Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Blog

Kur’an sadece erkeklere hitap eden bir kitap mıdır?

Kur’an sadece erkeklere değil kadın-erkek her Müslümana hitap eden bir kitaptır. Ayetlerde geçen “Ey Âdemoğulları”, “ey insanlar”, “ümmet”, “kavim”, “erkek ve kadın”, “mü’min erkekler mü’min kadınlar”, “Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar” vs. gibi umumi hitapların kapsamına daima kadınlar da dâhildir.

Fakat vahyin ilk muhatabı Nebîmiz olduğu için birçok hüküm doğrudan onun şahsına hitap edilerek bildirilmiştir.

Mesela aşağıdaki ayetler böyledir:

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini (haramdan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar…” (Nûr, 24/30)

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar; mahrem yerlerini korusunlar. Güzelliklerinden görünen kısım dışındakileri açmasınlar. Başörtülerinin bir kısmını yakalarının üstüne vursunlar. …” (Nûr, 24/31)

“Ey Nebî! Eşlerine, kızlarına ve inanıp güvenenlerin kadınlarına söyle de cilbablarını (büyük başörtülerini) üzerlerine yaklaştırsınlar….” (Ahzâb, 33/59)

Bu ifadelerde anormal bir durum yoktur. Bazı ayetlerde de hitap doğrudan kadınlara olmuştur:

“Ey Nebi’nin hanımları! Sizden kim ispatlanabilir bir fuhuşla gelirse o suçun cezası iki kat olur. Bu Allah’a kolaydır.” (Ahzâb, 33/30)

“Sizden kim de Allah’a ve Elçisine boyun eğip iyi iş yaparsa ona da iki kat ödül veririz. Zaten ona cömertçe rızık hazırlamışızdır.” (Ahzâb, 33/31)

“Ey Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Allah’tan sakınıyorsanız cilveli konuşmayın, kalbi bozuk olan kimse umuda kapılır. Sözü, ciddiyeti bozmadan söyleyin. “ (Ahzâb, 33/32)

“Evlerinizde oturun, önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi dişiliğinizi öne çıkarmayın, namazı tam kılın, zekatı verin. Allah’a ve Elçisine itaat edin. Ey ehl-i beyt! Allah’ın istediği, sadece, sizden pislikleri uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmaktır. “ (Ahzâb, 33/33)

Niçin hocaların verdikleri fetvalar farklı oluyor?

Fetvalarda yaşanan farklılıklar, bu konuda birlik sağlanmasının mümkün olup olmadığı ve mükellefin ne yapması gerektiği hakkında aşağıdaki linklerde daha önce verdiğimiz cevaplar bulunmaktadır. Okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dunyadaki-muslumanlarin-fetva-konusunda-ortak-dili-var-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hangi-fetvaya-uyacagimizi-sasirdik-ne-yapmamiz-gerekir.html

O linklerde yazılanlara ilaveten şunları söyleyebiliriz: Siz kimin ne dediğine değil; neyi nasıl söylediğine bakmakla mükellefsiniz.  Mesela sorulan bir sorunun cevabı için önce “caizdir” diyenlerin delillerine bakın. Ardından “caiz değildir” diyenlerin delillerine… Hangisinin delilleri daha kuvvetli ise ona göre hareket edersiniz. Bunu yapmadan işinize geleni seçerseniz tabiî ki siz mesul olursunuz.

Bizim araştırmalarımızda ve fetvalarımızda takip ettiğimiz usul hakkında geniş bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kurani-aciklamada-usul.html

Bayezid-i Bestami bir şeyhin etrafında tavaf ederek mi hacı olmuştur?

Bayezid-i Bestami’nin hacca giderken yolda bir şeyh/pir ile karşılaşması ve Kâbe yerine o şeyhin etrafında yedi kere tavaf etmesi, Mevlana’nın Mesnevi adlı kitabında geçmektedir. Mevlana, bu hikâyeyi anlattıktan sonra Bayezid-i Bestami’nin orada hakikati anladığını, bundan dolayı derecesinin arttığını ve artık son noktaya ulaştığını söylemiştir!

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/mevlana-celaleddin-rumi-hakkindaki-dusunceleriniz-nelerdir.html

Mesnevi’de geçen bu hikayeyi aşağıya alıntılıyoruz:

 

Bir şeyhin Bayezid’e “Kâbe benim; benim çevremde tavaf et” demesi

2210: Ümmetin şeyhi Bayezid Hac ve Umre için Mekke’ye doğru koşuyordu

İlk defa gittiği şehirlerde değerli kişileri soruşturup arardı. (…)

2215: (…)

Bayezid, yolculukta zamanının Hızır’ı olan bir kimseyi bulmak için çok arardı.

 

2220: Boyca hilâl gibi bir şeyh gördü; Onda erlerin gücünü ve sözünü gördü.

Gözü kör ama gönlü güneş gibiydi; rüyasında Hindistan’ı görmüş bir fil gibiydi.

Gözü kapalı uyumuş kişi yüz neşe görür de, gözünü açınca görmezse şaşılacak şey!

Rüyada nice şaşılacak şey aydınlanır; gönül uykuda pencere olur.

Uyanık olan ve hoş rüya gören kişi, âriftir; -ayak- toprağını gözüne sür.

 

2225: Önünde oturdu. Durumunu sordu; onu yoksul ve aile sahibi buldu.

-Şeyh- “Ey Bayezid! Niyetin nereye! Gurbet dengini nereye götüreceksin?” dedi.

-Bayezid- “Erken vakitte Kâbe’ye niyetim var” dedi. -Şeyh- “Peki! Yol azığı olarak neyin var?” dedi.

-Bayezid- “İki yüz gümüş dirhemim var; işte elbisemin köşesine sıkıca bağlı” dedi.

-Şeyh- dedi: “Benim çevremde yedi defa tavaf et; bunu hac tavafından daha iyi say.

 

2230: Ey cömert! O dirhemleri önüme koy; bil ki hac yaptın muradın gerçekleşti.

Umre yaptın, baki ömrü elde ettin; temizlendin, Safa’da koştun

Canının gördüğü Hakk’ın hakkı için; Hak, beni kendi evine üstün tutmuştur.

Kâbe onun lütuf evi ise de tabiatım (vücudum) onun sır evidir.

O evi yaptığından beri, ona gitmedi. Bu eve ise o Hay/diri Hakk’tan başkası girmedi.

 

2235: Madem beni gördün, Hakk’ı gördün; sadakat Kâbe’sinin çevresini döndün.

Bana hizmet, Allah’a itaat ve şükürdür; sanma ki Hakk, benden ayrıdır.

Gözünü iyice aç, bana bak; böylece insanda Hakk’ın nurunu göreceksin.”

Bayezid, bu nükteleri anladı; altın halka gibi kulağına taktı.

Ondan dolayı Bayezid’in derecesi arttı; Sonra ulaşan, son noktaya vardı.

 

KAYNAK: Mevlana Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, İstanbul, 2004, c: 1, s: 234-235.

Mevlana’nın anlattığı bu hikâyenin İslam’la uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını, bu soruda geçen ve aşağıdaki linkte bulunan görüntülü cevabımızdan izleyebilirsiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/cebrail-aleyhisselamin-vahiy-aldigi-perde-arkasinda-kim-vardi.html

Çocuklara Beren ismi koymanın dinen bir sakıncası var mıdır?

Türk Dil Kurumu Kişi Adları Sözlüğü Türkçe kökenli olan ve hem kız hem de erkek ismi olarak kullanılan Beren ismi için;

1. Güçlü, kuvvetli.

2. Akıllı.

3. Tanınmış.

4. Kadife kumaş manalarını vermiştir.

Görüldüğü gibi bu ismin dinimize aykırı bir tarafı bulunmamaktadır. Dolayısıyla çocuklara isim olarak konulmasında bir sakınca yoktur.

Alevi bir erkekle Sünni bir kız evlenebilir mi?

Cevap için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/bir-alevi-ile-bir-sunni-evlenebilir-mi.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/es-seciminde-nelere-dikkat-etmemiz-gerekiyor.html

Rüya yoluyla ilim, kesin bilgi edinmek mümkün müdür?

Rüya kişiye bir kanaat verir ama kesin bilgi vermez. Uyarı ve umut içerir. Yusuf aleyhisselam gördüğü bir rüyayı babasına şöyle anlatmıştı:

“Babacığım! Rüyamda on bir yıldızı, güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm” demişti.

Babası dedi ki; “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”

“Rabbin seni rüyandaki gibi (elçi) seçecek, sana olayları yorumlamayı öğretecek; daha önce, ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir.”(Yusuf 12/4-6)

11 yıldız Yusuf’un 11 kardeşi, güneş ve ay da anne-babası diye yorumlanmıştı. Günün birinde bunlar onun karşısında saygıyla eğileceklerdi. Yusuf aleyhisselamın kuyuya atılıp Mısıra götürülmesi ve uzun yıllar ayrı kalması, Yakub aleyhisselamı çok üzmüş, gözlerini görmez hale getirmiş ve neredeyse tükenmişti ama rüyadan dolayı yine de umudunu kaybetmemişti.

“Müjdeci gelip, gömleği Yakub’un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub “Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?” dedi.” (Yusuf 12/96)

Eğer rüya kesin bilgi verseydi Yakub aleyhisselam kendini tüketir miydi?

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de gördüğü bir rüyayı ashabına anlatmış, hep birlikte Mekke’ye gitmişlerdi. Rüyası gerçekleşmemiş ve Hudeybiye’den geri dönmek zorunda kalmışlardı. Allah Teâlâ bunun üzerine şu ayeti indirmişti:

“Allah, Elçisinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Allah emir verdiğinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, güven içinde Mescid-i Haram’a gireceksiniz.” (Fetih 48/27)

Eğer tek başına rüyaya güvenilebilseydi Allah böyle bir ayet indirmezdi. Zaten rüyalar bazı müjdeler ve uyarılar içerir. Rüya bilgi edinme yolu olmadığı için sadece o rüyayı göreni ilgilendirir.

İcra dairelerinde ihaleyle satılan hacizli malları almak günah mıdır?

Bu tür malların alım satımı caizdir. Geniş bilgi aşağıdaki linkte bulunmaktadır. Lütfen tıklayın:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hacizli-mallari-alip-satmak-caiz-midir.html

Batılı bilim adamlarının Kur’an’ın tahrif edildiği iddialarına ne diyorsunuz?

Bu tür iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İlk muhataplarının Arap olması dolayısıyla Kur’an Arap dilinde indirilmiştir. Buna rağmen birkaç kelimenin o dönemde yaşayan yakın dillerden alınarak Arapçalaştırıldığı tefsir ve usul kitaplarında zikredilmektedir. Fakat bunlar bizzat Allah tarafından kullanılmış olup, daha sonra insanlar tarafından değiştirilmemiştir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuran-bir-kitap-haline-getirilirken-herhangi-bir-mudahale-olmus-mudur.html

Ayrıca sizin de belirttiğiniz gibi her dilde buna benzer kullanımlar vardır. Köken olarak başka dile ait bir kelime yeni bir anlam kazanarak yeni bir dilde kullanabilir.

Huri kelimesinin kökenine ve ne manaya geldiğine gelince:

“Hûr kelimesi “beyaz olmak, beyazlaş­mak” anlamındaki haver kökünden sıfat olan havranın çoğulu olup Türkçe’de te­kili için kullanılan hûrî Arapça’da yoktur. Araplar, çölde yaşayan kadınların aksine şehir hanımlarının ten beyazlığını ifade etmek için havâriyyât kelimesini kullanır­lar.

Haver kökünden türeyen kelimeler çeşitli ayet ve hadislerde bir güzellik un­suru olarak göze nispet edilmiştir. Arap dilcileri bu durumda kelimenin ne anlama geldiği, yani haver ile ifade edilen göz şeklinin hangi nitelikleri taşıdığı ko­nusunda farklı görüşler ileri sürmüşler­dir. Asmaî, gözdeki haverin ne anlama geldiğini bilmediğini söylerken genellikle dilciler huri için “beyaz tenli, gözünün be­yazı saf, siyahı koyu ve yuvarlak, göz ka­pakları ince ve nazik” tasvirini yapmışlar­dır. Bir telakkiye göre huri, ceylan gözlü, yani gözünün tamamı siyah olan demek­tir ki böylesine insanlarda rastlanmaz.

İlgili âyet ve hadislerde hûr kelimesinin yanında zaman zaman “în” sı­fatı da zikredildiğinden iri gözlü (şahin göz­lü) olmayı da bu tasvire ilâve etmek gere­kir.” (Bekir Topaloğlu, “Huri”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 18, s: 387)

Boşanmanın başında mı şahit getirmek gerekir, sonunda mı?

İlgili bütün ayetleri, birlikte değerlendirmeden, aradaki ilişkiyi sağlıklı bir şekilde kurmadan hüküm vermeye kalkışmak yanlıştır. Allah Teâlâ kimseye böyle bir yetki vermemiştir. İlgili ayetlerden ikisi şöyledir:

“Elif, Lâm, Râ. Bu, ayetleri hakîm ve habîr olan Allah tarafından muhkem kılınmış ve de açıklanmış bir kitaptır. Böyle olması Allah’tan başkasına kulluk etmemeniz içindir. (De ki:) Ben de O’nun tarafından size uyarı yapan ve müjde veren biriyim” (Hûd, 11/1-2)

Konu ile ilgili ayetleri bir arada değerlendirince talak konusunda bazı şartlar ve görevlerin olduğu, şahitsiz bunların yerine getirilemeyeceği görülür. Buna göre;

a. Talak sırasında kadının adetli olmadığının ve o temizlik döneminde eşlerin ilişkiye girmediğinin tespiti gerekir. Bu da ancak tarafların şahitler huzurunda beyanı ile olur.

b. Müslümanlar, ayrılmak üzere olduğunu duydukları çiftlerin arasını bulması için hakem göndermek zorundadırlar. Bu da durumun bilinmesini gerektirir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Karı kocanın arasının açılmasından havf ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin; düzelmek isterlerse, Allah aralarını buldurur. Allah bilir ve işin iç yüzünden haberdardır.” (Nisa 4/35)

Havf; zanna veya bilgiye dayalı bir emareden dolayı kötü beklenti içinde olmaktır. Böyle bir bilgi ancak olayı bilenlerin beyanı ile ortaya çıkar. Bunu bilebilecek olanlar da şahitlerdir.

Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sahitsiz-bosanmalar-gecerli-midir.html

Âl-i İmrân suresi 100. ayet mezhep taraftarlığını mı yasaklıyor?

Âl-i İmrân Suresinin 100. ayeti mealen şöyledir:

“Müminler! Kendilerine kitap verilenlerin bir kesimine uyarsanız, inanmanızdan sonra sizi evirip çevirir, Allah’ı görmezlikten gelecek hale sokarlar.”

Bu ayet Yahudi ve Hristiyanlarla ilgilidir.

Sizin bahsettiğiniz konuyla ilgili ayet ise şöyledir:

“Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” (En’âm, 6/159)

Allah bize Müslüman adını vermiştir; bu addan başkası uygun değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Allah uğrunda gerektiği gibi savaşın. Sizi seçkin kılan odur. Din işinde size hiçbir güçlük göstermemiştir. Atanız İbrahim’in tuttuğu yolu tutun. Elçisi size örnek olsun, siz de başkalarına örnek olasınız diye size bundan önce de bu Kur’ân’da “Müslüman” adını o verdi. Öyleyse namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O sizin koruyucunuzdur. Ne güzel koruyucudur, ne güzel yardımcıdır o.” (Hac, 22/78)

Peygamberimiz ile Hz. Aişe validemizin evliliği hakkında bilgi verir misiniz?