Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

İman

Tevrat nedir ve kime verilmiştir?

Sorunuzu bir kısa, bir de uzun olmak üzere iki şekilde cevaplandırmaya çalışacağız:

KISA CEVAP: Kur’an’da geçen Tevrat lafzı, sadece Musa Aleyhisselâm’a verilmiş kitabı tanımlayan bir isim değildir. Bu lafız, Musa da dâhil olmak üzere İsrailoğulları’na gönderilen  nebîlere verilen kitapların genel adıdır.

UZUN CEVAP: Tevrat kelimesi Kur’an’da daima “تورية/tevriyye” şeklinde yazılmakta; fakat “Tevrat” şeklinde telaffuz edilmektedir. Kur’an’daki Tevrat lafzının harfleri, “yâ (ي)” harfi dışında, İbranicedeki Torah ile birebir aynıdır. Arap dilcileri bu kelimenin Arapça kökü hakkında farklı fikirler ortaya atsalar da kelimenin aslının İbranice olduğu ve oradan Arapların diline geçtiği çok açıktır. İbranicede Torah; ‘Kanun/yasa, ilke/doktrin, öğreti’ anlamlarına gelir.

Kur’an’a göre Tevrat, İbrahim ve Yakup Aleyhisselâm’dan sonra indirilmiştir:

“Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niye tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Aklınızı kullanmaz mısınız?” (Âl-i İmrân, 3/65)

“(Yahudiler dedi ki): Tevrat indirilmeden önce İsrail’in (Yakub’un) kendine haram ettikleri dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helaldir. De ki “İddianızda haklı iseniz Tevrat’ı getirin de okuyun bakalım.” (Âl-i İmrân, 3/93)

Pek çok ayette Musa’ya Kitab’ın verildiği vurgulanmasına karşın hiçbir yerde Tevrat ile Musa (a.s) ilişkilendirilmez. Ayetlerden Musa’ya Tevrat’ın verildiğine dair bir bilgi bulmak mümkün değildir. Bununla beraber Tevrat, belli bir nebinin ismiyle anılmayıp, Yahudilere gelen tüm nebilere verilen kitapların ortak bir ismi olarak karşımıza çıkmaktadır.

“İçinde (doğru yola) bir rehber ve nur olan Tevrat’ı biz indirdik. Allah’a teslim olmuş nebîler, Yahudiler arasında onunla hükmederlerdi…” (Mâide, 5/44)

İsrailoğullarına gelen nebiler Yahudilere Tevrat ile hüküm vermişlerdir. Her nebiye kitap verildiğine göre İsrailoğullarının nebilerine indirilen kitaplara genel olarak Tevrat ismi verildiği anlaşılmaktadır. Kur’an’da bunun tek istisnası İsa (a.s)’dır. İncil, İsa’ya verilen kitap olduğuna göre (5/46) Tevrat, İncil’den önceki Musa’ya kadar olan tüm vahiyleri kapsamalıdır.

Davud Aleyhisselâm’a da kitabın verildiğini haber veren ayetler (17/55, 4/163) vardır. Davud da İsrailoğullarına gelen bir nebi olduğu için ona indirilen kitap da Tevrat’ın bir parçasıdır. Davud’a Zebur isminde “ayrı bir kitap” verildiği görüşü yanlıştır. Ayetlerde Yüce Allah, İsa Aleyhisselâm’a “Tevrat ve İncil’i” öğrettiğini haber verirken (3/48) ayrıca Zebur’u öğrettiğinden bahsetmez. Zira Tevrat, Davud’a verilen kitabı da kapsamaktadır.

Hadis kitaplarından Nesâî’de geçen şu hadis de bu görüşümüzü desteklemektedir:

Kâ’bu’l Ahbâr, denizi Musa’ya yol eden Allah’a yemin ederek şöyle dedi: “Tevrat’ta Davud (a.s)’ın namazdan sonra şöyle dua ettiğini buluyoruz: Allah’ım! Cehennemin azabından ve zalimlerin zulmünden korunmak için bir sığınak yaptığın dinimi benim için hayırlı kıl. Rızkımı temine vasıta kıldığın dünyayı da benim için hayırlı kıl.” (Nesâî, Sehv, 89)

Geleneksel açıdan bakıldığında Tevrat, Davud Aleyhisselâm’dan önce indirilmiş bir kitap olduğundan hadiste verilen bilgiyi anlamak mümkün değildir. Ancak Davud’a verilen kitabın da Tevrat’ın bir parçası olduğunu göz önünde bulundurursak hadiste verilen bilginin normal olduğu anlaşılacaktır.

Diğer yandan İsrailoğullarının tüm nebilerine verilen kitabın isminin Tevrat olması hasebiyle Musa’ya verilen kitaba Tevrat denilmesi yanlış değildir. Yanlış olan, Tevrat’ın sadece Musa’ya verildiği yönündeki geleneksel ön yargıdır.

Eski Ahit’te “Torah/Tevrat” kavramının anlam sahasına bakıldığı zaman Kur’an ile tam bir uyum halinde olduğu göze çarpmaktadır:

“Tanrımız RAB’bin sözüne kulak vermedik, kulları peygamberler aracılığıyla bize verdiği Torah’ya/Tevrat’a uymadık.” Daniel 9:10.

“Yeşu bu sözleri Allah’ın Torah/Tevrat Kitabı’na yazdı. Sonra büyük bir taş alıp oraya, RAB’bin Tapınağı’nın yanındaki yabanıl fıstık ağacının altına dikti.” Yeşu 24:26.

“RAB İsrail ve Yahuda halkını bütün peygamberler ve biliciler aracılığıyla uyarmış, onlara, “Bu kötü yollarınızdan dönün” demişti, “Atalarınıza buyurduğum ve kullarım peygamberler aracılığıyla size gönderdiğim Torah’ın/Tevrat’ın tümüne uyarak buyruklarımı, kurallarımı yerine getirin.” 2. Krallar 17:13.

Eski Ahit’teki ifadelere bakıldığı zaman Hz. Musa dışındaki nebîlere gelen kitaplara da Tevrat denildiği net bir şekilde görülmektedir. Yahudilerin Torah/Tevrat kelimesini Musa kitabının özel bir ismi gibi kullanmaya başlamaları çok sonraki dönemlerde olmuştur. Baki Adam’ın şu tespitleri iddialarımızı desteklemektedir:

“Torah kelimesinin Eski Ahit’te Musa Kitabı’na isim olarak kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Musa Kitabı’na “Torah” ismi özel bir isim olarak daha sonra Yahudiler tarafından verilmiştir. Bu isim zamanla bütün Eski Ahit’i kapsayan bir isim haline gelmiştir. Talmud’da Musa Kitabı’na da Eski Ahit’e de “Torah” denilmiştir.” (Baki Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, 3. Baskı, Pınar Yayınları, İstanbul, 2010, s. 63)

HAZIRLAYAN: Vedat Yılmaz

Allah Teâlâ imtihan edilmek isteyip istemediğini insana niçin sormadı?

Allah, bizi yaratan ve her şeyimizi verendir. Susadığımızda bir bardak su veren kişiye saygı duymak ve teşekkür etmek gerekir de suyu, o kişiyi ve bizi yaratana teşekkür etmek ve saygı duymak gerekmez mi? Allah’ın bizden istediği, teşekkürden başka bir şey değildir. Teşekkür de lafla olmaz, gereğini yapmakla olur. Susadığımızda su veren kişinin bize yapabileceğimiz bir işi düşünce yapmazsak kendimizi sorumlu tutmaz mıyız?

Allah’ın bizden istediği şeylerin tamamı, doğal yapımıza uygun olan, bizi rahatlatacak ve mutlu edecek olan şeylerdir. İmtihan için yarattığından bize sıkıntı verecek yanlış davranışlar da güzel gösterilmiştir. İmtihan, evrensel doğrularla kişisel doğrular arasındaki tercihten ibarettir. Allah’ın bütün emir ve yasakları evrensel doğrulardır. Günahlar da kişisel tercihlerden ve evrensel yanlışlardan kaynaklanır.

Diğer canlılardan farklı yaratılan insandan doğru davranışlar istenmesi kadar iyi bir şey olur mu?

Sonra Allah bizim dengimiz mi ki, onunla oturup sözleşme yapalım!  İlgili ayetler şunlardır:

“Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O’nundur. O’nun katındakiler O’na kulluğu büyütmezler. Kulluktan usanmazlar da.

Gece gündüz, aralıksız O’na ibadet ederler.

Yoksa yerden ilahlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltecek?

Göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Bütün yönetimin (arşın) Sahibi olan Allah, onların nitelemelerinden uzaktır.

Allah, yaptığı bir şeyden dolayı sorgulanamaz, ama onlar sorgulanacaklardır.

Yine de Allah’tan önce bir takım ilahlara mı tutundular? De ki ‘Delilinizi getirin.  Benimle birlikte olanların Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.’ Onların çoğu, bu gerçeği bilmez de onun için yüz çevirirler.

Senden önce gönderdiğimiz her elçiye mutlaka şunu bildirmişizdir: Benden başka ilah yoktur, kulluğu bana yapın.” (Enbiyâ, 21/19-25)