Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Yazılı Fetvalar

Namaz kılarken vakit çıkarsa namaz bozulur mu?

Hayır bozulmaz. Eğer namazın bir rekâtı kılınmışsa bunu tamamlamak gerekir.

Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş­tur:

“Kim, güneş doğmadan önce sabah namazından bir rekâta yetişirse sabah namazına yetişmiş olur. Kim, güneş batmadan önce ikindi namazından bir rekâta yetişirse ikindi namazına yetişmiş olur.” (Buhari, Mevakıt, 28; Müslim, Mesacid, 163)

Cami önlerinde alım satım yapmakta bir sakınca var mıdır?

Cami önlerinde ticaret yapmayı yasaklayan bir ayet veya hadis yoktur. Fakat Peygamberimizin cami içinde alışveriş yapmayı yasakladığı rivayet edilmiştir. (Bkz: Tirmizi, Büyû, 77)

Tirmizi’de geçen bu “hasen-garîb” hadisten dolayı bazı âlimler cami içinde alışveriş yapmayı caiz görmezken bazı âlimler de hadiste bulunan illetten dolayı bu alışverişi caiz görürler.

NOT: İmam Tirmizi’nin kullandığı hasen-garîb ifadesi, o hadisin sahih de zayıf da olmadığını göstermektedir. (Bkz: İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1985, s: 65)

Nuh aleyhisselamın gemisi gerçekten de bulunabilir mi?

Ankebût Suresinin ilgili ayetinden hem tufan olayının bir ibret olarak daima hatırlanacağı hem de gemi kalıntılarının muhafaza edileceği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki ayet de onu göstermektedir:

“Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık, fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş?” (Kamer, 54/15-16)

Ağrı dağında bulunduğu iddia edilenler, geminin kendisi değil kalıntılarından olabilir. Zira Nuh aleyhisselamın gemisi ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Nihayet emrimiz gelip de tennur/gemi kazanı kaynadığı zaman Nuh’a dedik ki: «(Canlı çeşitlerinin) her birinden erkekli dişili ikişer eş ile haklarında helâk hükmü verilmiş olanları hariç olmak üzere aileni, bir de iman edenleri gemiye al.» Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı.” (Hud, 11/40)

Gemiye canlı çeşitlerinin her birinden birer çift alındığına göre bu geminin şu anda söylendiği gibi sadece 12 m büyüklüğünde olması mümkün değildir. Araştırmalar devam ederse gerçek bulgulara ulaşılması mümkün olur.

Başına vurularak öldürülen balıkları yemek caiz midir?

Dinimize göre bir hayvanın helal olabilmesi için tezkiye edilmesi yani usulüne göre kesilmiş olması gerekir. Eti yenen vahşi hayvanların veya kuşların tezkiyesi, onların avlanmasıdır. Fakat balık bunun dışındadır.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/olu-baliklar-ayetlerde-haram-kilinan-meyte-kapsamina-girer-mi.html

Bununla ilgili olarak Nebîmizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Bize iki hayvanın ölüsünün yenmesi helal kılındı: Balık ve çekirge.” (Ahmed b. Hanbel, 2/97; İbn Mâce, Sayd, 9, Et’ime, 31.)

Balığın tezkiyesiz olarak yenileceği ve ölüsünün helal olduğu bütün mezhepler tarafından ittifakla kabul edilmiştir. Dolayısıyla sorunuzda belirttiğiniz alabalıkların yenmesinde bir sakınca yoktur.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/olmeden-tavaya-konularak-pisirilen-deniz-urunleri-yenilir-mi.html

Namazdan sonra topluca tesbih çekmek bidat mı?

Namazlardan sonra Peygamber Efendimizin bir imam olarak veya Bilal-i Habeşî, Abdullah İbn Ümm-i Mektûm gibi sahabilerin müezzin olarak cemaate tesbih çektirdiğine ve dua ettirdiğine dair temel kaynaklarda bir bilgi yoktur. Bunlar daha sonra -özellikle Osmanlı döneminde- ve Türk bölgelerinde cami adabına eklenmiş uygulamalardır. Farz namaz kılındıktan sonra kişinin imamla ilişkisi biter, nafile namaz kılacaksa tek başına kılar, tesbih çekecekse tek başına çeker. Bunun için kimsenin komutuna gerek yoktur. Aşağıdaki hadise göre namaz kılan her müslümanın kendi başına tesbih çekmesi sevaptır.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/namazlardan-sonra-tesbih-cekmenin-hukmu-nedir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/zikirlerin-muayyen-sayida-olmasinin-hikmeti-nedir.html

Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği bir hadise göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kim her namazın peşinden otuz üç defa Allah’ı tesbih eder (Sübhânallâh), otuz üç defa Allah’a hamd eder (Elhamdulillâh) ve otuz üç defa da Allah’ı tekbir eder (Allâhu Ekber), yüzü tamamlamak için de: Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, hata ve günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile bağışlanır.” (Müslim, Mesâcid, 146 (597). Benzer hadisler için bkz: Buhari, Ezân, 155; Tirmizi, Salât, 302; Nesâî, Sehv, 91.)

Benzer bir soru cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/toplu-duanin-islamiyetteki-yeri-nedir.html

Kredi kartı borcunu zamanında ödemezsek haram yemiş mi oluruz?

Borcunuzu zamanında ödemediğiniz için faiz ödemek zorunda kalıyorsunuz. Ne yapıp edip borcunuzu zamanında ödemelisiniz. Lakin bu durumda “faiz yiyen” değil; “yediren” konumunda olursunuz. Dolayısıyla boğazınızdan haram lokma geçmemiş olur.

Ağabeyler kızkardeşlerini mirastan mahrum edebilirler mi?

Miras payları Allah tarafından belirlenmiş haklardır. Anne-baba veya kardeş de olsa kimse kimsenin hakkına el süremez. Bu, büyük bir günahtır.

Kayınpederinizin mirası sekize bölünmelidir. Bir pay eşine (kayınvalidenize), bir pay kızına (eşinize), ikişer pay da erkek çocuklarına verilmelidir.

Eşiniz hiç çekinmeden Allah Teâlâ’nın kendisi için belirlediği hakkı annesi ve kardeşlerinden istesin.

Kendilerine miras kalanlar aşağıdaki ayetleri daima göz önünde bulundurmalı, mirası buna göre paylaştırmalı ve hiç kimse kimseye haksızlık etmemelidir.

İlgili ayetler şöyledir:

“Allah evladınız hakkında erkeğe, iki kız hissesi vasiyet eder. Eğer kızlar ikinin üstünde ise, bıraktığının üçte ikisi onlarındır; şayet bir kız ise yarısı onundur. Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa altıda bir verilir. Ölenin çocuğu olmaz, anası babası ona varis olursa anasına üçte bir pay verilir. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Babalarınız ve oğullarınız… Onlardan hangisinin menfaat bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bu sebeple) paylar Allah tarafından belirlenmiştir. Allah bilir, doğru karar verir.

Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından vasiyet edilmiştir. Allah bilendir. Halim’dir.

Bunlar Allah’ın yasalarıdır. Allah’a ve Peygamberine kim itaat ederse onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada temellidirler, büyük kurtuluş budur.

Kim Allah’a ve Peygamberine baş kaldırır ve yasalarını aşarsa, onu, temelli kalacağı cehenneme sokar. Alçaltıcı azap onadır.” (Nisâ, 4/11-14)

Memurların aldıkları maaş helal olur mu?

Devletin gelirlerinin içinde alkol, faiz gibi haramların olması memurların maaşına etki etmez. Önemli olan, çalışan kişinin yaptığı işin meşru olmasıdır. Yapılan iş meşru olduktan sonra alınan maaş helal olur.

Paranın kendisi bizatihi haram olmaz, haram olan onu kazanma yoludur. Bu yüzden birine haram olan para diğerine haram olmayabilir. Buna haram li gayrihî yani yapısında haramlık olmayıp kazanma şeklinde haramlık olan şey denir. Bir de haram li aynihî yani yapısında haramlık olan domuz eti, içki gibi şeyler vardır. Bunlar her Müslümana haramdır. Mesela bir Müslüman domuz etini kendisi yiyemeyeceği gibi bir başkasına da yemesi için veremez.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/devletten-maas-alanlar-faiz-yemis-mi-oluyor.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/haram-nedir-cesitleri-nelerdir.html

Abdestten sonra hangi dua veya duaları okumamız gerekiyor?

Abdestten sonra kelime-i şehadet getirmeniz yeterlidir. Aşağıdaki hadise göre bu, Peygamberimizin güzel bir tavsiyesidir.

Ukbe b. Amir  demiştir ki: “Biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ya­nında iken kendi işimizi kendimiz görürdük, kendi develerimizi de sı­rayla güderdik. (Bir gün) deve gütme sırası bende idi. Develeri akşamleyin ağıllarına götürdüm. Resûl-ü Ekrem’e halka hitap ederken yetiştim. (Şunları) söylediğini işittim:

“Sizden biriniz abdesti güzelce alır, sonra kalbi ve yüzüyle (namaza) yönelerek iki rekât namaz kılarsa (Allah celle celâluh o kimsenin cennete girmesine) kesin­likle hükmeder.”

Ben, “Oh oh ne güzel şey” dedim, önümde bulunan bir kimse de, “Ey Ukbe bundan önceki bundan daha da güzeldi.” de­di. Bir de baktım ki bu Ömer radıyallahu anh… “Ey Ebû Hafs, bundan öncekiler neydi?” diye sordum. O da -Sen gelmeden biraz önce Resûlullah:

“Sizden biriniz güzelce abdest alır, abdestini aldıktan sonra da: “Eşhedü ellâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh: Ben Allah’tan başka ilâh olmadığına, ortağı olmayıp tek oldu­ğuna ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik ederim” derse, o kimseye cennetin sekiz kapısı (birden) açılır, istedi­ğinden girer” buyurdu, diye cevap verdi. (Müslim, Taharet 17 (234); Ebu Davud, Taharet, 65; Nesai, Taharet, 109)

Hadiste geçen cennet kapılarının açılması ifadesinden maksat, “ya o anda o kişiye cennet kapılarının gerçek manada açılarak o kimseyi beklemesidir. Yahut kapının açılmasından maksat, o kimsenin cennetin kapılarının açılmasını temin edecek işi işlemiş olmasıdır.” (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Kontrol: Mehmed Savaş, Şamil Yayıncılık, İstanbul, 1987, c: 1, s: 309)

Özel üniversitede okuyan bir öğrenciye zekât verilir mi?

Eğer kızın kendisine ait olan malı, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyorsa ona zekât verilebilir. Ailesinin zengin olmasına bakılmaz.

Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali‘nde bu konuyla ilgili şu bilgiler yer almaktadır:

“Bir kimse zekâtını/sadakasını, zengin bir erkeğin (buluğa ermemiş) küçük çocuğuna veremez. Çünkü bu çocuk, babasının malı ile zengin sayılır. Fakat bir kimse zekâtını, zengin bir adamın fakir ve müslüman olan babasına veya zengin bir adamın fakir ve müslüman olan büyük çocuğuna veya o şahsın fakir ve müslüman bulunan zevcesine verebilir. Çünkü bunlar birer şahıs olarak tasarrufa ehildirler, birbirlerinin serveti ile zengin sayılmazlar.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Zekât Bölümü, 100. paragraf)

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/zekat-fitre-yazili-fetvalar/ozel-universitede-okuyan-ogrencilere-zekat-verilir-mi.html

Adam öldü. Annesi, karısı, bir oğlu, iki kızı kaldı. Miras nasıl taksim edilir?

Miras 192 paya bölünmelidir. Bunun sekizde biri olan 24 pay ölenin eşine verilir.  Kalan 168 payın altıda biri olan 28 pay annesinin olur. Geriye kalan 140 pay dörde bölünür;  35’er pay kızların her birine, 70 pay da erkek çocuğa verilir.

Allah Teâlâ mirasla ilgili ayetlerde böyle emrettiği için miras önce bu şekilde pay edilmek zorundadır. Daha sonra isteyen istediğine ikramda bulunabilir.

Vâkıa sûresi 79. ayetteki “mutahharûn” kelimesi ne manaya gelir?

Mutahhar kelimesi, Arapça ism-i mef’ûl kalıbında bir kelime olup “temizlenmiş, temiz tutulmuş” manasına gelmektedir. Vâkıa sûresinin 79. ayetinde “melekler” lafzı açık bir şekilde zikredilmemekte; fakat ayetin öncesi ve sonrasına bakıldığında mutahhar kelimesi ile meleklerin kastedildiği anlaşılmaktadır.

Bir şeyin mutahhar olması onun önceden pis olduğu anlamına gelmez. Mutahhar olan şey her türlü pis ve pisliklerden korunmuş olan şeydir. Nitekim aynı kelime Abese 80/14. ve Beyyine 98/2. ayetlerinde Kur’an sayfaları ve amel defterleri için kullanılmıştır.

Kelimenin Vâkıa 79. ayette “temiz olarak” şeklinde çevrilmesi Arap dili açısından mümkün değildir. Zira ayetteki mutahharûn kelimesi hâl değil; yemessühû fiilinin fâili konumundadır. Buna göre ayetin anlamı şöyle olmalıdır:

“Ona -Levh-i Mahfuz’da bulunan Yüce Kur’an’a- temiz tutulmuş olanlardan başkası dokunamaz.” (Vâkıa, 56/79)

NOT: Lütfen aşağıdaki linkte bulunan görüntülü cevabı da izleyiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kuran-i-kerime-abdestsiz-olarak-dokunulabilir-mi.html

“Çocuklarımın ölüsünü öpeyim” demek yemin sayılır mı?

Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Bu, yemin yerine geçmez. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhuma anlatıyor:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ömer radıyallahu anh’ın, babasını zikrederek yemin ettiğini işitince şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun!” (Buhârî, Eymân 4; Müslim, Eymân 1, (1646); Ebu Dâvud, Eymân 5; Tirmizi, Eymân 8; Nesâî, Eyman 5).

Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan Resûlullah’ın şöyle buyurdu­ğu rivayet edilmiştir:

“Babalarınızın, annelerinizin ve putların adları ile yemin etmeyin! Sadece, Allah’ın adı ile yemin edin! (Allah’ın adı ile de) ancak (sözünüzde) doğru olduğunuzda yemin edin!” (Ebû Dâvûd, Eymân, 4)

Bu kişinin söylediği bu çirkin sözlerden dolayı tövbe edip Allah’tan bağışlanma dilemesi gerekir. Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir keffaret vermesi gerekmez.

Vacip, mekruh, müstehap gibi kavramlar nasıl oluşmuştur?

Bu gibi terimler usul-ü fıkıh ilminin oluşması ile meydana gelmiştir. Kur’an’da veya sünnette yer alan hükümlerin yukarıda sayılanlardan hangi sınıfa gireceğini belirlemek herkesin değil, âlimlerin işidir. Bu tasnifi yapacak kadar bilgisi olmayanlar bu gibi konularda bilenlere/âlimlere tâbi olmak durumundadırlar.

Akreditif açma karşılığında bankanın komisyon alması caiz midir?

Kefalet iyilik ve teberru sayıldığı için bundan ücret alınması caiz görülmemiştir. Fakat “bir ithalâtçının, yabancı ülkede bulunan satıcıdan alacağı malın bedelinin tamamına veya bir kısmına bir bankanın kefil olması” anlamına gelen Akreditif tam anlamıyla bir kefalet değildir. Akreditifte banka, bir taraftan ithalâtçıyı desteklemekte, bir taraftan da ithal edilecek malın bedelinin ödeneceğine dair diğer ülkedeki satıcıya güven vermektedir. Bu, dış ticarette önemli bir işlemdir.

Bankanın Akreditif açmak için gerekli muameleleri yapma karşılığında belirli bir komisyon alması caizdir. Çünkü bu yalnızca bir kefalet değil, içinde kefalet de bulunan bir işlemler bütünüdür. Yani bankanın sizden akreditif işleminden alacağı komisyon caizdir.

Cuma namazını hutbeyi okuyan imamın kıldırması gerekmez mi?

Peygamberimizin ve ashab-ı kiramın uygulamasında hutbeyi okuyan kişi, namazı da kıldırıyordu. Fakat bunu yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı için bugün rastlanan bu uygulamaların caiz olmadığı söylenemez.

Ahiret günü ile kıyamet günü aynı gün müdür, yoksa farklı mı?

Ayetlere bakıldığında mahşerin yeniden düzenlenecek olan bu yeryüzünde olacağı anlaşılmaktadır. (İbrahim, 14/48) Kabirlerden kalkıldığı gün yani “kıyamet/kalkış günü” mahşer meydanında mü’min, kâfir ve ehli-vahşi bütün hayvanlar bir arada bulunacaklardır. İşte herkesin herhangi bir ayırıma tabi tutulmadan bir arada bulunacakları son gün yani “el-yevmü’l-ahir” bu olacaktır. Duhân Suresinin “Şüphe yok ki, o ayırış günü (yevmü’l-fasl) hepsinin bir arada bulunacağı vakittir.” (Duhan, 44/40) Ayeti de bu gerçeğe işaret etmektedir.

Mü’min ve kâfirlerin bir daha asla bir araya gelemeyecek şekilde ayrılıp birinin Cennete diğerinin Cehenneme gitmesi; amel defterlerinin dağıtılması, hesap ve mizandan sonra olacaktır. Dolayısıyla bunların hepsine birden inanmak “ahirete inanmak” şeklinde iman esaslarından biri olmuştur.

Sigara içmek de yağlı yemek de sağlığa zararlı. Peki hükümleri aynı mı?

Sigaranın haramlığı görüşü, bir içtihada dayanır. Yani bu konuda “sigara haramdır” şeklinde bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Fakat ayetlerde Allah Teâlâ “pis şeylerin (habâis) haram olduğunu” belirtmiştir. (Bkz: A’râf, 7/157) Bunun yanı sıra sigaranın sağlığa oldukça ciddi bir şekilde zararlı olduğu da aşikârdır. Dolayısıyla bunlara bakarak sigara içmenin caiz olmadığı rahatlıkla söylenebilmektedir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sigara-icmenin-hukmu-nedir.html

Kırmızı et veya diğer yiyeceklerde ise durum farklıdır. Kırmızı et bi zâtihî zararlı olan bir şey değildir. Sadece bazı hastalığı olan kişilere ve ölçüyü kaçırarak yiyen kişilere zararlı olduğu bildirilmektedir. Aslında bu tehlike tüm yiyeceklerde de bulunabilir. Mesela şeker, zararlı bir yiyecek maddesi değildir. Fakat hastalığı olan kişilere doktorlar şekerden kaçınmayı tavsiye etmektedir. Bu, şekerin haram olduğunu değil; sadece o kişinin veya benzer durumda olan kişilerin sağlığına zararlı olduğunu, dolayısıyla herkesin değil sadece bu durumda olanların kaçınmasının gerekli olduğunu gösterir. Fakat bugüne kadar sigaranın bir faydasının olduğunu söyleyen herhangi bir uzmana rastlanmamaktadır. Bilakis herkes için hem de oldukça zararlı olduğu tespit edilmiştir. Bu açıdan bundan şiddetle kaçınmak gerekir.

Okumak için peruk takmak, başı açmak zaruret kapsamına girer mi?

Okumak için peruk takanlar veya sadece okul esnasında başlarını açıp sair zamanlarda kapatanlar ile hiçbir sebep yokken her zaman başı açık gezen kadınlar bir olamazlar. Birinci grupta yer alanlar “canları öyle istediği için” değil, içinde bulundukları zorluklardan dolayı başlarını açmaktadırlar. Bu yüzden okuldan ayrılır ayrılmaz derhal başlarını kapatıyorlar. Bunların yaptıklarının büyük günah kategorisinde değerlendirilemeyeceği açıktır. Durum böyle olunca aşağıdaki ayetler sebebiyle onların affedilmesi umulmaktadır.

“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin diğer günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa 4/31)

“Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

Bunlar büyük günahlardan ve fuhuştan kaçınanlardır. Diğer günahlar başka. Senin Rabbin, affı bol olandır.” (Necm 53/31-32)

Küçük günahta ısrar etmenin insanı büyük günahlara sürükleyeceği bir gerçektir. Ama yukarıda da değindiğimiz gibi bu, niyetle ilgilidir. Fazla önemsemeden “nasıl olsa Allah affeder” diyerek başını açan bayan, küçük günahta ısrar eden kişiler kapsamına girer. Ama birinci grupta yer alanların bile bile küçük günahta ısrar ettikleri söylenemez. Eğer öyle olsaydı, dersten çıkar çıkmaz, okuldan ayrılır ayrılmaz başlarını örtmez, öylece açık başla dolaşırlardı.

Bir de zaruret durumu izafidir. Kimine göre zaruret olan bir durum diğerine göre zaruret olmaz. Bundan dolayı biz bu kararın mükellefe ait olduğunu özellikle vurguluyoruz. Kişi okumayı, üniversitede okumayı kendisi için bir zaruret olarak görüyorsa ve peruk takma imkânı da yoksa “günahına katlanmak kaydıyla” başını açabilir.

Hadislere göre insanların en hayırlısı kimdir?

Bahsettiğiniz hadisleri değerlendiren hadis âlimleri bunların, Peygamberimize soru soran kişilerin durumlarına göre verilen cevaplar olduğunu söylemişlerdir. Mesela anne ve babasına iyi davranmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız anne ve babanıza iyi davrananızdır” demiş, namazlarını vaktinde kılmayan bir sahabiye “sizin en hayırlılarınız namazlarını vaktinde kılandır”, ahlakında zaaf bulunan bir sahabiye ise “sizin en hayırlılarınız ahlakça en güzel olanınızdır” şeklinde farklı farklı cevaplar vermiştir.