İş Hayatı
Yapılan ikramlar, ihaleden önce oluyorsa veya bir sonraki ihalelerin verilmesinde etkili ise caiz değildir.
İhaleden sonra verilmesi örf haline gelmişse verilebilir; fakat her hâlükârda kaçınılması daha iyidir.
Doç. Dr. Servet BAYINDIR
Şayet ihaleyi veren kişi, işin bizzat sahibi ise bunda bir mahzur olmaz. İhaleyi istediği firmaya verebilir.
Ancak devlet veya büyük şirketler adına çalışan kişilerin yürürlükte bulunan normal ihale uygulamalarının aksine, birilerine haksız rekabet imkânı sağlamaları, rant oluşturmak ve bunu paylaşmak üzere böyle bir işe girişmeleri helal değildir.
Özellikle de kamu mallarını yöneten kişi ve kurumların bu konuda oldukça hassas olmaları, emanetçisi olarak bulundukları milletin malını haksız yere yememeleri ve yedirmemeleri gerekmektedir.
Kazancın helal olması için dikkat edilmesi gerekenlerle alakalı olarak aşağıdaki linkte yer alan bilgileri okumanızı tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kazancimizin-helal-olmasi-icin-ozellikle-nelere-dikkat-edelim.html
Altın ve benzeri para ve para yerine geçen farklı kıymetli malların değişimi ancak peşin olarak gerçekleştirilebilir.
Şayet soruda bahsedildiği gibi müşteri 10 gr altını (veya ona karşılık gelen TL’yi) borç olarak istiyorsa ya aynen bu 10 gr altın ya da onun TL karşılığı, o günkü kur üzerinden borç verilebilir. Ancak altının fiyatı (kuru) müşteri ve kuyumcu arasında değil, Merkez Bankası veya her iki tarafın da dahli olamayacak başka ulusal veya uluslararası bir kurum taraftan belirlenmeli, bunların belirlediği kur esas alınmalıdır.
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kuyumcudan-altin-satin-alip-parasini-daha-sonra-odemek-caiz-mi.html
Ödeme günü gelince de aynı 10 gr miktarındaki altın, bahsedilen kuruluşlar tarafından belirlenmiş kur üzerinden tahsil edilir.
Kısacası bu işlem yalnızca yardım amaçlı gerçekleştirilebilir; kuyumcu bu işlemden kazanç elde etmemelidir. Zira borç verip bundan gelir elde etmek faizdir.
Aşağıdaki linkte bulunan soru-cevabı da incelemenizi tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuyumcularin-birbirlerine-altin-kiralamasi-caiz-midir.html
Doç. Dr. Servet BAYINDIR
Atölyeler altını süs veya altın üretimini gerçekleştirecekleri ekipman/alet/makine gibi kullanmayacakları, aksine o altını işleyip farklı kalıplarda altın üretip satarak ticaret yapacaklarına göre, atölyeye bu amaçla altın vermek, ne fıkıhta ne de günümüz hukukunda kiralama olur! Bu bir kredidir, borç işlemidir.
Altın’ın vadeli olarak bir menfaat karşılığında borç (kira değil) verilmesi ise caiz değildir.
Kira ile faiz arasındaki fark için aşağıdaki adresi de inceleyebilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/mulklerden-elde-edilen-kira-geliri-ile-faiz-arasinda-ne-fark-var.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/gayrimenkullerden-elde-edilen-kira-ile-faiz-ayni-seyler-midir.html
Rüşvet ile ilgili ayet şöyledir:
“İnsanların mallarından bir kısmını, günaha girerek, bile bile yemek için o mallarla yetkililere ulaşmayın.” (Bakara, 2/188)
Rüşvet “rişâ” kelimesinden alınmıştır. Rişâ ise “ip” demektir. Rüşvet, ipi kovaya bağlayıp kuyunun suyuna ulaşmaya benzer. Rüşvet alan, kova gibidir. Rüşvet veren, onu kullanarak hakkı olmayan bir mala ulaşır. Âyet, rüşveti iki şarta bağlamıştır:
1. Başkasının malını bile bile haksız yere yeme amacı.
2. Bu amaca ulaşmak için yetkililere mal verme eylemi.
Kişi, kendi hakkını almak için yetkili kişiye mal verirse bakılır: Yetkili kişi, bir şey beklemeden görevini yapmışsa verilen mal hediye olur. Görevini, hakkı olmayan bir malı alma şartıyla yapmışsa o mal, alan için rüşvettir ama veren için değildir. Çünkü veren, bir hakkını almak için vermek zorunda kalmıştır.
Mesela ev yapmak için gereken bütün işlemleri tamamladığı halde ilgili makamdan hakkı olan ruhsatı alamayan kişi, rüşvet vermek zorunda kalırsa verene değil, alana haram olur. Ama başkasının hakkını almak için olursa ikisine de haram olur.
Siz gayrimeşru bir şekilde el konulduğunu iddia ettiğiniz arsanızı geri almak için hiç istemediğiniz halde para vermek zorunda kalırsanız bu, karşı taraf için haram olur; ama siz günaha girmiş olmazsınız.
Elde olmayan malın satışını yasaklayan hadis şöyledir:
Hakîm b. Hizâm’dan: Allah’ın Elçisi’ne geldim ve dedim ki: “Bana biri geliyor ve bende olmayan bir malı satın almak istiyor. Ben de çarşıdan onun için alıp ona satıyorum. (Bununla ilgili ne dersin)” Resûlullah şöyle cevap verdi: “Yanında olmayan şeyi satma.” (Tirmizî, Büyû’, 19; Ebû Dâvûd, Büyû’, 68; Nesâî, Büyû’, 60)
Bu hadiste elde olmayan malın satışının yasak olmasının sebebi, taraflardan birinin mağduriyetine yol açmamaktır. Elektronik ortamda yapılan ticarette, malın bütün özellikleri anlatılıyor. O şartlara aykırılık olursa müşterinin malı iade etme imkânı da oluyor. Ayrıca satıcı malı teslim edemezse para hesaba yatmamakta, hadiste kast edilen mahzurlar meydana gelmemektedir. Ancak, bir takım suistimallerle insanlara mal satılıp para tahsil edildikten sonra teslim yapılmıyorsa bu tür işlemler bahsedilen hadis kapsamında haram olur.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Uygun değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt verir. Allah işitir ve görür.” (Nisâ, 4/58)
Dolayısıyla devlet kurumunda işe alım için mülakatı yapacak kişilerin adil olmaları gerektiği gibi işe müracaat edenlerin de adil ve ehliyete uygun şekilde yerleştirmeyi etkileyecek davranışlardan uzak durmaları gerekir.
Yaşadığınız yer gayrimüslim bir ülke de olsa orada içki satmanız caiz değildir. Allah’ın emir ve yasakları ülkelere göre değişiklik göstermez! Bir ülkede haram olan bir eylem diğer yerde helal olamaz. Haram her yerde haramdır.
Ayrıca Allah Teala sarhoş edici şeyleri yasaklarken “onları içmeyin” “onları kullanmayın” şeklinde özel değil “onlardan uzak durun” şeklinde genel bir ifade kullanmıştır. O, şöyle buyurmuştur:
“Müminler! Hamr (kişiyi sarhoş eden şey), kumar, dikili taşlar, fal okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 5/90)
Uzak durmak, araya mesafe koymak demektir. İçki içmeyen; ama dükkânında satan veya hadiste yasaklanan diğer şeyleri yapan kişi, bu uzak durma emrini yerine getirmemiş olur.
Enes radıyallâhu anh’tan gelen bir rivayet şöyledir:
“Allah’ın Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem sarhoşluk veren içki ile ilgili olarak on kişiye lanet etmiştir: Sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, taşıtana, sunana, satana, parasını yiyene, satın alana ve satın aldırana.” (Tirmizî, Büyû’, 59)
Bu ayet ve hadisler ışığında Müslümanlar yaşadıkları her yerde helal ve harama dikkat etmeli ve Allah’ın emirlerini yerine getirmelidirler.
NOT: Haramların ülkelere göre değişiklik arz etmeyeceğine dair oldukça önemli olan dârülharpta faiz almak meselesini de aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz.
Fıkıhta “bey’ bi’l-vefâ (البيع بالوفاء)” diye bilinen ve faizli işleme alım-satım görüntüsü veren bu işlem caiz değildir.
“Bey’ bi’l-vefâ, bedeli iade edilince geri almak üzere bir malı satmaktır. Bu, rehin ile satışın birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir akittir. Halkın, “para faizsiz, tarla kirasız” dediği yöntemle yapılır.
Krediye ihtiyacı olan kişi tarlasını, evini veya başka bir malını peşin olarak satar; şu şartla ki, parayı ne zaman verirse malı geri alacaktır. Bu şart ya akit sırasında açıkça ifade edilir ya da önce anlaşma yapılır, sonra işlem gerçekleştirilir. Para geri gelinceye kadar müşteri o maldan yararlanır.
Diyelim ki, bir kişinin 10.000 liraya ihtiyacı var; parayı %10 ile bulabiliyor, ama bu farkın faiz sayılmayacak bir yöntemle ödenmesi gerekiyor. Eğer yıllık 1.000 lira kira getiren tarlası veya dükkânı varsa onu 10.000 liraya bey’ bi’l-vefâ yoluyla satar. Parayı geri getirinceye kadar kirayı müşteri alır. Eğer parayı getiremezse dükkân temelli müşterinin olur. Satıcının başkaca bir borcu olmaz. Bir safkada iki safka yasağı bu işlemin faiz sayılıp yasaklanmasını gerektirir.” (Abdülaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s. 70-71)
Safka, eli ele vurma anlamına gelir. Akit yapanlar, sözleşmeyi tamamladıklarını göstermek için böyle yaptıklarından akit anlamında kullanılır. Allah’ın Elçisi bir safka içinde iki safkayı yasaklamıştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/398)
Bu, bir akit içinde iki akdin yasaklanmasıdır. Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi bir satış içinde iki satışı yasaklamış (Tirmizî, Buyû’, 18) ve şöyle demiştir:
“Kim bir satış içinde iki satış yaparsa ya bedellerin düşüğünü alır ya da faize girer.” (Ebu Davud, Buyû’, 55)
Bey’ bi’l vefâ hakkında daha geniş bilgi için bkz: (Bayındır, Ticaret ve Faiz, s: 218-225)
Böyle bir kişiyle ortak olmamanızı tavsiye ederiz. Her ne kadar faiz borcuna ortak değilseniz de bir kişinin faizli borç almasına sebep olacaksınız. Zamanı gelince o borcun ödenmesiyle ilgili sıkıntıları sizin de çekeceğiniz muhakkaktır.
Kendinize başka bir iş bulmaya gayret edin. “İmkânsız” demişsiniz; ama başka bir iş bulmak imkânsız değildir. Çalışıp gayret ederseniz bulabilirsiniz. Aksi takdirde zamanla psikolojiniz bozulur ve şeytan sizi daha kötü alanlara çeker, başka yanlış işler yapmaya sevk eder.
Yeni bir iş buluncaya kadar da bu işten para kazanmaya devam edersiniz. Kazandığınız bu para da “zaruret” dolayısıyla size haram olmaz. Ama bunun şartı, başka bir iş bulmaya gayret etmektir.
Bir Müslüman, gençler vakitlerini heba etsin, kumara alışsın, sigara içsin diye oyun salonu açamaz, haramdır. Fakat gençleri başıboş dolanmaktan, kahve köşelerinden çekip çıkarmak ve hiç olmazsa hayırlı bir işe yönlendiririz düşüncesi ve niyeti ile olursa bu mazur görülebilir.
Belirttiğiniz şekilde kumara vb. haram ve kötü alışkanlıklara bulaşılmayan oyunların oynatıldığı, helal yiyecek ve içeceklerin satışının yapıldığı iş yerini işletmenizde bir sakınca yoktur.
Asıl olan, hiç bir şekilde faiz vb. haram işlere bulaşmamaktır. Ancak soruda belirtilen kazanç kaynağının karışık olduğu durumlarda elde edilen kazancın asıl hangi kanaldan geldiğine bakılır.
Şayet kazancın önemli bir bölümü haram nitelikli işlerin yapılmasından geliyorsa bunun terki gerekir. Yok, kazancın büyük kısmı helal nitelikli işlerden olduğu halde, az bir kısmı haram nitelikli işlerden ise buna umum-u belvâ gereği katlanılır ve fakat bu meblağın hesaplanıp elden çıkarılması tavsiye olunur.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/dinimize-gore-muhasebecilik-yapmak-caiz-midir.html
Bankadan kredi kullanan bir iş yeri, faiz yemiş değil yedirmiş olacağı için bundan dolayı sizin kazancınıza faiz parası karışmış olmaz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Şayet turistlere normal fiyattan satılıyor, size de ayrıca komisyon veriliyorsa bunda bir mahzur olmaz. Fakat size verilen komisyon turistlere fatura ediliyorsa bu durumda ancak turistlere haber vermeniz şartıyla helal olur. Komisyonun yukarıdaki şartlar doğrultusunda olması durumunda bir sınırı yoktur.
Doç. Dr. Servet Bayındır
İşçilere dağıtılacak olan para, işveren tarafından bankada bir menfaat karşılığı, kredi şeklinde tutuluyorsa bu, işveren açısından caiz değildir; ama işçiler bundan sorumlu olmaz. Onların aldıkları maaş helal olur.
Haramlık ya bir şeyin yapısından ya da elde etme şeklinden kaynaklanır. İçki ve domuz eti gibi haramlık o şeyin yapısında ise ona haram li aynihî denir ve bu her Müslümana haram olur. Ama faiz ve kumardan elde edilen para gibi haramlık o şeyin yapısından değil de elde edilme şeklinden kaynaklanıyorsa ona da haram li gayrihî denir ve bu şekilde elde edilen para sadece o işi yapana haram olur. Öyle olmasa, herkes kendine verilen para veya malın kaynağını sormak zorunda olur ki, bunu tam olarak hiç kimse yapamaz.
Konuyla ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kumardan-kazanilmis-para-mirascilara-helal-olur-mu.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html