Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: vahyin geliş şekilleri

Allah Teâlâ her insanla bir şekilde konuşur mu?

Şûrâ sûresinin 51. ayeti mealen şöyledir:

“Allah, herhangi bir beşerle ilham yoluyla, perde arkasından veya tercih ettiği şeyi kendi izniyle içine fısıldasın diye elçi gönderme dışında bir yolla konuşmaz. Yüce olan ve doğru kararlar veren O’dur.” (Şûrâ, 42/51)

Bu ayette Allah Teâlâ bir insanla hangi şekillerle konuşacağını ifade etmiştir. Bunlardan ilki kişinin gönlüne bildirmek yani ilhamdır. Kur’an’da Hz. Musa’nın annesine, Meryem Validemize ve Hz. İsa’nın havarilerine bu şekilde bir ilhamda bulunulduğu belirtilmiştir.

İkinci şekil olan perde arkasından yani kendini göstermeden konuşmaya ise yine Hz. Musa’nın ilk vahyi alış şekli olarak Tâhâ sûresi 12. ayette bahsedilen Cenâb-ı  Hakk’ın konuşması örnek verilmektedir.

Allah Teâlâ’nın bir elçi göndererek vahyetmesi ise Melek Cebrail’i göndererek nebîlere vahyetmesidir. Bununla ilgili bir ayet şöyledir:

“Allah gizli bilgilerini sizinle paylaşmaz. Onun için uygun gördüğü bir elçisini seçer. Siz, Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. Eğer inanıp güvenir ve kendinizi korursanız büyük bir ödülü hak edersiniz.” (Âl-i İmrân, 3/179)

Nebîlere gelen vahiy kesindir ve nebîler kendilerine gelenin bizzat Allah’ın buyrukları ve vahyi olduğunu bilmektedirler. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Bütün gizli bilgileri (gaybı) bilen O’dur. O, gaybını kimseye açmaz;

Uygun bulduğu bir elçi olursa başka. Onun da önüne ve arkasına gözcüler diker.

O elçi bilsin ki Rabbi tarafından gönderilenleri, melekler ona tam olarak ulaştırmış, o da onlarda olanın hepsini almış ve her şeyi tek tek kav­ramıştır.” (Cin, 72/26-28)

Diğer insanlar ise şeytan vesvesesini ilham sayabilir. Şeytani rüyayı, Rahmânî rüya sayabilir. Bizim emin olabileceğimiz tek yol, nebîlere gelen vahiylerdir.

Konu hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/vahiy-ile-ilham-arasinda-fark-var-midir-herkese-vahiy-gelebilir-mi.html

Bakara sûresinin son iki ayeti vasıtasız olarak mı vahyedilmiştir?

Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.)’e miraçta üç şey verilmiştir. Bunlar: Beş vakit namaz, Bakara sûresinin son ayetleri ve ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların büyük günahlarının mağfi­ret olunacağıdır.”[1]

Ayetlerin normalde Resûlullâh’a nasıl vahyedildiği konusunu bizzat Kur’an-ı Kerim’den inceleyecek olursak bu işlemin belli bir sisteme göre gerçekleştiğini görebiliriz. Allah Teâlâ, insanlarla nasıl konuşacağını şöyle ifade etmiştir:

“Allah, herhangi bir beşerle ilham yoluyla, perde arkasından veya tercih ettiği şeyi kendi izniyle içine fısıldasın diye elçi gönderme dışında bir yolla konuşmaz. Yüce olan ve doğru kararlar veren O’dur.” (Şûrâ, 42/51)

Ayete bakıldığında Allah Teâlâ’nın insanlarla ancak üç şekilde konuşacağı, bunlardan birisinin vahiy yoluyla yani ilham şeklinde olduğu ifade edilmiştir.[2] Ayette belirtilen bir diğer husus, perde arkasından konuşmak şeklinde gerçekleşmektedir. Allah’ın insanlarla konuşmasının son örneği ise Allah Teâlâ’nın elçi göndermek suretiyle ona vahiyde bulunmasıdır.

Risaletle (tebliğle) ilgili vahiylerin sadece melek vasıtasıyla geldiği anlaşılmaktadır. Bu tür vahiyler sadece ve sadece nebîlere gelmekte[3] ve Allah tarafından koruma altına alınmaktadır.[4] Kur’an ayetleriyle ilgili vahiylerin Cebrail (a.s.)’ın vasıtasıyla olduğunu ifade eden bazı ayetler şunlardır:

“De ki: Cebrail’e kim düşman olabilir? Kendinden öncekileri onaylayan, doğru yolu gösteren ve inananlar için müjdeci olan bu Kur’an’ı senin kalbine o, Allah’ın izni ile indirmiştir.”(Bakara 2/97).

“Onu güvenilir Ruh (Cebrail) indirmiştir. O Kur’ân, elbette âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.” (Şuara 26/193-194)

Bu ayetler çerçevesinde Allah Teâlâ’nın tüm insanlarla ya ilham (vahiy) yoluyla ya perde arkasından ya da bir elçi göndererek konuştuğu anlaşılmaktadır. Bütün bunlar hem Nebiler ve hem de diğer insanlar için geçerlidir. Ancak risaletle yani tebliğle ilgili olan vahyin sadece Nebilere mahsus olduğu ve bunun da ancak melek Cebrail (a.s.) vasıtasıyla geldiği anlaşılmaktadır.[5] Dolayısıyla Bakara sûresinin son iki ayetinin Resûlullâh’a Cebrail (a.s.)’ın aracılığı olmaksızın bizzat Allah tarafından verildiğine dair rivayet, başta Şûrâ sûresi 51. ayet olmak üzere Kur’an’ın vahiy sistemiyle çelişmektedir.

DİPNOTLAR

[1] Müslim, İman, 76; Ayrıca bkz: Tirmizi, Tefsîru’l-Kur’ân, 53; Nesai, Salât, 1; Buhârî, Salât, 1, Müsned, 1, 422; Müslim, İman, 74.

[2]  Ebu Abdullah Fahreddin Muhammed b. Ömer b. Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1209), et-Tefsîru’l-Kebîr, Daru İhyai’t-Türasi’l-Arabi, Beyrut/Lübnan, 1999/1420, IX, 611.

[3] Bakara 2/113; Nisa 4/163.

[4] Cin 72/27, 28.

[5] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz: Fatih Orum, Kur’an ve Sünnet Temelinde Kur’an’ı Anlama Usûlü,  48-61.

Resûlullâh’a uyku halinde iken gelen vahiy Kur’an mıdır?

Resûlullâh’a (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur’an ayetleri, Cebrail Aleyhisselâm tarafından uyku halinde iken getirilmemiştir. Allah Teâlâ, rüyada her insana açık veya simgeler halinde bazı şeyler gösterebilir. Nitekim Yusuf sûresi’nde hem Yusuf Aleyhisselâmın hem onunla hapiste olan iki kişinin ve hem de kralın rüyası yer alır. Ama Allah, Elçilerine vahyi bu şekilde göndermez. Allah Teâlâ, vahiy gönderme biçimini şöyle bildirir:

“Bütün gizli bilgileri (gaybı) bilen O’dur. O, gaybını kimseye açmaz;

Uygun bulduğu bir elçi olursa başka. Onun da önüne ve arkasına gözcüler diker.

O elçi bilsin ki Rabbi tarafından gönderilenleri, melekler ona tam olarak ulaştırmış, o da onlarda olanın hepsini almış ve her şeyi tek tek kav­ramıştır.” (Cin, 72/26-28)

Bazı tefsirlerde En’âm sûresinin inişi ile ilgili Enes b. Malik’ten gelen şöyle bir rivayetten söz edilir:

“Allah’ın Elçisi dedi ki: Kur’ân’dan En’âm sûresinin dışında bir sûre bana toptan in­medi. Şeytanlar bu sûre için toplandıkları ka­dar hiçbir sure için toplanmamışlardı. Bu sûre bana, Cebrail ile birlikte elli bin melekle gönderildi. Bunu kuşat­mışlar, bir düğün debdebesiyle getirdiler.” (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İst. 1936, c. 2, s. 1861-1862)

Elçinin, ken­dine gelenin me­lek olduğuna ve söylediği söze şeytan vesvesesi karış­madı­ğına güvenmesi gerekir. Va­hiy esna­sında elçinin etrafına melekler dizilmesi bundandır. Çünkü Allah’ın elçilerine şeytan da gelebilir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Senden önce gönderdiğimiz bir tek nebî ve elçi yoktur ki, bir şeyi arzula­dığı za­man, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmış olmasın. Allah şey­tanın karıştırdığını giderir, sonra Allah kendi ayetlerini pekiştirir. Allah bilendir, hakîm­dir.” (Hacc 22/52)

Kur’an âyetlerinin Resûlullâh’a Cebrail tarafından getirildiğini şu âyetlerden açık bir şekilde anlayabiliriz:

“Kur’ân değerli bir elçinin sözüdür,

Güçlü; arşın sahibi yanında itibarlı,

Orada kendisine saygı gören, güvenilir elçinin (Cebrail’in sözüdür).” (Tekvîr, 81/19-21)