Hanefi mezhebine göre buluğ çağına ermiş, akıllı, hür, mukîm (yolcu olmayan) ve zengin olan kadın erkek her müslümana kurban vacibdir. Zenginden maksat, temel ihtiyaçlarından başka, artıcı olsun olmasın, 85 gram altını ya da buna denk parası veya malı olan kimsedir.
Blog
“Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet amacıyla belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmek” demek olan kurban, Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnettir. Ayrıca aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinden birinin kurban kesmesi yeterlidir; her birinin kesmesi şart değildir. (Bu konuda sitemizin ARAŞTIRMALAR bölümünde bir yazı bulunmaktadır. Lütfen ilgili yazıyı okuyunuz.)
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/aile-adina-tek-kurban.html
Hanefi mezhebine göre bir kimseye kurbanın vacip olması için o kişide belirli miktarda mali imkanın, zenginliğin bulunması şarttır. Bu zenginliğin ölçüsü, zekatta da aranan 85 gram altın ya da buna denk para veya maldır. Yani kişinin borçları ve asli ihtiyaçları dışında elinde 85 gram altın veya buna denk bir para bulunursa, o zaman kurban kesmesi gerekir. Bu imkanı olmayanların kurban kesmeleri gerekmez. Bu yüzden kendinizi sıkıntıya sokmanıza gerek yoktur.
Kurban kesmekle mükellef olabilmeniz için borcunuz ve temel ihtiyaçlarınız dışında artıcı olsun olmasın 85 gram altınınız ya da buna denk paranız veya malınız olması gerekir. Borcunuzu düştükten sonra elinizde 70 gr altın kalıyorsa sizin kurban kesmeniz gerekmez. Kendinizi zorlamamalısınız.
İbadetler yaşayan insanlar içindir. Kişi öldükten sonra artık onun sorumlu olduğu herhangi bir ibadet kalmaz. Allah Teala şöyle buyurur:
“İnsanın kendi çabası ile yaptığı amelden başkasının kendisinin değildir.” (Necm, 53/39)
“Kim ahireti ister ve bir mümin olarak onun için gereği gibi çalışırsa işte onların çalışması karşılığını bulacaktır.” (İsra, 17/19)
Bu ayetlerde de görüldüğü gibi ibadetler kişiseldir, insanın kendi çalışıp çabalaması ile yerine getirilir. Bu da insanın son nefesini vereceği ana kadar devam eder. Bir ayet-i kerimede Allah Teala şöyle buyurur:
“Sana o kesin gerçek /ölüm gelip çatıncaya dek Rabbine kulluk et.” (Hicr, 15/99)
Ölümle beraber insanın amel defteri kapanır, fakat üç şey bundan müstesnadır. Nebimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
“İnsan öldüğü zaman ameli kesilir; yalnız şu üç şey hariç: Sadaka-i câriye (yani uzun süre ayakta kalan bir hayır eseri), kendisinden faydalanılan ilim, kendisine hayır dua eden iyi evlat.” (Müslim, Vasiyet, 4)
Ölen kişiler için geride kalanların yapabilecekleri tek şey onlar için hayır dualar etmektir. Bun konudaki ayetler de şöyledir:
“Rabbimiz! Hesap görüleceği gün beni, anamı-babamı ve inanıp güvenenleri bağışla!” (İbrahim, 14/41)
“Onlardan sonra gelenler şöyle derler: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman ile gelip geçmiş kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir çekememezlik oluşturma. Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatli ve ikramı bol olansın.” (Haşr, 59/10)
Sonuç olarak sevabı ölmüş kişilere bağışlanmak üzere kurban kesmeniz uygun değildir.
6 kişi 2 ayrı kurban aldınız. Eğer altınız da birbirinizle ortaklığı kabul etmişseniz her birinizin iki hayvanda da hissesi / payı var demektir. Dolayısıyla iki hayvanın etini eşit bir şekilde alabilirsiniz.
Kurban ibadetinde aslolan kurban bayramı günlerinde belli hayvanları Allah rızası için kesmektir. Dolayısıyla bu şart yerine getirilmeden kurban ibadeti yerine getirilmiş sayılmaz. Kesilen bu hayvanın etinden hem onu kesen, hem eş-dost hem de muhtaçlara ikram edilir.
Muhtaçlara yardım etmek ise başka bir ibadet ve hayır çeşididir. Sevabı çok büyüktür. Fakat kurban ibadeti ile bu ibadeti birbirine karıştırmamak gerekir. Zira dinimizde ibadetler birbirlerinin yerine konulmaz. Hiçbir ibadet bir diğerinin yerini tutmaz.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Her ümmet için bir kurban kesme zamanı belirlemişizdir ki, Allah’ın ismini kendilerine rızık olarak verdiği küçük ve büyük baş hayvanların üzerine ansınlar. İlâhınız, bir tek ilâhtır. Artık O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanları müjdele.” (Hac, 22/34)
Kurbanlık hayvanın gebe olduğu biliniyorsa kesilmemesi tavsiye edilir. Fakat kesildiği taktirde kurban ibadeti yerine gelmiş olur.
İşverenin hediye ettiği kurbanlık hayvanın diğerlerinden hiçbir farkı yoktur. Kesildiği taktirde kurban ibadeti yerine getirilmiş olur.
Bunda herhangi bir sakınca yoktur. Kurbanınızı ille de para ile alacaksınız diye bir şart yoktur.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/kurban-yazili-fetvalar/para-harcanmadan-alinan-hayvan-kurban-olur-mu.html
Kurban ibadetini vacip kabul eden Hanefi mezhebine göre dinen yolcu olan kimse kurban kesmekle yükümlü değildir. Fakat kesmesinde de hiçbir sakınca yoktur. Kurbanı sünnet kabul eden mezheplere göre ise bu konuda yolcu ile mukim arasında hiçbir fark yoktur.
Hanefilerin yolcu için böyle bir ruhsattan bahsetmeleri ibadetlerde külfeti kaldırmaya yöneliktir. Çünkü yolculuk halinde bulunan kimse gerek kurbanlık temin etme ve kesme, gerekse kesilen kurban etini değerlendirme ve dağıtma açısından o bölge halkının sahip olduğu bilgi ve imkana sahip olmayabilir. Ayrıca yolcu zengin bile olsa elindeki parayı daha tedbirli harcaması gerekebilir.
Kur’an ve sünnette ise kurban konusunda seferi ile mukim arasında herhangi bir fark gözetilmemiştir. Dolayısıyla maddi imkanları yerinde olan kişiler her nerede bulunuyorlarsa kurbanlarını orada keserler. Seferi iken kesenlerin evlerine döndüklerinde yeni bir kurban kesmeleri gerekmez.
Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izlemenizi tavsiye ederiz:
Bir büyük baş hayvanı bir kişi kurban edebileceği gibi 7 kişi de buna ortak olabilirler. İki kişi buna ortak olurlarsa bunlar 3,5’ar hisse değil; iki hisse şeklinde ortak olmuş olurlar! Yani etler iki eşit hisseye bölünür. Üç kişi iseler üç hisse ortak olmuş olurlar. Bu, yedi kişiye kadar böyle devam eder.
Hayır bir sakınca olmaz. Lakin bir vesile ile ona bu yaptığının dinen kesinlikle doğru olmadığını, kul hakkı yediğini, dolayısıyla büyük günah işlediğini belirtmek gerekir.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:
www.fetva.net/kurban-yazili-fetvalar/haram-para-kazanan-biriyle-kurban-ortakligi-yapilir-mi.html
Bir sığırın kurban edilebilmesi için 2 yaşını doldurmuş olması şarttır. Tecrübelere göre iki yaşını doldurmuş sığırlar süt dişlerini çıkarmış oluyorlar. İki yaşını doldurduğu kesin ise süt dişlerini çıkarmamış olmasının bir zararı olmaz.
Kurbanlık sığırlarda yaş tayini için aşağıdaki linkte bulunan bilgilerden istifade edebilirsiniz:
Bu şekilde yapılan kurban alım satımı caizdir. Bunu yasaklayan hiçbir delil bulunmamaktadır.
Bu konudaki diğer cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kilo-ile-kurban-almak-caiz-midir.html
Koyunların hepsi de aynı özellikte ve daha sonra niza çıkmayacak şekilde ise caiz olur. Aksi taktirde kesilecek kurban sahih fakat bu satış fasit olur. Yani bu satışın bozulması gerekir. Taraflar razı olurlarsa bunun bir sakıncası kalmaz.
Kurban eti hakkında yapılacak işlemlerle alakalı olarak Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah’ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah’ın adını anın! Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de fakirlere yedirin. İşte şükredesiniz diye böylece onları sizin emrinize verdik.” (Hacc, 22/36)
Buna göre kurban etinden hem sahibi yiyebilir hem de zengin – fakir akraba ve konu komşuya ikram edilir. Burada bu kimselerin müslüman olması şartı bulunmamaktadır. Dolayısıyla kurban etinden gayrimüslimlere de verilebilir. Hatta bu yol, kalplerinin İslam’a ısındırılması gibi güzel bir hedef içermesi açısından tavsiye bile edilebilir.
Ortak kesilecek kurban için fıkıh kitaplarında şu hüküm vardır:
“Koyun ve keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban edilir. Bir deve veya bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir. Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi hissesine malik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.”
Adak da bir ibadet olduğu için ortaklardan birinin bu niyette olması diğerlerinin kurbanına zarar vermez.
İhtiyaçlı olan kardeşinize adak kurbanının tamamını veya bir kısmını verebilirsiniz.
Etinden sahibinin yiyemeyeceği kurban, adak kurbanıdır. Bu sebeple siz, eşiniz ve çocuklarınız keseceğiniz şükür kurbanından yiyebilirsiniz.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
Peygamberimize kurban kesme diye bir durum söz konusu değildir. Bu uygulamanın dinimizde yeri yoktur. Maalesef bazı cemaat ve gruplar halkın dini duygularını istismar etmektedirler. Bunlara karşı oldukça dikkatli olmak, aldanmamak gerekir.
Fakat kişiler kendi adlarına kurban kesilmesi için güvendikleri kişi veya kuruluşlara vekalet verebilirler.
Öncelikle hadisin ravisinin adının Hunnes değil Haneş olduğunu belirtelim. Bu hadis Tirmizî ve Ebû Davûd’da geçmektedir. Tirmizî’de geçen rivayet şöyledir:
Ali radıyallâhu anh’tan rivayete göre, kendisi biri Resûlullâh adına, diğeri de kendi adına olmak üzere iki kurban keserdi. Kendisine bunun sebebi sorulunca şöyle derdi: “Böyle yapmamı bana Resûlullâh emretti ve bu şekilde yapmayı hiç terk etmeyeceğim.” (Tirmizî, Edâhî, 3.)
İmam Tirmizî, bu hadis hakkında “bu hadis garîbtir. Bunu sadece Şerîk’in rivayetiyle bilmekteyiz.” Demiştir.
Hadisin Ebû Davûd’un Sünen’inde yer alan rivayeti ise şöyledir:
Haneş şöyle demiştir: Ben Hz. Ali’yi iki koç birden kurban ederken gördüm de (kendisine) “Bu da nedir?” diye sordum. “Resûlullâh (sağlığında, vefatından sonra her sene) kendi yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum.” cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Dehâyâ, 2)
Bu hadis kendisi ile amel edilemeyecek kadar zayıftır. Çünkü senedinde hadis âlimlerince kimliği mechûl olan Ebu’l-Hasnâ ile hakkında “onun hadisleri delil olarak kullanılmaz”, “zayıftır”, “sağlam değildir”, “Hz. Ali’den tek başına rivayet ettiği hadisler, sika/güvenilir ravilerin hadislerine benzemiyor; bu yüzden onun hadisi delil olarak kullanılmaz” gibi çeşitli tenkitler yapılmış olan Haneş b. el-Mu’temir vardır. Dolayısıyla bu hadis, delil olma niteliğinden uzaktır.
el-Mubârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî isimli eserinde bu mevzuda şunları söylemektedir:
“Ben, ölen bir kimsenin yerine ayrıca bir kurbanın kesileceğine dair sahih ve merfû bir hadise rastlamadım. Bu mevzuda Hz. Ali’den rivayet edilmiş olan hadis ise zayıftır. Bu böyle olmakla beraber, şayet bir kimse, ölen bir kimsenin yerine ayrı bir kurban kesecek olursa, ihtiyat olarak bu kurbanın etinden yemeyip tümünü tasadduk etmesi gerekir.”
(KAYNAKLAR: el-Mubârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, Kahire, 2001, c: 4, s: 433-434, 1495. hadisin şerhi; es-Sehârenfûri, Bezlu’l-Mechûd fî Halli Ebî Dâvûd, Beyrut, trs, c: 13, s.10-11; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1990, c: 10, s: 465.)
NOT: Peygamberimizin hayatta iken biri kendisi için diğeri ümmetinden imkânı olmayanlar için iki koçu kurban kesmesi ise tamamen farklı bir durumdur. O konuyla ilgili olarak sitemizde yer alan KURBANIN FERT YA DA AİLE ADINA KESİLMESİ TARTIŞMALARI başlıklı araştırmayı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/aile-adina-tek-kurban.html