Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: savaş esirleri

Savaşta esir alınan kişilere kısas cezası uygulanabilir mi?

Savaşta adam öldürmek, savaş kuralları çerçevesinde normal karşılanan bir eylemdir. Savaşa katılmış bir kişiye niçin adam öldürdüğü sorulmaz. Fakat savaş dışında adam öldürmek böyle değildir. Savaş olmadan bir cana kıymak suçtur ve cezası da kısastır. Tabii ki maktulün ailesinin affetme ve diyet alma hakkı da her zaman için saklıdır (Bkz: Bakara, 2/178).

Kişi savaş meydanında esir alındıktan sonra ona Muhammed sûresi 4. ayette belirtilen esirlik hükümleri uygulanır. Onlar da ya karşılıksız salıverme ya da bir bedel karşılığında salıvermedir. Bu kişilere kısas hükmü tatbik edilmez.

Savaş esirlerine tatbik edilmesi gereken hükümlerle alakalı geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/savas-esirleri-ve-cariyelik.html

İslam’da kölelik ve cariyelik var mıdır, yok mudur?

İslam’da savaş esirliği sistemi vardır; ama erkek esirlerin köleleştirilmesi, kadınların ise cariyeleştirilmesi kesinlikle söz konusu değildir!

Kur’an-ı Kerim’de, alınan esirlerin duruma göre ya fidye karşılığı ya da karşılıksız olarak serbest bırakılması emredilmiştir. Bu manada Kur’an kölelik ve cariyeliği yürürlükten tamamen kaldırmış durumdadır.

Bununla ilgili görüntülü bir cevabımızı aşağıdaki linkten izlemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/kolelik-cariyelik/islam-kolelik-ve-cariyeligi-kaldirdi-mi-kaldirmadi-mi.html

Esir tutulan kadınlarla hür kadınlar arasında nikâh konusunda hiçbir fark yoktur. Esir bir kadınla nikâhsız olarak ilişkiye girmek Kur’an’a göre kesinlikle caiz değildir. Hür bir kadınla nasıl nikâh yoluyla evleniliyorsa esir kadınla da aynı şekilde nikâh yapılmak şartıyla evlenilebilir. Nikâh konusunda hem bu kadınların hem de onların velisinin izni şarttır.

Aşağıdaki linkte bulunan ve Savaş Esirleri ve Cariyelik başlığını taşıyan yazıda kölelik ve cariyelik hakkında merak edilen sorulara cevap verilmiş ve bu konuda geleneğimizde yapılmış birçok hataya yer verilerek bunların Kur’an ve Sünnet ışığında bir değerlendirilmesi yapılmıştır. Mutlaka okunmasını tavsiye ederiz:

www.suleymaniyevakfi.org/guncel/savas-esirleri-ve-cariyelik.html

Bazı ayetlerde geçen “köle azat etme” işi günümüzde uygulanabilir mi?

Kur’an-ı Kerim’de yanlışlıkla (hataen) adam öldürme durumunda, konunun birinci derecede mağduru olan maktul yakınlarına, kişisel hakların telafisi olarak bir diyet ödenmesi gerektiği bildirilmiştir.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/hataen-adam-olduren-kisi-diyeti-nasil-ve-ne-kadar-odemeli.html

Bunun dışında bir de özgür olmaması sebebiyle manevî şahsiyetten yoksun, diğer bir ifadeyle toplumsal kimliği yok sayılan, toplumdan eksilen manevî bir şahsiyetin hükmen yerine konulması anlamında, mümin bir esirin özgürlüğüne kavuşturulması (tahrîr-i rakabe) yaptırımı da öngörülmektedir. İlgili ayetler şöyledir:

Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mümin köle azat etmesi ve öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan toplumdan ise mümin bir köle azat etmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir toplumdan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin köle azadı gerekir. Kim bulamazsa art arda iki ay oruç tutar. Bu Allah tarafından tevbesinin kabulü içindir. Allah bilir, doğru karar verir.

Kim bir mümini kasten öldürürse (onun) cezası, içinde sürekli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır.” (Nisâ, 4/92-93)

92. ayette boyunduruğun/esaretin çözülmesi ve özgürlüğe kavuşturma olarak ifade edebileceğimiz “tahrîr-i rakabe (تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ)” tabirinin kullanılması, söz konusu olaydaki hak ihlalini tam anlamıyla karşılamasının yanında, uygulanabilirlik açısından da esnek bir yapı oluşturmaktadır. Özgürlüğüne kavuşturulacak kişiler, tutsak durumda olan savaş esirleri olabileceği gibi sosyal, siyasal veya ekonomik sebeplerle suçsuz olduğu halde boyunduruk altına alınmış ve özgürlüğünü yitirmiş kişiler de olabilir. İçinde bulunduğumuz dönemde dünyanın çeşitli bölgelerinde insan ticareti ve kadınların cinsel anlamda köleleştirilmesi gibi söz konusu esaretin farklı boyutlarının varlığı da bir gerçektir.

Sonuç olarak, günümüzde de “tahrîr-i rakabe” yaptırımının ulusal ve uluslararası uygulama alanlarının bulunabileceğini söyleyebiliriz.

Hazırlayan: Suat ERDOĞAN