Alışveriş
Birincisi, leasing yöntemiyle finans kurumundan veya bir leasing şirketinden alabilirsiniz. Leasing sistemi hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-nedir-caiz-olup-olmadigi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html
İkinci olarak, finans kurumu ile murabaha sözleşmesi yaparak alabilirsiniz. Bu durumda katılım bankasının malın mülkiyetini üzerine geçirmemesi, fıkhî açıdan önemli bir problemdir, akdin hükmünü etkiler.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/katilim-bankasinin-bizim-yerimize-odeme-yapmasi-faize-girer-mi.html
Onlara kabul ettirerek aranızda “özel satış sözleşmesi” yapmak suretiyle bu mahzuru minimize edebilirsiniz.
Kâr oranının miktarı, faizli bankaya gidilmesine ruhsat vermez. Yapılacak olan, kâr oranını düşürmek için sıkı pazarlık yapmaktır.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Mallarda belirli standartlar vardır. Standart dışı durumlarda müşterinin haberdar edilmesi asıldır. Bahsedilen durumda, müşteri malı görüp inceleyip beğeniyorsa ayrıca bir açıklamaya gerek yoktur. Fakat müşterinin sorması halinde gerekli açıklamanın yapılması lazımdır.
Kendisine Cuma farz olan herkesin, geçerli bir özrü bulunmadıkça Cuma namazına gitmesi farzdır. Ancak Cumaya gittiklerinde toplumun güvenliğinin tehlikeye düşmesi ihtimali bulunan asker, polis, itfaiye çalışanları, belli kurumlardaki güvenlik görevlileri vb. kişilerle Cuma kılınamayacak kadar küçük olan yerleşim birimlerinde yaşayanların Cuma’ya gitme zorunluluğu yoktur.
Dersleri zorunlu olarak Cuma saatine konulmuş olan öğretmen ve öğrenciler de bu grupta sayılabilir.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/bazi-hallerde-cuma-namazi-terk-edilebilir-mi.html
Dolayısıyla bir öğrencinin Cuma vakti okul kantininden alışveriş yapması haram değildir. Fakat kantinci şayet kendisine Cuma farz olan kişi ise ona Cuma vakti alışveriş yapması haramdır.
Doç. Dr. Servet Bayındır
Satış yapılıp mal teslim edildikten sonra müşterinin borcu, sadece 100 TL olur. Eğer bu borcu zamanında ödemez, para da enflasyon sebebiyle değer kaybederse ödeme gününden itibaren meydana gelen enflasyon farkını borçlunuzdan isteyebilirsiniz. Bunun dışında bir talebiniz olamaz.
Ödemeyi geciktiren borçluya uygulanacak ceza ile alakalı olarak aşağıdaki linkte geniş bir araştırmamız bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz.
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/odemeyi-geciktiren-borcluya-maddi-ceza.html
Bahsedilen uygulamada artı bir değer üretmeksizin, sadece tüketimden gelir elde etme gibi bir durum söz konusudur. Oysa ilgili ayette “Müminler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin” (Nisa, 4/29) buyrulmaktadır. Ticaret ise mal ve hizmetin kendisi, mekânı veya zamanında bir değişiklik yapmayı ifade eder.
Ayrıca, örnek sözleşme metninden anlaşıldığı üzere, bu sisteme girebilmek ve dolayısıyla kazanç sağlamak için çok sayıda birbirleriyle çelişen sözleşmeyi içinde barındıran paket bir ürün (mürekkep akit) söz konusudur ki, aynı sözleşmede birbirlerini nakzeden akitlerin yer alması fıkıhta yasaklanmıştır.
Uygulamayı mahzurlu kılan bir diğer unsur ise, insanların çalışmadan başkalarının emeğinden geçiniyor olması ve en önemlisi global düzeyde üretici ve satıcıları baskı altına alacak, onların rızalarını zedeleyecek tekelleşmeye yönelik bir hedefi de barındırmasıdır.
Sonuç olarak mevcut bilgiler ışığında bu tür organizasyona katılmanın fıkhen caiz olmadığı kanaatindeyiz.
Doç. Dr. Servet Bayındır
NOT: Benzer bir sistem hakkında daha önce verdiğimiz cevabı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/network-marketing-caiz-midir.html
Verdiğiniz bilgilere göre TOKİ’nin düzenlediği bu projede yapmak istediği, enflasyona karşı kendini korumak olmalıdır. İslam fıkhı açısından borçlanmalardan enflasyon farkını almak caizdir. Bu sebeple o evi alabilirsiniz.
Borçlu ile alacaklı sadece enflasyon oranında bir artış konusunda anlaşabilirler. Bunun üzerindeki artışlar faize girer. Bu konuda sitemizde BORÇLANMALARDA ENFLASYON FARKI başlıklı bir yazı bulunmaktadır. Aşağıdaki linke tıklayarak ilgili yazıyı okumanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/islam-fikhi-acisindan-borclanmalarda-enflasyon-farki.html
NOT: Bu cevap soruda belirtildiği üzere TOKİ’nin enflasyon oranında zam yaptığı alt gelir grubuna yönelik projesi için geçerli olup diğer projelerini kapsamaz. Bununla ilgili görüntülü cevabımızı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Bu tür malların alım satımı caizdir. Geniş bilgi aşağıdaki linkte bulunmaktadır. Lütfen tıklayın:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/hacizli-mallari-alip-satmak-caiz-midir.html
Gayrimenkulle ilgili bütün özellikler projede ileride haksızlık ve anlaşmazlığa yol açmayacak şekilde belirlenirse, fıkıhtaki İstisna (sipariş) akdi kuralları doğrultusunda böyle bir işlem caiz olur.
“İstisna bir sipariş akdi, bir malın üretimi için imalatçıyla yapılan anlaşmadır. (…)
İleri bir tarihte teslim alınacak veya üretilecek bir malın bedelinin tamamen veya kısmen ödenmesi fiyatı ucuzlatır. Peşin 100 lira olan bir malın iki ay vadeli fiyatı 110 lira olursa, bedelin tamamının iki ay önceden verilmesi halinde fiyatı 90 lira civarında olabilir. Burada da bir mal alımı yapıldığı için faizli işlemden söz edilemez. Ama bu, faizsiz sermaye temini yoludur.”
KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s: 145-146)
Satıcının ne sattığı değil, sizin ne aldığınız önemlidir. Bu sebeple marketinde veya büfesinde diğer gıda maddelerinin yanı sıra içki de satan işletmeden bir şey almak haram değildir. Ama içki satışını protesto için içki satmayan yerleri tercih ederseniz güzel bir davranış yapmış olursunuz.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Müminler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 5/90)
Uzak durmak, araya mesafe koymak demektir. Bu sebepten dolayı Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:
Enes radıyallâhu anh’tan gelen rivayete göre “Allah’ın Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem sarhoşluk veren içki ile ilgili olarak on kişiye lanet etmiştir: “Sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, taşıtana, sunana, satana, parasını yiyene, satın alana ve satın aldırana.” (Tirmizî, Büyû 59.)
İçinde içki de satılan marketlerden alışveriş yapan kişi, hadiste zikredilen kişilerden birine girmemekle birlikte “içkiden uzak kalma” emrini yerine getirmek için başka market tercih ederse sevap alır.
Diğer sorunuza gelince: Bir müslümanın ne maksatla olursa olsun içki satın alması caiz değildir. Zira fıkıh ilmine göre Allah’ın haram kıldığı mallar alım satıma konu olamazlar. Bu yüzden bir müslümanın böyle bir alışveriş yapması caiz değildir.
İçkinin kendisi ile mücadele yerine içki içenlerle mücadele etmek ve onlara işin doğrusunu anlatmak asıl yapılması gerekendir.
Bahsettiğiniz firma ve benzerleri ile alakalı geniş bir değerlendirme yazımızı aşağıdaki linkten okumanızı ve ona göre davranmanızı tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/islam-iktisadi/el-birligi-sistemleriyle-ev-almaya-emin-miyiz.html
Kaçak bir malı satın almak her şeyden önce yasal değildir. Böyle yapmakla hem kendinizi hem de başkalarını kötü duruma sokmuş oluyorsunuz. Bu konuya kul hakkı açısından bakılmalıdır. Ayrıca, bugün ilgili kuruluşlar tarafından geliştirilmiş olan sistemler satın almış olduğunuz kaçak bir cep telefonunu çalıştırmanızı engelleyebilmekte ve böylece, o malı kullanım dışı tutabilmektedir.
Kaçak bir mal satın almak o malı satan kişinin piyasaya daha çok kaçak mal sürmesine ve dürüst davranan tüccarları ciddi oranda zarara sokmasına sebep olmaktadır. Bu durumda o kişi haksız kazanç elde etmiş olur.
Leasing sözleşmesi katılım bankalarında yalnızca tüzel kişilerle değil, gerçek kişilerle de yapılmaktadır. Şayet leasing yapma imkânı yoksa bu durumda şartlarına uygun gerçek murâbaha yöntemine başvurulabilir.
“Murâbaha, ister peşin, ister veresiye olsun, maliyetlerin ve kârın müşteriye tam olarak bildirilmesi suretiyle yapılan satıştır. Müşteri, katılım bankasının ne kadar kâr ettiğini ayrıntılarıyla bildiği için onun yaptığı her satış murâbaha olur.
Katılım bankaları, peşin alır vadeli satarlar. Böylece satıcı, malını peşin satma, alıcı da onu veresiye alma imkânını elde eder. Malın peşin satılması arzu edilse de veresiye satışlar vazgeçilemez ihtiyaçtır. Parası olmayan kişi, eline para geçinceye kadar aç bekleyemez, veresiye alım yaparak ihtiyacını giderir. Bu ihtiyacı, zaman zaman herkes duyar.
Malların peşin fiyatı ile vadeli fiyatı farklı olabilir. Bu fark faiz değildir. Faiz, borç vererek gelir elde etmektir. Satıma konu mal belli olur, fiyatı konusunda taraflar anlaşır, taksit miktarları ile ödeme günleri belli olursa satış geçerli olur. Artık o malın peşin fiyatı ile vadeli fiyatının farklı olması önemli olmaz.” (Abdülaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s: 263)
NOT: Soruda bahsi geçen “Leasing” ile ilgili cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/leasing-nedir-caiz-olup-olmadigi-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html
Bu şekilde bir satış selem şeklinde olursa caizdir.
“Selem, para peşin, mal veresiye olmak üzere yapılan satıştır. Burada işlem, veresiye satışın tam tersine yürür. Malın miktarının, özelliklerinin, teslim yerinin ve teslim tarihinin akit sırasında tespit edilmesi şarttır. Şartlarına uygun olarak yapılan bir selem akdi ile ileri bir tarihte üretilecek mallar şimdiden satılmış ve bedeli nakit olarak alınmış olur.
İbn Abbas şöyle dedi: “Allah’ın Elçisi Medine’ye geldiğinde insanlar iki yıllık, üç yıllık hurma mahsulünü önceden satarlardı. Dedi ki:
“Kim bir şeyi önceden satarsa ölçüsü belli, tartısı belli, vâdesi belli olsun.” (Buhârî, Selem, 2.)
KAYNAK: Abdulaziz Bayındır, Ticaret ve Faiz, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s: 149)
Cami önlerinde ticaret yapmayı yasaklayan bir ayet veya hadis yoktur. Fakat Peygamberimizin cami içinde alışveriş yapmayı yasakladığı rivayet edilmiştir. (Bkz: Tirmizi, Büyû, 77)
Tirmizi’de geçen bu “hasen-garîb” hadisten dolayı bazı âlimler cami içinde alışveriş yapmayı caiz görmezken bazı âlimler de hadiste bulunan illetten dolayı bu alışverişi caiz görürler.
NOT: İmam Tirmizi’nin kullandığı hasen-garîb ifadesi, o hadisin sahih de zayıf da olmadığını göstermektedir. (Bkz: İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1985, s: 65)
Bir ürünün zincirleme ağ sistemi ile pazarlanmasında bir sakınca yoktur. Network marketing denen sistem böyle değildir. Bu sistem, ticaret görüntüsü altında insanları birbirine sömürterek para kazanmaktır.
Network marketingin alışverişe benzeyen tarafları vardır. Onu farklılaştıran, sisteme girenlerin bir mal alıp satmak için değil, bu görüntü altında sisteme sokabileceği yeni kişilerden elde edeceği komisyonlardır. O komisyonlar, sattığı mallardan elde ettiği kâr değildir. Bir hüküm verilirken benzerliklere değil; farklılıklara bakmak gerekir. İki şeyi ayıran, aradaki farklardır. Bir erkekle bir kadının ne kadar çok ortak noktası vardır: Eller, ayaklar, gözler, kulaklar… Ama aradaki birkaç fark birine erkek, diğerine kadın dememizi gerektirmektedir. Bu sistem de alışveriş görüntüsü altında insanları aldatmak, sömürmek ve bu yollarla haksız kazanç elde etmek için kurulmuştur. Bu da dinimize göre haramdır.
www.fetva.net/yazili-fetvalar/network-marketing-caiz-midir.html
Bu konuda Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın yazdığı bir yazıyı da aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:
www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/network-marketing-19852
EK BİLGİ
Network Marketing hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun mütalaası şöyledir:
“Network marketing” (internet üzerinden satış) diye adlandırılan sistem belli bir malın satın alınarak ilgili pazarlama şirketine “üye” olunması, her üyenin zincirleme yeni üyeler bulması, bu yolla bir üye/müşteri ağının oluşturulması ve her üyenin, bu ağı oluşturan müşterilerden kendi altında bulunanların ödediği üyelik aidatının (satın aldığı mal karşılığı şirkete ödemiş olduğu paranın) belli bir kısmına sahip olması esasına dayalı olarak işlemektedir.
İlk bakışta sistem, mal pazarlaması esasına dayalı yani temelde bir alım satım işlemine benzer görünmekte ise de sistemin detaylarına inildiğinde haksız kazanca kapı aralayabilecek bir yapının varlığı fark edilmektedir. Şöyle ki;
İlgili şirketin bir ürününü satın alan kişi ilke olarak bu ürünü ihtiyacı olduğu için değil, adı geçen şirkete üye-müşteri olmak ve sonra da bulacağı yeni üye-müşterilerin yapacağı ödemelerden belli bir pay elde etmek için satın almaktadır. Bu kişinin söz konusu payı elde edebilmek için başka üye-müşteriler bulması, bu payın daha da büyümesi için, yeni üye-müşterilerin de başka üye-müşteriler bulması ve bu zincirin sürüp gitmesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere sistem görünüşte mal pazarlama gibi ise de aslında yeni üye-müşterilerin yatıracakları sıcak para havuzundan pay alma esasına dayalı bulunmaktadır. Bu durumda yapılan işlem sadece şeklen alışveriş olmakta ve satın alman mal bir ihtiyacı kaşılamaktan çok yatırılan sıcak paranın paravanı işlevini görmektedir. Bütün olarak düşünüldüğünde yeni üye-müşteriler bulmak, para kazanma hevesindeki başka insanları bir şekilde ikna etmek ve onlara -aslında hiç de ihtiyaç duymadıkları- malları satmak anlamına gelmektedir.
Diğer taraftan sistem, insanları heyecanlandıran vaatlere dayalı olarak çalıştığı için satış veya üye kaydetmede ortaya çıkan ani tırmanış ve düşüşler kaygan bir zemin oluşturmaktatır. Bu durum iş hayatında var olan normal risk unsurunpdan farklı bir nitelik arz etmekte, spekülasyonlara açık bulunmaktadır. Ayrıca önceki üye-müşterinin bulduğu üyeden alman paradan pay alışı, komisyon gibi değerlendirilebilir görünmekte ise de, sisteme daha sonra giren alt üye-müşterilerin ödediği paralardan da pay alması, onun aldığını komisyon olmaktan çıkarmaktadır.
Sadece yeni üyeler kaydetme esasına dayalı bu sistem, kaydedilecek yeni üyelerin istismarına kapı aralayabilecek niteliktedir. Yalnızca sisteme ilk katılan çok küçük bir azınlık kazanabilmekte, sonradan katılanların kazançları ise temel özelliği itibari ile “yüksek risk”e maruz kalmaktadır.
Sistemin aksamadan nihâi olarak çalışması söz konusu olmayacağına göre uzun vadede müşteri bulma işleminin tıkandığı noktada üye olmuş olan geniş bir kitlenin paraları ilgili şirket ve onun üst düzey müşterileri açısından haksız kazanca dönüşebileceketir.
Yukardaki mülahazalarla “Network Marketing” diye adlandırılan sistem üzerinden işlem yapılmasının haksız kazançtan sakınmak, kazancın meşru mal, hizmet, üretim ve emeğe dayanması, zarar vermeme ve zarar görmeme gibi genel ilkelere uygun düşmediğinden caiz olmayacağı mütalaa edilmiştir.
KAYNAK: 29.12.2009 tarih, B.02.1.DIB.0.10.105-1300 sayı ve Dini Soru konulu resmi belge.
Aişe radıyallahu anhâ: Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem, zırhı bir Yahudi’nin yanında otuz sâ’ (bir rivayete göre yirmi sâ’) arpaya karşılık rehin edilmiş bulunduğu hâlde vefat etti, demiştir. (Buhari, Cihad, 89, Megazi, 86; Tirmizi, Büyû’, 7; Nesai, Büyû’ 58.)
Görüldüğü gibi bu olay hadis kitaplarında nakledilmektedir ve sahihtir. Buradan anlaşılan, gayrimüslimlerden alışveriş yapılmasında ve alışverişte rehin alınmasında bir sakınca olmadığıdır.