Zekat-Fitre
Allah Teâlâ tarım ürünleri ile ilgili olarak şöyle demiştir:
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“Çardaklı, çardaksız bahçeleri, yemesi farklı hurmaları ve ekinleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları var eden O’dur. Bunlar ürün verince ürünlerinden yiyin. Hasat gününde de hakkını verin. Savurganlık yapmayın. O, savurganları sevmez.” (En’âm, 6/141)
Mekke’de inen bu ayette verilmesi emredilen “hak”, tarım ürünlerinden hasat günü alınan sadakadır. Hasadın tamamını vermiş olmak için onda birini vermek yeterli olduğu için bu ürünlerden alınan sadakaya, “onda bir” anlamına gelen “öşür” adı verilir.
Üretimde ilave masraf yapılırsa bu oran yirmide bire düşer. Zararı göze alarak yapılan harcamalar ürünü artıracağından bu indirim, teşvik mahiyetindedir. Nebî’mizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
فِيمَا سَقَتِ الْأَنْهَارُ، وَالْغَيْمُ الْعُشُورُ، وَفِيمَا سُقِيَ بِالسَّانِيَةِ نِصْفُ الْعُشْرِ
“Nehir ve yağmur sularıyla sulanandan onda bir (öşür), hayvanla sulanandan yirmide bir (nısf’ul-öşr) alınır.” (Müslim, Zekât, 7 (981)
Hasat günü yapılan ödeme tarlada olacağı için depolama ve nakliye masrafları olmaz. O mal, tüccar tarafından satın alındığı andan itibaren ticaret malına dönüşür.
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı da okuyun:
www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/kuranda-sadaka-ve-faiz.html
Bakara sûresi 219. ayet Nebîmize sorulan bir soru üzerine inmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَيَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلِ ٱلْعَفْوَ ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ
“Sana, neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Artanı!. Allah, ayetlerini size böyle açıklar ki düşünesiniz.” (Bakara, 2/219)
Ayette geçen “artanı = (el-afv/العفو)” sözü iki anlama gelir; biri ‘temel ihtiyaçtan artan’[1], diğeri ise ‘çoğalan’dır.[2]
Kişinin evi, ev eşyası, kendisinin ve bakmakla sorumlu olduğu kişilerin yiyeceği, bineği, iş yeri, araç ve gereçler vs. onun temel ihtiyaçlarıdır. Bunlardan zekât alınamaz.
“el-Afv =العفو” kelimesi şu ayette, ‘malın çoğalması’ yani ‘zenginleşme’ anlamındadır:
ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ
“Sonra başlarındaki sıkıntıları giderir yerine güzel şeyler veririz. Sonunda zenginleşirler (afev = عَفَوا) ve şöyle derler: ‘Yaşadığımız baskı ve sıkıntıları atalarımız da yaşamış!’ Onları beklemedikleri bir anda yakalarız; farkına bile varamazlar.” (A’râf, 7/95)
Bu ayete göre, temel ihtiyaçlarından fazla malı olmayan kişiden vergi alınamaz. Maaş, ücretler, ev, otomobil, dükkan, fabrika gibi şeyler vergiden muaf olur.
Allah Teâlâ, ihtiyaçtan artan her şeyi istemez. Ama öyle bir sistem koymuştur ki artan malın belli bir kısmını vereni, tamamını vermiş gibi kabul eder.
Şu ayete göre, yapılan bir iyiliğe en az on katı karşılık verilir:
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
“Kim bir iyilikle gelirse ona, onun on katı verilir. Kim de bir kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır.[3] Kimseye haksızlık yapılmaz.” (En’âm, 6/160)
Buna göre 1.000 lirası olan kişi, onun 100 lirasını sadaka olarak verirse tamamını vermiş olacağından ondan daha fazlası istenemez. Bugün iş alemini bunaltan vergilerin çok büyük bir bölümü bu sistemde yoktur.
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı da okuyunuz:
www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/kuranda-sadaka-ve-faiz.html
[1] İsmail b. Hammâd el-Cevherî, es-Sıhâh, (Tahkik: Ahmed Abdulgafûr Attâr), Beyrut 1983, عفو md.
[2] Ahmed b. Fâris b. Zekeriya, Mu’cemu mekâyîs’il-luğa, Beyrut, tarihsiz, عفو md.
[3] Bkz. Kasas, 28/84; Mü’min, 40/40.
O kamyonlarla taşımacılık yaptığınızı belirttiğinize göre bu, onların ticaret malı olmadığını gösterir. Dolayısıyla kamyonların mülk değerinden değil; onlar üzerinden elde ettiğiniz gelirden zekât vermeniz gerekir.
Zekât zamanınız geldiğinde elinizde ihtiyaçlarınızın haricinde nisap miktarı olan 85 gr ve üzeri miktarda para, altın, gümüş veya ticaret malı bulunursa bunların hepsini birden hesap eder, toplam miktarın yüzde iki buçuğunu zekât olarak verirsiniz.
Daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de inceleyiniz:
www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/zekatin-kirkta-biri-nasil-hesaplanir.html
Eğer kurada isminiz çıkmadıysa hac ibadeti veya başka bir amaçla biriktirilen ve nisap miktarını da aşan para zekâta tabidir. Ama kurada isminiz çıktıysa hac için yatıracağınız parayı elinizdeki toplam paradan düşer, hesabınızı ona göre yaparsınız.
Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/ev-almak-icin-biriktirilen-paraya-zekat-duser-mi-dusmez-mi.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/biriktirilen-para-artmamasina-ragmen-neden-zekata-tabi.html
Ev sahibi olmak veya olmamak tek başına zenginlik ya da fakirlik göstergesi değildir. Kendisine ait bir evi olmayan nice zenginler bulunduğu gibi ev sahibi olup da yiyecek bir lokma ekmeğe muhtaç nice fakir fukara da vardır.
Dinimize göre zengin, aslî/zaruri ihtiyaçları haricinde nisap miktarı mala sahip olan kişidir. Nisap da 85 gr altın veya 595 gr gümüş ya da buna denk para veyahut ticaret malına sahip olmaktır. Yani yiyecek, giyecek, yakacak, eğitim giderleri vs. gibi zaruri ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kıyıda köşede birikmiş nisap miktarı altını, gümüşü, parası, malı olan kişiler dinen zengin sayılırlar ve onlar artık zekât vermekle yükümlü tutulurlar.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/kirada-oturanlarin-zekat-vermesi-gerekir-mi-2.html