Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: tilavet secdesi

Tilavet secdesi yapmak için abdestli olmak şart mıdır?

Âlimlerin büyük çoğunluğu tilavet secdesini namazdan bir parça olarak kabul etmiş ve namaz için gerekli olan abdest, kıble, setr-i avret gibi şartları, tilâvet secdesi için de şart koşmuşlardır.

Bu konuda İmam Şevkânî şu açıklamaları yapmıştır:

“Tilâvet secdesi ile ilgili hadislerde, secde edenin abdestli olacağı­na dair bir işaret yoktur. Secde ayeti okunduğunda Resûlullâh’la beraber yanında kim bulunuyorsa hep birlikte secde ederlerdi. Onların hiçbirinden Resûlullâh’ın kendilerine, “abdest alın” diye emrettiği naklolunmadı. Aynı anda hepsinin abdestli bulunması ise uzak bir ihtimaldir. Aynı şekilde onunla beraber (Mekkeli) müşrikler de secde ediyordu (Bkz: Buhârî, Sucûdu’l-Kur’ân, 4). Hâlbuki onlar pistir, dolayısıyla abdestleri sahih bile de­ğildir. Yine Buhârî’nin rivayetine göre Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, abdestsiz olarak tilavet secdesi yapardı.

İbn Hacer’in Fethu’l-Bârî (c: 5, s. 252-253, 1071. hadisin şerhi) adlı kitabında konu ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır:

“Tilâvet secdesinin abdestsiz olarak yapılmasının caiz olduğu konusunda Abdullah İbn Ömer’e, Şa’bî”den başka kimse tâbi olmamıştır.” Bu haberi İbn Ebî Şeybe sahih bir senetle tahric etmiştir. Yine İbn Ebî Şeybe’nin Ebû Abdurrahmân es-Sülemî’den tahric ettiğine göre; “Abdullah İbn Ömer secde ayetini okur, abdestsiz olduğu halde kıbleye de dönmeyerek yürüdüğü halde ve îmâ ile secde ederdi.” (eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, c: 3, s. 119, Bâbu’t-Tekbîr li’s-Sücûd ve mâ Yegûlü fîhi; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, 12. Baskı, Beyrut, 1996, c: 1, s. 166)

Yukarıda söylenenler Mâide sûresinin 6. ayetine uygundur. O ayette Allah Teâlâ, abdesti namaz kılmak için şart koşmaktadır. Tilavet secdesi ise her ne kadar namazdan bir parça gibi gözükse de gerçekte namaz değildir. Dolayısıyla abdestsiz olarak yapılmasında bir sakınca yoktur.

NOT: Buhârî’nin “Abdullah İbn Ömer abdestsiz olarak tilavet secdesi yapardı” rivayeti Buhârî’nin bazı baskılarında, el-Asîlî rivayetinde “Abdullah İbn Ömer abdestli olarak tilavet secdesi yapardı” şeklindedir. Fakat İbn Hacer’in belirttiğine göre doğrusu, İbn Ömer’in abdestsiz olarak bu secdeyi yaptığıdır. Nitekim çoğu baskıda rivayet bu şekildedir. (Bkz: Fethu’l-Bârî, c: 5, s. 252, 1071. hadisin şerhi)

Tilavet secdesi hangi durumlarda yapılır?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. ayetinin tefsirinde şunları söylemektedir.
 
“Akıllı olmayandan ve cansız varlıklardan sadır olan seslere kırâat denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kırâat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kırâatin yankılanmasından hasıl olan yankının kırâat ve tilâvet sayılamayacağını ve bundan dolayı tilâvet secdesi lazım gelmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kırâat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan yankı yapan bir sesi dinlemek de kırâat dinlemek demek değildir. Şu halde Kur’ân okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren bir cihazdan gelen sese de kırâat denilemez. Bu gibi sesler bir kırâat değil, bir kırâatin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. Yani dinlenilmesi ve susulması vacip olan Kur’ân, cihazda çalınan Kur’ân değil, bir insan tarafından okunan Kur’ân’dır.