi nasıl olmalıdır?

Sözlülük veya nişanlılık dönemi kişilerin birbirini tanıyacakları dönemdir. Bu dönemde kız ile erkek dinen birbirlerine yabancı oldukları için kapalı bir mekânda yalnız başlarına kalamaz, el ele tutuşamaz, birbirlerine sarılamaz, öpüşemezler.

Evlilik maksadıyla bir erkek ile bir bayanın ister yüz yüze ister telefonla görüşmesi, konuşması caizdir. Fakat bunda da sınırlar vardır. Nikâhınız kıyılana kadar o sizin için yabancı sayılır. Dolayısıyla dinimizin bu konuda koyduğu mahremiyet ve ahlak kurallarına uymak durumundasınız.

Nişanlınızla ailesinin evinde görüşebilirsiniz. Böylece hem nişanlınızı hem de ailesini daha yakından tanıma fırsatı bulursunuz.

Düğününüz 1 yıl sonra olacağı için nikâh kıymanızı tavsiye etmiyoruz. Zira resmi nikâh olmadan kıyılan imam nikâhları maalesef şu an için hiçbir hukuki sonuç doğurmamakta ve olası bir problemde daima kız mağdur olmaktadır. Nişanlılık dönemi sadece bir ön anlaşmadır ve bununla mahremiyet ortadan kalkmaz. İki taraf da evlilik konusunda fikir değiştirebilir.

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/nisanlilarin-nikahi.html

Kız çocuğunun evlendirilme yaşı minimum kaç olabilir?

Küçük yaştaki çocuklar evlendirilemezler. Evlenme için buluğ çağına ulaşmak yetmez, reşit olmak da gerekir. Rüşt yaşı bölgelere göre değişebileceğinden farklı yaş uygulamaları olabilir. Ama dokuz yaşındaki bir çocuk reşit olmaz.

Allah Teala Nisa suresinin 6. ayetinde şöyle buyurmuştur:

“Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin; onlarda olgunlaşma/rüşd görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahit bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.”

Ayrıca Nisa Suresinin 2. ve 3. ayetlerini bu ayetle birlikte değerlendirebilecek bilgiye sahip olan kişiler evlilik için reşit olmanın da şart olduğunu görürler.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/islama-gore-kucuk-cocuklarin-evlendirilmesi-mumkun-mudur.html

Bu ayete göre dinimizde evlilik çağı denen yaş “rüşd çağı”dır. Rüşd çağı ise kişinin ergenlik çağına adım atması ile başlayan ancak herkes için değişiklik arz edebilen bir dönemdir. Mesela A şahsı ergenlik çağı ile birlikte aynı zamanda rüşd çağına girmiş olabilir. B şahsı ise ergenlik dönemi üzerinden bir kaç yıl geçtiği halde rüşd çağına girmemiş olabilir. Buna yani kişinin evlilik çağına girmiş olup olmadığına karar verecek olanlar da kişinin ailesi yani velisidir. Bu yüzden dinimiz velisiz olarak nikâh kıyılamayacağını bildirmiş, bu şekildeki nikâhları geçersiz saymıştır.

Sitemizde bu konu hakkında yeteri kadar bilgi bulunmaktadır. İlgili yazıları okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kuran-ve-gelenege-gore-kucuklerin-evlendirilmesi.html

Namaz kılmayanlara kız verilir mi?

Halk arasında “namaz kılmayana kız verilmez”, “namaz kılmayanın kestiği yenmez” düşüncesi hâkimdir. Bunu destekleyen bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Bu gibi sözlerin namaz kılmayanların kâfir olduğunu kabul edenler tarafından söylenmiş olma ihtimali yüksektir. Hâlbuki ayet ve sahih hadislere bakıldığında inkâr etmeyip hafife almadıkça namaz kılmayanlara kâfir hükmü verilemez. Ama şurası da bir gerçek ki “ben Müslüman’ım” iddiasında bulunup da namaz kılmayan kişi, Allah’ın emrine karşı isyan halindedir, büyük günah işlemektedir.

Bu yüzden Müslüman bir genç kızın/hanımın Allah’a günde en az beş defa isyan eden biri ile evlenmesi yerine başta namaz olmak üzere diğer ibadetlerini yerine getirmeye özen gösteren Müslüman erkekleri tercih etmesi tavsiye edilir.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/es-seciminde-nelere-dikkat-etmemiz-gerekiyor.html

Eş seçiminde nelere dikkat etmemiz gerekiyor?

Eş seçimi ile ilgili ayetler şunlardır:

1- Evlenmede inanç çok önemlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“İmana gelene kadar, müşrik kadınlarla evlenmeyin. Mümin cariye/kadın köle müşrik kadından elbette iyidir; isterse gönlünüzü çelmiş olsun. İmana gelene kadar, müşrik erkeklere kız vermeyin. Mümin köle müşrikten elbette iyidir; isterse gönlünüzü çelmiş olsun. Onlar sizi ateşe çağırırlar; Allah ise kendi bildirmesiyle cennete ve affa çağırır. Allah ayetlerini insanlara açıklar, belki akıllarını başlarına toplarlar.” (Bakara, 2/221)

2- Eşlerden her birinin namuslu, gizli dost edinmeyen, evliliği bir gönül eğlencesi saymayan kişiler olmaları gerekir.  Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“… Bunlar dışında kalanlar; namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla size helaldir.” (Nisâ, 4/24)

3- Taraflardan birinin zina etmemiş olması, eğer etmişse tevbekâr olmuş ve kendini tamamen düzeltmiş olması gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Zina eden erkek, ancak zina eden veya müşrik olan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek evlenebilir. Bunlar müminlere haram kılınmıştır.” (Nûr, 24/3)

“Ama bundan sonra, tevbe edip düzelenler bunun dışındadır. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Nûr, 24/5)

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/namaz-kilmayanlara-kiz-verilir-mi.html

Bir erkek bir bayanı sevebilir mi?

Bir erkeğin bir bayanı ya da bir bayanın bir erkeği sevmesi günah değildir. Günah olan, dinen birbirlerine yabancı olan iki karşı cinsin aralarında nikah olmadan yalnız başlarına kalmaları, el ele tutuşmaları, sarılmalarıdır.

Evlilik amacıyla kız ile erkeğin, başbaşa olmamak şartıyla tanışmaları ve konuşmaları caizdir. Bunun dışında, günaha götürecek her türlü ilişki haramdır.

İslam’da evlilik farz mıdır?

İslam dini evlenmeyi teşvik etmiş ve Müslümanlara, evli olmayanları evlendirme emri vermiştir. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem de evlenerek bu yolla mü’minlere örnek olmuştur.

Âlimler, evlenmediği takdirde zinaya düşme korkusu taşıyan ve evlenme imkânına sahip olan müslümanların evlenmelerinin farz; ama bunun dışındaki durumlar için sünnet olduğu kanaatine varmışlardır.

Konuyla ilgili olarak Nebîmizden şu hadisler nakledilmiştir:

“Gençler! Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim de maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (Buhari, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1)

Ebû Eyyûb radıyallahu anh’tan: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Dört şey tüm nebîlerin sünnetlerindendir. Utanma duygusu, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.” (Tirmizi, Nikâh, 1)

 

“Talak ikidir” ifadesinden ne anlamalıyız?

Talak suresinin ilk ayetlerini okursanız, Allah Teâlâ o ayetlerde bir boşanmanın nasıl olacağını tarif etmektedir. O ayetlere uygun boşanma sadece bir boşanma kabul edilir. İddet içerisinde erkek karısına dönmek isterse dönebilir. Allah şöyle buyurmuştur:

“Eğer kocalar barışmak isterlerse, boşanmış oldukları kadınları almaya daha fazla hak sahibidirler.” (Bakara, 2/228)

Sizin bildiğiniz doğrudur. Bu durum iki kere tekrarlandıktan sonra eşler üçüncü kez boşanmışlarsa işte o zaman kadın bir başka erkekle evlenmeden bir daha eski kocasına helal olmaz.

“Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helal olmaz. O evlendiği erkek, o kadını boşarsa, her iki taraf da Allah’ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları taktirde, evlenmelerinde bir sakınca yoktur.” (Bakara, 2/230)