Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Fıtır sadakası ramazandan sonra da verilebilir mi?

Nebîmizin hadislerine göre fıtır sadakasının/fitrenin, bayram namazından önceki zamana kadar verilmesi gerekir. Bundan sonra verilen sadaka, artık fıtır sadakası değil, Ramazan dışında verilen diğer sadakalar hükmüne geçer.

www.fetva.net/fitre/fitre-en-erken-ve-en-gec-ne-zaman-verilebilir.html

Konuyla ilgili bir hadis şöyledir:

“Kim fıtır sadakasını bayram namazından önce verirse bu, makbul bir zekât olur. Kim de namazdan sonra verirse sadakalardan bir sadaka olur.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 18)

Zekât veya fitre veren kişinin içten niyet etmesi yeterlidir. Fitreyi verirken “bu benim fitremdir” demesine kesinlikle gerek yoktur. Hatta sadaka alan kişiyi incitmemek için özellikle söylenmemesi daha iyi olur. Bazı Maliki fakihlere göre fakirleri inciteceğinden verilen şeyin sadaka veya zekat olduğunun söylenmesi mekruh kabul edilmiştir.

Fitre alan kişinin de aldığı şeyin fitre olduğunu bilmesi gerekmediği gibi yapması gereken herhangi bir görev de yoktur.

Kimlerin fitre vermesi gerekir?

Fıtır sadakasında (fitre) zekâtta olduğu nisap miktarı mala sahip olma şartı yoktur. Ramazan ayında oruç tutmaya gücü yeten zengin fakir her Müslümanın fitre vermesi gerekir. Buna fitre alma durumunda olan fakir Müslümanlar da dâhildir. Bu sayede her mümin, muhtaç durumda olan diğer mümin kardeşlerine yardım etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşar.

Sorunun görüntülü cevabı için lütfen tıklayınız:

www.fetva.net/fitre/kimler-fitre-vermelidir.html

Fitre ile alakalı olarak biraz daha detaylı bilgi almak isterseniz sitemizde bulunan FITIR SADAKASI başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. İlgili yazıya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/diyanet/fitir-sadakasi-fitre.html

Hangi fetvaya uyacağımızı şaşırdık. Ne yapmamız gerekir?

Eğer öncekilerin delillerini biliyorsanız ve size sağlam geliyorsa onlara devam edebilirsiniz. Ama bizim sitemizden okuduklarınız eğer sağlam delile dayanıyorsa onları kabul etmeniz gerekir. Çünkü sizin göreviniz doğrulara uymaktır.

Dünyadaki müslümanların fetva konusunda ortak dili var mı?

Fetva, dinî ve hukukî bir konuda görüş bildirmek demektir. Fetva verenler (müftîler/müftüler) birer hocadır, görüşlerini bildirirler. Görüşlerini tutarlı ve mantıklı bulanlar buna göre amel eder; tutarsız bulanlar da başka bir müftüye sorar, onun fetvasıyla amel ederler. Bu konuda herkesin ortak bir karar vermesi düşünülemez. Zira fetva, ayet ve hadislerde açık bir hüküm bulunmadığı zaman verilir. Bu durumda da her âlimin ortak bir görüş bildirmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. İçlerinde doğru fetva verenler olacağı gibi yanlış fetva verenler de olacaktır. Mükellefe düşen ise bu konuda araştırma yapmaktır. Fetva verenlere delili sorulur ve bu delillere göre biri tercih edilir.

Fetva nedir?

Fetva, dinî veya hukukî bir konuda görüş bildirmek demektir. Bunun için bir İslam devletine gerek yoktur. Fetva verenler (müftîler/müftüler) birer hocadır, görüşlerini bildirirler. Görüşlerini tutarlı ve mantıklı bulanlar buna göre amel eder; tutarsız bulanlar da başka bir müftüye sorar, onun fetvasıyla amel ederler.

Süleymaniye Vakfı’na her gün telefonla veyahut internet üzerinden onlarca soru gelmektedir. Bu sorular -konularına göre- her biri kendi branşında uzman bir ilim adamı heyeti tarafından cevaplandırılır. Hazırlanan cevaplar, İstanbul Müftülüğü’nde 21 yıl süre ile Fetva Heyeti Başkanlığı’nı yürüten Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır tarafından kontrol edilir ve ilgililerine yollanır.

Kimler İslamî konularda fetva verme yetkisine sahiptir?

Fetva vermek, dinî ve hukukî bir konuda görüş bildirmektir. Bu sebeple dinin kaynakları olan Kur’an’ı, Hz. Peygamberin sözlerini, ashabın görüş birliği ettiği konuları genel olarak bilmek gerekir. Fetva verilen konuda İslam alimlerinin görüşlerinden de yararlanmalıdır. Bununla birlikte soruyu soran kişinin özel durumu ve içinde bulunduğu şartlar da önemlidir. Son olarak fetva veren kişinin olayları yorumlayabilecek kabiliyette olması gerekir.

Bilmediği halde fetva verenlerin sorumluluğu nedir?

İnsanlar başkalarını kandırsalar da kendilerini kandıramazlar. Yetkili olmadıkları konularda fetva verirken suç işlediklerini bilirler. Allah dünyada herkese cehenneme gitme hürriyeti tanıdığı için böyleleri yanlarına başkalarını da almak isteyeceklerdir.

Yetkisiz insanlar fetva verirse bu işin sonu ne olur?

Dinî konularla sağlık konularında çok kimse kendini yetkili sayar. Halbuki bunlarla ilgili yanlış tavsiyeler kişinin dünyasını da ahiretini de karartır. Bunun önü alınamaz ama bu, ne doktorların makamını sarsar ne de fetvaya yetkili olanları işsiz bırakır. Çünkü aklı başında olanlar kime başvuracaklarını bilirler.

Öğrenim kredisi almak caiz midir?

Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun internet sitesinde öğrenim kredilerinin geri ödenmesi hakkında şu bilgi yer almaktadır:

“Kurumdan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcu, öğrenim kredilerinin verildiği tarihten öğrenim süresi bitimine kadar geçen sürede veya herhangi bir sebeple kredisinin kesildiği tarihe kadar; öğrenim kredisi olarak verilen miktarlara, Türkiye İstatistik Kurumunun Toptan Eşya Fiyat Endeksindeki (TEFE) artışlar uygulanarak hesaplanacak miktarın ilave edilmesi suretiyle hesaplanmaktadır.”

Bu durumda öğrenim kredisi alınmasında herhangi bir sakınca olmaz.

Bununla ilgili görüntülü cevaplarımızı izlemek için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/beyaz-esyaya-endeksli-ogrenim-ve-katki-kredilerinde-faiz-var-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kredi-ve-yurtlar-kurumununun-ogrenim-kredisini-almak-caiz-midir.html

TL olarak borç verip dolar veya altın olarak geri almak caiz mi?

Borçlanmalardaki değer farkı, altına, gümüşe ve enflasyon oranına göre hesap edilebilir. Bugün altın ve gümüş, para olmaktan çıkmış, diğer mallar gibi olmuştur. Artık onlar da değer kazanmakta ve zaman zaman ucuzlamaktadır. Mesela 1980 yılının ilk aylarında bir ons (31 gr.) altın 850 dolarken, 9 Mart 1982 günü 335,5 dolara düşmüştü. İki yıl içinde doların da değer kaybettiği dikkate alınırsa altının değer kaybının daha büyük olduğu görülür. Ancak altının borsalarda dalgalanması ve değerinin inip çıkması kısa vadelidir. Altın, uzun vadede değerini koruyabilecek özelliktedir. Paranın değer kaybının, altına göre hesap edilmesi, çok defa zararı karşılayabilir.

Para değer kaybının enflasyon oranına göre hesaplanması en uygun yol olsa da enflasyon oranının tam olarak tespiti güçtür.

Üçüncü yol piyasada geçerli yabancı paraların esas alınmasıdır. Onlar da birer kâğıt para olduğu için hem enflasyona maruz kalmakta hem de uluslararası borsalardaki genel eğilime paralel olarak dalgalanmaktadır.

Netice olarak taraflar para değer kaybını neye göre hesap ederlerse etsinler, ödeme yapıldıktan sonra birbirleriyle helalleşmeleri uygun olur. Çünkü değer kaybının tam tespiti zordur.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/borcu-geri-oderken-paranin-deger-kaybi-neye-gore-hesaplanir.html

Bu konuda sitemizde İslam Fıkhı Açısından Borçlanmalarda Enflasyon Farkı başlıklı bir yazı bulunmaktadır. O yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. Yazıya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/islam-fikhi-acisindan-borclanmalarda-enflasyon-farki.html

Banka kredisi kullanarak ev alabilir miyim?

Kredi demek, faizli borç demektir. Faiz ise İslam’ın en büyük yasaklarından biridir. Durup dururken, hiç ihtiyacı yokken hiç kimse faizli borç almaz. Önemli olan bir ihtiyaç durumunda faizden kaçınmaktır. Dolayısıyla içinizin rahat olmaması da bu yüzdendir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bu ölçüyü Vâbısa radıyallahu anh’a hitap ederek şöyle açıklamıştır:

“Nefsine danış, kalbine danış Vâ­bısa (“istefti kalbek”)! İyilik, nefsin yatış­tığı, kalbin yatıştığı şeydir. Günah da içe dokunan ve göğüste te­reddüt do­ğuran şeydir. İsterse in­san­lar sana fetva vermiş, yaptığını uygun bul­muş ol­sunlar.” (Sünen-i Dârimî, Büyû’, 2; Ahmed b. Hanbel, 4/228)

Krediye aracılık etmek caiz midir?

Allah’a isyan olan bir konuda kullara itaat edilemez. Bankadan faizli borç çekerek belki babanızı razı edebilirsiniz ama bu sefer Allah’a isyan etmiş olursunuz! Bunu ona anlatmaya çalışın. İmkânınız varsa ve verebiliyorsanız ona siz borç verin, ihtiyacını giderin. Bankadan faizli borç çekmiyorsunuz diye onun size hakkını helal etmemesi önemli değildir. Ana babaya itaat, Allah’ın çizdiği sınırlar dâhilinde gerçekleşir. Bunun dışında, Allah’a isyan olan konularda ona itaat etmeniz gerekmez. Fakat başta da dediğimiz gibi ona helal yollardan yardımcı olabilirseniz güzel bir iş yapmış olursunuz.

Bankaların maaşlarımız karşılığında verdiği promosyon helal midir?

Faiz, borçtan elde edilen gelirdir. Bu işlemde parayı bankaya önceden yatırarak borç veren ve o borçtan faiz geliri elde eden, devlettir. Devlet onun memurlara verilmesini istemektedir. Bu sebeple bu para devlet için faiz olur ama sizin için faiz olmaz. Çünkü anlaşma sizinle değil; devletle banka arasında yapılmıştır. Dolayısıyla almanızda herhangi bir sakınca yoktur.

Ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri de inceleyin:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bankalarin-verdigi-maas-promosyonlari-faiz-degil-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/bankalarin-memurlara-verdigi-promosyon-parasi-helal-midir.html

www.fetva.net/faiz/bankalarin-emekli-maaslari-icin-verdigi-promosyonu-almak-caiz-mi.html

Banka aracılığıyla ev satın almanın hükmü nedir?

Banka evi alıp size satmaz. Ancak leasing veya finansal kiralama denen yöntemle olursa o zaman alır ve satar. Mortgage yasasında bu yöntem vardır. Banka onu uygularsa faize girmeden ev sahibi olabilirsiniz.

Bununla ilgili görüntülü cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/gunumuzde-faize-bulasmadan-ev-sahibi-olmak-mumkun-mudur.html

Faiz parasını fakirlere verirken bunun faiz olduğunu söylemeli miyiz?

Faiz parası, domuz eti veya şarap gibi değildir. Helal yoldan elde edilen ile haram parayı birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Faiz parası, sadece faizi alan kişiye haramdır. Onun dışındaki kişilere de haram olsaydı hepimizin cebindeki paralar, nice gayrimeşru yollarda kullanılarak bize ulaşmış olacağından onları kullanmamız da haram olmalıydı.

Esas olan;  faiz almamak, almışsa geri vermektir. Ancak günümüzde bankalar faizi geri alamazlar. Bu sebeple onu, yukarıda belirttiğiniz şekilde elden çıkarmak gerekir.

Alan kişi, onun faiz parası olduğunu bilirse rahatsız olabilir.

Bir de faiz aldığınızın bilinmesi de sizin için iyi olmaz. Günahları örtmek gerekir. Bu sebeplerle söylenmezse iyi olur. Yoksa söylenince para, karşı tarafa haram olmaz.

Benzer bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/banka-hesaplarinda-istenmeden-olusan-faizi-fakirlere-vermek.html

Devlet tahvili ve hazine bonosu haram mı?

Devlet tahvili ve hazine bonosu, faizli borç senetleridir. Bunlardan elde edilen gelir faizdir. Finans kurumları kendi sistemlerine uygun çalışır, yani kredi vermez de ticaret yoluyla kazanç elde ederlerse helal olur. Ama borçtan gelir elde etme yolunu seçerlerse bankaların yaptığı faizli işlemlerden bir farkı kalmaz.

Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/devlet-tahvili-ve-hazine-bonosu-almak-caiz-midir.html

Faizin haram kılınması bir zulüm aracı olmasından mı?

Allah bir şeyi yasaklamışsa niçin yasakladığını araştırmak bize düşmez. Bizim yapmamız gereken tek şey Allah’ın o emrine boyun eğmektir. Dolayısıyla faiz haram kılınmışsa bu, zulüm aracı olmasından dolayı değildir. Allah onu haram kıldığı için haramdır. Bu anlattığınız şeyler sizin de düşündüğünüz gibi faize girmektedir, haramdır.

Eş cinsellikten kurtulmak pratik olarak mümkün mü?

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle girdiğiniz bu mübarek yol için sizleri tebrik ederiz. Allah yar ve yardımcınız olsun. Yaptığınız şeylerin yanlış olduğunu bilmeniz ve pişmanlık duymanız sizin kalbinizin temizliğini yansıtıyor.

Günah işlemek kişiyi dinden çıkarmaz. Fakat önemli olan yapılan günahların farkında olup bundan pişmanlık duymak ve günahta ısrar etmemektir.

Allah Teala eski günahlara pişman olup tevbe edenler hakkında şöyle buyurmuştur:

“Onlar bir çirkinlik yapar veya yanlış bir iş işlerlerse Allah’ı hatırlar, hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Korunanlar, yaptıklarına bile bile takılıp kalmazlar.

Onların alacakları karşılık; Rablerinin bağışlaması ve içinden ırmaklar akan, sürekli kalacakları cennetlerdir. Çalışanların ücreti ne güzeldir!.” (Âl-i İmrân, 3/135-136)

“Ayetlerimize inananlar sana gelince onlara de ki: “Selam size, Rabbiniz ikramı, kendisi için esas almıştır. Sizden kim cahilce bir kötülük işler sonra tevbe eder ve düzelirse elbette Allah bağışlar ve ikramda bulunur.” (En’âm, 6/54)

“O kötü işleri yapan sonra arkasından tevbe eden ve inananlara gelince, senin Rabbin ondan sonra elbette bağışlar ve ikramda bulunur.” (A’râf, 7/153)

“Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nahl, 16/119)

“Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve sâlih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.” (Tâhâ, 20/82)

“Ey iman edenler! Samimî ve kesin bir dönüşle Allah’a tevbe ediniz. Böyle yaparsanız Rabbinizin sizin günahlarınızı affedeceğini, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğini umabilirsiniz. O gün Allah, Peygamberini ve onun beraberindeki müminleri utandırmaz…” (Tahrîm, 66/8)

Hangi günahı işlerse işlesin bir kul samimi bir şekilde tevbe ederse Allah onun geçmiş günahlarını örter. Bizi yaratan, yaşatan ve zamanı geldiğinde öldürecek ve diriltecek olan Allah böyle buyuruyor. Siz samimi bir şekilde eski hayatınıza tevbe ettiyseniz artık onları yok sayacaksınız. Şimdi önünüze bakın ve bundan nasıl düzgün davranışlar ortaya koyabileceğinizin hesabını yapın.

Şimdi yapacağınız ilk iş, Kur’an mealini yavaş yavaş ve anlayarak birkaç kere okumaktır. Anlamadan okumak kişiye hiçbir şey kazandırmaz. Anlayarak okuyacağınız tek bir ayet, anlamadan okuyacağınız sayfalarca ayetten daha hayırlıdır. Anlamaya çalışırsanız göreceksiniz ki Allah size yardım edecek ve bir hayli yol alacaksınız. Siz gönlünüzü Kur’an’a açarsanız Allah da Kur’an’ı sizin gönlünüze açar. Böylece neler yapmanız gerektiğini, nelerden kaçınmanız gerektiğini kendi gözlerinizle görürsünüz.

Sonra Peygamberimizin hayatını öğrenin, onun mücadelesi, azmi size güç verecektir.

Bu arada ibadetlerinizi aksatmadan yapın. Beş vakit namazınızı aksatmadan kılarsanız, bu sizi günahlardan koruyacak ve günahların affına vesile olacaktır.

Son olarak size www.kurandersi.com adresinde bulunan KUR’AN SOHBETLERİNİ takip etmenizi tavsiye ederiz.

Eş cinsellik bataklığından kurtulmak için neler yapılmalı?

Değerli kardeşimiz,

Bütün günahlar, tıpkı sigara gibi alışkanlık yapar. Bu alışkanlığı, insan ve cin şeytanları tabii durum olarak gösterirler. Senin alıştığın günah ise bugün dünyada oldukça yaygın hale gelmiştir. Basın ve yayın organları, bunun tabii bir durum gibi yayma gayreti içindedirler. Bu propagandalara inanmak senin de hoşuna gidiyor. Ama sen buna değil, Allah’ın sözüne inanmak ve onun emrettiği gibi davranmak zorundasın. Bu davranışa alışmış olan Lût Kavmi ile ilgili şu ayetler üzerinde düşün:

“Lût dedi ki; “Siz âlemin erkeklerine gelirsiniz öyle mi? Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri de bırakırsınız ha? Yok, siz haddi aşmış bir topluluksunuz.”

“Bak Lût! dediler. Hele bundan vazgeçme, çaresi yok, sürgün edilmişlerden biri olursun.”

Lût dedi ki: “Sizin bu ettiğinize gerçekten hınç besleyenlerden biriyim.”

Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapmakta oldukları şeyden kurtar.”

Biz de onu ve bütün ailesini kurtardık.

Yalnız bir kocakarı geridekiler içindeydi.

Diğerlerini yerle bir ettik.

Üzerlerine de bir yağmur yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne kötü idi!

Bunda iyi bir ibret vardır, ama yine de çokları inanmaz.

Senin Rabbin gerçekten güçlüdür, merhametlidir.” (Şuarâ 26/160-175)

“Lût’u da elçi göndermiştik. Kavmine şöyle demişti: “Siz bile bile bu çirkinliğe mi geliyorsunuz?”

“Yani kadınları bırakıp erkeklere geliyorsunuz, öyle mi? Yok, siz kendini bilmez bir toplumsunuz.”

Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Lût ailesini kentinizden çıkarın. Çünkü onlar iyice temizlenecek insanlardır.”

Biz de onu ve ailesini kurtardık, ama karısını değil. Çünkü onun geri kalanlardan olmasını uygun bulmuştuk.

Onların üstüne bir yağmur yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne kötü idi!” (Neml 27/54-58)

“Lût, kavmine şöyle demişti: “Siz o çirkinliğe gerçekten geliyorsunuz. Sizden önce alemde hiç kimse onu yapmamıştır.”

“Demek ki şimdi siz gerçekten erkeklere geliyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda o fenalığı yapıyorsunuz?”

Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Doğrulardan isen haydi Allah’ın azabını bize getir.”

Lût dedi ki, “Rabbim! Şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et.”

Elçilerimiz İbrahim’e o müjdeyi (oğlunun olacağı müjdesini) getirdiklerinde: “Biz şu kentin halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir” dediler.

İbrahim: “Ama orada Lût var” dedi. “Biz orada kimin olduğunu çok iyi biliyoruz, dediler. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Fakat karısı geride kalacak olanlardandır. ”

Elçilerimiz Lût’un yanına gelince, fenalaştı. Onlara karşı içi daraldı. “Korkma, üzülme, dediler. Çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız. Fakat karın geride kalacak olanlardandır.

Biz, yoldan çıkmalarına karşılık bu kentin halkına gökten bir pislik indireceğiz” dediler.

Biz, düşünecek bir toplum için gerçekten onların açık bir belgesini bırakmışızdır.” (Ankebût 29/28-35)

“Lût’u da gönderdik. Kavmine dedi ki; “Sizden önce âlemde hiç kimsenin yapmadığı o çirkinliğe mi geliyorsunuz?

Siz kadınları bırakıp erkeklere geliyorsunuz ha? Yok, siz bir azgınlar topluluğusunuz.”

Kavminin cevabı sadece şu oldu: “Onları kentinizden çıkarın. Çünkü onlar iyice temizlenecek insanlardır.”

Biz de onu ve ailesini kurtardık, ama karısını değil. Çünkü o, geride kalanlardan olmuştu.

Onların üzerine bir yağmur yağdırdık. Bak işte, günaha dalanların sonu nasılmış.” (Araf 7/80-84)

“Elçilerimiz Lût’a gelince fenalaştı. Onlara karşı içi daraldı. “Bu çetin bir gündür” dedi.

Kavmi ona doğru üşüşerek geldi. Bundan önce o kötü işleri yapıyorlardı. O şöyle dedi :”Ey kavmim! İşte kızlarım. Sizin için bunlar daha temizdir. Allah’tan korkun, konuklarımın içinde beni rezil etmeyin. Aranızda aklı başında bir adam yok mu?”

İyi bilirsin ki, bizim senin kızlarınla bir işimiz yok. Ne istediğimizi pekâla bilirsin” dediler.

“Ah keşke size karşı bir gücüm olsaydı, veya sağlam bir yere sığınabilseydim.” dedi.

(O gelenler) Dediler ki; “Bak Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana hiç ilişemeyeceklerdir. Geceleyin bir ara, ailenle birlikte yola çık. Sizden kimse dönüp geri bakmasın. Karın kalsın. Çünkü ötekilerin başına ne geldiyse ona da gelecektir. Sabaha kadar süreleri vardır. Sabah da yakın değil mi?”

Ne zaman ki emrimiz geldi, oranın üstünü altına getirdik. Üzerine, pişmiş çamurdan yığınla taş yağdırdık.

Rabbin katında damgalanmış olarak… Onlar bu zalimlerden de uzak değildir.” (Hud 11/77-82)

“Elçiler Lût’un ailesine gelince,

“Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz” demişti.

Dediler ki; “Yok; biz sana onların şüphe edip durdukları şeyle birlikte geldik.

Sana o gerçeği getirdik. Biz elbette doğru kimseleriz.

Geceleyin bir ara, aileni hemen yola çıkar; sen de arkalarından git. Sizden hiç kimse geriye bakmasın. Size emredilen yere doğru geçin gidin.”

Ona bu konudaki kararı bildirdik: Sabaha girdiklerinde bunların sonu kesilmiş olacaktır.

O şehrin halkı, birbirlerine müjde vererek gelmişlerdi.

Dedi ki; “Bunlar benim konuklarımdır, beni utandırmayın. Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”

“Biz sana, başkalarının işine karışma dememiş miydik?” dediler.

“Yapacaksanız, işte kızlarım.” dedi.

Senin hayatın hakkı için, onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.

Güneş ışınları yayılırken o ses onları yakalayıverdi.

Oranın üstünü altına getirdik. Üzerlerine çamurdan pişmiş taş yağdırdık.

Bunda, etkilenenler için belgeler vardır.

Onlar hala bir yol üzerinde durmaktadır.

Bunda inananlar için bir belge vardır.” (Hicr 15/61-77)

Değerli kardeşimiz,

Tövbe eder, yani kesin dönüş yaparak bu işleri bırakırsan durumun düzelmekte kalmaz, şimdiye kadar işlediğin günahlar da sevaba çevrilir. Ama bunun için çok kararlı olman, o çirkin fiilin işlendiği yerlerden ve onu işleyen kişilerden uzak durman gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bu, kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın ve güzel davrananları da daha güzeli ile karşılasın diyedir. Onlar, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden kaçınanlardır; diğer günahlar başka. Rabbinin affı kapsamlıdır…” (Necm, 53/31-32)

Bunlar sıkıntı çekmeden cennete girerler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Önceden en güzeli ile karşılayacağımızı bildirdiklerimiz Cehennemden uzak tutulacaklardır. O büyük dehşet onları üzmeyecek, sürekli canlarının çektiği şeyler içinde olacaklardır. Melekler, “bu sizin gününüz, size söz verilen gündür” diyerek onları karşılayacaklardır.” (Enbiyâ, 21/101-103)

Büyük günah işlediği halde tövbe edip kendini düzeltmiş olanlar da bu kesime girerler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Rahman’ın kulları… Allah ile beraber başka bir tanrıyı yardıma çağırmazlar. Haklı bir sebep yoksa Allahın dokunulmaz kıldığı canı öldürmezler; zina etmezler. Kim bunları yaparsa günaha girer. Kıyâmet günü onun azâbı katlanır ve orada itibarsız olarak sürekli kalır. Ancak tövbe eden, inanan ve iyi iş yapan başka. Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah bağışlar, ikram eder.” (Furkân, 25/68-70)