Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Kandil Geceleri

Hz. Ömer’in “bu ne güzel bidat oldu” sözünü açıklar mısınız?

Cevaba geçmeden önce bid’at’ın ne manaya geldiğini bir görelim:

Bid’at, İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve ameller, sünnete aykırı davranışlara denilir.

Hz. Ömer’in söylediği “bu ne güzel bid’at oldu(Buhari, Teravih, 1) cümlesindeki “bid’at” kelimesi, yukarıdaki anlamda kullanılmamıştır. Bu cümlenin “böylesi daha güzel oldu” şeklinde yani terim anlamıyla değil sözlük anlamıyla anlaşılması gerekiyor. Zira Hz. Ömer bu uygulamasıyla dinde bir yenilik ortaya çıkarmamıştır. Onun yaptığı, ashabın mescit içinde kiminin tek başına, kiminin de iki-üç kişilik küçük cemaatlerle kıldıkları nafile bir namazın tek bir cemaatle kılınmasını sağlamaktır. Nafile namazların cemaatle kılınması ise dinde bir yenilik değildir. Bunun örneği sünnette vardır. Şöyle ki:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem itikâfta iken kendisine farz, ümmetine ise sünnet olan teheccüd namazını (yaygın olarak bilindiği gibi bu namaz teravih değildir!) kılarken Ashaptan ona katılanlar olmuştu. Üç gün süreyle bu böyle devam etmiş, dördüncü gün Nebimiz bu namazın farz gibi algılanmaması için ashaba evlerinde kılmaları gerektiğini söylemiş ama üç günlük namazlarının da geçersiz olduğunu söylememişti! Demek ki teheccüd namazı cemaatle de kılınabilen bir namazdır. Ancak bu namazı camide değil de evde ve bir miktar uyuyup uyandıktan sonra kılmak daha faziletlidir. Nebimizin bununla ilgili hadisi şöyledir:

(…) “Ey insanlar, bu namazı evinizde kılın. Çünkü bir kimsenin farz namaz dı­şında kıldığı namazın en değerlisi evinde kıldığıdır.” (Buhari, Ezan, 81; Müslim, Salâtü’l-Müsafirin, 213 (781))

Sorunuzda geçen sözün yer aldığı hadisin sonunda Hz. Ömer de şöyle söylemiştir:

“(…) Bu namazın bunların uyuduğu vakitte kılınanı, şu anda kıldıkların­dan daha faziletlidir.” (Buhari, Teravih, 1)

Teravih namazı hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/peygamberimiz-uc-gun-sureyle-teravih-namazi-kildirmis-midir.html

www.cerideiilmiyye.org/wp-content/uploads/2019/05/yahya-senol-21-sayi-teravih-namazi-sunneti-mekkede-mi.pdf

Kandil gecelerinde daha fazla ibadet yapmak sakıncalı mıdır?

Alışkanlık haline getirilen nafile ibadetlerin, Kur’an okumalarının bazı gecelerde artırılması, bazı gecelerde azaltılması, bazı gecelerde de terk edilmesi sakıncalı değildir.

Fakat “sevabından dolayı özellikle şu gece daha fazla nafile kılayım, daha fazla Kur’an okuyayım demek” sakıncalıdır. Bu, o gece yapılacak amellere diğer gecelerden daha fazla sevap verileceği gibi bir iddia taşır. Hakkında ayet veya hadis bulunmayan bu gibi konularda fikir ileri sürmek ise doğru değildir. Zaten bidatlerin ortaya çıkışı ve sürdürülüşü bu gibi masum gerekçelere dayanır. O yüzden dikkatli olmakta fayda vardır.

Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dini-hayat-icin-kandil-geceleri-gerekli-degil-midir.html

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Mirac hadisesi Nebîmizin mucizelerinden değil midir?

Mirac olayı harikulade, olağanüstü bir olaydır ama nebîliği ispat amacıyla gösterilen bir mucize değildir. Nebîliği ispat etmek için gösterilen mucizeler, insanların gözleriyle görebilecekleri bir şekilde gerçekleşir. Hâlbuki mirac hadisesine sadece Nebîmiz şahit olmuş, bu yolculuğa melek Cebrail’den başkası eşlik etmemiştir. Bu da miracın diğer mucizeler gibi olmadığını göstermektedir.

Bununla ilgili başka bir cevabımızı aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederiz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimizin-kurandan-baska-mucizesi-yoksa-mirac-nedir.html

Ramazan ve kurban bayramları da kandil geceleri gibi bidat mıdır?

Hz. Peygamber ve ashab-ı kiram dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hatta bir benzeri olmayan ve İslam’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibadet kabul edilen görüş ve amellere, sünnete aykırı davranışlara bid’at denilir. (M. Sait Şimşek, “Bid’at”, Şamil İslam Ansiklopedisi)

Bayramlar kesinlikle bid’at değildir. Zira Peygamberimiz ramazan bayramında da kurban bayramında da bayram namazları kılmış, bu bayramları kutlamış, bayram olduğu için bu günlerde oruç tutulmasını yasaklamıştır. Bununla ilgili hadisleri aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/ramazan-ve-kurban-bayramlari-aslinda-kac-gundur.html

Ayrıca bayram namazlarına, teşrik tekbirlerine dair ayet-i kerimeler mevcuttur. Buradan hareketle bayramların ve bu günlere özel bayram namazlarının Kur’an ve sünnetle sabit olduğu kesin bir şekilde söylenebilir.

Aşağıdaki linkten konuyla ilgili düzenlemiş olduğumuz dersimizi izlemenizi tavsiye ederiz:

www.kurandersi.com/mukayeseli-fikih-dersleri/bayram-namazlari/

Üç ayların başında, ortasında ve sonunda oruç tutmak mı gerekiyor?

Dinimizde “üç aylar” mefhumu yoktur. Nafile oruç tutacaksanız pazartesi ve perşembe günleri ile Şaban ayını tercih edebilirsiniz.

Recep, Şaban ve Ramazan aylarına halk arasında üç aylar ismi takılmış, zamanla bu yaygınlaşmış ve bir gelenek haline gelmiştir.

Ramazan ayının önemi herkesçe malumdur. Diğer aylarda olmayıp da sadece Recep ve Şaban aylarına mahsus herhangi bir ibadet çeşidi bulunmamaktadır. Fakat Şaban ayı, Nebîmizin ramazandan sonra en çok nafile oruç tuttuğu aydır. Dolayısıyla bu ayda nafile oruç tutulması müstehap kabul edilmiştir.

Daha geniş cevap için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayın:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/regaip-kandilinde-kilinmasi-gereken-bir-namaz-var-midir.html

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hz-ebu-bekir-ve-hz-omer-recep-ayinda-oruc-tutanlara-kizmislar-midir.html

www.suleymaniyevakfi.org/kandil-geceleri/recep-ayi-hakkinda-uydurulmus-hadisler.html

Kandil gecelerinde karı-koca ilişkisi yasak mıdır?

Kandil gecelerinde cinsel ilişki yasak değildir. Bununla ilgili daha geniş bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

Dini bayramlarda eşler arasında cinsel ilişki yasak mıdır?

Ayrıca aşağıdaki linkte bulunan Kandil Geceleri başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Mirac bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleştirilmiştir?

Temel hata, âlimlerimizin ayetleri, kendi başlarına açıklamaya kalkmalarıdır. Hâlbuki Allah Teâlâ buna izin vermemekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Elif, Lâm, Râ. Bu öyle kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen tarafından açıklanmıştır. Bu, Allah’tan başkasına kul olmamanız içindir. (De ki,) Ben de onun tarafından size gönderilen uyarıcı ve müjdeciyim.” (Hûd, 11/1-2)

Allah, ayetleri, ayetlerle açıklamıştır. O yola girmeyince Kur’ân-Sünnet bütünlüğü bozulmakta ve çelişkiler oluşmaktadır. Açıklamayı Kur’ân’dan aldığımızda Allah Teâlâ’nın şöyle dediğini görürüz:

“(Orada Muhammed’in) gözü kaymadı; sınırı da aşmadı.” (Necm, 53/17)

Gözün kaymaması ve sınırı aşmama, ancak ruh ve beden birleşince olabilir. Bu sebep mirac Peygamberimiz uyanıkken ve ruh-beden bütünlüğü içinde gerçekleşmiştir.

Mirac hadisesine Kur’an’da yer veriliyor mu? Bu işin aslı nedir?

Miraçta nebîmizin hâşâ Allah ile buluşması diye bir şey yoktur. Onun oraya çıkması Allah’ın bazı ayetlerini, kudretini gösteren alametleri görmesi içindi. İlgili ayetler şunlardır:

“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz el-Mescidül-Aksa’ya (yeryüzüne en uzak olan mescide) götüren O Allah her türlü noksanlıktan yücedir. Gerçekten O, işitendir görendir.” (İsra, 17/1)

“O (nebî), Cebrail’i bir başka inişinde de görmüştü. Sidretü’l- Müntehâ’nın yanında. Ki Cennet’ül-Me’va da onun yanındadır. O zaman ki, o Sidre’yi bürüyen bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53/13-18)

Yolculuğun amacını “kendisine bir takım ayetlerimizi göstermek” (İsra, 17/1) olarak açıklayan Allah Teâlâ, bu ayetlerde nebîmizin yolculuğunun amacına ulaştığını belirterek  “Andolsun ki o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53/18) buyurmaktadır. İsra suresindeki ayetle Necm suresindeki bu ayetler karşılaştırıldığında aynı olaydan bahsettikleri görülmektedir. İsra suresindeki ayetler yolculuğun amacını, Necm suresindeki ayetler de yolculuğun yapıldığı mekânı, sonucunu ve bu yolculukta görülenleri anlatmaktadır.

Necm suresindeki bu ayetler âlimlerin çoğuna göre mi’rac’ı anlatmaktadır. (Taberi, Camiu’l-Beyan fi Te’vili’l-Kur’an, c: 11, s: 519; Fahru’r-Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, Beyrut, 1999, c: 10, s: 246; Ebu Hayyan, el-Bahru’l-Muhit fi’t-Tefsir, Beyrut, 1992, c:10, s:14; Kurtubi, el-Cami’ li Ahkami’l-Kur’an, Beyrut,1988, c: 17, s: 65; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili,  c: 7, s: 297 vd.) Demek ki Allah Teâlâ “kendisine bir takım ayetlerini göstermek için” (İsra, 17/1) peygamberini bir gece mi’rac’a çıkarmış ve bu amaca uygun olarak ona en büyük ayetlerinden göstermiştir. (Necm, 53/18) Bunlar gök katları, her katta orada bulanan peygamberlerle görüşme, Cebrail’in (as) asli suretinde görülmesi, Sidretü’l-Münteha, Cennet, Cehennem, Beyt-i Ma’mur vs. dir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Bu vahyi o’na müthiş güçleri olan Cebrail öğretti. O üstün yetenekli melek doğruldu. O en yüksek ufukta idi. Sonra yaklaştı ve sarktı. Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu. Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? Onun bir başka inişini Sidretu’l-Münteha’nın yanında görmüştü. Ki Cennetü’l- Me’vâ onun yanındadır. O zaman Sidre’yi bürümekte olan bürüyordu. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.” (Necm, 53, 5-18)

Mirac olayı hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/roportajlar/isra-ve-mirac.html

www.kurandersi.com/mirac-ozel-programi/

Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem teşehhüdde otururken okunacak olan Tahiyyat’ı ashabına öğretirken miraçta rabbi ile görüştüğü için bunun okunması gerektiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu konuda sahabenin büyüklerinden Abdullah İbn Mes’ud şöyle der:

“Resulullah (sav) bana, ellerimi avuçlarının içine alarak Kur’an’dan sûre öğretir gibi teşehhüdü öğretti.” Bundan sonra o, tahiyyatı okumuştur. (Buhârî, Ezan, 148, 150, Amel fi’s-Salât, 4; Müslim, Salât, 55-59 (402); Tirmizî, Salât, 215; Nesâî, Tatbîk, 100.)

Bir hadisinde de Nebîmiz: “Benim namazı nasıl kıldığımı görüyorsanız siz de öyle kılın” (Buhari, Ezan, 18) buyurduğuna göre namazı onun gibi kılmak gerekmektedir. O, teşehhüdde tahiyyat okunması gerektiğini söylemişse onun okunması gerekir. Başka dua etmeye gelince: O zaten namazın son oturuşunda, tahiyyattan sonra edilebilmektedir.

Beş vakit namaz miraçta mı farz kılınmıştır?

Buhari ve Müslim başta olmak üzere birçok hadis kitabında Mirac gecesi namazın önce 50 vakit olarak farz kılındığı fakat daha sonra 5 vakte kadar indirildiği hadisi yer almaktadır. Fakat Kur’an-ı Kerim’e bakıldığında bunun doğru olmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Zira namaz ilk peygamberden son peygambere kadar bütün peygamberlere aynı şekilde beş vakit olarak farz kılınmıştır.

Miracla ilgili diğer sorularınızın cevabı ve konuyla ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/roportajlar/isra-ve-mirac.html

www.kurandersi.com/tv-programlari/hilal-tv/mirac-ozel-programi.html

www.kurandersi.com/kuran-sohbetleri/2005/necm-suresi-isra-ve-mirac.html

Mirac olayı peygamberliğin kaçıncı senesinde vuku oldu?

Kaynaklarda miracın vukuu hakkında bazı tarihler verilmekle beraber en sahih kabul edilen rivayet bunun Müslümanların Birinci ve İkinci Habeşistan hicretle­rinden sonra, Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatlarını takip eden dönemde hicretten bir yıl önce meydana geldiği şeklindeki nakildir. (İbn Kesir’den naklen: Salih Sabri Yavuz, Mi’rac, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c:30, s: 132)

Mirac kandilinde yapılacak olan nişan törenine katılmak gerekir mi?

Mirac kandilinde nişan veya düğün yapmanın herhangi bir sakıncası yoktur. Fakat orada yapılacak şeyler önemlidir. Dinen size yabancı olan erkeklerin yanında açık-saçık kıyafetlerle bulunur, onlarla oynar veya dans ederseniz Allah Teâlâ buna rıza göstermez. Bunun Mirac kandilinde olması veya olmaması da önemli değildir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/dugun

Üç aylarda vefat edenler ne zaman sorguya çekilirler?

Dinimizde “üç aylar” mefhumu yoktur. Recep, Şaban ve Ramazan aylarına halk arasında üç aylar ismi takılmış, bu yaygınlaşmış ve bir gelenek haline gelmiştir.

Ramazan ayının önemi herkesçe malumdur. Fakat diğer aylarda olmayıp da sadece Recep ve Şaban aylarına mahsus herhangi bir ibadet çeşidi bulunmamaktadır. Sadece Şaban ayı Peygamberimizin bol bol oruç tuttuğu bir ay olmuştur. Bundan dolayı Şaban ayında nafile oruç tutulabilir.

Bu aylarda ölmekle diğer aylarda ölmek arasında fark bulunmamaktadır. Ölen herkes hep aynı muameleye tabi tutulur ve sorguya alınır. Bunun için herhangi bir zamanın bitmesi beklenmez.

Sitemizde yayınlanan benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/uc-aylarda-vefat-edenler-gercekten-sorguya-cekilmezler-mi.html

Üç aylar ve kandil geceleri hakkında da aşağıdaki linkte yeteri kadar bilgi mevcuttur. Mutlaka okuyunuz:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/kandil-geceleri

Diyanet niçin hâlâ kandilleri kutluyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı devlete bağlı resmi bir kuruluştur. Bizim gibi hür ve serbest değillerdir; her istediklerini söyleyemezler. Onlar bu gibi konularda, kendilerine göre bir siyaset uyguluyorlar. Türk milleti içinde kök salmış ve artık tam bir gelenek halini almış bu gibi konularda onlardan aksi bir davranış beklemek pek de gerçekçi değildir.

Her konuda en büyük görev ise bilinçli Müslümanlara düşmektedir. Vatandaş bilinçlendikçe Diyanetin tavrı da değişir.

Kandil Geceleri hakkında sitemizde bulunan yazıyı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Regaip Kandilinde kılınması gereken bir namaz var mıdır?

Recep ayının ilk Cuma gecesi kılınması gerektiği söylenen Regaip namazı ve bu ayın diğer gecelerinde kılınması gerektiği söylenen namazlarla ile ilgili hadisler, uydurma hadislerdendir. İbn Kayyim’in tabiri ile “hepsi yalandır ve Allah resulüne yapılmış birer iftiradır.”

Hadis alimi Aclûnî’ ise “bu hadislerin Kûtu’l-Kulûb, İhyâu Ulûmiddîn, Tefsîr-i Sa’lebî gibi (tasavvuf ağırlıklı) kitaplarda yer almasına aldanılmasın.” Diyor ve şöyle devam ediyor:

“Her ne kadar İhyâu Ulûmiddîn, Kûtu’l-Kulûb adlı kitapların yazarları (İmam Gazali ve Ebû Talib el-Mekkî) bu hadisleri zikretse de bu konuda ne sünnette ne de hadis imamlarının yanında herhangi bir (sahih hadis) bulunmaktadır. Çünkü sünnet (onların demesiyle değil) ancak Peygamberin sözü, fiili ve takriri ile sabit olur!”

Regaip gecesi ile ilgili olarak halk arasında meşhur olan Regaip namazıyla ilgili rivayeti, 1023 (hicri 414) yılında vefat eden Ali b. Abdullah b. Cehdâm isimli Mekkeli sûfî bir zatın ortaya çıkardığı kaynaklarda belirtilmektedir. Yine kaynaklarda Regaip gecesiyle ilgili özel ibadet ve kutlamaların hicri 4. yüzyılda (miladi 10. yy) ortaya çıktığına ve bu gecenin ilk defa “kandil” olarak kutlanmasına hicri 448 (m. 1056) yılında Kudüs’te, 480 (m. 1087) yılında da Bağdat’ta kutlanmaya başladığına dikkat çekilmektedir.

“İslam âlimlerinin büyük bir kısmı Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiîn dönemlerinde Regaib kandilinin bilinmediğini, kandil geceleri kutlanmasının diğer dinlerin tesiriyle ortaya çıktığını, dolayısıyla bu gecede özel bir ibadet yapmanın dinde yeni ibadet ihdası anlamına geleceğini, Resul-i Ekrem tarafından genel olarak bidatlerin yasaklanmasının yanı sıra Cuma günü ve gecesi özel bir ibadet yapılmasının da yasaklandığını, bu sebeple Regaib günü ve gecesinde muayyen ibadetler yapmanın dinen sakıncalı olduğunu belirtmişlerdir.”

Yalnız Peygamberimizin her ay tuttuğu ve tutulmasını tavsiye ettiği Pazartesi ve Perşembe günü oruçları ile eyyâm-ı bîz denilen her ayın 13, 14 ve 15. günleri tutulan oruçlara Recep ayında da devam edilebilir. Burada özellikle vurgulanmak istenen husus, diğer aylarda yapılmayıp da sadece bu aya, Recep ayına- mahsus namaz, oruç gibi herhangi bir ibadet bulunmadığıdır.

Bu konuda www.suleymaniyevakfi.org sitemizde iki yazı bulunmaktadır. Recep Ayı Hakkında Uydurulmuş Hadisler ve Kandil Geceleri. Bu yazıları okumanızı tavsiye ederiz.

Yazılara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

1. Recep Ayı Hakkında Uydurulmuş Hadisler:

www.suleymaniyevakfi.org/kandil-geceleri/recep-ayi-hakkinda-uydurulmus-hadisler.html

2. Kandil Geceleri:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/kandil-geceleri.html

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Recep ayında oruç tutanlara kızmışlar mıdır?

İbn Teymiye’nin fetvalarının yer aldığı Mecmû-u Fetâvâ adlı kitapta bu konudaki fetvası şöyledir:

İbn Teymiye’ye üç aylarda tutulan orucun sevabı hakkında varid olan şeyler hakkında soruldu. O, şöyle cevap verdi:

“Bir bütün olarak Recep ve Şa’ban aylarında oruç tutmak veya itikâfa girmek hakkında Peygamberimizden, ashab-ı kiramdan ve önde gelen İslam âlimlerden herhangi bir şey nakledilmemiştir. Fakat Peygamberimizin Şa’ban ayında oruç tuttuğu sahihtir. Ramazan-ı Şerif’ten dolayı Resulullah sallallahu aleyhi ve selem Şa’ban ayında yılın diğer aylarında tutmadığı kadar oruç tutardı.

Recep ayına gelince: Sadece bu aya özel tutulması gereken oruç hakkındaki hadislerin hepsi zayıf hatta uydurmadır. Bu konuda nakledilen şeylere ilim ehli itibar etmez. Üstelik bunlar fezâil konusunda nakledilen zayıf hadislerden bile değildir. Çünkü bunların çoğu uydurmadır, yalandır. Recep ayı hakkında en çok rivayet edilenlerinden biri, Recep ayı girdiğinde Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ettiği söylenen şu duadır:

“Allah’ım! Recep ve Şa’ban aylarını hakkımızda mübarek eyle ve bizleri Ramazan’a ulaştır.”

İbn Mace, Sünen’inde Abdullah İbn Abbas’tan Peygamberimizin Recep ayı orucunun tutulmasını yasakladığına dair bir hadis rivayet etmiştir. Bu hadisin senedi konusunda bazı farklı görüşler olsa da Hz. Ömer radıyallahu anh’ın in bu ayda oruç tutanları yemek yemeğe zorladığı ve onları “bu ayı Ramazan’a benzetmeyin” şeklinde uyardığı sahihtir.

Ayrıca Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh’ın ailesi yeni su testileri satın almışlar ve oruç için hazırlık yapmışlardı. Hz. Ebu Bekir “nedir bu hazırlıklar?” diye sorunca ailesi “Recep ayı geldi ya, ondan” diye yanıtladılar. Bunun üzerine Ebu Bekir “bu ayı Ramazan’a benzetmeyin” dedi ve bu testileri kırdı. Fakat Ebu Bekir her ne kadar kendi ailesine oruç tutturmasa da tutanlara bir şey dememiştir.

Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde ve bazı kaynaklarda Peygamberimizin bir sahabiye haram aylarda oruç tutmasını tavsiye ettiği ile ilgili bir hadis nakledilir. Bu haram aylar Receb’in de içinde bulunduğu Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Buradan hareketle bu dört ayda oruç tutulabileceği fakat bunun sadece Recep ayına mahsus bir durum olmadığı bilinmelidir.” (İbn Teymiye, Mecmûu Fetâvâ, Cem’ ve Tertîb: Abdurrahman b. Kasım ve oğlu Muhammed, Riyad, 1398 h. / 1978 m., cilt: 25, sayfa: 290-291)

Üç aylar duası diye bir dua var mıdır?

Duanın anlamı şöyledir:

“Allah’ım! Recep ve Şa’ban aylarını bize mübarek kıl ve bizleri Ramazan’a ulaştır.”

Recep ayı geldiği zaman edilmesi gerektiği söylenen bu dua Ahmed b. Hanbel’in Müsned adlı kitabında oğlu Abdullah’ın ziyadesi olarak yer almaktadır (Ahmed b. Hanbel, 1/259).

Sahih değil, zayıf bir hadistir. Hadisin senedinde yer alan Zâide b. Ebi’r-Rukâd adlı kişinin İmam Buhari tarafından “munkeru’l-hadîs”* olduğu ve bu ravinin bir takım hadisçiler tarafından “tanınmadığı” belirtilmiştir. (el-Heysemî, Mecmeau’z-Zevâid, c: 2, s: 165 (Bâb fi’l-Cumua ve fadlihâ).

İbn Hacer de Tebyînu’l-Aceb bi mâ Verade fî Fadli Receb adlı kitabında, hadis alimi Nesâî’nin Zâide b. Ebi’r-Rukâd hakkında “o kimdir, bilmiyorum” dediğini ve onu münkeru’l-hadîs kabul ettiğini, İbn Hibbân’ın da “onun haberiyle delil getirilmez” dediğini nakletmiştir.

* Münker hadis: Zayıf bir ravinin tek başına rivayet ettiği hadis. Münkeru’l-hadis: Bu tür hadisleri rivayet eden ravi.

Dini hayat için kandil geceleri gerekli değil midir?

Aşağıda linki bulunan Recep Ayı Hakkında Uydurulmuş Hadisler yazısında sizin sorunuza da değinilmiş ve şunlar yazılmıştır:

“Bu hadisler, Müslümanları iyilik yapmaya teşvik (terğib) için söylenmiş sözlerdir. Normal zamanlarda caminin yolunu bilmeyen nice insan, bu gün ve gecelerde camilere akın etmekte, tevbe istiğfar edip namazlar kılmaktadırlar. Şimdi bu hadislerin mevzu olduğunu söyleyerek bu yaptıklarını da yapmamalarını mı söylüyorsunuz?” Şeklinde bazı düşünceler akla gelebilir. Hiç şüphesiz bir kimsenin Allah’a tevbe istiğfar etmesi, namaz kılıp oruç tutması küçümsenecek bir şey değildir. Bunun terkini de hiçbir Müslüman temenni edemez. Lakin sadece bu günlerin faziletine güvenip diğer günlerde dini, imanı, ameli unutan kişilerin varlığı da inkâr edilemeyecek bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. Bu kişileri böyle yanlış düşüncelere iten sebeplerin başında da bu uydurma hadisler gelmektedir. Bu konuda M. Yaşar Kandemir Hoca şunları söylemektedir:

“Tergîb hadisleri, Müslümanları “zannedildiği gibi- dünyayı ihmal ederek nâfile ibadetle meşgul olmaya her zaman sevk etmemiş, hatta çoğu defa -Hz. Peygamberin neticesinden korktuğu üzere- onların farz ibadetleri dahi ihmal etmelerine yol açmıştır. Öyle ya “Bilmem hangi vakit iki rekât namaz kılmakla bütün günahlar affolununca, artık günde beş defa namaz kılmaya, senede bir ay oruç tutmaya, hacca gitmeye, zekât vermeye ne lüzum kalır. Mademki iki rekât namazla bütün günahlar affolunacakmış, niçin insan tatlı tatlı eğlenerek envâı-muharremâtı irtikâb etmesin (her çeşit haramı işlemesin). İki rekât namazla bütün bu habâsetleri (pislikleri) affettirmek her vakit için mümkün değil mi? En âdî kabahetlerden, hatta en şenî (iğrenç) cinayetlerden kurtulmak için iki rekat namaz kâfîdir, demekle esâsât-ı şeriyye ve ahlakiyenin çürük ve esassız olduklarını ilan etmek arasında bir fark görmüyoruz.”

“Bid’atlar İslâm’ın ruhuna aykırı, Allah ve Rasûlü (sav) tarafından medenilmiş olmakla beraber bazı zamanlarda ve bazı içtimâî sınıflarda din duygusunun yaşamasını, dinin canlı kalmasını temin ediyor; bu bakımdan müsâmaha edilmesi gerekmez mi?” diyenlere ise Hayrettin Karaman Hoca şöyle cevap vermektedir:

“İslâm’ın iman, ibâdet, nizam ve ahlâk olarak terkedilip unutulması ve sadece bid’atlar vasıtasıyla varlığının hatırlanması onun hayatı değil, ölümüdür. Onu yaşatmak için bünyesine yabancı olan bid’atları değil, İslâm’ın esaslarını ihyâ etmek gerekir.

İslâm’ı değil de mücerred bir din duygusunu yaşatmak için bid’at tervicine lüzum yoktur, çünkü o duygu fıtrîdir.”

Yazının tamamını okumak için lütfen tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/kandil-geceleri/recep-ayi-hakkinda-uydurulmus-hadisler.html

Berat kandilinde ne kadar insan bağışlanır?

Şa’ban ayının 15. gecesi (Berat) ile alakalı olarak Tirmizî ve İbn Mâce’nin Sünen adlı hadis kitaplarında birkaç hadis yer almaktadır. İmam Tirmizî, yukarıda bahsettiğiniz hadisi, hocası İmam Buhârî’nin zayıf gördüğünü söylemiştir.

Konu ile ilgili olarak İbn Mâce’de geçen hadisler de rivayet zincirlerinde bulunan raviler sebebiyle hadis âlimleri tarafından zayıf görülmüştür.

Konuyla ilgili geniş bilgi almak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/berat-gecesi-hakkinda-kutub-u-sittede-yer-alan-hadisler.html