Hac-Umre
Allah Teâlâ, İbrahim Aleyhisselâma hac ibadetini emrederken şöyle buyurmuştur:
“İnsanların içinde o haccı ilan et ki yürüyerek ve bitkin binekler üzerinde bütün derin vadilerden geçerek sana gelsinler.
Gelsinler de kendi menfaatlerini görsünler; belli günlerde de Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanlardan en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) üzerine Allah’ın adını ansınlar. Onlardan hem siz yiyin hem de darda olan yoksula yedirin.” (Hac 22/27–28)
İşte bu ayete göre, hacca gitmiş olanlar normal zamanda ikamet ettikleri yerde kesmeleri gereken kurbanı hac zamanında Mekke’de (Mina’da) keseceklerdir. Fakat maddi imkanları olmayanlar tabii ki bu ibadetten sorumlu olmazlar.
Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/hac-kurbani-ile-kurban-bayrami-kurbani-ayri-seyler-midir.html
Bakara sûresi 196. ayette hac zamanı yapılan umreden bahsedilmektedir. Hac yapmaya gidip de hac zamanı gelinceye kadar umre yapanlar “hedy” (hacının yanında getirdiği kurbanlık hayvan) keserler. Fakat hac zamanı dışında yapılan umreden dolayı kurban kesilmesi gerekmez. Yani kısacası “umre kurbanı” diye bir şey yoktur.
Bakara sûresi 196. ayetin ilgili kısmı mealen şöyledir:
“… Güven içinde olursanız hacca kadar umreden yararlanan kişi, kolayında olan bir “hedy” keser. Bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de geri döndüğünde oruç tutar. Toplamı on gün eder. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun. Bilin ki Allah, vereceği sevap ile yapılan iş arasında sıkı bir bağ kurar.”
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:
Zuhruf sûresinin 31. ayetinde Mekkeliler’in, “Kur’an iki şehirden birine indirilmesi gerekirdi” diye düşündüklerini öğreniyoruz. Kastedilen iki şehirden birinin Mekke olduğunda şüphe yoktur. Kur’an’ın iki ayetinde, Mekke kastedilerek, şehirlerin anası ve çevresindekilerin uyarılması için (لِتُنْذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا) Kur’an’ın indirildiği bildirilmektedir.
“Anakent” veya “başkent” olarak dilimize çevirebileceğimiz Ümmü’l-kurâ ifadesinin anaşehir anlamına gelen İngilizce “metropolis” kelimesine tekabul ettiği söylenir. Çevre bölgelerden insanların buraya hac yapmak için gelmeleri sebebiyle, Mekke’nin, Resûlullah’tan önce de bu adla anıldığı söylenir. Mekke’nin Rasûlullah’tan önce de bu adla anılması Kur’an’la örtüşmektedir. Hatta bu ifadenin Mekke için kullanılması Mekke’nin sadece dini değil, ticari ve kültürel öncülüğünden de kaynaklanıyor olabilir.
KAYNAK: Fatih Orum, Tasdik Tebyin ve Nesih, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 91.
Hac veya umre ibadetine başlayan kişi normal zamanlarda yaptığı bazı şeyleri yapamaz. İhram, işte böyle bir yasağın içine girmek demektir. Bu olmadan ibadete başlanmış olunamayacağı için ihram, hac ve umrenin farzlarındandır. Bu tıpkı, namaza başlayan kişinin yiyip içememesi ve konuşamaması gibidir. Namazdayken yeme, içme ve konuşma gibi yasaklar, niyet edip “Allâhu Ekber” dedikten sonra başlar. Onun için o tekbire, “tahrîme tekbiri” yani kişiyi ihrama sokan tekbir denir. Hac veya umre için ihrama girmek de niyet ve telbiye ile olur. İlgili âyette şöyle buyrulur:
“Kim o aylarda hacca başlarsa hac sırasında ne müstehcenlik yapar ne günaha girer ne de kavga eder…” (Bakara, 2/97)
Hac ibadetine başlamak, ayette sözü edilen yasaklı konuma gelmektir. Böyle bir kişinin av yapması da yasaktır. Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Müminler, ihramlıyken avı öldürmeyin.” (Mâide, 5/95)
“Kara avı ihramda olduğunuz sürece haram kılındı.” (Mâide, 5/96)
İhram ve ihramlıyken yasak olan şeyler konusunda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kisaca-ihram-yasaklarindan-bahseder-misiniz.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/ihramli-iken-dikisli-elbise-giyme-yasaginin-dayanagi-nedir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/ihrama-girmeden-once-parfum-deodorant-veya-koku-surmek-caiz-mi.html