Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Hac-Umre

Mekke’ye gittiğimizde kaç defa umre yapmamız gerekiyor?

Umreye giden herkesin kurban kesmesi veya oruç tutması mı gerekiyor?

İfrad haccı yapanların veya sadece umreye gidenlerin kurban kesmeleri gerekmez. Bakara sûresinin 196. ayetinde hacca gidip de hac zamanı gelinceye kadar umre yapanların yani temettu’ veya kıran haccı yapanların bir kurban kesmeleri; ama (kurban bulamama, maddi imkânsızlık gibi sebeplerle) kurban kesemeyenlerin üçü hacda, yedisi hac dönüşünde olmak üzere toplam on gün oruç tutmaları gerektiği bildirilmiştir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ifrad-hacci-ve-hacda-kurban-kesmeye-guc-yetiremeyen-kimseler.html

Bakara suresi 196. ayetin ilgili bölümü mealen şöyledir:

“… Güven içinde olursanız hacca kadar umreden yararlanan kişi, kolayında olan bir kurban keser. Bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de geri döndüğünde oruç tutar. Toplamı on gün eder. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun. Bilin ki Allah, vereceği sevap ile yapılan iş arasında sıkı bir bağ kurar.”

Dolayısıyla hac mevsimi dışında umre yapanların kurban kesmeleri veya oruç tutmaları gerekmemektedir.

Kâbe’nin örtüsü niçin siyah?

Kâbe’nin örtüsünün siyah olması dini bir gerekçeye değil, geleneğe dayanmaktadır. Peygamberimiz zamanından itibaren Kâbe’ye her yıl 10 Muharrem’de yani aşure gününde kırmızı örtü, 27 Ramazan’da da beyaz örtü asılırdı. Abbasi Halifesi Me’mun zamanında beyaz bir örtü ilavesi ile Kâbe yılda üç kez farklı örtü ile örtülmeye başlanmıştır. Abbasi halifelerinden Nasır Lidinillah halifeliğinin ilk yıllarında Kâbe’ye yeşil örtü gönderirken, son yıllarında gönderdiği örtü siyah renkli ve sarı yazılıdır. Bu durum zamanımıza kadar da böyle devam etmiştir.

Geniş bilgi için lütfen bkz: Sadettin Ünal, “Kâbe”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 24, s: 17-19.

Kâbe ile ilgili aşağıdaki linkte yer alan soru-cevabı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kabe%E2%80%99nin-icinde-ne-var.html

Kâbe’nin içinde ne var?

“İçi dört köşe bir oda görünümünde olan Kâbe’nin Rüknü’l-Irâki köşesinde dama çı­kılan merdiven ve önünde “tövbe kapısı” denilen bir kapı yer alır. Taban mermer döşeli, duvarlar 2 m. yüksekliğe kadar mermer kaplamalıdır. Yapılan onarım ve yeniden inşalarla ilgili olarak batı duvarı­na beş, doğu ve kuzey duvarlarına birer kitabe yerleştirilmiştir. Tabanın ortasında, Abdullah b. Zübeyr zamanından kalma güney-kuzey yönünde dizilmiş üç ağaç direk ve bunlardan kapının karşısındakinin önünde batı du­varına doğru Hz. Peygamber’in namaz kıldığı yer bulunmaktadır; burası secca­de şeklinde bir mermerle belirtilmiştir. Tavan ve duvarlar, yukarıdan mermer kaplamalara kadar inen çepeçevre kır­mızı atlastan yapılmış bir perde ile örtülü­dür. Tavan ile dam arasında 1,33 m. yük­sekliğinde bir açıklık vardır.” (Sadettin Ünal, “Kâbe”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 24, s: 15)

Bekâr bir bayan yanında kimse olmadan umreye gidebilir mi?

Nebîmiz, yol güvenliği olmadığı için kadınların mahremsiz olarak, tek başlarına yolculuk yapmalarına müsaade etmemiştir. Ama yol ve can güvenliği sağlandığı taktirde ki -bu bugün sağlanmıştır- kadınlar yolculuk yapabilirler.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kadinlar-tek-baslarina-yolculuk-yapabilir-mi.html

Fakat günümüz şartları düşünüldüğünde hacc veya umre yolculuğu için kadının yanında akrabalarından en az biri olmalıdır. Kadınlar mümkün mertebe bu şekilde umreye gitmeye çalışmalıdırlar. Fakat her şeye rağmen yanlarında gidecek bir mahremleri olmazsa kendilerine güvenilen bir kadınlar grubu ile de gidebilirler.

Başkasının yerine hac yapmak mümkün müdür?

“Hz. Peygamber’den haccın önemi, menâsiki hakkında çok sayıda hadis nakledilmiştir. Ancak, malî gücü olan yaşlı veya hastalara haccın farz olduğu, kendileri yapamıyorsa masrafını karşılamak suretiyle başkasına hac yaptırmaları gerektiğine ilişkin sahih hadis yoktur. Bir konuda ayet ve onu açıklayan sahih hadis yok ise, yorumlardan hareketle farz hükmüne varılamaz. Çünkü yerine getirilmesi katî’ bir delil ile talep edilen şeye farz denir.

Hanefî, Şafiî, Şiî, Zahirî ve Zeydî mezhebi mensupları, çoğunlukla malî gücü dikkate alarak, hastalık ve yaşlılık nedeniyle bizzat hac yapmaktan aciz olan kişiye, vekil aracılığıyla hac yaptırmasının farz olduğu neticesine varmışlardır. Malikî fukahasının çoğunluğu gibi, sağlığı esas alanlar ise, malî gücü olsa dahi, hastalık veya yaşlılık sorunu bulunan kişiye haccın farz olmadığı görüşündedirler.

Ebû Hanife, Serahsî ve İbnu’l-Hümâm gibi bir kısım fukaha ise, malî güçle sağlığı birlikte ele almış ve bu iki unsurdan birini taşımayan kişilere haccın farz olmadığını ileri sürmüşlerdir.

İmam Muhammed, vekâletle yapılan hacda, haccın bizzat hac yapan (vekil) için geçerli olduğunu, adına hac yaptıranın ise böyle bir ibadete vesile olduğu, parasını bu yolda harcadığı için hac sevabı almış olacağı kanaatindedir.

Adına hac yapılmasını vasiyet ederek ölen hac borçlusu adına varislerinin, onun malından hac yaptırmalarının vacip olduğu konusunda fukaha ittifak etmiştir.

Sağlık ve diğer şartlar mevcut iken kendisine hac farz olup da zamanında eda etmeyen ve daha sonra aciz duruma düşen kişinin, kendi adına başkasını vekil göndermekle bu sorumluluktan kurtulamayacağı, dolayısıyla zimmetinde kesinleşmiş olan hac borcundan dolayı Yüce Allah’tan af dilemesi gerektiği, varsa, hac masraflarını karşılayacak miktardaki malını sadaka olarak dağıtmasının, adına hac yaptırılmasını vasiyet etmesinden daha doğru bir davranış olacağı kanaatindeyiz.”

Başkasının yerine hac yapılıp yapılamayacağı konusunda delilleri ile birlikte geniş bilgi edinmek isteyenlerin Doç. Dr. Servet Bayındır’ın aşağıdaki linkte bulunan makalesini okumalarını tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/baskasinin-yerine-hac-yapmak.html

NOT: Bu konuyla ilgili bir dersimizi de aşağıdaki linkten izlemeniz mümkündür:

www.kurandersi.com/mukayeseli-fikih-muzakereleri/2010/baskasinin-yerine-hacc-yapmak.html

Hacca gitmeden önce tanıdıklarla helalleşmek şart mıdır?

Hac ibadeti dinimizin en temel ibadetlerinden biridir ve gücü yetenler için farzdır. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

” (…) Bir yolunu bulanların, o Beyt’te hac yapması, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bunu görmezlikten gelirse bilsin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” (Âl-i İmran 3/97)

Haccın faziletine dair Nebimizden de şu yönde rivayetler nakledilmiştir:

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için keffarettir. Hacc-ı Mebrûr’un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!” (Buhârî, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizi, Hacc 90; Nesâî, Menâsik 3, 5; İbn Mâce, Menâsik 3; Muvatta, Hacc 65)

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem‘e:

–  En üstün amel hangisidir? diye soruldu.

“Allah ve Resulü’ne iman etmektir” buyurdu.

–  Sonra hangisidir? Denildi.

–  “Allah yolunda cihad etmektir” buyurdu.

–  Sonra hangisidir? Denildi.

“Makbul olan hacdır” buyurdu. (Buhârî, İman 18, Hac 4, 34, 102, Umre 1, Sayd 26, Cihâd 1, Tevhîd 47; Müslim, İman 135, Hac 204, 437)

Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh dedi ki, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner.” (Buhârî, Hac, 4, Muhsar 9, 10; Müslim, Hac, 438)

Bağışlanacağı söylenen günahlara kul hakları dâhil değildir. Bu yüzden kendilerine hak geçmesi muhtemel olan konu komşu, akraba ve dostlarla helalleşmek gerekir ki Allah’ın izni ile bütün günahlar affedilsin.

Hacdan hediye getirilmesi, tebrikleşmeler dinin bir emri olmamakla beraber yapılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Diğer ibadetlerde bu tür şeylerin olmaması Hac ibadetinin yapısından kaynaklanmaktadır.

Zemzem suyuna verilen önem doğru mu?

Zemzem suyu mübarek bir sudur. Kâbe’nin yakınından başka bir yerde çıkmaz. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu sudan içmiş ve içilmesini tavsiye etmiştir. Hacca veya umreye gidenlerin oradan getirebilecekleri en değerli hediyeler arasında ilk sırada zemzem suyu yer almaktadır. Halkın aşırı sevgi tezahürleri bu suyun değerini gölgelemez.

Suud Krallığı az kontenjan vererek niçin Müslümanlara engel çıkarıyor?

Suud Krallığı kimsenin hac yapmasına engel olmamaktadır. Ama en az 1,5 milyar olan Müslüman nüfusa aynı anda hac izni vermesi düşünülemez. Mekke’nin kapasitesi bellidir. İlan edilen kontenjanın üzerinde hacı alınması, hem ibadetlerin aksamasına ve hem de izdiham sebebiyle yaşanacak ölümlere yol açabilir. Bu açıdan her Müslüman ülkeye nüfusunun binde biri oranında kontenjan ayrılmıştır ki bunun bile zaman zaman aşırı izdihamlara, çeşitli yaralanmalara ve ölümlere sebebiyet verdiğini görmekteyiz. Dolayısıyla yapılanlara bu gözle bakmaya çalışmalı, hakkında tam manasıyla bilgi sahibi olmadığımız konularda kişileri, kurumları ve devletleri yargılamamalıyız.

Adem aleyhisselamdan itibaren bütün peygamberler hac yapmış mıdır?

Kâbe ile ilgili ola­rak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar için kurulan ilk mabet, kesinkes Bekke’de (Mekke’de) olandır. Bereketli olsun ve şu âlem için yön belirleyici olsun diye kurulmuştur.” (Âl-i İmrân, 3/96)

Bir za­manlar İbrahim’e beytin yerini göstermiş ve şöyle demiştik Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf eden, kıyamda bulunan, rü­kû ve secde edenlere evimi temiz tut. (Hac, 22/26)

Buna göre ibadet için kurulan ilk evin ilk insanla birlikte var olması, akla en yakın ihtimaldir. İbrahim aleyhisselam Kâbe’nin ilk banisi değil, var olan temellerini yükselten ikinci banisidir.

Diğer ayetler şöyledir:

“Kâbe’yi insanlar için toplanma yeri ve güvenli bir yer haline getirdik. Siz İbrahim’in durduğu yerleri (makam-ı İbrahim’i) dua yeri yapın. İbrahim ile İsmail’e görev verdik, “Evimi; tavaf edenler, ibadete kapananlar, boyun eğen ve secde edenler için tertemiz tutun!” dedik.

Bir gün İbrahim şöyle yalvardı: “Rabbim, burasını güvenli bir şehir yap. Halkına; onlardan Allah’a ve Ahiret gününe inananlara her üründen rızık ver”. Allah dedi ki; “kim görmezlik ederse ona da bir süre iyilik eder, sonra onu o ateş azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü hale düşmedir o!

Bir gün İbrahim, İsmail’le beraber Kâbe’nin temellerini yükseltiyordu. Dedi ki: “Rabbimiz, bunu bizden kabul et. İşiten de sensin, bilen de!” (Bakara, 2/125-127)

İnsanlar arasında haccı ilân et ki gerek yaya olarak gerekse nice uzak yol ve diyarlardan yorgun argın ge­len, zayıf develer üzerinde, kendilerine ait birtakım yararları müşahede etmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler­de Allah’ın ismini anmaları -kurban kes­meleri- için sana -Kâbe’ye- gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin hem de fakir ve yoksullara yedirin. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve eski evi tavaf etsinler. Kim Allah’ın yasakları­na saygı gösterirse bu, rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır.” (Hac, 22/ 27-30)

Bu ayetlerden Kâbe’nin İbra­him aleyhisselamdan önce de var olduğu, ancak yıkılıp uzun zaman içinde yerinin kaybolduğu ve İbrahim aleyhisselam tarafından bulunarak yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır.

Yine ayetlerden anladığımız kadarıyla Kâbe ile ilgili ibadetler “namaz” ve “tavaf”tır. Tavaf da hac ve umrenin asli rüknü olduğundan Kâbe’nin ilk yapılmasından itibaren haccın da var olduğu anlaşılır.

Aşağıdaki ayet de hac ibadetinin İbrahim aleyhisselamdan önce var olduğunu gösteren bir başka delildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Allah Nuh’a buyurduğunu, sana vahyettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğini sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Dini ayakta tutun, onda ayrılığa düşmeyin…” (Şûrâ, 42/13)

İbrahim aleyhisselamın şeriatında ve bizim şeriatımızda hac farz olduğuna göre demek ki Nuh aleyhisselama ve ümmetine de farzdı. Nuh aleyhisselamın İbrahim aleyhisselamdan daha eski olduğu ise kesindir.

İhramlı iken dikişli elbise giyme yasağının dayanağı nedir?

Bir gazete okuyucularını kupon ve kura ile umreye götürebilir mi?

Eğer o kuponlar için okuyucu ekstra bir ücret ödemiyorsa yani sadece gazete ücretini ödüyorsa bunda bir sakınca olmaz. Umreye gidecek olan 100 kişinin kura ile belirlenmesi, bu organizasyonu şans oyunu haline getirmez. Fakat gazete ücretinden ayrı bir ücret ödenmek sureti ile böyle bir şey yapılıyorsa o taktirde bu organizasyon kumar olur.