Faiz
Devlet bireysel emeklilik şirketinin seçimini katılımcının tercihine bırakıyor.
Bu sebeple hangi bireysel emeklilik şirketi seçilecekse onunla oturulup birikimlerin helal yollarla değerlendirilmesi üzerine anlaşılmalıdır.
Aksi durumda o şirketten ayrılmak gerekir.
Zorunlu bireysel emeklilik hakkındaki cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Prof. Dr. Servet BAYINDIR
Öncelikle faizli kredinin kendisi haramdır. Dolayısıyla bu vesile ile “dosya masrafı” veya “komisyon” adı altında alınan/verilen meblağlar da faiz kapsamındadır. Eğer tüketici hakem heyeti vasıtasıyla dosya masraflarını bankadan geri almak mümkünse alınır; ama ondan hiçbir şekilde istifade edilmeyip muhtaç durumda olanlar için harcanması tavsiye edilir.
Daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/banka-hesaplarinda-istenmeden-olusan-faizi-fakirlere-vermek.html
Kaskoya para yatırıp bir yardımlaşma ve dayanışma organizasyonuna katılıyorsunuz. Süre sonunda bu organizasyonla ilişkiniz kesiliyor. Para elinizden çıktığı an, sigorta şirketinin mülkiyetine geçtiği için onun parayı nereye kullandığı, sizin sorumluluğunuz altında değildir.
Bireysel emeklilik sisteminde ise paranız sigorta şirketinin mülkiyetine geçmiyor. Paranın sahibi siz olduğunuz için onun nemalandırılmasında kullanılan yöntemden de siz sorumlu olursunuz. İkisi arasındaki fark budur.
Kasko ve bireysel emeklilikle ilgili cevaplarımıza aşağıdaki linklerden ulaşılabilir:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/aracimizi-kasko-yaptirmanin-hukmu-nedir-2.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/bireysel-emeklilik-nedir-caiz-midir.html
Faizli bankalara ait likit fonlara gelir amaçlı olarak yatırım yapmak caiz değildir. Çünkü bu tür bankacılık sisteminde likit fonlara yatırılan paralar, helal-haram ölçüsü dikkate alınmaksızın çok büyük bir oranda faizde değerlendirilmekte ve bu şekilde elde edilen gelirin bir kısmı yatırımcılara yansıtılmaktadır. Faiz gibi haram yollarla gelir elde etmek ise caiz değildir.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı: 13, s. 105.
Faiz parasından hiçbir şekilde istifade edilmesi caiz değildir. Bunun ihtiyacı olanlara verilmesi uygun olur. Çünkü o para, sahibi bilinmeyen mal hükmünde olur. Zira banka o parayı geri alamaz. Faiz de haramdır, tek yol onu muhtaçlara vermektir.
İslam hukukunda haramlar ikiye ayrılır.
Birine haram li aynihî denir ki bu, “kendi yapısında haramlık olan şey” demektir. Domuz eti, şarap ve ölü hayvan eti böyledir. Bir Müslüman bunları tüketemeyeceği gibi bir başkasına da veremez.
Diğerine haram li gayrihî denir ki bu da “kendisinde haramlık olmayan; ama kazanma şekli haram olan şey” demektir. Faizden kazanılan para böyledir. O para ile, alın teri silinerek kazanılan para arasındaki tek fark; onu kazanma şeklidir. Bu da sadece kazanan kişiyi ilgilendirir.
Haram nedir, çeşitleri nelerdir?
Bakara sûresinin 278. ayeti, tahakkuk eden faizin alınmamasını emreder. Ancak halihazırdaki bankalar alınmayan faizleri kendi hesaplarına iade edemezler. Onları ayrı bir hesapta biriktirerek başka yerlere aktarırlar. Bu sebeple banka faizleri, sahibi bilinmeyen mal hükmüne girer. Bu durumda o paranın bankadan alınıp maddi açıdan zor durumda olanlara verilmesi caiz olur. Verirken de bunun faiz parası olduğunu söylemek gerekmez. Çünkü alan kişi, onun faiz parası olduğunu bilirse bundan rahatsızlık duyabilir. Ayrıca bu parayı veren kişinin faiz aldığının bilinmesi de iyi olmaz. Zira günahları açıklamak değil; örtmek gerekir.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı: 13, s. 105.
Kredi faizli borç demektir. Hiçbir banka faizsiz borç vermeye yanaşmaz. Dosya masrafı adı altında da olsa verdikleri borçtan gelir elde etme yoluna giderler. Bugün 100 lira verip daha sonra 101 lira almak faizdir. Bankaların “komisyon”, “dosya masrafı” adı altında aldıkları da faizdir. Bu, insanları kandırmaktan başka bir şey değildir. Dikkatli olmak gerekir.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı: 13, s. 105.
Hanefi mezhebinden İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed’e göre gayrimüslimlerin ülkesinde (dârülharp) bulunan bir Müslüman, o ülkenin vatandaşıyla faizli işlem yapabilir. O şahıs isterse orada Müslüman olmuş ve henüz İslam ülkesine (dârülislam’a) göç etmemiş olsun..
Fakat Hanefilerden İmam Ebû Yusuf bu görüşte değildir. Çünkü İslam ülkesine girmesine müsaade ettiğimiz bir gayrimüslim (müste’men) burada faizli işlem yapamayacağına göre bir Müslüman da onların ülkesinde bu işlemi yapamaz.
Mâlikî, Şâfiî, ve Hanbelî mezheplerine göre de faiz her yerde yasaktır. Çünkü faizi yasaklayan ayet ve hadislerde “dârülislam’da haramdır, dârülharp’ta değil” gibi herhangi bir yer ayrımı yoktur.
Eğer yiyorlarsa dârülharp ahalisine ölmüş hayvan eti ve domuz satmada ve onlarla kumar oynamada da aynı ihtilaf geçerlidir. Ebû Hanife ve İmam Muhammed’e göre bunlar da yapılabilir.
Her iki tarafın da görüşleri incelendiğinde faizin herhangi bir yer ayrımı olmaksızın her yerde haram olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bu konudaki ayet ve hadisler kesinlikle dârülislam – dârülharp ayırımı yapmamaktadır. Dolayısıyla bir Müslümanın hiçbir ülkede faiz alıp vermesi caiz değildir.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı: 13, s. 104-105.
NOT: Bu konu ile ilgili olarak www.suleymaniyevakfi.org sitemizde “Daru’l-Harbde Faizin Hükmü” başlıklı bir araştırmamız bulunmaktadır. Her iki görüşün delillerini ve bu delillerin değerlendirmesini o yazıdan okuyabilirsiniz.
Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıya ulaşabilirsiniz.
www.suleymaniyevakfi.org/islam-iktisadi/darul-harbde-faizin-hukmu.html
Ticaret kolay bir şey değildir. Birçok sorunların yaşanması normaldir. Tabii bunların ilki, para, yani nakit sıkıntısıdır. Zora düşmeyen hiçbir insan sadece keyif olsun diye faizli borç almaz! Faizli borç arayan, zaten sıkıntıya düşmüş kişidir. Ama Allah Teâlâ buna rağmen kesin bir dille faizi haram kılmış ve bunu bile bile alanları, bunda ısrar edenleri kendisine ve resulüne savaş açmış saymaktadır.
Ticaretle uğraşanlar nakit sıkıntılarını daima göz önünde bulundurmalı ve ayaklarını yorganlarına göre uzatmalıdırlar. Bu tür ticari sıkıntılar karşısında hemen faize yönelmek doğru değildir. Mümkün olan her şeyi denemek ve sabretmek gerekir. Bunun da dünya imtihanının bir parçası unutulmamalı, tercihler buna göre yapılmalıdır.
KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Nisan-Haziran 2016, Sayı: 13, s. 104.