Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Oruç

İğne yaptırmak ve serum kullanmak orucu bozar mı?

Konuyla ilgili olarak Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bizim de katıldığımız kararı şöyledir.

“İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir.”

Resûlullâh Efendimiz iftardan sonra nasıl dua ederdi?

Muâz b. Zuhre; Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin iftar ettiği zaman şöyle dua ettiğini haber vermiştir:

“Allahım! Senin için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum.”

Dârekutnî’nin ve Taberânî’nin el-Mü’cemu’l-Kebîr’inde İbn Abbâs’tan rivayet ettikleri haber şu şekildedir:

“Resûlullâh iftar ettiği zaman ‘Allahım! Senin için oruç tuttuk, senin rızkınla orucumuzu açıyoruz. Onu bizden kabul et. Sen işitir ve bilirsin’ derdi.

İbnüs-Sünnî, Muâz b. Zühre’den şöyle rivayet etmiştir: Resûlullâh “Allah’a hamd ederim. O bana yardım etti, oruç tuttum, rızık verdi, iftar ettim” derdi.

Abdullah b. Amr b. el-As’tan da Resûlullâh’ın şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir:

“Oruçlunun iftar esnasındaki duası şudur: Allahım! Senden her şeyi kuşatan rahmetinle günahlarımı bağışlamanı isterim.” (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1989, c: 9, s. 203.)

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 115-116.

Sigara niçin orucu bozuyor?

Orucu yeme, içme ve cinsel ilişki bozar. Yenilen ve içilen şeylerin vücuda gıda verip vermemesi önemli değildir. Sigara, içilen şey olduğu için orucu bozacağı kesindir.

Lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:

Sigara niçin orucu bozar? Yemek mi sayılır, içmek mi?

Sigara ve nargile içmek orucu bozar mı?

Bazıları niçin oruca bir gün önce başlıyor?

Hilal konusunda Türkiye’nin 1977’den beri yaptığı uygulamalar, doğru ve yerindedir. Bugüne kadar kimse bunun yanlışlığını ispatlayamamıştır. Son birkaç yıldır Suudi Arabistan da buna uymaktadır. Hilali gördük diyen ve farklı günlerde oruca başlayıp, bayram eden kişilerin büyük çoğunluğunun yanına gittik, görüştük. Hiçbiri iddiasını ispat edecek delil ileri süremedi.

Nafile oruç bozulduğunda ne yapmalıyız?

Nafile orucu bozanların kaza orucu tutacağına dair şöyle bir hadis bulunmaktadır:

Aişe radıyallâhu anhâ demiştir ki: “Biz oruçlu iken Hafsa ile bana bir hediye getirildi. Biz de oru­cumuzu bozduk, sonra Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem odaya girdi. Kendisine: “Ya Resûlallâh! Bize bir hediye getirildi, onu canımız çekti ve orucumuzu bozduk”, dedik. O da “Size günah yok (ancak) onun yerine başka bir gün oruç tutu­nuz” buyurdu. (Tirmizî, Sıyâm, 36; Ebû Dâvûd, Savm, 73)

İmam-ı Azam ve İmam Mâlik bu hadise dayanarak başladığı nafile orucu bozan kişiye ka­zanın vacip olduğunu söylemişlerdir. Gerçi bu hadis zayıftır. Çünkü râviler arasında tenkide uğrayan Zümeyl vardır. Fakat bu hadis İbn Hibbân, İbn Ebî Şeybe ve Taberânî tarafından başka senedlerle de rivayet edilmiştir.

Bu görüşte olanlar ayrıca “Amellerinizi bozmayınız” (Muhammed, 47/33), ve “orucu geceye kadar tamamlayınız” (Bakara, 2/187) manalarındaki ayetleri de görüşlerine delil almışlardır. Çünkü bu son ayette, orucun geceye kadar tamamlanması emredilirken farz veya nafile olduğu­na dair bir ayırım yapılmamıştır.

Konu ile ilgili olarak Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali‘nde şu bilgiler yer almaktadır:

“Nafile oruçların tutulmalarını zorunlu kılacak dinde bir sebep yoktur. Bunlar, yalnız sevap kazanmak için dileyenlerin tutacakları oruçlardır. Ancak böyle bir oruç tutulmaya başlandıktan sonra bozulacak olursa, onun kazası gerekir. Bu kazanın sebebi de, böyle bir ibadete Hak rızası için başlanmış olmasıdır ki, bunu yarıda bırakmak caiz olmayacağından kaza şeklinde tamamlanması vacip olur.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, 1986, s. 255-256.)

Şâfiî ve Hanbelîler ise nafile orucu bozmanın kazayı gerektirmediği görüşündedirler.

Sadece Cuma günleri oruç tutulur mu?

Yalnızca cuma günü oruç tutmamak ona Perşembe veya Cumartesi günlerini de ilave etmek konusunda Peygamberimizden nakledilen sahih hadisler mevcuttur. İlgili hadislerden birkaçı şöyledir:

Ebu Hureyre radıyallâhu anh şöyle demiştir: Ben Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:

“Sizden herhangi biriniz Cuma gününden bir gün evvel yahut bir gün sonra da oruç tutmadıkça sakın yalnız cuma günü oruç tutma­sın!” (Buhârî, Savm, 62. Ayrıca bak: Müslim, Sıyâm 147; Ebû Dâvûd, Savm, 51; Tirmizî, Savm 42; İbn Mâce, Sıyâm 37; Ahmed b. Hanbel, 1/288; 2/422, 526.)

Cüveyriye binti Haris (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre, Cuma günü Cüveyriye oruçlu iken Peygamber (s.a.v.) onun ya­nına girip; “Dün oruç tuttun mu?” diye sormuştur. Cüveyriye: “Hayır”, demiş. Peygamber (s.a.v.); “Peki yarın tutmayı düşünüyor musun?” diye sormuş. Cü­veyriye: “Hayır” demiş. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) “O zaman orucunu boz,” buyurmuştur. (Buhârî, Savm, 62; Ebû Dâvûd, Savm, 53)

Bu hadislere dayanan bazı âlimler yalnızca Cuma günleri oruç tutmayı haram, bazıları mekruh kabul etmiştir. Kendilerine bu hadisin ulaşmadığı düşünülen Ebû Hanife, İmam Malik ve İmam Muhammed ise yalnızca Cuma günleri oruç tutmanın mekruh da olmadığını mubah olduğunu söylemişledir.

Bizce de doğrusu, hadislere uygun davranmak, yalnızca Cuma günleri oruç tutmamak, buna Perşembe veya Cumartesi gününü de eklemektir.

Niçin Ramazan ayına 11 ayın sultanı denilmektedir?

Evet, hicri takvimde 12 ay vardır. Ramazan da bunlardan biridir. Ramazan ayı bunların sultanı olunca geriye 11 ay kalır. Yani Ramazan, geri kalan 11’in sultanıdır. Eğer 12 ayın sultanı olsaydı o takdirde takvimde 13 ay olması lazımdı.

Ramazan yaz tatiline denk geldi. Oruç tutanlar nelere dikkat etmeli?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de orucun amacını şöyle belirtiyor:

“Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı.” (Bakara, 2/183)

Bu ayete göre Ramazan ayında oruç tutan bir insan, kendini Allah’ın yasakladığı şeylere karşı diğer zamanlarda olduğundan daha fazla korumalıdır. Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem, Ramazan boyunca her gece kullara bu korunma çağrısının yinelendiğini bildirmiştir:

“Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin asileri zincire vurulur. Cehennem kapıları kapatılır, hiçbiri açılmaz; Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Ve bir seslenen şöyle haykırır: “Ey hayır isteklisi (hayır işlemeye) yönel! Ey şer isteklisi, kendini tut! (Çünkü) Allah’ın ateşten koruduğu kimseler vardır.” Ramazan boyunca bu iş her gece yapılır.” (Tirmizî, Savm, 1; İbn Mâce, Sıyâm, 2.)

Bakara sûresinin 187. ayetine göre orucu bozan şeyler yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Aynı ayette Allah “… Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onlara yaklaşmayın.” buyurmaktadır. Buna göre bir kişi “oruçluyken” yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden ve kişiyi bu yasaklara götüren şeylerden uzak durmalıdır.

Ramazan ayında tatil yapılmasında herhangi bir sakınca yoktur. Denize veya havuza girmek de orucu bozmaz. Fakat ağız ve burundan içeri su kaçmaması gerekir. Yüzerken ağız ve burna suç kaçması sıkça rastlanılabilir bir durumdur. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir.

Mayolu erkek-kadın görünce oruç bozulur mu?

Erkeğin avret yeri göbekle diz kapağı ara­sıdır. Kadının dinen kendisine yabancı olan erkeklere karşı avreti eli, yüzü ve ayakları hariç bütün vücududur. Bunun yanı sıra bir kadın, arzu duysun veya duyma­sın diğer bir kadının dizkapağı ile göbeğinin arasına bakamaz. Bu yüzden avret bölgelerinin kimseye gösterilmemesi gerekir.

Behz b. Hakîm radıyallâhu anh, dedesinden şöyle rivâyet etmiştir:

“Ey Allah’ın Resûlü! Örtülmesi gereken yerlerimizi kime karşı örtelim? Diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hanımından ve cariyenden başka herkese karşı örtülmesi gereken yerlerini ört.” İnsanlar bir arada otururlarken avret ile hüküm nedir diye sorunca: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” Sonra ben kişi tek başına olunca ne yapması gerekir dedim; “Kendisinden hayâ edilip utanılmaya en layık olan zat Allah’tır” buyurdular. (Tirmizî, Edeb, 39; İbn Mâce, Nikâh, 27)

Fakat avret mahallinin bir başkası tarafından görülmesi halinde iki tarafın da orucu bozulmaz. Avret bölgesinin açılması veya avret bölgesine bakmak, orucu bozan şeylerden değildir.

Bar-cafe gibi içkili yerlerde iftar açılabilir mi?

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Müminler! Sarhoş edici içkiler, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi pisliklerdir. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız.

Şeytanın istediği tek şey sarhoş edici içkiler ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak bir de  Allah’ın zikri (olan Kur’an)’dan ve namazdan sizi alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz değil mi?” (Mâide, 5/ 90-91)

Görüldüğü gibi ayette sarhoş edici içkilerin içilmesi yasaklanmış, ayrıca “onlardan uzak durun” buyurularak bu tür içeceklerle araya mesafe konulması istenmiştir. Bundan dolayı Allah’ın Elçisi sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Enes radıyallâhu anh’tan gelen rivayete göre “Allah’ın Peygamberi sallallâhu aleyhi ve sellem sarhoşluk veren içki ile ilgili olarak on kişiye lanet etmiştir: “Sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, taşıtana, sunana, satana, parasını yiyene, satın alana ve satın aldırana.” (Tirmizî, Büyû 59.)

İçki servisi yapılan bar veya cafelerde yemek yiyen kişi, bunlardan birine girmemekle birlikte “içkiden uzak kalma” emrini yerine getirmek için başka lokantayı tercih ederse sevap alır.

Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ickili-restoranlarda-yemek-yemek-icin-bulunmamiz-caiz-mi.html

Geceleyin içki içmiş bir kişi ertesi gün oruç tutabilir mi?

Mâide sûresinin 90 ve 91. ayetlerine göre bir Müslümanın sarhoş edici içkilerden uzak durması gerekir. Fakat bunun haram olduğunu bildiği halde nefsine yenilen ve içki içen; ama buna rağmen namazını kılıp orucunu tutanlar olabilir.

Evet, içki içmek haramdır; fakat kişi bir haramı işliyor diye Allah’ın emirlerinden uzak kalamaz. Namazına da orucuna da devam etmelidir. Ayrıca bu gibi emirleri yerine getirmesi, onun zamanla haramlardan uzaklaşmasını da kolaylaştırır.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Bs., Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 91.

Ezan okununca yemeğe mi başlayacağız, yoksa namazı mı kılacağız?

Önce iftar edilip arkasından akşam namazının kılınması daha iyidir.  Bununla ilgili olarak Nebîmizin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

“Eğer birinizin önüne akşam yemeği konulmuş, bu sırada da akşam namazına kamet getirilmiş ise siz akşam yemeğine başlayın. Acele edip akşam yemeğinizi bırakmayın.” (Buhârî, Ezân, 42; Müslim, Mesâcid, 66 (559))

Buna göre işin sağlık boyutu da göz önünde bulundurulduğunda ezan okunduğunda önce iftar açılıp, çorba vs. ile kısa bir atıştırma yapıp akşam namazını kılmak, namazdan sonra yemeğe devam etmek en güzelidir. Bu sayede hem namazda zihin yemekle meşgul olmaz hem de bütün gün boş olan mide bir anda yemekle dolup vücuda rahatsızlık vermez.

İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin “Bütün yemeğimin namaz olması, bütün namazımın yemek olmasından daha makbuldür.” dediği nakledilir. O, bu sözü ile “namazda yemeği düşüneceğime, yemekte namazı düşünmeyi tercih ederim” demiş olmaktadır.

YAYIMLANDIĞI YER: Yahya Şenol, Ramazan ve Oruç, 3. Baskı, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017, s. 112.

Âdet geciktirici ilaç alıp âdet olmadan oruç tutuluyor. Bu caiz midir?

İlaç kullanıp âdeti geciktirmek kadının bünyesine zarar verir, fıtratını bozar. İlaç kullanmaması gerekir. Çünkü âdetli kadın da orucunu tutmak zorundadır.

Konuyla ilgili daha geniş bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/kadin/adetli-kadinin-orucu-ve-namazi.html

Oruç tutamayan hasta, yaşlı ve güçsüz olanlar ne yapmalı?

Allah Teâlâ, hasta ve yolcu olanlara oruç tutmama ruhsatı verdikten sonra şöyle buyurmuştur:

“Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Eğer bilmiş olsaydınız!” (Bakara, 2/184)

Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur:

“Allah, kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara, 2/286)

Allah Teâlâ hasta ve yolcuların oruç tutmalarının daha iyi olacağını bildirdiğine göre onların oruç tutabilecek güçte oldukları anlaşılır. Zaten Bakara 185. ayette bu ruhsatın sebebi şu şekilde açıklanmıştır:

“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.”

Oruç tutması mümkün olmayacak derecede güçsüz olanlar, ister yaşlı ister hasta isterse diğer durumlarda olsunlar Allah’ın oruçla mükellef kıldığı kişilerden olmazlar. Bunlar “oruç tutmaları daha hayırlı” olan kişiler gibi değildirler.

Bunlara fidye verme yükü de yüklenmemiştir. Çünkü Bakara suresi 184. ayette geçen fidye, oruç tutabilenlerin Ramazan bayramında vermekle yükümlü oldukları fitredir. Bunların oruca gücü yetmediği için fitre vermeleri de gerekmez.

NOT: Oruç fidyesi ile ilgili olarak sitemizde yer alan bir yazıyı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/oruc-fidyesi.html

Şevval ayında tutulması gerektiği söylenen orucun hükmü nedir?

Şevval ayında tutulması tavsiye edilen altı gün oruç hakkında hadis kitaplarında şu hadisler yer almaktadır:

“Her kim Ramazan orucunu tutar da sonra ona Şevval’den altı günü eklerse bütün sene oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204 (1164)

“Kim Ramazan orucunu tutar ona Şevval’den altı gün daha eklerse tüm seneyi oruçlu geçirmiş gibidir.” (Tirmizi, Sıyam, 53)

“Bir kimse ramazanı oruçlu geçirir, sonra peşinden Şevvalden de altı gün tutarsa tüm sene oruç tutmuş gibi olur.” (Ebu Davud, Savm, 58)

“Kim Ramazan (orucunu tutar ve) bayramdan sonra altı gün oruç tutarsa onun tutmuş olduğu oruç, yılın tamamının orucu olmuş olur. Kim iyilik işlerse ona o iyiliğin on misli verilir.” (İbn Mace, Sıyâm, 33)

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sevval-ayinda-6-gun-oruc-tutan-neden-1-sene-tutmus-gibi-sevap-aliyor.html

Hadislerle İlgili Açıklama:

İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel, Davud-u Zahirî ve daha bir grup âlim, Şevval ayındaki altı gün orucun müstehab olduğu görüşündedirler.

İmam Ebû Hanife, İmam Malik ve Ebû Yusuf ise Şevval ayında altı gün oruç tutmanın mekruh olduğu görüşündedirler. İmam Malik’in Muvatta‘daki beyanına göre, bu orucu mekruh saymasına sebep, kendisinden evvel bu orucu tutan hiç kimse olmadığı için bu orucun bid’at oluşudur. İmam Malik ayrıca cahil insanların bu orucu da Ramazandan kabul etme­lerinden korktuğunu söyler.

İmam Malik’in açıklaması şöyledir:

“Ramazan bayramından sonra altı gün oruç tutan hiçbir âlim ve fakih görmedim. Seleften hiçbirinden de bu konuda bir rivayet bana gelmedi. Ancak âlimler, bazı cahillerin bu altı günü Ramazana dâhil etmelerinden ve bir bid’at uydurma­larından korkarak bunu mekruh bulmuşlardır. Şayet âlimler bu konuda ruhsat vermiş olsalardı, onların da bayramdan sonra altı gün oruç tuttuklarını görürlerdi.” (Muvatta, Oruç bahsinin son bölümünde yer alan açıklama)

Bazı Hanefî ve Malikî kitaplarında ise, Şevval ayında altı gün oruç tutmanın mendup olduğu söylenir. Mesela Nuru’l-Îzâh ve Şerh-i Merâkı’l-Felâh‘ta mendup oruçlar sayılırken, Şevval ayında altı gün oruç da zikredilir. Merâku’l-Felâh‘ın haşiyesinde Tahtavî, Bahr’de “Şevval ayında altı gün oruç tutmak, İmam Ebu Hanife’ye göre ister peşi peşine, ister ayrı ayrı olsun mekruhtur. Ancak sonraki âlimler bunda bir mahzur görmemişlerdir” denildiğini nakleder.

İbn Abidin de sonra gelen Hanefi âlimlerinin bu altı günün orucunda bir sakınca görmediklerini söyler.

Yukarıdaki izahtan anlaşıldığı üzere, İslam ulemasının çoğuna göre Şevval ayında altı gün oruç tutmak menduptur. Bu orucun peşi peşine veya fasılalarla olması arasında fark yoktur. (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1989, c: 9, s: 348-349.)