Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Cuma Namazı

Kadınlar niçin cuma namazı için camilere gidemiyorlar?

Cuma namazından sonra zuhr-i ahir kılmak gerekir mi?

Türkiye’de cuma namazı kılınır mı?

İş yerinde cuma namazı kılınır mı?

Cuma günü hutbe okunurken sünnet namaz kılınabilir mi?

Hanefi mezhebine göre hutbe okunurken namaz kılınmaz. Cemaat hutbe esnasında namaz dâhil hiçbir şeyle meşgul olmamalı, sadece hutbeyi dinlemelidir. Büyük İslam İlmihali’nde bu hususa şöyle yer verilmiştir:

“Hatip minbere çıkınca cemaatin konuşmayıp sükût etmesi (susması), selâm alıp vermemesi, nafile namaz kılınmaması icap eder. Hatta hutbede Resul-ü Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin mübarek isimleri zikredilince cemaatin salât-ü selâmda bulunmaksızın yalnız dinlemekle iktifa eylemesi (yetinmesi) efdaldir (daha faziletlidir). İmam Ebû Yusuf’tan bir kavle (görüşe/rivayete) göre bu halde gizlice salât-ü selâm okunur.

Cumanın başlanılmış ilk sünneti, hatibin minbere çıkması halinde uzatılmaksızın hemen -vâciplerine riayet etmek üzere- ikmal edilmelidir.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, “Cuma namazına müteallik bazı mes’eleler”, paragraf: 205-206)

Buna göre eğer hutbe başlamadan namazı bitireceğinize kanaat getirirseniz en azından iki rekâtlık bir namaz kılabilirsiniz.

Hanefi mezhebinin bu görüşünün delili şu hadistir:

Ebû Hureyre radıyallahu anh, Peygamberimizin şöyle dediğini haber vermiştir:

“Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına “sus” dersen lağvde (yani faydasız bir iş) bulunmuş olursun.” (Buhârî, Cuma 36; Müslim, Cuma 11-12)

Normalde hutbe esnasında konuşan birine sus demek farz bir görev olan emr-i bil maruf kapsamına girer. Görüldüğü gibi hadiste bu durumda emr-i bil maruf bile yasaklandığına göre nafile namaz kılmak öncelikle yasak olmalıdır.

Buraya kadar verilen bilgiler, Hanefi mezhebinin görüşüdür. (İmam Malik de bu görüştedir)

Şafii ve Hanbelîler ise şu hadisleri delil getirerek hutbe esnasında dahi iki rekâtlık nafile namaz (tahiyyetü’l-mescid namazı) kılınabileceğini söylemişlerdir ki bizce de isabetli olan görüş budur. İlgili hadisler şöyledir:

Câbir b. Abdillah radıyallahu anh dedi ki:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem cuma günü hutbe okurken bir adam geldi. Ona; “Namaz kıldın mı?” dedi. O da “Hayır” dedi. Dedi ki, “Kalk iki rekât kıl.” (Buhârî, Cuma, 33; Müslim, Cuma, 54-58)

Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’tan gelen bir başka rivayet de şöyledir:

“Sizden biri, cuma günü imam (hutbeye) çıkmışken gelirse iki rekât namaz kılsın.” (Müslim, Cuma, 57)

Yine Cabir b. Abdillah radıyallahu anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Cuma günü Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okurken Gatafan kabilesinden Süleyk çıkageldi ve hemen oturdu. Resulullah şöyle buyurdu: “Süleyk! Kalk, iki rekât namaz kıl. Caiz olacak kadar (kısa) olsun.” Sonra şöyle devam etti: “Sizden biri Cuma günü imam hutbe okurken içeri girerse iki rekât namaz kılsın ve onu caiz olacak kadar (kısa) kılsın.” (Müslim, Cuma, 59)

Cuma namazı ve hükümleri ile ilgili daha geniş bilgi edinmek için lütfen aşağıdaki linkte yer alan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/delillerle-cuma-namazi.html

Cuma namazını hutbeyi okuyan imamın kıldırması gerekmez mi?

Peygamberimizin ve ashab-ı kiramın uygulamasında hutbeyi okuyan kişi, namazı da kıldırıyordu. Fakat bunu yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı için bugün rastlanan bu uygulamaların caiz olmadığı söylenemez.

Kadınlara cuma namazı farz mıdır?

Beş vakit namazdan farklı olarak mutlaka cemaatle kılınması gerekli olan Cuma namazı, Yüce Rabbimizin erkek-kadın ayrımı yapmaksızın Kur’an’ın Cuma sûresinin 9. ayetiyle emrettiği bir namazdır. Ancak meşrû mazeretler sebebiyle erkeklere olduğu gibi kadınlara da Cuma namazlarına katılmama ruhsatı verilmiştir.

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/cuma-namazi-sadece-erkeklere-mi-farz.html

Bu konuda geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte yer alan yazıyı okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/kadin/kadinlarin-cuma-namazi.html

Cuma namazına gitmek için patrondan izin almam gerekir mi?

İş yerinizden izin isteyin; ama camiye gizlice gitmeyin. Medeni cesaret gösterin ve bir Müslüman olarak cuma namazına gitmekle yükümlü olduğunuzu izah etmeye çalışın. Her şeye rağmen izin vermezlerse öğle namazını kılar, Cuma namazını da kılabileceğiniz uygun bir iş bulmaya çalışırsınız.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bazi-hallerde-cuma-namazi-terk-edilebilir-mi.html

İş yoğunluğu sebebiyle cuma namazına gitmesem olur mu?

Cuma namazının emredildiği ayetlerde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Müminler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah’ı anmaya yönelin ve alım satımı bırakın. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Namaz bitince hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ın adını çokça anın ki umduğunuza kavuşanız.” (Cuma, 62/9–10)

Allah Teâlâ bu emri verirken Müslümanların işlerinin yoğun olacağını pekâlâ bilmekteydi! Önemli olan, bu işlerin arasında -yoğunluğu ne olursa olsun- Allah’ın davetine koşabilmektir. Hiçbir şey Allah’ın ve resulünün emirlerinin önüne geçmemelidir. Bir ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin! Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24)

Bir Müslüman olarak sizlere yakışan, Allah’ın davetine koşmaktır. Zira o kadar yoğunluğunuza rağmen size “haydi; bırak ticareti, namaza gel” emrini veren de size rızkı veren ve vermeye devam edecek olan da ALLAH’tır.

Ezan okunduğu zaman camiye gidin. Daha erken gitmeniz şart değildir. Farz biter bitmez, başka bir namaz kılmadan derhal işinizin başına dönün. Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi Allah’ın istediği budur. Daha sonra iş yerinde fırsat bulursanız 2 veya 4 rekât daha namaz kılabilirseniz -ki bu da şart değildir- başka hiçbir şey yapmanıza gerek yoktur.

Cumadan sonra kılınagelen zuhr-i ahir namazı ile ilgili olarak aşağıdaki linkte yer alan açıklamayı okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/zuhr-i-ahir-namazi.html

Yahya Şenol

Bazı hallerde Cuma namazı terk edilebilir mi?

Cuma namazı ile ilgili ayette Allah Teala şöyle buyurmuştur:

 “Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine koşun. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

 Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.” (Cuma, 62/9–10)

Namazlardan hiç biri için Kur’an’da “daha hayırlıdır” ifadesi geçmez. Çünkü beş vakit namaz, her durumda kılınır; ama Cuma bazen kılınmayabilir. Rivayetlere göre sahabeden Abdullah b. Abbas radıyallâhu anh yağmurlu bir günde müezzinine dedi ki: “Ezan okurken ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullâh’ dedikten sonra ‘Hayye ale’s-salâh’ deme. ‘Namazınızı evlerinizde kılın’ de.

İnsanlar bu davranışı yadırgar gibi oldular. O da dedi ki: Bunu benden daha hayırlı olan biri (yani Resûlullâh) yapmıştır. Cuma namazı farz olduğundan size sıkıntı vermek istemedim. O zaman çamurlu ve kaygan zemin üzerinde yürüyecektiniz.” (Buhârî, Cuma, 14)

Aişe validemiz de şöyle buyuruyor: Halk menzillerinden ve Avâlî’den nöbetleşe Cumaya gelirlerdi. Tozlar içinde gelir, toz toprak ve ter içinde, kendilerinden ter akardı. Resûlullâh yanımdayken onlardan biri gelmişti. O buyurdu ki: Keşke bu gün için temizlenmiş olsaydınız.” (Buharî, Cuma, 15)

Bu rivayetler gösteriyor ki bazı zorunlu hallerde cuma namazı terk edilebilir. Hastalık, salgın tehlikesi, öğrencilik, öğretmenlik, hastabakıcılık, askerlik, polislik vs. bu zorunlu hallerdendir. Bu gibi durumlarda o günün öğle namazı kılınmalıdır.

Cuma namazında abdesti bozulan kişi ne yapmalı?

Cuma namazını beklerken farz öncesinde abdesti bozulan bir kişi gidip abdest almalıdır. Namazı kaçırma korkusu ile teyemmüm almak vs. gibi herhangi bir şey yapamaz. Abdest alıp geldiğinde namaz bitmişse o günün öğle namazını kılar. Dolayısıyla siz o günün öğle namazını kıldıysanız başka yapacak herhangi bir şey yoktur.

Cumadan sonra zuhr-i ahir namazı kılmak gerekir mi, gerekmez mi?

Zuhr-i ahir kılmalı mıyız? Bu namazın kılınmasının sebebi nedir?

Cuma namazından sonra zuhr-i ahir kılmak gerekir mi?

Cuma namazından sonra zuhr-i ahir namazı kılınıp kılınmaması hususunda Din İşleri Yüksek Kurulu’nca bir müzakere metni yayınlanmıştır. Bizim de katıldığımız görüş aşağıdaki gibidir.

ZUHR-İ AHİR (Son Öğle) NAMAZI

‘Son öğle namazı’ anlamına gelen Zuhr-i âhir namazı, bir kısım İslâm bilginleri tarafından, Cuma namazının sahih olmaması ihtimaline binaen, ihtiyaten kılınması öngörülen o günkü öğle namazıdır.

Sıhhat şartlarındaki ihtilaf sebebiyle Cuma namazının geçerli olmaması ihtimalinden hareketle zuhr-i ahir namazının kılınmasının gerektiğini ileri sürenler olduğu gibi, buna karşı çıkanlar da olmuştur.

A. Zuhr-i Ahir Namazının Gerekliliğini İleri Sürenlerin Delilleri

Zuhr-i ahir namazının gerekliliğini ileri sürenlerin hareket noktası, bir yerleşim biriminde birden fazla camide Cuma namazının sahih olmaması ihtimalidir. Bunlara göre, bir zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır. İhtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki olmaz. Bu durumda diğerlerinin öğle namazını kılmaları gerekir. Cuma namazını hangisinin önce kılındığının tespit edilememesi durumunda ise, ihtiyaten hepsinin öğle namazını kılmaları bir çözüm olarak öngörülmüştür. Bu görüşlerini de, Cuma namazının toplanmak ve hutbe irat etmek için meşru kılındığı gerekçesine ve Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn döneminde tek bir yerde Cuma kılındığına dayandırmaktadırlar. ((Şirbînî, Muğnî’l-Muhtâc, I/544; Nevevî, el-Mecmû’, IV/451-452; Sahnûn, el-Müdevvene, I/277-278; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/212; Hurâşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75))

B. Zuhr-i Ahirin Kılınmaması Gerektiğini İleri Sürenlerin Delilleri

Zuhr-i ahir namazının kılınmasına karşı çıkanlar, şüpheyle yapılan ibadetin geçerli olmayacağı düşüncesinden hareketle, bu namazın kılınmaması gerektiğini söylemişlerdir. Bunlara göre, şüpheyle ibadet makbul değildir. Bu itibarla, “belki Cuma namazı sahih olmamıştır” diye zuhr-i ahir kılmak doğru olmaz. Ayrıca zuhr-i ahir kılınması gerektiğini ileri sürmek, halkın gözünde, Cuma namazının farz olmayıp, öğle namazının farz olduğu ya da bir vakitte ikisinin de farz olduğu zannını uyandırır. İbn Nüceym, Alaü’d-din Haskefî, Cemaleddin el-Kasimî, Mehmet Zihni Efendi gibi bilginler bu görüştedirler. (İbn Nüceym, el-Bahru’r-Râik, II/154-155; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, I/536; Cemalettin el-Kasımî, Islahu’l-Mesâcid, s.50; Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, 439-440)

Bir kısım alimler ise, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiîn döneminde böyle bir namaz bulunmadığından hareketle, zuhr-i ahir kılmayı bidat kabul etmişlerdir. ((Azim Abâdî, Avnü’l-Ma’bûd, III/397,406; Reşid Rıza, Fetâvâ, I/199-200,301-305; III/941; IV/1551, 1591; VI/2521))

C. Delillerin Değerlendirilmesi

Zuhr-i ahirle ilgili olarak tarafların ileri sürdükleri görüşlerin delilleri göz önünde bulundurulduğunda, bu namazı kılmanın gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Hz. Peygamber zamanında Cuma namazının sadece bir yerde kılınmış olması, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınamayacağı anlamına gelmez. Zira o dönemde böyle bir ihtiyaç söz konusu değildi. Ayrıca yeni inen ayetleri Hz. Peygamber’in ağzından işitme iştiyakı içinde bulunan sahabenin, başka bir yerde Cuma namazı kılmalarını düşünmek mümkün değildir.

Bir yerleşim biriminde bir yerde Cuma namazı kılınmaması sebebiyle Cumanın sahih olmayacağını söyleyen müçtehitlerin tamamı, ihtiyaç halinde birden fazla yerde cumanın kılınabileceğini kabul etmişlerdir. Nitekim, İmam Şafiî Bağdat’a gittiğinde birden fazla yerde Cuma namazı kılındığını gördüğü halde, buna karşı çıkmamıştır. ((Nevevî, Mecmû, IV/452; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/544)) Günümüzde ise, çoğunlukla bir yerleşim biriminde tek camide Cuma namazı kılınması mümkün olmadığından birden fazla yerde Cuma namazı kılınması kaçınılmaz olmuştur.

İbadetlerde aslolan, kabul edilmesidir. Hz. Peygamber Yüce Allâh’ın, “Ben kulumun benim hakkımdaki zannına göre muamele ederim.” buyurduğunu bildirmektedir (Müslim, Zikir, 1; Tirmizî, Zühd, 51). Başka bir hadislerinde de, “Ameller niyetlere göredir.” buyurmuşlardır (Buharî, Bed’ü’l-vahy, 1). Bu itibarla Cuma namazının kabul olunacağına inanarak kılınması ve bunda şüpheye düşülmemesi gerekir.

Diğer taraftan zuhr-i ahir namazının ihtiyat sebebiyle kılındığını ileri sürmek, sağlam bir temele dayanmamaktadır. Zira, ihtiyat iki delilden kuvvetli olanı tercih etmektir. Halbuki, Cuma namazının farz olduğunu ifade eden ayet ve hadislere karşı, birden fazla yerde kılınmasının caiz olmayacağı konusunda bir delil bulunmamaktadır. Bir yerde kılınması şartını ileri sürenlerin, ihtiyaç bulunduğunda kılınabileceğini belirtmeleri de bunu göstermektedir. Kaldı ki Kur’an-ı Kerim’de, “Allâh bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar” (Bakara 2/286); “Allâh dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi.” (Hac 22/78) buyrulmaktadır.

Diğer taraftan ihtiyat, bir faydaya dayalı olmalıdır. Oysa, zuhr-i ahirin kılınması gerektiğini söylemek, insanların Cuma’dan sonra kılınacak sünneti terk etmelerine sebep olmaktadır. Farzdan sonra sünnet namazdan başka bir namaz olmadığı anlatılır ve uygulama da buna göre olursa, bu sünneti yerine getirenlerin sayısı artacaktır. Asıl ihtiyat, Allâh ve Rasulü Müslüman’ları ne ile sorumlu kılmış ise onları yerine getirmek, buna bir şeyi ilave etmemektir.

SONUÇ:

(…)

Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınabileceğine, bu sebeple zuhr-i ahir namazının kılınmasına gerek olmadığına (…) karar verildi.

(KAYNAK: 26.03.2002 tarihli Din İşleri Yüksek Kurulu Kararı, Diyanet gov tr)

Cuma namazı kaç rekât?

Cuma namazı 2 rekâttır. Cuma için camiye girildikten sonra 2 veya isteğe göre 4 rekât tahiyyetü’l-mescid namazı kılınır. Farz bittikten sonra çalışanlar iş yerlerine, çalışmayanlar evlerine döner, isterlerse 2 veya 4 rekât daha nafile namaz kılarlar.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine koşun. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.” (Cuma, 62/9-10)

İki rekâtlık Cuma namazı kılınınca dağılmak gerekir. Yukarıdaki ayetten ilk olarak anlaşılan budur. Abdullah b. Ömer radiyallahu anh şöyle dedi: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Cuma namazından sonra mescidden ayrılıncaya kadar namaz kılmaz, ayrılınca evinde (“Evinde” ifadesi Müslim’de geçmektedir) iki rekât kılardı. (Buhârî, Cuma, 39; Müslim, Cuma, 71)

Abdullah b. Ömer, Cuma günü olduğu yerde iki rekât namaz kılan birini gördü ve onu iterek şöyle dedi: “Cumayı dört rekât mı kılmak istiyorsun?” Abdullah evinde iki rekât namaz kılar ve şöyle derdi: “Resulullah böyle yapardı.” (Ebû Davud, Cuma, 1127)

Atâ, Abdullah b. Ömer ile ilgili olarak şunları söylemiştir: Mekke’de bulunur da Cumayı kılarsa ileri geçer iki rekât kılar, sonra ileri geçer dört rekât kılardı. Medine’de olduğu zaman Cumayı kılar, sonra evine döner iki rekât kılardı. Mescitte kılmazdı. Derdi ki, “Resulullah böyle yapardı.” (Ebû Davud, Cuma, 1130)

Nafi’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer Cumadan önce namazı uzatır, Cumadan sonra evinde iki rekât kılar ve derdi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapardı.” (Ebû Davud, Cuma, 1128)

Ebu Hureyre, Resulullah’ın şöyle dediğini rivayet ediyor: “Sizden biri Cumayı kıldıktan sonra dört rekât namaz kılsın.” (Müslim, Cuma, 67; Ebû Davud, Cuma, 1131)

Ebu Hureyre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Cumadan sonra namaz kılacak olursanız dört rekât kılın.” (Müslim, Cuma, 68; Ebû Davud, Cuma, 1131; Tirmizi, Cuma, 523)

es-Sâib diyor ki, Muaviye ile birlikte maksurede (hünkar mahfilinde) Cuma namazını kıldık. İmam selam verince kalktım, aynı yerde namaza devam ettim. Muaviye bana birini gönderdi ve dedi ki, “Bu yaptığını bir daha yapma. Cuma namazını kıldıktan sonra dışarı çıkmadan veya biraz konuşmadan başka namaz kılma. Çünkü Resulullah bize böyle emretmişti. Konuşmadıkça veya dışarı çıkmadıkça bir namazın diğerine eklenmemesini isterdi.” (Müslim, Cuma, 73; Ebû Davud, Cuma, 1128)

Hanefi mezhebine göre Türkiye’de Cuma namazı kılınır mı?

Hanefi mezhebinde Cuma namazının kılınmasının farz olması için bazı şartlar koşulmuştur. Bu şartlardan birisi de Cumayı kıldıracak olan imamın sultan veya onun görevlendireceği bir kişi olmasıdır. Hanefî mezhebinin böyle bir görüşe varmasının sebeplerini okumamış olan bir kısım müslümanlar, burada sözü edilen sultan kelimesini devlet başkanı olarak anlamışlardır. Bu sebeple Cuma namazını ya müslüman devlet başkanının veya onun görevlendireceği bir kimsenin kıldırması gerektiği zannedilmektedir. Bu görüşe, bazı hayali gerekçeler de eklenerek, Hanefî mezhebinin Cuma namazı için belirlediği şartların Türkiye’de oluşmadığı öne sürülmektedir. Bu yanlış iddia şu şekilde özetlenebilir:

“Türkiye laik bir ülkedir. Burada devlet başkanının Cuma namazını bizzat kıldırması söz konusu değildir. Cuma namazı İslâmî egemenliğin bir simgesidir. Fakat laik yönetim İslam’ın egemen olmasını kabul etmez. Bu sebeple böyle bir yönetimin görevlendireceği imamların arkasında Cuma namazı kılınmaz.”

Allah’ın emrini yerine getirmekten başka arzusu olmayan ve çoğunluğu gençlerden oluşan kardeşlerimizden bir kısmı bu görüşün doğru olduğuna inanmışlardır. Günümüzde, bu sebeple Cuma namazını kılmayan ve bunu İslam’ın egemen olması uğruna yapılan bir cihat sanan insanlar ortaya çıkmıştır.

Hanefî mezhebi böyle bir görüşü asla kabul etmez. Bu gerekçelerle ortaya çıkan kişiler, Cuma namazı gibi bir ibadete engel oldukları için çok ağır bir vebale girmektedirler. Bu yanlış yoldan dönmedikleri sürece hem kendi günahlarını hem de onların görüşlerine dayanarak Cuma namazı kılmayanların günahları kadar bir günahı üstlenmeye devam edeceklerdir.

Konu ile ilgili olarak www.suleymaniyevakfi.org sitemizin ARAŞTIRMALAR bölümünde HANEFİ MEZHEBİNE GÖRE CUMA NAMAZI başlıklı bir araştırmamız bulunmaktadır. O araştırmada Cuma namazı ile ayeti, Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in konuyla ilgili hadisini ve el-Mebsût, el-Bedâi, el-Hidâye ve İbn Âbidîn gibi meşhur ve güvenilir kaynaklardan da Hanefi mezhebinin görüşlerini okuyabilirsiniz.

Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıya ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/hanefi-mezhebine-gore-cuma-namazi.html