Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Oruç

Kadınlar evlerinde mi itikâfa girmeli?

Kadınların evlerinde itikâfa girmeleri gerektiğini gösteren herhangi bir delil yoktur. Ulemânın çoğunluğuna göre kadınların da erkekler gi­bi itikâfa camide girmeleri gerekir. Çünkü Bakara sûresi 187. ayette itikâfın mescitlerde olması gerektiğine atıf yapılmıştır.

Zaten sahih rivayetler de Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin eşlerinin Mescid-i Nebî’de itikâfa girdiğini göstermektedir. Fakat Hane­fî fakihleri -büyük ihtimalle fitne gerekçesi (!) ile- kadınların evlerinin uygun bir yerin­de itikâfa girmelerini tercih etmişlerdir ki bu görüşün sağlam bir delili yoktur.

İtikâf ibadeti ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/ramazan-ve-oruc/itikaf.html

Unutarak yemek içmek orucu bozar mı?

Unutarak bir şeyler yemek veya içmek orucu bozmaz. Unutmak, kişiden sorumluluğu kaldıran şeylerin başında gelir. Allah Teâlâ hiç kimseyi gücünün yetmediği şeyden sorumlu tutmaz. Ayrıca O, kendisine: “Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek bizi sorumlu tutma” (Bakara, 2/286) şeklinde dua etmemizi tavsiye etmiştir. Bunun yanı sıra Nebîmiz de şöyle buyurmuştur:

“Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup bir şeyler yer veya içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.” (Buhârî, Savm, 26; Müslim, Sıyâm, 171 (1155); Tirmizî, Savm, 26; İbn Mâce, Sıyâm, 15; Ahmed b. Hanbel, 2/489)

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 95.

Namaz kılmayanların tuttukları oruç kabul olur mu?

Oruç tutan kişi küfür ederse orucu bozulur mu?

Kur’an’da geçen oruç ile Allah başka bir şey kast ediyor olabilir mi?

Dünyanın herhangi bir yerinde hilal görülürse herkes oruca başlamalı mı?

Hanefi, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinin başını çektiği İslam alimlerinin bir çoğu, Dünyanın herhangi bir bölgesinde görülen hilalin diğer yerlerde de görülmüş kabul edileceğini belirterek hilalin Dünyanın değişik yerlerinde değişik saatlerde görülmesi demek olan “ihtilâf-ı metali”a itibar edilmeyeceğini söylemişlerdir.[1] Bu ulemaya göre herhangi bir yerde usulüne uygun şekilde hilalin görülmesi durumunda ister uzak ister yakın yerlerde bulunsunlar bütün Müslümanların buna uyması, buna göre oruca başlaması veya bayram yapması gerekir. İhtilâf-ı metalia itibar edilmesi durumunda  değişik ülke ve bölgelerde aynı gün oruca başlanması veya bayram yapılması mümkün değildir.[2]

Hem bu son görüş hem de hilalin hesaba göre tespit edilmesi ilkesi günümüz için oldukça önemlidir. Aksi takdirde son yıllarda Müslüman ülkelerde Ramazan başlangıcı ve bitişi, hac mevsimi ve kurban bayramı günlerinin tespitinde yaşanan sıkıntılar hiç bitmeyecektir. Nitekim 1978 yılı Ramazan orucuna Libya, Irak ve Kuveyt’te 4 Ağustos’ta; Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Suriye, Lübnan, Tunus ve Cezayir’de 5 Ağustos’ta; Türkiye, Afganistan, İran, Fas, Malezya ve Nijerya’da 6 Ağustos’ta; Pakistan’da ise 7 Ağustos’ta başlanmıştır.[3] Yine benzer şekilde gözlem yaparak hilali gördüklerini iddia eden bazı ülkelerde birçok kez rü’yet ilanının yapıldığı günlerde ayın güneşten de önce battığı, hatta kavuşum saatinden bile önce hilâlin görüldüğü açıklamasının yapıldığına sıkça rastlanmaktadır. Örnek olarak 30 Ocak 1995 Pazartesi akşamı, Suudi Arabistan’da ülkenin en kuzeyinde Ar‘ar’da ay güneşten 21 dakika, güneyde Ebûarîş’te 23 dakika, doğuda Dahran’da 22 dakika, Mekke’de 21 dakika daha önce batmış olduğu halde hilâlin sabit olduğu açıklanarak 31 Ocak Salı günü oruca başlanmıştır.[4]

Ramazan hilalinin tespitinde hesap yönteminin esas alınması ibadetlerde kolaylık prensibini bu açıdan hayata geçireceği gibi her yıl Ramazan öncesi ve Ramazan sonunda Müslümanlar arasında ortaya çıkan bu tür tereddüt ve ayrışmalara engel olacaktır.[5]

Hilal tartışmaları hakkında daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkter bulunan bilgileri de gözden geçiriniz:

www.fetva.net/oruc/ramazanin-baslangici-hilal-ile-mi-yoksa-hesap-ile-mi-tespit-edilir.html

[1] İrfan Yücel, “Hilâl”, DİA, İstanbul, 1998, c: 18, s. 3.

[2] Yücel, “Hilâl”, DİA, c: 18, s. 3.

[3] Yücel, “Hilâl”, DİA, c: 18, s. 8.

[4] Yücel, “Hilâl”, DİA, c: 18, s. 9.

[5] Halil Altuntaş, İsmail Karagöz, Oruç İlmihali, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2008, s. 15.

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 38-39.

Ramazanın başlangıcı hilal ile mi, yoksa hesap ile mi tespit edilir?

Ramazan kamerî aylardandır. Yani başlangıç ve bitişi ayın hareketlerine göre belirlenir. Bu sebeple miladi takvime göre her yıl bir önceki yıla göre on veya on bir gün önce gelir. Bu yüzden bazen kışın, bazen yazın oruç tutulur.

Kamerî aylar ya 29 ya da 30 gün sürer. Bu ayların başlangıç ve bitişleri, yapılan hilal gözlemleriyle tespit edilir. İçinde bulunulan kamerî ayın 29. günü güneşin batmasından sonra ertesi ayın hilali gözetlenir. Bu yeni hilal, güneşin batmasından bir müddet sonra battığı için dikkatli bir gözlem gerektirir. Batı ufkunda toz, duman, bulut vs. olursa gözlem yapmak çok güç ve hatta imkânsız olabilir. Hilal görülemediği takdirde içinde bulunulan ay 30 güne tamamlanır. Artık 30. günün akşamı hilali gözetlemeye gerek yoktur. Çünkü hiçbir kameri ay 30 günden fazla sürmez.

Ramazan ayının başlangıç ve bitişi ile ilgili olarak Nebîmizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“(Ramazan) hilalini görünce oruca başlayın, (Şevval) hilalini görünce orucunuza son verin. Eğer buluttan dolayı hilal görülmezse Şaban ayını 30’a tamamlayın.” (Buhârî, Savm, 11; Tirmizî, Savm, 3, 5)

Bir başka hadis ise şöyledir:

“Biz ümmî bir milletiz, yazmayı ve hesabı bilmeyiz. Ay (par­makları ile işaret ederek) şöyle, şöyle, şöyledir.” (Ebû Dâvûd dedi ki, râvî) Süleyman üçüncü işarette bir parma­ğını yumdu, yani (ay) yirmi dokuz veya otuzdur.” (Buhârî, Savm, 11, 13; Müslim, Sıyâm,  4, 10, 12, 13, 15)

Nebîmiz zamanında ayın hareketlerini hesaplayacak uzman bilim adamları olmadığı için o, tek çare olarak hilalin gözetlenmesi gerektiğini söylemiştir. Yoksa oruca başlamak için de bayram yapmak için de hilali gözetlemek olmazsa olmaz bir şart değildir. Zira Allah Teâlâ: “Ay ve Güneş bir hesaba göre hareket eder.” (Rahmân 55/5) ve “Güneşi aydınlık kaynağı, ayı da ışık yansıtıcısı yapan odur. Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye ay için evreler belirlemiştir. Allah bunları doğruları gösterir biçimde yaratmıştır. O bu ayetleri bilen bir topluluk için ayrıntılı olarak açıklamaktadır.” (Yunus 10/5) buyurarak gözleme değil; hesaba dikkatlerimizi çekmiştir. Buna göre artık günümüzde kamerî ayların başlangıç ve bitişleri uzman bir topluluk tarafından hesaplama yapılarak tespit edilmelidir. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda hesabı dikkate dikkat alarak Kur’an’ın gösterdiği yönde doğru bir uygulama yapmaktadır. O yüzden ayların başlangıcı konusunda gönül rahatlığıyla Diyanet tarafından hazırlanan takvime uyulabilir.

Hilal gözlemi yapmak yerine hesaba yönelmek, kutuplara yakın bölgelerde yaşayan Müslümanlar için de bir zorunluluktur. Çünkü o bölgelerde mevsimlere göre bazı zamanlarda Güneş hiç doğmamakta, bazen de hiç batmamaktadır. Güneşin batmadığı zamanlarda hilali görmek ise imkânsızdır. Bu da ayların başlangıç ve bitişinin hesapla belirlenmesi açısından oldukça önemli bir husustur.

Konuyla ilgili başka önemli bir bilgi için de lütfen aşağıdaki bağlantıyı tıklayın:

www.fetva.net/oruc/dunyanin-herhangi-bir-yerinde-hilal-gorulurse-herkes-oruca-baslamali-mi.html

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 36-38.

Bununla ilgili görüntülü açıklamamızı aşağıdan izleyebilirsiniz:

Vitamin iğnesi orucu bozar mı?

Bahsettiğiniz iğne, eksik olan bir vitaminin yerine konmasıdır; ama az da olsa birlikte belli bir miktar sıvı da alınmış olur.

Bu sebeple günde tek doz iğne iftardan sonra da yapılabilir (devlet hastanesi acillerinde veya özel polikliniklerde), bu, daha garanti olur.

Doç. Dr. Zeki Bayraktar

Diş fırçalamak orucu bozar mı?

Oruçluyken gerek diş fırçasıyla ve gerekse misvakla dişler fırçalanabilir. Ağzı çalkalamak ve yıkamak tıpkı eli yıkamak gibidir. Çünkü oruç konusunda ağız, vücudun dış organlarından sayılmıştır. Bu esnada diş macunu da kullanılabilir. Macunun tadının boğazına gitmesi bir kokunun burna gitmesi gibidir. Yani orucu bozmaz.

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 98-99.

 

Kur’an’da geçen “sıyâm” kelimesi bildiğimiz manada “oruç” anlamına mı geliyor?

Arapça bir kelime olan “savm (الصوم)” ve “sıyâm (الصيام)” sözlükte; ‘kişinin yeme, içme, karı-koca ilişkisi, konuşma, yürüme vs. gibi herhangi bir şeyi terk etmesi, bunlara karşı kendini koruması’[1] anlamlarına gelir.

Kısaca “kendini tutmak” olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bu kelimenin oruçla ilgili Bakara sûresi 187. ayette ne anlamda kullanıldığına bir bakalım:

İlgili ayette Allah Teâlâ, Ramazan gecelerinde karı-koca ilişkisinin serbest olduğunu belirttikten sonra “Fecrin olduğu tarafta ak çizgi kara çizgiden size göre tam seçilinceye kadar yiyin, için” buyurmuştur. Demek ki Ramazan gecelerinde iftar vaktinden itibaren tan yerinin ağarmasına yani imsak vakti girinceye kadar yemek, içmek ve karı-koca ilişkisi serbesttir. Ayetin devamında Allah “Sonra da sıyâm’ı geceye kadar tamamlayın” buyurduğuna göre buradaki “sıyâm” kişinin kendisini yemeye, içmeye ve karı-koca ilişkisine karşı tutması anlamında kullanılmış demektir. Bu da kelimenin bu ayette tam olarak bizim bugün tutmakta olduğumuz oruç demek olduğunu net bir şekilde göstermektedir.

[1] Halîl, Kitâbu’l-Ayn, s-v-m maddesi, c: 7, s. 171; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c: 12, s. 350.

KAYNAK: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 94-95.

Bununla ilgili görüntülü cevabımızı izlemek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/oruc/kuranda-gecen-oruc-ile-allah-baska-bir-sey-kast-ediyor-olabilir-mi.html

Teravih namazı sünnet-i müekkede midir?