Nebîler
Bir topluluğa aynı anda birden fazla nebînin gelmesi ve bunların ortak bir şekilde çalışmaları Kur’an’a göre mümkündür. Hz. Musa ve Hz. Harun bunun bir örneğidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Bu Kitap’ta Musa’yı da anlat. O, yürekten bağlıydı; nebî olan elçi idi. Ona, Tur’un (Sina Dağı’nın) sağ yamacından seslenmiş, özel bir konuşma için yaklaştırmıştık. Ona ikramda bulunarak kardeşi Harun’u da nebî olarak armağan etmiştik.” (Meryem, 19/51-53)
Ayrıca yine ayetlerden diğer birçok nebînin de birbiriyle akraba olduğunu ve aynı dönemde nebîlik yaptığını öğreniyoruz. En’âm sûresinin 83. ayetinden itibaren 18 nebînin ismi sayılmış ve sonra şöyle buyurulmuştur:
“(Bu ismi geçen nebîlerin) Babaları, soyları ve kardeşleri… Onları da seçtik ve onlara da doğru yolu gösterdik.” (En’âm, 6/87)
Hz. İbrahim’in oğulları Hz. İsmail, Hz. İshak ve yeğeni Hz. Lut aynı dönemin nebîleri idiler. Hz. İshak’ın oğlu Hz. Yakup, Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf, Hz. Davut’un oğlu Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya’nın oğlu Hz. Yahya’dır ve bunlar baba-oğul nebîlik yapmışlardır. Teyze çocukları olan Hz. İsa ile Hz. Yahya’nın görüştükleri de bilinen bir şeydir.
Kur’an’da açıkça zikredilmese de Hz. Musa’nın kayınpederinin Hz. Şuayp olduğu rivayet edilir. Yine Kur’an’da ismi geçmeyen; ancak nebî olduğuna inanılan Yûşa b. Nûn da Hz. Musa’nın öğrencilerinden bir tanesiydi.
Tüm bu bilgiler ışığında bazı nebîlerin aynı dönemde yaşadıkları ve birbirleriyle iletişim halinde oldukları anlaşılır.
Allah Teâlâ nebîler hususunda bilmediğimiz konuları ehl-i zikre yani önceki vahiyleri iyi bilenlere sormamızı istemiş, şöyle buyurmuştur:
“Senden önce elçi gönderdiklerimiz, sadece kendilerine vahyettiğimiz erkeklerdi. Bilmiyorsanız o Zikri bilenlere sorun!” (Nahl, 16/43)
Ayrıca Kur’an’da İsa’nın (a.s) tüm nebîlerin ardından geldiğini haber veren ayetler de vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Nuh’u ve İbrahim’i elçi olarak gönderen biziz. İkisinin soyundan gelenlere de nebilik ve kitap verdik. O iki soydan gelenlerin bir kısmı doğru yoldadır, bir çoğu da yoldan çıkmıştır. Sonra onların izlerini takip eden elçilerimizi peş peşe gönderdik; hepsinin ardından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Ona uyanların gönüllerine şefkat ve iyilik duyguları yerleştirdik. Ama kendilerine yazmadığımız bir ruhbanlık uydurdular. Niyetleri sadece Allah’ın rızasını kazanmaktı; fakat onu gereği gibi yapmadılar. İçlerinde inanıp güvenmiş olanlara ödülünü veririz; ama çoğu yoldan çıkmıştır.” (Hadîd, 57/26, 27)
“Sonra onların izinden Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı tasdik etsin diye gönderdik. Ona da içinde bir rehber ve nur olan İncil’i, önündeki Tevrat’ı tasdik etsin, çekinerek korunanlar için bir rehber ve doğru bilgi (öğüt) olsun diye verdik.” (Mâide, 5/46)