Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: nebi ve resul kavramları

Nebîmizin aile hayatı ile ilgili ayetler niçin Kur’an’da yer alıyor?

Sorunuza temel teşkil eden ayet mealen şöyledir:

“Ey iman etmiş kimseler! Yemek için izin verilmeden, vakitli vakitsiz nebînin evlerine girmeyin; davet edilirseniz girin, yemeği yiyince dağılın. Orada bir sohbet ortamı da aramayın. Bu haliniz nebîyi üzüyor ama sizden çekiniyor. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Onun eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu sizin gönülleriniz için de, onların gönülleri için de daha nezih olur. Allah’ın elçisini üzmeye ve onun arkasından eşlerini nikâhlamaya asla hakkınız yoktur. Böyle yapmanız Allah katında ağır bir kusur olur.” (Ahzâb, 33/53)

Bu ayetlerin Kur’an’da olması bizlere sayısız konuda yardımcı olmaktadır. Bunlardan birkaç tanesini sıralamak gerekirse:

  • Bu ve benzeri Nebîmizin özel hayatına ilişkin ayetlerde Resûl (elçi) kelimesi kullanılmaz, Nebî kelimesi kullanılır. Bu durum resûl ve nebi gibi son derece önemli iki kavramı doğru anlamamızı sağlar. Maalesef meallerin hemen hepsinde bu fark gözetilmeden “peygamber” kelimesi kullanılır. Ancak resûl kelimesinin geçtiği ayetlerde de peygamber kelimesi kullanılınca aradaki farkı bu meallerden görebilmemiz imkansızlaşır. Oysa Nebî Allah tarafından, seçtiği kişiye verdiği makamdır. Resûl ise nebî olsun olmasın Allah’ın ayetlerini Allah’ın kullarına ulaştırma yani elçilik görevidir. Nebî kelimesi ile Muhammed Aleyhisselamın insan yönü vurgulanır. Nitekim kendisine bazen çok sert bir dille yapılan ikazlar da nebî kelimesi ile gelir. Tahrîm sûresinin ilk ayeti buna örnek gösterilebilir. Ancak Nebîmizin resûllük yaptığı sırada hata yapması imkansızdır. Çünkü bu esnada Allah’ın ayetlerini doğru ulaştırmakla yükümlüdür. Bu sebeple Kur’an’da daima resûle itaatten bahsedilirken nebîye itaat hiç görülmez. İşte bu gibi ayetler, bu iki kavramı birbirinden ayırma ve anlamamızda çok önemli ve özel yere sahiptirler. Konu hakkında ayrıntılı bilgi için Süleymaniye Vakfı Yayınları’ndan çıkan Nebî ve Rasûl (Fatih Orum) ile Kur’an ve Sünnet Ama Hangi Sünnet (Zeki Bayraktar) kitaplarını okuyabilirsiniz.

 

  • Bu ayetler Nebîmizin kendisine ulaşan vahyi olduğu gibi ulaştırdığının da en büyük delilidir. Zira ilk bakışta sadece kendisini ilgilendiriyor gibi görünen ayetler bile Kur’an’da yerini almaktadır. Bu da demektir ki resûl sıfatı ile kendisine vahyedilen her şeyi insanlara tebliğ etmiştir.

 

  • Ayrıca şöyle bir düşünürsek Allah Teâlâ sadece o günkü insanları ilgilendiren bir şeyler bildirmek istediğinde ne yapacaktı? Resûlullâh’a “bunu sadece bu insanlara bildir, Kur’an’a koymana gerek yok” mu diyecekti? Eğer böyle demiş olsaydı Resûlullâh’ın Kur’an dışında başka bir vahiy daha alması, ancak onu sadece belli kişilere iletmesi gerekirdi. Nitekim bugün Resûlullâh’ın Kur’an’dan başka bir de “gayrimetlüvv” dedikleri bir vahiy aldığını iddia eden ve bir kısım hadisleri bu şekilde görerek Resûlullâh’a Kur’an’a eşdeğer bir teşri (kanun koyma) yetkisi veren çevreler vardır. Oysa risalet görevi gereği Resûlullâh aldığı vahyi tamamen herkese ulaştırmak zorundadır (Mâide, 5/67). İşte bu ve benzeri ayetler gayrimetlüvv vahiy diye Kur’an’dan ayrı bir vahyin olmadığının da en güzel delilidir. Resûlullâh, Rabbimizin vahyettiği her şeyi kimi ilgilendirdiğine bakmaksızın insanlığa tebliğ etmiş, bu da Kur’an’daki yerini almıştır.

 

  • Kur’an ayetleri Allah’ın bizzat belirlediği metotla birbirlerini açıklayacak şekilde dizayn edilmiştir. Kur’an’dan hikmet denilen çözümlere ulaşabilmek için bu metodu doğru uygulamak gerekir. Böyle bir durumda hiç beklemediğiniz bir ayet araştırdığınız herhangi bir konuda başka bir ayeti açıklayabilmektedir. Dolayısıyla bir ayet eğer Kur’an’da varsa kim bilir hangi sayısız konuda farklı ayetlerle bir bütün oluşturarak ne açıklamalara gebedir. Bu metod hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için Fatih Orum’un Kur’an ve Sünnet Temelinde Kur’an’ı Anlama Usûlü adlı kitaba müracaat edilebilir.

HAZIRLAYAN: Erdem Uygan

Farklılıkları ve ortak noktalarıyla nebi ve resul kelimelerini açıklar mısınız?

Kur’ân’da resul kelimesi, melekler için de kullanılmaktadır. Hac suresinin 75. ayetinde meleklerden bahsedilmektedir. Mesela Cebrail bir melektir ve Kur’ân’ın pek çok ayetinde “resul” yani ‘nebilere vahiy getiren elçi’ anlamında kullanılır. Resul, kelimesi insanlar için kullanıldığında:

1. Bir insanın bir insana gönderdiği elçi (risaletle ilgili değil) (Yusuf 12/50; Neml 27/35.)

2. Bir nebinin risaletini/kitabını tebliğ eden; ama nebi olmayan kişi (Yâsîn 36/13-17; Şu’arâ 26/105.)

3. Nebi/peygamber olan kişi (Nisâ 4/163-165) anlamlarına gelir.

İbrahim suresinde geçen resul, ‘bir Nebi’ye indirilmiş Kitabı başkalarına duyuran; ama nebi olmayan insanlar’ anlamında kullanılmaktadır. Mesela biz Türklere bir nebi gelmemiştir; ama resuller vasıtasıyla Kur’an’dan haberdar olduk. Resul kelimesinin bu anlamdaki kullanımı, resul gönderilmediği sürece sorumluluk bulunmadığına (İsrâ 17/15), her kavme kendi diliyle resul gönderilmiş olmasına (Nahl 16/36; İbrahim 14/4) ve Muhammed (s.a.v.) ile nübüvvetin sona ermesine rağmen ilgili ayette (Ahzâb 33/40) resullüğe dair böyle bir kaydın olmamasıyla da örtüşmektedir.

Kur’an’da “nebi resûl (رَسُولاً نَّبِيّاً) ifadesi geçmesine rağmen (Meryem 19/51; A’râf 7/157) “resul nebi (نبيا رسولا) ifadesinin geçmiyor olması da bunu desteklemektedir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Her nebi resuldür; ancak her resul nebi değildir.

Konu hakkında geniş bilgi edinmek için aşağıdaki linkte bulunan Kur’an’a Ve Geleneğe Göre Nebi Ve Resul başlıklı yazımızı mutlaka okuyunuz:

www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kurana-ve-gelenege-gore-nebi-ve-resul.html