Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz

Namazdayken çalan cep telefonunu kapatmak namazı bozar mı?

Namazda huşûya engel olacak şeyler ortadan kaldırılmalıdır. Cep telefonu namazda huşûyu engelleyen şeylerin başında gelmektedir. Cemaatle namaz kılan bir kişinin kapatmayı unuttuğu cep telefonu çalarsa derhal kapatmalıdır. Yoksa cemaatin huzurunu bozacağından vebal altına girer.

Namazdayken telefonu kapatmak, namazın huşu içinde kılınmasına yardımcı olduğu için namazı bozmaz.

Ebû Katâde’den rivayet edildiğine göre o demiştir ki: Biz öğle yahut da ikindi na­mazı için Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemi beklemekteydik. Bilâl de Resûlullâh’ı na­maza davet etmiş iken bir de baktık ki, kızının (Zeynep) kızı Ümâme binti Ebi’l-Âs omzunda olarak mescide girip namaz kılacağı yere durdu. (Ona uyarak) biz de arkasına durduk. Ümâme, bulunduğu yerde (yani Resûlullâh’ın omzunda) duruyordu. (Resûlullâh) tekbir aldı. Biz de tekbir aldık. Resûlullâh rükû’a varmak isteyince onu tuttu (omzundan aşağı) indirdi. Sonra rükû ve secdeye vardı. Secdeyi bitirip de ayağa kalkmak isteyince Ümâme’yi yine (eski) yerine yani omzuna koydu. Resûlullâh namazı bitirinceye kadar her rekâtta bunu yapmaya devam etti.” (Ebû Dâvûd, Salât, 164-165; Nesâî, İmâmet, 37)

Hadiste de görüldüğü gibi bu tür davranışlar namazı bozmaz. Üstelik Resûlullâh torunu Ümâme sırtında olduğu halde namaz kılarken ashaba da imamlık yapmaktaydı. Demek ki bu tür davranışları yapma konusunda farz-nafile namaz ve imam-cemaat ayrımı yoktur.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 169-170.

İçki içen bir insan 40 gün namaz kılamaz mı?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de sarhoş edici şeyler içmeyi kesin olarak yasaklamış, şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Sarhoş edici şeyler, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 5/90)

Buna rağmen bir Müslüman haram olduğunu bilerek ve inkâr etmeden içki içerse günahkâr olur. Fakat bu, onun ibadetlerini yapmasına engel değildir. Allah Teâlâ bu konuda bir ölçü koymuştur. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

“Ey inananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar (…) namaza yaklaşmayın.” (Nisâ, 4/43)

Buna göre içki içen bir Müslüman namaz kılmak isterse sarhoş olmamalı, ayakta durabilmeli ve ne söylediğinin farkında olmalıdır. İçki içen kişi işte bu şartları yerine getirene kadar namaz kılamaz.

İçki içen; ama namaz kılmak isteyen veya içkiyi bırakıp tevbe eden bir Müslüman namaz için kesinlikle kırk gün beklememeli, en yakın vakitten başlayarak namazlarını kılmalıdır.

İçki içen kimsenin 40 gün süreyle namazlarının kabul edilemeyeceğine dair hadis kitaplarında yer alan bir rivayet şöyledir:

Abdullah b. Ömer’den rivayete göre Resûlullâh şöyle buyurmuştur:

“İçki içen kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz. Tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder. Yine içki içmeye dönerse Allah kırk gün onun namazını kabul etmez. Tevbe ederse Allah yine tevbesini kabul eder. Yine içki içmeye dönerse Allah kırk gün onun namazını kabul etmez. Tevbe ederse yine tevbesini kabul eder. Dördüncü sefer içki içmeye devam ederse yine kırk gün o kimsenin namazını kabul etmez tevbe etse bile tevbesini de kabul etmez ve ona Cehennemde Habal nehrinden içki içirir.” Bunun üzerine Ey Ebû Abdurrahman Habal nehri nedir? Diye soruldu. O da dedi ki: Cehennemliklerin irinlerinden meydana gelen bir ırmaktır.” (Tirmizî, Eşribe, 1; Ebû Dâvûd, Eşribe, 5; İbn Mâce, Eşribe, 1)

İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin bu rivayetle ilgili yorumu şöyledir:

“(Ben bu) sözün açıklamasını bilmiyorum. Söz sahiplerinin sözlerinin, hakikate kesin olarak aykırı olduğunu bildiğimiz bir açıklama yapmadıkları sürece, onları yalanlamam. Biz biliyoruz ki Allah, kulunu işlediği günahtan dolayı cezalandırır veya günahını affeder. Allah, kulunu işlemediği günahtan ötürü cezalandırmaz, kulun işlediği farzları hesap eder, günahlarını da yazar. Mesela, bir kimsenin malının zekâtından, daha fazla vermesi gerekirken elli dirhem verdiğini kabul edelim. Bu durumda Allah onu verdiği miktardan dolayı değil, vermediği miktardan dolayı cezalandırır. Verdiği miktarı kul lehinde değerlendirir. Keza bu kimse oruç tutar, namaz kılar, hacca gider ve adam öldürürse, bu hususta iyilikleri hesap edilir, kötülükleri ise aleyhine yazılır. Allah bu konuda Kur’an’da şöyle buyurur:

Kazandığı iyilik kendi lehine, yaptığı kötülük de kendi aleyhinedir.” (Bakara, 2/285), “Bir iş yapanın amelini ben, elbette boşa çıkarmam.” (Âl-i İmrân, 3/195), “Yalnız işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılacaksınız.” (Yasin 36/54), “Ancak işlediklerinizin cezasını göreceksiniz.” (Tahrîm, 66/7), “Kim zerre miktarı iyilik işlerse karşılığını görür, kim de zerre miktarı kötülük işlerse karşılığını görür.” (Zilzâl, 99/7-8), “Küçük, büyük her şey yazılıdır.” (Kamer, 54/54)

Bu duruma göre iyilik ve kötülükler az bile olsa Allah tarafından yazılmaktadır.

“Biz kıyamet günü adalet terazilerini koyacağız. Hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. Hardal tanesi ağırlığınca olsa da biz onu hesaba katacağız. Hesap gören olarak Biz yeteriz.” (Enbiyâ, 21/47)

Bütün bunların aksini iddia eden kimse Allah’ı zulümle tavsif etmiş olur. Oysaki Allah zulmetmeyeceği hususunda kullarını temin etmiştir:

“Hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmaz.” (Enbiyâ, 21/47), “Ancak işlediklerinizin cezasını görürsünüz.” (Sâffât, 37/39), “Kim bir zerre miktarı iyilik işlerse onun mükâfatını, kim de zerre miktarı bir kötülük işlerse onun cezasını görür.” (Zilzâl, 99/7-8) âyetleri bu hususu belirtmektedir. Allah, iyiliklere mukabelede bulunduğu için, kendisinin şekûr olduğunu ifade etmiştir. O, merhametlilerin merhametlisidir.

İyiliklere gelince, onları üç şeyden biri boşa çıkarır:

Bunların birincisi, Allah’a şirk koşmaktır. Bu konuda Allah “Her kim imanı inkâr ederse, bütün işledikleri boşa gider.” (Mâide, 5/5) buyurmuştur.

İkincisi, bir kimseyi azad etmek veya sıla-i rahimde bulunmak yahut Allah rızası için bir malı sadaka olarak verdikten sonra gazaplanmak veya gazap haricinde iyilik yaptığı kimseyi minnet altında bırakmak için “Ben sana sıla-i rahimde bulunmadım mı?” ve benzeri şeyler söyleyerek başa kakma durumudur. Bu ve benzeri durumlarda o kimsenin sevabı suratına çarpılır. Zira Yüce Allah “Sadakalarınızı, başa kakma ve eza vermek suretiyle iptal etmeyin.” (Bakara, 2/264) buyurmaktadır.

Üçüncüsü, başkalarına gösteriş yapmak için, amel işlemektir. Riya için yapılan salih ameli Allah kabul etmez. Bu üç günahın ötesindekiler, iyilikleri yıkıp boşa çıkarmazlar.” (İmam-ı Azam Ebû Hanife, İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, Tercüme: Mustafa Öz, İFAV Yayınları, İstanbul, 2008, “al-Âlim ve’l-Müteallim”, s: 25-26.)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 172-175.

Namazdan sonra imamın abdestsiz olduğu ortaya çıkarsa ne olur?

Bir imam abdestsiz veya cünüp olduğunu bilmeyerek/unutarak cemaate namaz kıldırır da namaz bitinceye kadar bunun farkına varmazsa;

1. Hanefilere göre imamın da cemaatin de namazı yeniden kılmaları gerekir.

2. Hulefâ-i Râşidîn’den Ömer b. Hattâb, Osman b. Affân, Ali b. Ebî Talib ve Abdullah İbn Ömer radıyallâhu anhum gibi sahabiler ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre böyle bir durumda cemaatin namazı geçerli; fakat imamın namazı geçersiz olur.

Hanefilere göre cemaatin namazın sahih olması, imamın namazının sahih olmasına bağlıdır. Unutmuş dahi olsa abdestsiz bir şekilde namaz kıldıran imamın namazı geçersiz olduğu için cemaatin de namazı geçersiz olur.

Diğer grupta yer alanlara göre ise cemaatin namazının sahih olması, imamın namazına bağlı değildir. Bu yüzden namaz kıldırdıktan sonra abdestsiz olduğunu hatırlayan imamın namazı geçersiz; fakat cemaatin namazı geçerli olur. Bunların diğer delilleri ise şunlardır:

Ömer radıyallâhu anh, bir sabah namazını kıldırdıktan sonra cünüp olduğunu hatırlamış, bunun üzerine kendi namazını tekrar kılmış; fakat cemaat tekrar kılmamıştır.

Aynı olayın Osman radıyallâhu anh’ın başından geçtiği ve onun da kendisinin namazı iade ettiği; fakat cemaate iade etme emri vermediği rivayet edilmiştir.

Ali radıyallâhu anh’ın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Cünüp bir kimse imamlık yapsa ve bu şekilde namazı bitirse ona gusül abdesti almasını ve namazını iade etmesini emrederim. Fakat cemaatin namazlarını iade etmesini emretmem.”

Abdullah İbn Ömer de bir gün öğle namazını kıldırmış fakat daha sonra abdestsiz olduğunu hatırlayınca kendisi namazı tekrar kılmış; fakat cemaat kılmamıştı. (Bkz: İbn Kudâme, el-Muğnî, c. 1, s: 777, 1004. mesele; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, c: 1, s: 122; Vehbe ez-Zuhayli, el-Fıkhu’l- İslâmî ve Edilletuhû, c: 2, s: 199-200)

Deliller, abdestsiz veya cünüp olduğunu bilmeyerek/unutarak cemaate namaz kıldıran ve namaz bitinceye kadar bunun farkına varmayan imamın, yalnızca kendi namazını iade etmesi gerektiğini ve cemaatin namazının tamam olduğunu göstermektedir. Çünkü imama uymak, namaz kılma görevini ona yüklemek değil, ona uyarak namazı birlikte kılmak demektir. Bu da demek oluyor ki herkes kendi namazını kılmakta, birinin kusuru diğerini etkilememektedir.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 175-177.

Namaz hangi hallerde yürüyerek kılınabilir?

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Eğer korku duyacak bir haldeyseniz namazı yürüyerek yahut binek üstünde kılın. Güvene kavuşunca da bilmediğiniz şeyleri size öğreten Allah’ın öğrettiği gibi Allah’ı anın. (Bakara, 2/239)

Bu ayette korkunun tarifi yapılmamıştır. Korku, kişilere göre farklılık arz eder. Düşmandan veya bir hayvandan korkma, namazın kılınamayacağı korkusu, namaz vaktinin çıkma tehlikesi vs… Bunlar farz namazların binekli veya yaya olarak kılınabileceğini gösteren korku çeşitleridir. Korku yokken farz namazların yürüyerek veya binekte kılınması caiz değildir.

Namazın yürüyerek veya binek üzerinde kılınacağı durumlarda gayet tabii olarak kıble, rükû, secde, ka’de gibi şartlar ortadan kalkar. Bu durumda kişi iftitâh tekbirini getirir, Fatiha ve zamm-ı sûreden sonra başını hafifçe öne eğerek rükû, biraz daha öne eğerek de secdesini yapar. Ve namazını bu şekilde tamamlayarak eda eder.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 177.

Namaz kılan birinin önünden kadın geçerse namaz bozulur mu?

Köpek, eşek ve kadının namaz kılan bir kişinin önünden geçmesi halinde namazı bozacağına dair bazı rivayetler, Kütüb-ü Sitte diye tabir edilen Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî gibi hadis kitaplarında bulunmaktadır. Hadislerin farklı rivayetlerinde namazı bozacağı söylenen bu üç şey; “kara köpek-eşek-kadın”, “kara köpek-hayızlı kadın”, “domuz-Yahudi-Mecusi”, “eşek-kâfir-köpek-kadın” şeklinde sıralanmaktadır. (Hadisler için bkz: Şevkâni, Neylü’l-Evtâr, c: 3, s. 11-12.)

Fakat yine aynı kitaplarda Aişe validemizin bu rivayetleri reddettiğine dair bilgiler de vardır. Aişe’nin yanında köpek, eşek ve kadının namazı bozacağı konusu geçtiğinde şöyle demişti:

“Bizi eşek ve köpekle bir tutmakla ne kötü bir iş yaptınız! Yemin olsun, ben bilirim ki Resûlullâh namaz kılarken onunla kıblesi arasında yatmış olurdum da secde etmek istediğinde ayaklarıma dokunurdu, ben de onları çekerdim.” (Buhârî, Salât, 108; Müslim, Salât, 269-271; Ebû Dâvûd, Salât, 111; Nesâi, Kıble, 10.)

Buhârî ve Müslim’in –ki ikisinin birden rivayet ettiği hadislere müttefekun aleyh denilir- diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir:

Aişe radıyallâhu anhâ’nın yanında namazı bozan şeylerden söz açılmıştı. Bu meyanda köpek, eşek ve kadının da zikri geçti. Aişe:

“Bizi yine eşeklere ve köpeklere benzettiniz. Vallahi, ben Resûlullâh’ı kıblesiyle arasında yatakta yatar olduğum halde namaz kılarken gördüm. Benim için ihtiyaç hâsıl olunca oturup onu rahatsız etmek istemezdim (yatağın) ayak tarafından sıyrılıp çıkardım.” (Buharî, Salât, 99, 102, 105, 108; Müslim, Salât, 269-271.)

İmam Nevevî’nin beyanına göre İmam Mâlik, Ebû Hanife ve İmam Şâfiî gibi mezhep imamları da dâhil olmak üzere âlimlerin çoğunluğu (cumhûr-u ulemâ), yukarıda sayılan ve sayılmayan şeylerin namaz kılanın önünden geçmesi ile namazın bozulmayacağını söylemişlerdir (İmam Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, c: 4, s: 227) ki bize göre doğru olan da budur.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 178-179.

Resimli elbise ile namaz kılmanın hükmü nedir?

Geleneğimizde canlı resimlerinin çizilmesi hoş karşılanmadığı için üzerinde canlı resmi bulunan bir elbise ile de namaz kılmak mekruh kabul edilmiş; ama yine de bu şekilde kılınanın namazın geçerli olduğu belirtilmiştir. Fakat resimli elbise ile namaz kılmayı yasaklayan herhangi bir ayet veya sahih bir hadis bulamadığımızı da belirtmemiz gerekir.

Hanefi mezhebinin temel fıkıh kitaplarından el-Hidâye’de resimli elbise ile namaz kılma konusunda şu bilgiler yer almaktadır:

“Eğer kişi (namazda) içinde resimler bulunan bir elbiseyi giyerse üzerinde put taşıyan kimselere benzediği için bu mekruh olur. Fakat bu hal­lerin hepsinde kılınan namaz, sıhhat şartları eğer yerine getirilmiş ise sahihtir…” (el-Merğînânî, el-Hidâye, c: 1, s: 64)

Ömer Nasuhi Bilmen de İlmihal’inde konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır:

“Üzerinde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması ve canlıya ait bir resim üzerine secde edilmesi mekruhtur. Fakat böyle bir elbisenin üzerine başka bir elbise giyerlerse onunla namaz kılınmasında kerâhet yoktur. Bir de yere serili olup üzerinde böyle resimler bulunan bir serginin, resim bulunmayan kısmında namaz kılınması ve secde edilmesi mekruh değildir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Namazların Mekruhları”, s: 212; 49. paragraf.)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 179-180.

Sabah namazına kalkabilmek için ne yapmalıyım?

Sabah namazına kalkmak için bütün önlemleri almalısınız. Öncelikle, geç yatmayın ki erken kalkabilesiniz. Sabah kalkabilmeniz için saat veya cep telefonu alarmını kullanabilirsiniz. Bunları kapatıp tekrar uykuya dalmamak için yatağınıza uzak bir yere koyun ki çaldığında yataktan kalkmanızı sağlasın.

Ayrıca evinizde bulunanlardan veya sabah namazına kalkan arkadaşlarınızdan da yardım alabilirsiniz. Telefonunuzu açık bırakırsınız, onlar sizi ararlar. Zaten zamanla alışkanlık kazanır ve rahatça namaza kalkmaya başlarsınız.

Tüm önlemlere rağmen uyuyakalıp kalkamadığınız zamanlarda da namazınızı uyandığınızda kılarsınız.

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 181.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/gunes-dogduktan-sonra-sabah-namazi-kilinabilir-mi.html

Bir abdestle en fazla kaç vakit namaz kılınabilir?

Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Kılabildiğiniz kadar kılabilirsiniz. Bununla ilgili bir hadis şöyledir:

Süleyman b. Büreyde’nin, babasından rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Resûlullâh, fetih günü bütün namazları bir abdestle kılmış ve mestlerinin üzerine mesh etmiş.  Hz. Ömer kendilerine: “Vallahi sen bugün şimdiye kadar yapmadığın bir şeyi yap­tın” demiş. Resulullâh da cevaben: “Ben bunu kasten yaptım ya Ömer.” buyurmuşlardır. (Müslim, Tahâret, 86 (277).

Nebîmizin “ben bunu kasten yaptım” buyurması, bozulmadığı sürece bir abdestle birden fazla namazın kılınmasının caiz olduğunu göstermek içindir.

Buhârî’de de hem Nebîmizin hem de Ashab-ı Kiram’ın abdestleri bozulmadığı sürece aynı abdestle birkaç vakit namazı kıldıkları bilgisi yer almaktadır. (Bkz: Buhârî, Vudû, 54)

Cevabın yayımlandığı yer için bkz: Yahya Şenol-Enes Alimoğlu, İnsanlık Tarihi Boyunca O Namaz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2016, s. 140-141.

Ayrıca aşağıdaki linki tıklamanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/her-namaza-kalkigimizda-abdest-almamiz-gerekiyor-mu.htm