Eslem kelimesi Arapçada “Çok (daha, en, pek) doğru, çok sağlam ve emin kişi, şey” anlamlarına gelir.
Kız çocuklarına bu ismin konulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Eslem kelimesi Arapçada “Çok (daha, en, pek) doğru, çok sağlam ve emin kişi, şey” anlamlarına gelir.
Kız çocuklarına bu ismin konulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de Yakub aleyhisselamın Yusuf ve onun haricinde on bir (11) oğlu olduğundan bahsedilmektedir. Bunlardan sadece Yusuf aleyhisselamın ismi açıkça zikredilmekte, diğer çocuklarının isimlerinden veya herhangi bir kızı olup olmadığından bahsedilmemektedir. Fakat Tevrat’a bakıldığında Yakub aleyhisselamın Lea adlı hanımından Dina isminde bir kızı olduğu görülmektedir. (Bkz. Tevrat, Yaratılış, 30:21 ve 46:15)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin, anlamı hoş olmayan bazı isimleri değiştirdiği doğrudur. Mesela Harb, Asıye gibi. Fakat Osman ismini değiştirmediğine göre, anlaşılmaktadır ki bu isim Peygamberimiz tarafından makul karşılanmıştır.
Osman isminin bir anlamı “yılan/ejderha” yavrusudur. Fakat bir diğer anlamı da gözleri oldukça güzel olan “Toy kuşu yavrusu”dur. (Bkz: İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, a-s-m maddesi, c: 12, s: 385) Peygamberimiz bundan dolayı bu ismi değiştirmemiş olabilir.
Süeda ismi mutlu, mes’ud, bahtiyar insanlar anlamına gelir. Musa aleyhisselamın annesinin isminin Süeda veya Süheda olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlayamadık.
Musa aleyhissselamın annesinin adı Kur’an’da zikredilmemektedir. Tevrat’ta ise isminin Yokebed (Yoheved) olduğu belirtilir. (Bkz: Tevrat, Çıkış, 6:20)
Bazı İslami kaynaklarda da Musa aleyhisselamın annesinin adı Ayariha, Eyarihat, Luha, Yuha, Yuhabez, Yuhaned, Yuhanez, Baduna olarak gösterilmektedir. (Kurtubi, Begavi gibi tefsirlerden Kasas suresi 28. ayetine bakılabilir) Fakat bu bilgiler de İsrailiyat kaynaklıdır.
Sonuç olarak Süeda isminin kız çocuklarına konulmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Enfal, Kur’an-ı Kerim’in 8. suresinin adıdır. “Ganimetler, bağışlar, hibeler” anlamına gelir. Sahra ise “açık alan ve çöl” anlamına gelir. Bunların isim olarak konma âdeti yoktur. İlerisinde çocuğunuz, bu yüzden rahatsız edilebilir. Daha uygun ve alışılmış isimlerden koymanızı tavsiye ederiz.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, yeni Müslüman olan sahabilerden sadece isimleri İslam’a aykırı olanların isimlerini değiştirmiş, diğerlerine isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söylememiştir. Meriç isminin İslam’a aykırı bir tarafı yoktur. Dolayısıyla değiştirilmesi gerekmez.
Bu isim Arapça kökenlidir. Arapçası “ecr” dir. Anlamı ise “ücret”, “karşılık”, “mükâfat”tır.
Arap dili kurallarına göre bu kelime cümle içindeki görevine bağlı olarak “ecran”, “ecrun”, veya “ecrin” olarak okunabilir. Fakat kelime isim olarak sadece “ecr” şeklinde kullanılır.
Bu açıdan kızınıza anlamı dinimize uygun, örfümüzce-kültürümüzce malum ve her zaman genel geçer olacak bir isim koymanızı tavsiye ederiz.
Ayla, “hâle” anlamındadır. Yani bazı zamanlarda güneş ve ayın etrafında beliren ışıklı halka, nur halkası demektir. Bunu çocuğunuza isim olarak koymanızda bir sakınca yoktur. Bundan dolayı ahirette azap çekmezsiniz. Konulması uygun olmayan isimler, anlamı dine, tevhide aykırı olan isimlerdir.
Çocuğa Allah Teala’nın isimlerinden verilirken “Abd” yani “kul” ön eki kullanılır. Mesela; Abdullah, Abdurrahman, Abdülbaki, Abdülaziz, Abdüssamed gibi. Bu isimlerdeki Rahman, Baki, Aziz ve Samed Allah’ın isimleridir. Bunlar, abd ekini aldığı zaman “Rahman olan Allah’ın kulu”, Azîz olan Allah’ın kulu” anlamlarına gelir.
Esmâ-i Hüsnâ’ya dahil olan her ismin başına “Abd” getirilmesi tavsiye edilir. Fakat insanlar için kullanılmayan er-Rahmân, el-Hâlik, el-Bâri’, el-Gaffâr, el-Vahhâb vb. gibi isimler mutlaka başlarına “abd” eklenerek konulmalıdır: Abdurrahman, Abdülhâlik, Abdülbâri’, Abdülgaffâr, Abdülvahhab vs. gibi…
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de çocuklara Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin konulmasını tavsiye ederdi. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Allah’a en sevimli gelen isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır.” (Müslim, Âdâb, 2, (2132); Ebu Dâvud, Edeb 69; Tirmizî, Edeb 64)
Sûde; Farsça ‘sürmek’, ‘değmek’, ‘ezmek’, ‘ezilmek’, ‘sıvamak’ gibi anlamlara gelen Sûden (سودن) kökünden türemiş bir sıfat-isimdir. (Ziya Şükûn, Farsça-Türkçe Lûgat = Gencine-i Güftâr Ferheng-i Ziyâ, MEB, İstanbul, 1996, c: 2, s: 1233)
Buna göre Sûde, sürmüş, sürülmüş, ezmiş, ezilmiş manalarına gelmektedir. Türk Dil Kurumu, Kişi Adları Sözlüğü’nde bu isim için “sürülmüş”, “sürmeli, boyalı” karşılığını vermiştir.
Halk arasında Sûde’nin “cennette bir su damlası” anlamında olduğu yaygın olsa da biz bu anlama rastlayamadık. Bu ismi koymanızda herhangi bir sakınca olmamasına rağmen bu ismin yerine Sevde ismini tavsiye ederiz. Sevde, Peygamberimizin hanımlarından olup, mü’minlerin annesi olma şerefine nail olmuştur.
Sözlükte “aydın ve ışıklı olmak” manasındaki nevr kökünden türemiş olan nûr “aydınlık, ışık” demektir. Ayrıca “apaçık olan, nesne ve olayların mahiyetini ortaya koyup aydınlatan şey”e de nur denir. Kelime Allah’a nispet edildiğinde “nur kaynağı” veya sıfat olarak “nurlandıran, her şeyi aydınlatan diye açıklanır.” (Bekir Topaloğlu, “Nûr”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 33, s: 243)
Nûr kelimesi Kur’an’ı Kerim’de “Allah, göklerin ve yerin nurudur” (Nûr, 24/35) şeklinde Allah için kullanıldığı gibi, bazı ayetlerde Kur’an-ı Kerim için (Nisa, 174; A’râf, 7/157), bazı ayetlerde gökteki ay için (Yunus, 10/5; Nuh, 71/16) çoğu ayette de Allah’ın doğru yolu/hidayeti için kullanılmıştır. (Bkz: Bakara, 2/257; İbrahim, 14/1, Hadid, 57/9)
Görüldüğü gibi bu kelime, sadece Allah için kullanılan isimlerden değildir. Bu yüzden çocuklara isim olarak verilmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Sara ismi kaynaklara göre Farsça kökenli olup “halis, katkısız, temiz” gibi manaları vardır. Dinimizde çocuğa isim koyarken dikkat edilecek olan en temel nokta, ismin dinimizin onaylamadığı bir manasının olmamasıdır. Bu isim, onlardan değildir. İbrahim aleyhisselamın hanımının da ismi olan bu güzel ismi değiştirmenize gerek yoktur. Sara isminin özellikle yabancılar tarafından da konulmasına bakarak bazılarının bunu hoş karşılamaması dikkate alınmamalıdır. Onlarla ortak noktalarımızın olması gayet doğaldır.
Yazılı ve görsel iletişim araçlarında Tuana isminin “cennete düşen ilk yağmur damlası” manasına geldiği yazılı olmasına rağmen hiçbir kaynakta bunun doğruluğu tespit edilememiştir. Fakat Türk Dil Kurumu’nun Kişi Adları Sözlüğü’nde belirtildiğine göre “güçlü, kuvvetli” anlamına gelen Farsça TUVANA ismi bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılan Farsça-Türkçe Lûgat’ta ise “güçlü-kuvvetli” anlamına gelen bu ismin orijinali TEVÂNÂ ve TÂVÂNÂ olarak yer almaktadır. (Bkz: Ziya Şükûn, Farsça-Türkçe Lûgat = Gencine-i Güftâr Ferheng-i Ziyâ, MEB, İstanbul, 1996, c: 1, s: 556 ve 614.)
Türkçeye TUANA olarak geçen kelime büyük ihtimalle bu olmalıdır. Görüldüğü gibi manasında dinimize göre herhangi bir aykırılık bulunmadığı için bu ismin kullanılmasında bir sakınca olmaz. Fakat dilimizce ve örfümüzce hem manası hem de söylenişi daha güzel olan isimlerin kullanılmasının daha isabetli olacağı kanaatindeyiz.
Hafsa, özel bir isimdir. Bazı sözlüklerde “arslan yavrusu”, “sırtlan yavrusu” gibi manaları olduğu verilse de bunu kesin olarak doğrulatacak bir bilgimiz yoktur. (Bkz: İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, h-f-s mad., c: 7, s: 16) Fakat kesin olarak bildiğimiz şudur: Hafsa, ikinci halife Ömer b. Hattab radıyallahu anh’ın kızı olup Peygamberimizin eşlerinden yani mü’minlerin annelerinden (ümmehâtü’l-mü’minîn) olmuş bir sahabidir. Anlamı hoş olmayan isimleri değiştirdiği bilinen Peygamberimizin, bu eşinin ismini değiştirmemiş olması bunu onayladığı anlamına gelir. Dolayısıyla kız çocuğuna Hafsa ismi konulmasında hiçbir sakınca bulunmamakta, aksine tavsiye edilmektedir.
Arda ismi ile alakalı olarak Türk Dil Kurumu Kişi Adları Sözlüğü’nde “hükümdar veya kumandan asası”, “işaret olarak yere dikilen çubuk”, “sonra gelen”, “Meriç ırmağının Edirne yöresindeki önemli bir kolu”, “Uygur yazılarında geçen çok eski bir Türk adı” manaları verilmektedir. Bu anlamların hiçbirisi dinimize, örfümüze, kültürümüze aykırı değildir. Bu yüzden isim olarak kullanılmasında herhangi bir sakınca yoktur.
Berre, “çok hayırlı, çok iyi, çok cömert kimse” manalarına gelmektedir. Nebîmiz bu ismi hoş karşılamamış ve değiştirilmesini istemiştir.
Konuyla ilgili hadisler şöyledir:
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Zeyneb binti Ebî Seleme’nin ismi Berre idi. “Nefsini tezkiye ediyor / temize çıkarıyor” denildi. Bunun üzerine Resûlullâh onu Zeynep diye isimlendirdi.” (Buhârî, Edeb, 108; Müslim, Edeb 17, (2141).
İbn Abbâs radıyallahu anh anlatıyor:
“Cüveyriye Bintu’l-Hâris’in ismi Berre idi. Resûlullâh onun ismini Cüveyriye diye değiştirdi. Zira, O “Berre’nin yanından çıktı” denmesini sevmiyordu.” (Müslim, Edeb 16 (2140).
Muhammed b. Amr b. Atâ’dan:
“Ben kızıma Berra ismini verdim. Müteakiben Zeyneb binti Ebî Seleme bana şunu söyledi: Resûlullâh bu ismi yasakladı. Benim adım da Berra idi. O “Kendinizi temize çekmeyin! Allah sizin iyi olanlarınızı pek âlâ bilir.” dedi. (Oradakiler) :
– Ona ne isim verelim? diye sordular. “Zeynep ismini verin.” buyurdu. (Müslim, Edeb 19, (2142).
Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem yeni Müslüman olan sahabilerden sadece isimleri İslam’a aykırı olanların isimlerini değiştirmiş, diğerlerine isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söylememiştir.
Melisa, Türk Dil Kurumu’nun belirttiğine göre Rum kökenli bir isimdir ve “oğul otu” manasına gelir. Yani bir çeşit bitkidir, çiçektir. Görüldüğü gibi bu ismin İslam’a aykırı bir tarafı yoktur. Sadece yabancı kökenli olması nedeniyle ismin değiştirilmesi gerekmez.