Kurban
Hac kurbanı diye bir kurban yoktur! Hiçbir mezhep, sırf hac yapan kişinin kurban keseceğini söylememiştir. Mekke’de oturmayan biri, hacdan önce umre yaparsa sadece onun kurban kesmesi gerekir. Kesemezse Mekke’de üç gün, dönünce de yedi gün oruç tutar. Bunun dışında hac kurbanı diye bir şey yoktur. İlgili ayet şöyledir:
فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
“… Hacca kadar umreden yararlanan kişi, kolayına gelen bir hedy (kurban) keser. Bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de geri döndüğünde oruç tutar. Toplamı on gün eder. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir…” (Bakara, 2/196)
Hacılar kurban bayramı kurbanı keserler. Hac sûresinin 28. ayetine göre hacılar kurban bayramı kurbanını orada keseceklerdir. Hanefi mezhebinin, yolculara kurbanın vacip olmayacağı şeklindeki fetvası hem ayete hem de Allah’ın Elçisi’nin uygulamasına terstir.
Bununla ilgili daha geniş bilgi için aşağıdaki linklerden görüntülü cevaplarımızı izleyebilirsiniz:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurban-haccin-farzlarindan-midir.html
Kurbanda asıl olan, faydalanılabilir bütün parçalarının kesiliş maksadına uygun olarak ticari bir menfaat beklemeksizin onu hak eden taraflarca kullanılmasıdır. Kurban etinin (bu minvalde faydalanılabilir bütün kısımlarının) üçte biri kesenin, üçte biri kesenin eşi-dostu akrabalarının, üçte biri de fakir-fukaranın hakkı olup bu yolda sarf edilmesi esastır.
Ancak, kurban sahipleri bahsedilen kısımları meccanen kesimhanede bırakıp almıyorlar ve bu şekilde kaldığında da zayi olma durumu söz konusu ise tercihe şayan olan uygulama, kesimhane sahiplerinin bu kısımları paraya çevirip giderleri düştükten sonra kalanı hayra harcamaktır. Tercih ve tavsiye edilmeyecek ve fakat yapıldığında haram olduğu da ileri sürülemeyecek son diğer seçenek ise bu kısımların zayi olmaktan kurtarılıp ticari gaye ile değerlendirilmesidir.
Kurban kesmeyi “vacip” olarak kabul eden Hanefi mezhebine göre nisap miktarı mala sahip olan her bir bireyin ayrı bir kurban kesmesi gerekir. Aile bireylerinden sadece birinin kurban kesmesi, diğerlerinden bu sorumluluğu düşürmez. Aralarında ufak tefek farklılıklar olmasına rağmen kurbanı “sünnet” olarak kabul eden başta Şâfii, Mâlikî ve Hanbeliler olmak üzere birçok alim ise aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinin tek bir hayvan -ki bu bir küçükbaş da olabilir- kesebileceklerini, böylelikle hepsinin birden sevaba nail olabileceklerini söylemişlerdir. (Ali Bardakoğlu, “Kurban (İslam’da Kurban)”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2002, c: 26, s: 437)
Hac suresinin 34. ayetinde diğer ibadetlerden farklı olarak tek tek fertlere değil de “Her ümmete/topluluğa” kurban kesme görevinin yüklenmiş olduğunun beyan edilmesi ve Resûlullâh’ın zaman zaman hem kendi aile bireyleri ve hem de ümmeti adına tek bir kurban kesmekle yetinmiş olması, çoğunluğun görüşünün daha isabetli olduğunu göstermektedir.
“Ey insanlar! Her sene her ev halkına bir kurban kesmek gerekir” (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 1; Tirmizî, Edâhî, 19; İbn Mâce, Edâhî, 2) buyurarak kurbanı ev halkıyla (aile ile) ilişkilendiren Resûlullâh, bir sene kurban bayramında sadece bir koç kurban etmiş ve “Bismillâh… Allah’ım! (Bunu) Muhammed’den, onun hane halkından ve Muhammed ümmetinden kabul eyle!” (Müslim, Edâhî, 19 [1967}) şeklinde dua etmiştir. Kaynaklarda onun, semiz ve boynuzlu iki tane koçu, birisini ümmetinden kurban kes(e)meyenler, diğerini de kendisi ve aile fertleri adına kurban olarak kestiği de nakledilmiştir.
Ayrıca burada sahabeden Halid b. Zeyd’in, nâmıdiğer Ebû Eyyûb el-Ensârî’ (ö. 49/669)’nin bir sözünü de hatırlatmadan geçemeyeceğiz. Tâbiîn devrinin önde gelen fakih ve muhaddislerinden Atâ b. Yesâr (ö. 103/721), Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye Resûlullâh zamanında kesilen kurbanların sayısına dair bir soru sormuş, o da şöyle cevap vermiştir:
“(Resûlullâh zamanında) Kişi kendisi ve çoluk çocuğu için sadece bir kurban keserdi. Onun etinden hem kendileri yer hem de başkalarına yedirirlerdi. Fakat (o devirden) sonra halk (çok sayıda kurban kesmekle) iftihar etmeye başladı ve durum işte şimdi gördüğün hale dönüştü!’” (Tirmizî, Eđâhî, 10; İbn Mâce, Eđâhî, 10; Muvatta, Dahâyâ, 4)
Buraya kadar yer verilen bilgiler “nafaka halkasına dahil olup hayatlarını aynı çatı altında sürdüren aile bireyleri adına tek bir kurban kesmenin yeterli olduğu hususunda herhangi bir tereddüde mahal bırakmamaktadır. Ayrıca bu husustaki rivayetlerin geneli dikkate alındığında ashab-ı kiramın Hz. Peygamber zamanında kurban ibadetini bu şekilde yerine getirdikleri, Resûl-i Ekrem (sas)’in bu uygulamadan haberdar olmasına rağmen herhangi bir olumsuz tavır sergilemediği anlaşılmaktadır. Bir küçükbaş hayvanın kaç kişi adına kurban edilebileceği hususunda fukaha arasında bazı ihtilaflara rastlanmakta ise de, bir ev halkının tamamı adına bir küçükbaş hayvanın kafi olduğu hususunda bu rivayetler açık ve kesindir.”
Netice itibariyle aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinden maddi imkanı yerinde olanların her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi şart değildir. Hepsinin birleşerek aile adına tek bir kurban (küçükbaş) kesmelerinde bir sakınca yoktur. Bunu yaparken aile reisi -tıpkı Hz. Peygamber’in yaptığı gibi- hayvanın bedelini tek başına karşılayabileceği gibi aile bireylerinin hep birlikte para katarak ortaklaşa küçükbaş bir hayvan kesmeleri veya bir büyükbaş hissesine girmeleri de pekâlâ mümkündür. Fakat buna rağmen kendisine kurban düşen aile bireylerinden her biri ayrı bir kurban kesebilirler.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Kurbanla Gönülleri Hoş Tutmak”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Ekim-Aralık 2014, Sayı: 7, s: 58-62.
NOT: Konuyla ilgili biraz daha geniş bilgiyi www.suleymaniyevakfi.org sitemizin ARAŞTIRMALAR bölümünde bulunan KURBANIN FERT YA DA AİLE ADINA KESİLMESİ TARTIŞMALARI başlıklı yazıdan elde edebilirsiniz.
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/aile-adina-tek-kurban.html
Her ne kadar bazı âlimler bunu hoş karşılamasa da kurbana sonradan ortak almayı yasaklayan hiçbir bir delil yoktur. Hâlbuki bir şeyin yasak/haram olması için ayet veya sahih hadisten bir delil bulunması şarttır.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah’a mâl etmek için dillerinizin özenle bezediği yalanlar ile ‘Bu helaldir, bu haramdır’ demeyin. Allah’a karşı yalan uyduranlar iflah olmazlar. Bunlar biraz menfaatlenirler; ama onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Nahl, 16/116-117)
Hisse satmak yani kurbandan gelir elde etmek kastedilmediği sürece kurbana sonradan ortak almakta hiçbir sakınca yoktur.
İlgili rivayet şöyledir:
مَنْ وَجَدَ سَعَةً فَلَمْ يُضَحِّ فَلَا يَقْرَبَنَّ مُصَلَّانَا
“İmkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza yaklaşmasın” (İbn Mâce, Edâhî, 2; Ahmed b. Hanbel, II/321; Hâkim, II/422)
Bu rivâyeti eserinde kaydeden Beyhakî ve Hanefi muhaddislerden İmâm Zeylâî bunun farklı ravilerden “mevkûf” olarak yani Hz. Peygamber’e değil de sahabeye isnat edilerek geldiğini kaydetmişlerdir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, c: 2, s. 260; Zeylai, Nasbu’r-Râye, c: 4, s: 207)
Çeşitli muhaddisler de bu rivayetin senedini tenkit etmiş ve “zayıf” olduğunu belirtmişlerdir: (Bkz. Bûsirî, Misbâhu’z-Zücâce, c: 3, s: 222; İbnü’l-Cevzî, et-Tahkîk, c: 2, s: 161)
Dolayısıyla rivayetin senet açısından sahih olmadığı ve kurban ibadetinin hükmü için delil olarak kullanılamayacağı anlaşılmaktadır.
Kimlerin kurban kesmesi gerektiğine dair ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurana-gore-kimlerin-kurban-kesmesi-gerekiyor.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurban-kesmede-maddi-durumu-iyi-olmanin-olcutu-nedir.html
Kurban bayramı kurbanını keserken besmele çekmek farzdır. Bununla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“İnsanların içinde haccı ilan et ki yürüyerek ve bitkin binekler üzerinde sana gelsinler; bütün derin vadilerden geçerek gelsinler. Gelsinler de kendi menfaatlerine şahit olsunlar. Belli günlerde de Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanlardan en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) üzerine Allah’ın adını ansınlar. Onlardan hem siz yiyin, hem de darda olan yoksula yedirin.” (Hacc, 22/27–28)
“Her ümmete kurban kesme görevi yükledik ki kendilerine rızık olarak verdiğimiz en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) cinsinden hayvanları Allah’ın adını anarak kessinler. Hepinizin ilahı tek ilahtır, siz yalnız ona teslim olun. Sen alçak gönüllülere müjde ver.” (Hac, 22/34)
“Bedence gelişmiş olanları da sizin için, Allah’a kulluğun simgelerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır vardır. Sıra sıra dururlarken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları yere yapıştığı zaman onlardan yiyin, halinden memnun olana da isteyene de yedirin. Onları bu şekilde sizin hizmetinize verdik, belki şükredesiniz.” (Hac, 22/36)
Ayetlerden anlaşılacağı üzere kurban ibadetinin temel amaçlarından biri, insanların o hayvanları keserken üzerlerine Allah’ın adını anmalarıdır. Müslümanlara da kurbanlarını keserlerken özellikle Allah’ın adını anmaları emredilmiştir.
“Kurbanı, hayvanın eti veya derisi için kesiminden (zebh, tezkiye) ayıran temel fark, onun Allah’ın rızasını kazanma ve isteğine boyun eğme gayesi ile kesilmiş olmasıdır. İbadetin özünü teşkil eden bu gaye ancak şâriin (Allah’ın) bildirdiği şekil şartlarına uyulduğunda gerçekleşmiş olur. Bu yönüyle kurban ibadetinin özü ve biçimselliği dini bildirime dayanır.” (Ali Bardakoğlu, “Kurban”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2002, c: 26, s: 436.)
Resûlullâh’ın, ailesi adına veya onlara vekâleten kurban kestiğiyle alakalı olarak Aişe Validemizden şöyle bir rivayet nakledilmiştir:
“Biz Mina’daydık ve bize sığır eti getirildi. Bu nedir, diye sordum. Resûlullâh, zevceleri adına sığır kurban etti, dediler.” (Buhârî, Edâhî, 3)
Hz. Ali’nin de Resûlullâh’a vekâleten kurban kestiği, kurbanlık hayvanlara nezaret ettiği kaynaklarda zikredilmektedir. İlgili bir rivayet şöyledir:
“Resûlullâh bana kurbanlara nezaret etmemi ve bunların kesimi hususunda develerine bakmamı, etleriyle, derilerini ve çullarını tasadduk etmemi, kasaba bunlardan bir şey vermememi bana emir buyurdu ve: ‘Ona (kasaba) biz kendimizden (bir şeyler) veririz.’ dedi.” (Müslim, Hac, 348 (1317). Ayrıca bkz: Buhârî, Hac, 120, 121)
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/vakif-ve-derneklere-kurban-bagislamak-dogru-bir-davranis-mi.html
Kredi, faizli borç demektir. Faiz de Allah’ın en büyük yasaklarından biridir. Hacca gitmek veya kurban kesmek gibi bir ibadeti yerine getirmek için dahi olsa hiçbir şekilde faize bulaşmak caiz değildir. Bankaların faizi ibadetlerimize bulaştırmalarına da müsaade edilmemelidir.
Maddi durumu iyi olmayan kimselerin zaten kurban kesmesi gerekmez. Bu açıdan kendinizi sıkıntıya sokmayınız.
Kimlerin kurban kesmesi gerektiğiyle alakalı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kurana-gore-kimlerin-kurban-kesmesi-gerekiyor.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kredi-karti-ile-veya-borc-alarak-kurban-kesmek-caiz-midir.html
Eski zamanlarda elektrik olmadığından muhtemel yaralanmaların önüne geçmek için geceleyin hayvan kesilmesini hoş karşılamayanlar olmuştur. Fakat bunu yasaklayan herhangi bir delil mevcut değildir. Dolayısıyla akşam güneş battıktan sonra da kurban kesilebilir. Yeter ki ortam müsait olsun; kurbana, insanlara ve çevreye zarar gelmesin.