Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

İş Hayatı

Bir Müslümanın Mc Donalds gibi iş yerlerinde çalışması uygun mudur?

Yahudileri ekonomik olarak çökertme politikası güdeceğiz diye kendimizi sıkıntıya sokmamız gerekmez. Ama topluca bir karar alınırsa ona uymak icap eder. Bu açıdan orada çalışmak haramdır, günahtır denilemez. Fakat bu gibi konularda bir müslümanın uyanık olması, yaptığı işin sonunu iyi düşünmesi gerekir.

Memurların aldıkları maaş helal olur mu?

Devletin gelirlerinin içinde alkol, faiz gibi haramların olması memurların maaşına etki etmez. Önemli olan, çalışan kişinin yaptığı işin meşru olmasıdır. Yapılan iş meşru olduktan sonra alınan maaş helal olur.

Paranın kendisi bizatihi haram olmaz, haram olan onu kazanma yoludur. Bu yüzden birine haram olan para diğerine haram olmayabilir. Buna haram li gayrihî yani yapısında haramlık olmayıp kazanma şeklinde haramlık olan şey denir. Bir de haram li aynihî yani yapısında haramlık olan domuz eti, içki gibi şeyler vardır. Bunlar her Müslümana haramdır. Mesela bir Müslüman domuz etini kendisi yiyemeyeceği gibi bir başkasına da yemesi için veremez.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/devletten-maas-alanlar-faiz-yemis-mi-oluyor.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html

Akreditif açma karşılığında bankanın komisyon alması caiz midir?

Kefalet iyilik ve teberru sayıldığı için bundan ücret alınması caiz görülmemiştir. Fakat “bir ithalâtçının, yabancı ülkede bulunan satıcıdan alacağı malın bedelinin tamamına veya bir kısmına bir bankanın kefil olması” anlamına gelen Akreditif tam anlamıyla bir kefalet değildir. Akreditifte banka, bir taraftan ithalâtçıyı desteklemekte, bir taraftan da ithal edilecek malın bedelinin ödeneceğine dair diğer ülkedeki satıcıya güven vermektedir. Bu, dış ticarette önemli bir işlemdir.

Bankanın Akreditif açmak için gerekli muameleleri yapma karşılığında belirli bir komisyon alması caizdir. Çünkü bu yalnızca bir kefalet değil, içinde kefalet de bulunan bir işlemler bütünüdür. Yani bankanın sizden akreditif işleminden alacağı komisyon caizdir.

Çekini ciro ettiğim esnaftan kâr almam caiz midir?

Arkadaşınızın çeklerini ciro etmekle ona kefil oluyorsunuz. Fıkıh âlimlerinin tamamı bundan dolayı bir gelir elde edilemeyeceği konusunda görüş birliği içindedirler. Bahsettiğiniz malı siz alır, arkadaşınıza satarsanız ondan kâr elde edebilirsiniz.

İşten atılanların tazminat alma hakları var mıdır?

Bu gibi konularda, oluşmuş geleneğe bakılır. Türkiye’de tazminat bir gelenek haline gelmiş ve kanuna konmuştur. Hem işçi hem de işveren bu durumu bilerek iş sözleşmesi yapmaktadır. Bu sebeple işten çıkarılan işçinin tazminat almaya hakkı olur.

Mesleğimiz doktorluksa dünyanın en iyi doktor olmaya mı çalışmalıyız?

Dine aykırı bir husus teşkil etmediği sürece yaptığımız iş her ne olursa olsun o işin bir numarası olmak durumundayız. Bir ayet şöyledir:

“De ki: “Benim duam, ibadetim, hayatım ve ölümüm, varlıkların Rabbi olan Allah içindir.

Onun ortağı yoktur. Böyle emir aldım. Ben Müslümanların en önde olanıyım.”(En’am, 6/162-163)

Buna göre her Müslüman imanında, ibadetinde, işinde, aile hayatında, sosyal hayatta kısaca her alanda bir numara olmak durumundadır.

Birkaç ayette Allah Teâlâ hayırlı işlerde yarışmayı emretmiş, (Bkz: Âl-i İmrân, 3/133; Mâide, 5/48, Hadîd, 57/21) ve bu yarışta olan kullarından övgü ile bahsetmiştir. (Bkz: Âl-i İmran, 3/114, Enbiya, 21/90; Mu’minun, 23/61) ve onlara şu şekilde dua etmeyi tavsiye etmiştir:

“Ve o kullar: Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! Derler.” (Furkân, 25/74)

Yarışmak; dereceye girmek, birinci olmak içindir. Müslümanın yapacağı her iş hayırlı olmak durumunda olduğu için her alanda bir numara olmak Müslümanların öncelikli hedefi olmak zorundadır.

Şeddâd b. Evs’ten nakledilen bir rivâyete göre, Resûlullah şöyle buyurmaktadır:

“Allah Teâlâ her şeyde iyilik ve güzelliği (ihsânı) emretmiştir. Öyleyse öldürülmeyi hak etmiş birini öldürdüğünüz zaman, öldürmeyi bile güzel yapınız. Hayvan kesecek olursanız kesimi iyi yapınız. Bıçağınızı bileyin ve hayvana zahmet vermeyin, rahat ettirin.” (Müslim, Sayd, 57; İbn Mâce, Zebâih, 3; Ebû Dâvûd, Edâhî, 11; Tirmizî, Diyât, 14; Nesâî, Dahâyâ, 22, 26, 37; Ahmed b. Hanbel, 4/123, 124, 125)

Savaş meydanında düşmanını öldürürken veya hayvan keserken bile en güzelini yapmayı tavsiye eden bir dinin, mensuplarına hayatın her alanında bir numara olmalarını hedef göstermesinden daha tabii ne olabilir?

Ayrıca diğer din mensuplarıyla bu konuda yarışmamız da emredilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Herkesin bir hedefi vardır, o ona yönelir. Siz iyiliklerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah izi bir araya getirecektir. Allah her şeye bir ölçü koyar.” (Bakara, 2/148)

Dünyalık kazanırken asıl hedef, ihtiyaç sahiplerine daha çok destek verebilmek olmalıdır. Allah Teâlâ bu gibi kişilerin umduğuna kavuşanlardan olacağını bildirerek şöyle buyuruyor:

“Onlar (umduklarına kavuşanlar) zekât için çalışanlardır.” (Mü’minûn, 23/4)

Bir Müslüman meslek olarak mankenlik yapabilir mi?

Bir Müslüman erkek veya bayan sadece Allah’ın helal kıldığı şekilde para kazanmak zorundadır. Buna göre bir Müslüman kumar oynayarak ve oynatarak, içki, domuz vs. satarak para kazanamayacağı gibi başkaları için açması yasak olan avret bölgelerini açarak da para kazanamaz! Bu, haramdır.

Bu yüzden size gelen teklifi ve ailenizin endişelerini helal-haram açısından düşünerek karar vermelisiniz. Helal yollardan kazanma fırsatı varken Allah’ın yasakladığı yollardan para kazanmayı asla düşünmeyin. Ama avret bölgelerinizi açmadan ve açanlarla birlikte olmadan çalışabileceğiniz bir işi yapabilirsiniz.  

Faizli bankaların faizsiz bankacılık ürünlerini kullanmak caiz midir?

Bugün Dünya üzerinde ikili bankacılık sistemi diye adlandırılan yani hem faizli hem de faizsiz bankacılık ürünlerini ya aynı çatı altında ya da ayrı branşları aracılığıyla sunan bankalar oldukça yaygınlaşmış durumdadır. Hatta son global finansal krizden sonra IMF ve Dünya Bankası düzeyinde İslami finansal uygulamalara yönelme konusunda teşvik edici yaklaşımlara, açıklamalara şahit olunmaktadır. Fakat genelde birçok İslami diye adlandırılan banka ile özelde bahsi geçen faizli bankaların İslami Bankacılık ürünü diye pazarladıkları finansal ürünlerin büyük bir kısmı öz olarak faizli olup sadece isim ve ambalaj olarak faizsizdir.

Dolayısıyla faizli bankaların İslam’a uygun finansal ürünlere yönelmeleri, onların reklamını yapıp müşterilerini bu ürünleri kullanmaya teşvik etmeleri olumlu bir gelişmedir. Şayet bu bankaların sundukları ürünler özü itibariyle de faizsiz ise bu ürünlerden yararlanmanın bir mahzuru olmaz. Çünkü İslam alışverişte tarafların inancına değil bizzat alışverişe konu olan işlemin yapısına bakar; şayet o işlem İslam’ın yapısına uygun ise müslümanın bu işlemi yapmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizzat kendisi Yahudi, müşrik vb. diğer din mensuplarıyla alışveriş yapmıştır.

Belki bu noktada Müslümanlara ait bankalar dururken gayri müslim sermayeli bankaların desteklenmesinin uygunluğu konusu gündeme gelebilir. Bu konuda da şayet Müslümanlara ait bankalar gerek finansal ürünün özü gerekse kârlılık ve hizmet kalitesi gibi diğer unsurlar bakımından diğer bankalarla aynı veya daha kaliteli hizmet sunuyorlarsa bu durumda diğer bankalardansa İslami bankalarla işlem yapılması tavsiye edilebilir.

Yapılacak işlemin mahiyetini ve uygulanacak sistemi bize bildirirseniz daha geniş bilgi verme imkânımız olabilir.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bankalarin-bankacilik-hizmetlerinden-de-mi-yararlanmak-caiz-degildir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/faizle-is-yapan-bankalarla-faiz-almadan-calismak-caiz-mi.html

Kazancımızın helal olması için özellikle nelere dikkat edelim?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, günaha girerek, bile bile yemek için mallarınızla yetkililere ulaşmayın.” (Bakara, 2/188)

“Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir.

Kim bunu, sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa onu bir ateşe sokarız. Bu, Allah’a kolaydır.

Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.

Allah’ın birinizi diğerine üstün kıldığı şeylere imrenmeyin. Erkeklere ait olan, onların kazandıklarından bir paydır. Kadınlara ait olan da onların kazandıklarından bir paydır. Siz Allah katında üstün olanı isteyin. Çünkü Allah her şeyi bilir.” (Nisâ, 4/29-32)

Alım satım, karşılıklı rıza ile yapılacağı için tarafların dürüst olması ve karşı tarafa yanlış beyanda bulunmaması gerekir. Müşterinin bilgisizliğinden ya­rar­lanarak piyasa fiyatının üstünde fiyat uygulamak ya da satıcının bilgisizliğinden yararlanarak malı piyasa fiyatının altında almak caiz olmaz. Buna gabn denir. Karşı taraf bilerek böyle bir farka razı olmuşsa yapılacak bir şey yoktur. Ama bu fark, taraflardan birinin diğerini aldatması suretiyle doğmuşsa bundan elde edilen kazanç helal olmaz.

Allah’ın Elçisi piyasa­nın serbestçe oluşmasını engelleyen şeyleri yasaklamıştır. Bunlar; malları yolda karşılayıp pazara ulaşmadan alma, ihtikâr, mev­cut ol­mayan malları sa­tma, malı teslim almadan satma ve müşteri kızıştırmadır.

Allah’ın Elçisi, ona dua ve selâm olsun şöyle demiştir:

“Malları yolda karşılamayın da pa­zara kadar ulaşsın.”

Çünkü pazara ulaş­mayan mal, bilgisizlikten ucuza satılabilir. Bir başka hadiste, malını yolda satan satı­cının, pazara gel­diğinde fiyatı yüksek bulması ha­linde satıştan cayabileceği bildirilmiştir. (el-Bedâi’, c.V, s.232. Bu konudaki hadisler için bkz. Ebû Cafer et-Tahâvî, Şerhu Maanî’l-Âsâr, M. Zihnî en-Neccâr’ın tahkikiyle, Beyrut, 1407/1987, c.IV, s.7 vd.)

Allah’ın Elçisi ihtikârı da yasaklamış ve şöyle demiştir:

“Dışardan mal getiren kazançlı olur, ihtikâr yapan da lânete uğ­rar.” (İbn Mâce, Ticârât, 6; Dârimî, Büyû’, 12.)

Onun bir sözü de şöyledir:

“İhtikâr yapan suçlu­dur.”  (Müslim, Müsâkât, 130)

İhtikâr, sözlükte zulüm ve haksızlık anlamına gelir. Terim olarak farklı tanımları vardır. Hanefî mezhebinden Ebû Yusuf’a göre ihtikâr, “Satın aldığı bir malı, halkın çok ihtiyaç duymasına rağmen satmamaktır. Böyle bir kişiye, kendine ve ailesine yetecek miktardan fazlasını satması emredilir. Satmaz da ihtikârda direnirse yetkili mahkemeye çıkarılır. Hâkim ona nasihat eder ve onu tehdit eder, ikinci kez hâkimin huzuruna çıkarılınca böyle yapmaması için onu hapseder ve tazirde bulunur. Ama hâkim o malı, ne zorla satabilir ne de narh koyabilir. (el-Bedâi’, c: 5, s: 129 ve 232)

Müşteri kızıştırmak da caiz değildir. Peygamberimiz, mal almaya niyetli olmayan birinin, müşteri gibi davranarak malı övmesini ve diğer müşterileri heyecana getirip fiyatın artmasına yol açmasını yasaklamıştır. (Bkz: el-Bedâi’, c: 5, s: 232)

Satıcı, ölçüye ve tartıya çok dikkat etmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Küçük eksiltmeyle ölçüp tartanların çekeceği var.

İnsanlardan alırken ölçünün tam olmasını isterler,

Kendileri ölçerken veya tartarken onları zarara sokarlar.

Bunlar yeniden diriltileceklerini hiç hesaba katmazlar mı?

O muazzam günü?

Her insanın varlıkların sahibi için kalkacağı günü.” (Mutaffifîn 83/1-6)

Daha geniş bilgi için sitemizde de bulunan TİCARET VE FAİZ adlı kitabı okumanızı tavsiye ederiz.

Vergi iadesi için parayla fiş alınır mı?

Vergi iadesi çalışan veya emeklinin bizzat kendisinin veya 18 yaşından küçük çocuklarının yaptıkları gerçek harcamaların karşılığıdır. Devlet yapılan bu harcamalardan kesilen vergileri belli oranlarda çalışan veya emekli vatandaşına geri ödemektedir. Fakat gerçek olmayan harcamaların devlete gerçekmiş gibi bildirilmesi doğru değildir. Devlet bu davranışı “sahtecilik” olarak nitelemiş ve bu işi yapanlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak 6 (altı) ay ile 3 (üç) yıla kadar hapis cezası öngörmüştür. Bir kişinin sahte beyanlarla hakkı olmadığı malı almaya çalışması dinimizce de caiz görülecek bir davranış değildir.

Müşterilerine fatura kesmeyen bir iş yerinde çalışmanın hükmü nedir?

Şirkette olan biten işlerden siz değil; patronunuz sorumludur. Siz uyarınızı yaparsınız, bunu dinleyip dinlememek onun bileceği bir iştir. Sizin göreviniz yanlış gördüğünüz hususlarda uyarıda bulunmaktır. Bununla birlikte elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalısınız.

Turistlerle ticaret sonrası helalleşmek caiz mi?

Dinimizde gayrimüslim de olsa hiç kimsenin hakkını yememek esastır. Hatta ve hatta müslüman olmayanlar konusunda çok daha dikkatli davranmak gerekmektedir. Aksi halde sizin yapacağınız bir hata onların gözünde müslümanlara ve İslam’a bir leke getirebilir.

Ticarette ufak tefek hesap bakiyelerine her zaman rastlanabilir. Bu gibi durumlarda karşı taraf (turist) mutlaka durumdan haberdar edilmelidir. Rıza gösterirse herhangi bir sakınca olmaz fakat razı olmazsa hakkını ödemek gerekir.

Doktorlar, tedavi edemediği hastalardan ücret alabilirler mi?

Doktorlar hastaya tedavi uyguladıklarında bu tedavinin muhakkak olumlu sonuçlanması gerekmez. Hastanın başka rahatsızlıkları olabilir, doktorun verdiği ilaçları kullanmamış veya yanlış kullanmış olabilir, kendisine dikkat etmemiş olabilir vs. Doktor eğer üzerine düşen görevi yaptıysa ücret almaya hak kazanmıştır.

Kahvehane çalıştırmak caiz midir?

Kumar ve kumara alet olabilecek oyunlar gibi Allah’ın yasakladığı davranışlara müsaade etmediğiniz müddetçe kahvehane işletebilirsiniz. Bu arada işletmenizde halka yararlı kitaplar, dergiler, yayınlar bulundurmanız uygun olur.

Malın menşeini değiştirmek caiz midir?

Çin’den alınan malın Malezya’ya götürülüp menşeinin değiştirilmesi, o malı satın alacak kişiyi aldatmaya yönelik bir davranıştır. Çünkü o mal bu işlemden sonra Türkiye’ye getirilip “Çin malı” olarak değil; “Malezya malı” olarak satışa sunulacaktır. Bunun caiz görülmesi mümkün değildir. Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Kim bizi aldatırsa o bizden değildir.” (Müslim, İman 164, (102); Tirmizî, Büyû 74; Ebu Dâvud, Büyû, 52; İbnu Mâce, Ticarât, 36)

Ticarette doğruluk esastır. Ebû Saîd (r.a.)’den gelen bir rivayete göre Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

“Dürüst ve güvenilir tüccar; Peygamberler ve peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehîdlerle beraberdir.” (Tirmizi, Büyû’, 4)

Rifâa (r.a.)’ın babasından ve dedesinden naklettiğine göre; kendisi Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte namazgâha çıkmıştı. Resulullah bazı insanların alışveriş yaptıklarını gördü ve onlara: “Ey tüccarlar topluluğu!” diye seslendi Onlar da Resulullaha icabet ederek boyunlarını doğrultarak gözlerini ona çevirdiler. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu:

“Tüccarlar kıyamet gününde günahkâr ve rezil bir vaziyette diriltileceklerdir. Ancak kendini koruyup günahlardan sakınanlar, yemininde durup iyilik yapanlar ve doğru dürüst olanlar bunun dışındadır.” (Tirmizi, Büyû’, 4; İbn Mâce, Ticârât: 3; Ebu Davud, Büyû’, 1)

Bir Müslüman internet cafe işletebilir mi?

İnsanlar vakit harcasın, porno sitelere girsin, karşı cinsle müstehcen konuşmalar yapsın diye internet cafe açılamaz. Fakat gençleri başıboş dolanmaktan, kahve köşelerinden çekip çıkarmak ve hiç olmazsa hayırlı bir işe yönlendiririz düşüncesi ve niyeti ile olursa bu mazur görülebilir. Bunda da fevkalade dikkatli olmak zorundadır. Ahlaksız sitelere, kumar sitelerine girilmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Bize göre chat de engellenmelidir. Zira chat insanlarda tedavi edilemez psikolojik hastalıklara, ahlaksızlıklara, isimleri gizleyerek yalancılığa, karşı cinslerle yapılan müstehcen konuşmalarla cinsel ahlaksızlıklara ve ailelerin dağılmasına vs. yol açmaktadır. Bir müslüman, bu tür tuzaklara düşmemelidir.

Boş zamanları değerlendirmek hususunda insanların çoğunun aldanmakta olduğunu bildiriyor peygamberimiz. Buna göre müslüman bir birey, boş zamanlarını faydalı şeylerle değerlendirmelidir. Chat yapmak sureti ile boş zamanları faydasız şeylerle heba etmek de müslümana yakışacak işlerden değildir. Dolayısıyla böyle faydasız işlere vesile olmak da mazur görülecek bir iş değildir.

Sigortasız çalışıp işsizlik maaşı almak caiz midir?

Devlet, işsizlik maaşını gerçekten işsiz olanlara ödemektedir. İşi olan fakat gerçeğe aykırı bir beyan ile kendisini işsiz gibi gösterenlerin bu maaşı alması dinen caiz değildir. Tüyü bitmemiş yetimlerin, gerçek işsizlerin hakkını yemektir. Bundan kesinlikle sakınılması gerekir