Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Abdest

Eski ümmetlerde abdest var mıydı?

Kur’an okumak veya ona dokunmak için abdest almak şart mı?

Kadınlardan gelen günlük akıntılar abdesti bozar mı?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“… Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi mesh edin…” (Mâide, 5/6)

Bu ayet, abdestin, tuvalette olan şeylerle bozulacağını bildirmektedir. Bir kadından gelen günlük akıntılar, tuvalette olan şeylerden olmadığı için abdesti bozmaz. Onun abdesti bozacağına dair sahih veya zayıf herhangi bir hadis, sahabe veya tabiin sözü de yoktur.

Konu ile ilgili tıbbî bilgiler özetle şöyledir:

“Vajinal akıntı bir salgıdır ve burun salgısı olan sümük, ağız salgısı olan tükürük, gözyaşı, kulak salgısı olan buşon gibi, bulundukları ortamı koruyan, ya da işlevlerine yardımcı olan maddelerdir.”

“Vajinal salgı mutlaka olması gereken yani fizyolojik bir salgıdır; olmaması hastalıktır. Ve burun salgısı, gözyaşı, ağız salgısı ve diğer salgılar gibi, olmadığı zaman yani bu salgılar salgılanmadığı zaman vücutta hastalık ortaya çıkar.”

“Vajen, cinsel bölgede bulunan üç açıklıktan birisidir. Burası çok önemli, çünkü dini olarak iki açıklıktan bahsediliyor. Önde idrar torbasından gelen üretra denen bir idrar kanalı vardır. Arkada bağırsak son kısmı olan rektum denilen bölgenin çıkış kısmı yani anüs vardır ve dışkının atılımını sağlar. Vajen bu iki açıklığın ortasında yer alan bir açıklıktır.”

“Anüs ve üretradan yani idrar torbasından ve büyük abdest yaptığımız kalın bağırsaktan atıkların dışarı atılması iradi olarak ortaya çıkar. Biz bunları dışarıya çıkartırken değişik kaslarımızı kullanarak bunları dışarı atıp atmama konusunda bir iradeye sahibiz. Oysa akıntıyla ilgili böyle bir iradeye sahip olmayız. Yani bunların dışarı atılmasını engelleyecek bir kas sistemi, bir kapak sistemi ya da kasılmayı sağlayan sfinkter dediğimiz bir sistem ortada yoktur ve akıntının dışarı atılması irade haricinde ortaya çıkar.”

“Vajen-döl yolunda salgı bezi yoktur. Beyaz bir akıntıdır, kokusu yoktur, yapışkandır. Yapışkan olmasını sümük gibi değerlendiriyoruz, biz buna mukus diyoruz. Mukus hem burundan hem de vajenden gelen akıntı için geçerli olan bir ifadedir. Kaşıntı yapmaz, nonirritan’dır yani değdiği dokuda rahatsızlık vermez. Bu özellik idrar ve dışkıda yoktur. Çünkü idrar ve dışkı gerçekten zararlıdır, içinde birtakım zararlı maddeler vardır, mikroorganizmalar bulunur.” (Ayşe Filiz Yavuz Avşar, “Kadınlardan Gelen Vajinal Akıntının Tıbbî Keyfiyeti”, Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı -V, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Afyon, 2012, s. 443-448)

Kadınların özel halleri konusunda sağlam ve geniş bilgi edinmek için kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir jinekolog doktor tarafından vakfımızda verilen semineri izlemenizi tavsiye ederiz. Bu seminerde kadınların âdet günleri, âdet düzensizlikleri, âdet dışı lekelenmeler, lohusalık, lohusalık müddeti ve günlük normal akıntılar hakkında bilgi verilmiştir. Semineri aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

Kur’an okumak veya ona dokunmak için abdestli olmak şart mıdır?

Kur’an-ı Kerim okumak, dinlemek veya ona dokunmak için abdest almak şart değildir! Abdestin tarif edildiği Mâide suresi 6. ayete ve “sahih” hadislere göre abdest, Kur’an okumak veya ona dokunmak için değil; namaz kılmak için şarttır. Birçok fıkıh ve ilmihal kitabında yazan “Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz” hükmü “zayıf” rivayetlere dayanmaktadır.[1] Böylesine önemli bir konuda zayıf hadislerle amel edilerek helal veya haram belirlenemez.

Kur’an okunacağı zaman ne yapılması gerektiği ile alakalı olarak Allah Teâlâ müstakil bir ayet indirmiş, şöyle buyurmuştur:

“Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş/taşlanmış şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl, 16/98)

Görüldüğü gibi Kur’an okunacağı zaman şeytandan Allah’a sığınmak haricinde herhangi bir emir bulunmamaktadır.

Kur’an’a abdestsiz olarak dokunulamayacağını ileri sürenler Ona tertemiz kılınanlardan başkası dokun(a)maz.(Vâkıa, 56/79) ayetini delil getirir, tertemiz kılınanlar ifadesi ile de abdestli olanların kast edildiğini öne sürerler. Halbuki ayetin öncesi ve sonrası dikkatli bir şekilde okunduğunda orada Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağından değil, başka bir şeyden bahsedildiği görülmektedir. İlgili ayetler şöyledir:

Hayır! O yıldızların mevkilerine (bulundukları yere) yemin ederim ki -eğer bilseniz bu pek büyük bir yemindir- şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kurandır. Ona tertemiz kılınanlardan başkası dokun(a)maz. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Vâkıa, 56/75-80)

Bağlamıyla birlikte okunduğunda 79. ayette şu an elimizde bulunan mushaflardan değil; müfessirlerden Fahreddîn er-Râzî’nin de isabetle belirttiği gibi [2] Levh-i Mahfûz’da kayıtlı bulunan ana metinden bahsedildiği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki ayetler de bunu göstermektedir:

Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap, Levh-i Mahfûzda bulunan şanlı bir Kurandır. (Burûc, 85/21-22)

Ayetlerde aslı Levh-i Mahfûz’da olduğu belirtilen Kur’an’a sadece tertemiz kılınanların yani meleklerin[3] dokunabileceği[4] belirtilmiştir ki sahabeden Abdullah İbn Abbâs, tâbîînden Said b. Cübeyr ve İkrime bu görüşte oldukları gibi[5] İmam Mâturîdî de tefsirinde bu anlayışı tercih etmiştir.[6] Zira ayette geçen lâ yemessuhû (لَا يَمَسُّهُ) ibaresi, “ona dokunmasın” anlamında bir nehiy yani yasaklama değil; “ona dokunamaz” anlamında nefiy yani olumsuzluk bildiren bir ifadedir.

Ayrıca Arap dili kurallarına göre eğer ifade nehiy cümlesi olsaydı i’râb, elimizdeki mushaflarda olduğu şekliyle lâ yemessuhû değil de lâ yemseshu (لَا يَمْسَسْهُ) veya lâ yemessehû (لَا يَمَسَّهُ) şeklinde olurdu.

Görüldüğü gibi ayetlerden gelenekte yaygın olarak söylenegeldiği gibi Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz hükmünü çıkarmak Arap dili kuralları açısından da mümkün değildir.

Meseleye rivayetler açısından bakıldığında da durum aslında bundan farklı değildir. Mesela Abdullah İbn Abbâs’tan gelen rivâyete göre, bir defasında Resûlullâh tuvalet ihtiyacını giderip gelmiş, tam kendisi için hazırlanan yemeğe oturacakken oradakiler: “Abdest almak için sana su getirelim mi Ya Resûlallâh?” demişler, bunun üzerine O şöyle buyurmuştur:

“(Hayır!) Bana sadece namaza kalktığım zaman abdest almam emredildi!”[7]

Nebîmiz, “Bana sadece namaza kalktığım zaman abdest almam emredildi” sözüyle: Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı mesh edin, ayaklarınızı da topuklarınıza kadar…” (Mâide, 5/6) âyet-i kerimesine işaret etmiş ve namaza kalkmanın dışında hiçbir iş için abdest almakla emrolunmadığını ifade buyurmuştur. Eğer Kur’an’a dokunmak için de abdest alınması şart olsaydı O: “Bana sadece namaza kalkacağım ve Kur’an’a dokunacağım/okuyacağım zaman abdest almam emredildi” derdi. [8]

KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Ocak-Mart 2016, Sayı: 12, s: 98-99.