Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Yeni bir araba alınınca kurban kesmek şart mıdır?

Allah’ın vermiş olduğu bir nimete, kulun teşekkür etmesi gayet normal bir davranıştır. Bu teşekkür makbul bir ibadet tarzı olabilir. Fakat “araba alınca kurban kesmek gerekir” şeklinde bir şey yoktur. Fakat böyle bir kişi kendisine verilen bu nimetten dolayı kurban kesip etini dağıtabilir. Bu bir şükür kurbanı olur. Bunun yerine namaz da kılabilir, bunun da adı şükür namazı olur. Fakat bunlar şart değildir.

Vakıf ve dernekler topladıkları paradan ucuza kurban kesebilirler mi?

Kurbanınız zamanında kesildiği için bu ibadeti yapmış olursunuz. Ancak bahsettiğiniz kişiler, kurban için zorunlu masrafları çıktıktan sonra artan parayı, derneklerinin ihtiyacı veya fakirler için kullanacaklarına dair sizden yetki almalıydılar. Bu yetkiyi almadıklarından artan parayı geri vermeleri gerekir. Siz o parayı onlardan isteyip alabilirsiniz.

Kurban organizasyonu yapan vakıf ve dernekler; kurban için zorunlu tüm masrafları yaptıktan sonra artan parayı, ya sahiplerine iade etmeli ya da bunları nerelerde kullanabileceklerine dair, kendilerini kurban için vekil eden kişilerden yetki almalıdırlar.

Kurban kesmek için bankadan kredi çekilebilir mi?

Kredi, faizli borç demektir. Faiz ise dinimizin en büyük yasaklarından biridir. İbadet niyeti ile de olsa hiçbir şekilde bir Müslümanın bankadan kredi çekerek kurban kesmesi caiz olmaz. Fakat kredi kartı ile kurban kesilmesi farklı bir şeydir. Kredi kartı ile kurban alımında bir sakınca olmaz. Yeter ki borç son ödeme tarihinden sonraya bırakılıp faize bulaşılmasın. Kurban gibi bir ibadete kesinlikle faizi karıştırmamak gerekir.

Kurban hissedarlarından niyeti et yemek olan varsa durum ne olur?

Kurban, Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli cins­ten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla ke­silen hayvanı ifade eder. Yani kurbanda temel şart ibadete niyettir. Dolayısıyla ortakların her birinin ibadet amacıyla bir araya gelmiş olmaları gerekir.
 
Ortak kesilecek kurban için fıkıh kitaplarında şu hüküm vardır:
 
“Bir deve veya bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir. Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi hissesine malik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.”
 
Bu yüzden ortaklık yapılacak olan kişiler tanınan, bilinen kişiler olmalıdır.

Kurban kesmiş olan biri kendisine getirilen etleri ne yapmalı?

Kurban eti hakkında yapılacak işlemlerle alakalı olarak Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah’ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah’ın adını anın! Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyenlere  yedirin. İşte şükredesiniz diye böylece onları sizin emrinize verdik.” (Hacc, 22/36)
 
Buna göre kurban etinden hem sahibi yiyebilir hem de zengin – fakir akraba ve konu komşuya ikram edilir. Kurban kesiyor olmanız akraba ve komşularınızın et ikramını geri çevirmenizi gerektirmez. Fakat sizin de kendi akraba ve komşularınıza ikram edebilmeniz için kendi kurbanınızdan birkaç parça et ayırmanızı tavsiye ederiz.

Bayramda farklı iki kurban kesmek uygun olur mu?

Maddi durumu uygun olanların birden fazla kurban kesmeleri onların bu ibadetten daha fazla sevap kazanmalarını sağlar. Nitekim Resûl-i Ekrem (sas)’in, saf beyaz, semiz ve boynuzlu iki koçu, birisini ümmetinden kurban kesmeyenler, diğerini de kendisi ve aile fertleri adına kurban olarak kestiği muteber kaynaklarda ifade edilmektedir. (Buhâhrî, “Edâhî”, 7; Müslim, “Edâhî”, 18; Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 3,4; Tirmizî, “Edâhî”, 2; Nesâî, “Dahâyâ”, 14,28-31; İbn Mâce, “Edâhî”, 1; Dârimî, “Edâhî”, 1.)

Kurbanlık hayvanlarda aranan özellikler nelerdir?

Kesilecek hayvanın, kurbanlık olma özelliklerini taşıması yeterli olup pahalı olup olmasının bir önemi yoktur.

Kurbanlık hayvanlarda aranan özellikler şunlardır:

Koyun ile keçi ya birer yaşını doldurmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli bulunmalıdır. Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını bitirmiş bulunmalıdır.

İki gözü veya bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış, kulağının veya kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş, kulakları veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olmaz.

Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu hayvanlar kurban edilebilirler.

Kurbanın semiz olması daha faziletlidir. Kemikleri içinde iliği kalmamış derecede zayıf veya aksak ayağını yere basıp kesileceği yere kadar topal veya aşikâr bir halde hasta bulunan bir hayvan da kurban olamaz.

Yaşadığımız il dışında kurban kesebilir miyiz?

Kurbanınızı istediğiniz yerde; dilerseniz oturduğunuz bölgede dilerseniz tatil için gittiğiniz beldede v.s. kesebilirsiniz.
 
Benzer bir cevabı sitemizden okumak için lütfen aşağıdaki linke tıklayınız:
 
www.fetva.net/yazili-fetvalar/yolcu-hukmunde-olan-biri-kurban-kesebilir-mi.html

Para harcamadan elde edilen hayvan kurban olur mu?

Kurban satıcısı olan baba, çocuğuna bir kurbanlık verdiğinde çocuğu bunu kurban edebilir de etmeyebilir de… Ederse, kurban sevabı alır. Zira artık o hayvan kendi malı olmuştur. Kendi malı olduğu için de dilediği tasarrufu yapma hakkı vardır. Babası da bu güzel ibadete vesile olduğu için ayrıca sevap alır.

www.fetva.net/kurban-yazili-fetvalar/para-harcanmadan-alinan-hayvan-kurban-olur-mu.html

Zengin olan babanın çocuğuna para verip hacca göndermesi de aynı şeydir. Çocuk, babasının verdiği o para ile hacca gider ve hac borcu üzerinden düşer. Babası da buna vesile olduğu için sevap kazanır. Fakat çocuğun hacca gitmesi, babanın borcunu düşürmez. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.

Ayrıca kurbanın sadece zengin ibadeti olduğu bilgisi de doğru değildir. Dinen zengin sayılmayan kişiler kurban keserlerse onlar da zenginin aldığı sevabın aynısını hatta belki daha da fazlasını alabilirler. Bunun için ister kendi paraları ile kurban satın alırlar; isterlerse kendilerine hediye edilen hayvanları kurban ederler.

NOT: Yukarıda bahsi geçen cevabımızı görmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hediye-edilmis-hayvan-kurban-olarak-kesilir-mi.html

Bir ailede iki kişi zenginse ikisinin de mi kurban kesmesi gerekir?

Hanefî mezhebine göre, yükümlülük şartlarına sahip olan herkes kurban kesmek durumundadır. Âlimlerin çoğunluğuna göre ise, bütçeleri aynı olup aynı çatı altında hayatlarını sürdüren aile bireylerinden birinin kesmesiyle, diğerlerinden de talep düşer. Çoğunluğun görüşü ile amel edilebilir.
 
Konuyla ilgili daha geniş bilgiyi sitemizin ARAŞTIRMALAR  bölümünde bulunan KURBANIN FERT YA DA AİLE ADINA KESİLMESİ TARTIŞMALARI başlıklı yazıdan elde edebilirsiniz.
 
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/aile-adina-tek-kurban.html

Kurban namazı diye bir şey var mıdır?

Sahih, zayıf ve mevzû (uydurma)lar da dâhil olmak üzere hiçbir hadis kitabında bu hadise rastlayamadık. İnternette yaptığımız araştırmada da herhangi bir netice çıkmadı. Dolayısıyla bunun bir hadis olduğunu söylemek oldukça zor görünmektedir. Zaten metin tenkidi yapıldığında da bu anlaşılmaktadır. Uydurma hadislerin alametlerinden biri, küçük bir ibadete oldukça büyük bir mükâfat vaadilmesidir. Bu hadiste de iki rekâtlık namazından ardından “Allah ne isterse verecektir.” sözü de uydurma hadislerde sıkça karşılaşılan mübalağalı ifadelerden biridir.

Konuyla ilgili görüntülü cevabımızı izlemek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurban-kesilince-kilinmasi-gerektigi-soylenen-kurban-namazi-var-midir.html

Kilo ile kurban almak caiz midir?

Eğer alıcı ile satıcı bu alışverişe razı ise aşağıdaki ayete göre caizdir. Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin…” (Nisa, 4/29)

Kilo hesabına göre kurban almakla kasaptan et almak aynı şeyler değildir. Bu işlemde kurban olarak kesilmesi için bir hayvan üzerinde anlaşma yapılmaktadır. Kurbanda asıl olan “ibadet niyetiyle kan akıtmak” olduğuna göre böyle bir alışverişte bu şart yerine gelmektedir.

Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurbanlik-hayvanlarin-kilo-ile-satin-alinmasinda-bir-sakinca-var-midir.html

Kredi kartı ile veya borç alarak kurban kesmek caiz midir?

Kredi kartı ile kurban almanızda bir sakınca olmaz. Yeter ki borcunuzu son ödeme tarihinden sonraya bırakıp faize bulaşmayınız. Böyle bir imkânı olmayanların kurban kesmeleri gerekmez. Bu yüzden borç alarak kendinizi sıkıntıya sokmanıza gerek yoktur.

Konuyla ilgili görüntülü cevabımızı izlemek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kredi-karti-ile-kurban-satin-almakta-bir-sakinca-var-midir.html

Kur’an’daki had cezalarını‎n tarihselliği savunulabilir mi?

Tarihsellik, bugünkü yaygın anlamıyla peygamberimizi tarihin herhangi bir döneminde bir coğrafyada hüküm sürmüş bir hükümdar veya böyle bir yerde etkin olmuş bir düşünür gibi kabul edip Kur’an-ı Kerim’i de o coğrafya ve o tarihle ilgili düzenlemeler getiren bir kitap saymak olarak algılanmaktadır. Bu, peygamberimizin son peygamber, Kur’an’ın da kıyamete kadar geçerli son kitap olmasını ortadan kaldırdığı için kabul edilemez bir iddiadır. Kur’an-ı Kerim’de hükme bağlanmış ve neshedilmemiş düzenlemelerin hiçbirisinin tarihselliği iddia edilemez.

Bununla ilgili görüntülü cevaplarımızı izlemek için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayın:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kuranin-tarihsel-bir-bakis-acisiyla-okunmasi-gerektigi-gorusu-dogru-mu.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kuranda-gunumuzde-uygulanamayacak-hukumler-var-midir.html

Ölülerin ruhlarına Kur’an okunur mu?

Ölen kişinin arkasından okunan Kur’an-ı Kerim’in ölüye bir etkisi söz konusu değildir. Bununla ilgili hiçbir delil bulunmamaktadır.

Fakat bizden önceki müslüman kardeşlerimiz için hayır dualar etmemizi bizzat Allah Teala bizlere tavsiye etmiş, Nebimiz de bu yöndeki uygulamaları ile bizlere örnek olmuştur.

Allah Teala şöyle buyurur:

“Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin» derler.” (Haşr, 59/10)

Kıldığımız her namazın sonunda şu duayı okumamız tavsiye edilmiştir:

“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm mü’minleri bağışla.” (İbrahim, 14/41)

Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda otururken Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve:

– Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu.

Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

“Evet, onlar için dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120; İbn Mâce, Edeb, 2)

Kur’an ölüler için değil; yaşayan insanlar için indirilmiştir. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Biz ona şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.” (Yasin, 36/69-70)

Kur’ân’ın sevabı ancak onu anlayarak okuyan ve yaşamaya çalışan kişiye aittir. Ancak ölen kimse hayatta iken başka bir kimseye Kur’an okumayı öğretmişse veya öğrenmesine vesile olmuşsa, o öğrettiği kimse Kur’an’ı her okuduğunda o kimseye de sevap yazılır. Bu da zaten o güzel amele vesile olmanın sevabıdır.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/geceleyin-mezarliktan-gecerken-fatiha-okumak-gunah-midir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/olulere-kuran-okunabilecegine-dair-rivayet-edilen-hadisler-sahih-midir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/olulerin-arkasindan-kuran-okumak-hatim-indirmek-faydali-olur-mu.html

Şeytan akılsız bir varlık mıydı da Allah’a isyan etti?

Şeytan akılsız bir varlık değildir. Allah’ın kudretinin de farkında olduğu için kovulduğunda bile O’ndan izin istemiştir. Bazı ayetlerde şeytanın Allah’tan korktuğu da ifade edilmektedir.

Fakat dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Akıllı bir varlık olmak ile aklını kullanmak aynı şey değildir. Şeytan aklını kullanmadığı ve devamında da tevbe istiğfar etmediği için o duruma düştü. Eğer duyguları yerine aklını kullanmış olup yaptığı yanlıştan sonra Allah’a tevbe istiğfar etseydi bugün o durumda olmayacaktı. Hâşâ Allah zalim değildir ki onu yoldan çıkarsın sonra da cezalandırsın!

Âdem aleyhissselam da Allah’ı çok iyi tanıyordu. Hatta ona her şeyi Allah öğretmiştir. Bu bakımdan Allah onun öğretmenliğini yapmıştır. Allah, Âdem’e sadece bir yasak koymuştu.. Ama o gitti ve Allah’ın yasağını çiğnedi. Buraya kadar onun yaptığı ile şeytanın yaptığı arasında hiçbir fark yoktur. Birisi Allah’ın emrini yerine getirmedi, diğeri ise Allah’ın yasağını çiğnedi. İkisi arasında fark sonra ortaya çıktı. Şeytan yaptığının doğru olduğu konusunda inat etti, kibirlendi ve huzurdan kovuldu. Âdem ise yaptığının yanlış olduğunu anladı ve hemen tevbe istiğfar etti; bağışlandı. Yani ikisi de ne yaptıysa kendileri yaptılar. Bunları bu işi yapmaya Allah zorlamamıştır. İşte aklı olmak ile aklını kullanabilmenin farkı burada ortaya çıktı.

Ilımlı İslam mı, yoksa radikal İslam mı?

İslam bir dindir, Allah’ın dinidir. Bu, devirden devire değişiklik arz edemez. İnsanlar da İslam’ı, Allah’ın gösterdiği şekilde anlamak durumdadırlar. Bir devirde başka, diğer bir devirde başka İslam anlayışı Allah’ın istediği bir şey olamaz. Bu olsa olsa insanların kendi kafalarına göre oluşturdukları kuruntulardan ibarettir.

Allah Teâlâ son nâzil olan Mâide sûresinin 3. ayetinde “Bugün dininizi olgunlaştırdım, size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm” buyurmuştur. Din de Kur’an-ı Kerim’den ibarettir. Bugün ve her devirde bütün Müslümanlar İslam’ı, Kur’an’a göre anlamalı ve ona göre yaşamalıdırlar. Allah nasıl istiyorsa öyle… Yani işlerine geldiğine göre değil; rüzgâr hangi yönden isterse o yönde değil!

Eşime ve çocuklarıma dini yaşamaları için baskı yapabilir miyim?

Dinin özü imandır. İmanın temeli de kalp ile tasdiktir. Kalp insanın iç dünyasındadır. İnsan burada alabildiğine hürdür. Hiçbir inanç, insana zorla kabul ettirilemez. En baskıcı rejimler dahi bunu başaramazlar. Bakara 256. ayet bunu bildirmektedir.

“Dinde zorlama olmaz; artık doğru ile eğri birbirinden iyice ayrılmıştır. Bundan böyle kim zorbaları tanımaz da Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara 2/256)

İnsanlar ibadete de zorlanamaz. Çünkü ibadet için niyet gerekir. Niyet, bir şeye içten karar vermektir. “Ameller niyetlere göredir.” Bir ibadetin ne maksatla yapıldığını, tam olarak bir o ibadeti yapan bir de Allah bilir. Niyetsiz ibadet yapılamadığından zorla ibadet olmaz. Birisine zorla namaz kıldırılabilir; ama niyet etmezse namaz kılmamış, boşuna yatmış kalkmış olur. Bu da bir şeye yaramaz.

Bu sebeple kimse, müslüman olmaya veya müslüman gibi davranmaya zorlanamaz.

İslamı anlatmak ve evlatlarımıza İslam’ı öğretmek, onları buna zorlamak değildir. Siz bir eş ve bir baba olarak en fazla uyarıda bulunabilirsiniz. Neticede son karar kişinin kendisine aittir.

Bize düşen, her fırsatta insanlara ve özellikle yakınlarımıza dini anlatmaya devam etmektir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ailene namazı emret, kendin de namaza devam et. Biz senden rızık istemeyiz, sana rızık veren Biziz. Sonuç korunanların lehine olur.” (Tâhâ, 20/132)

Tâğûtîlik kavramını açıklar mısınız?

Tâğût, tuğyân kökünden gelir; tuğyân isyanda sınırı aşmak demektir. Tâğût, sınırı aşanlara ve Allah ile kul arasına tanrı olarak konan varlıklara verilen ortak addır. Hem tekil, hem çoğul olarak kullanılır. Sihirbaza, kâhine, şeytana ve hayra engel olan her varlığa tâğût denebilir. Şu ayete göre Tâğût, hak hukuk tanımayan kimsedir:

“Şunları görmez misin; hem sana indirilene hem senden önce indirilene inandıklarını sanırlar hem de o tâğûtun önünde yargılanmak isterler. Oysa bunlara, onları tanımama emri verilmiştir. O şeytan ise bunları derin bir sapıklığa düşürmek ister.” (Nisâ, 4/60)

Tâğûtîlik, Tâğûttan yana olmaktır. Allah Teâlâ, Tâğûttan yana olmayı yasaklamış ve şöyle buyurmuştur:

“Her ümmete, «Allah’a ibadet edin ve Tâğûttan kaçının,» diye bir elçi göndermişizdir. Onlardan kimini Allah, kendi yoluna kabul etmiş kimi de sapıklıkta kalmayı hak etmiştir. Yeryüzünde dolaşın da bakın ki, o yalancıların sonu nasıl olmuş.” (Nahl, 16/36)

Bu durumda şuurlu olarak Tâğûttan yana olanlar, sapıklıkta kalmayı hak etmiş olanlardır.

Tağut kavramıyla ilgili daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/tagut-nedir-gunumuzdeki-tagut-ornekleri-nelerdir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/nisa-suresi-60-ayette-tagutun-onunde-yargilanmak-ile-ne-kast-edilmistir.html