Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: namazın kazası

Kaza namazı olanlar nafile namaz kılabilir mi?

Namaz hangi durumlarda kazaya bırakılır?

Bir kişinin namazı; ya uykuda, ya unuttuğu için, ya da kılmasını imkânsız hale getiren fiziki şartlardan dolayı kazaya kalabilir. Bunların dışında namazı kazaya bırakmak haramdır. Hanefi, Şafii ve Maliki mezhepleri böyle bir kişinin hem tevbe etmesi hem de kazaya kalan namazını kılması gerektiğini söylerler. Hanbelî mezhebi ise bu kişinin tevbe edip, bir daha namazını kazaya bırakmaması gerektiği görüşündedir. Onlar, yukarıdaki üç sebep dışında kılınamayan bir namazın kaza edilmesini caiz görmezler.

İşin aslına gelince: Kur’an ve sünnette namazın kazası diye bir şey yoktur. Sadece uyuyan ve unutan kimseler uyandıklarında / hatırladıklarında namazlarını vakitleri dışında kılabilirler. Bu, onlar için bir kaza değil; eda olur. Nitekim Peygamber Efendimiz de bir defasında uyanamadıkları için sabah namazını ((Buhari, Mevâkîtu’s-Salât, 35; Müslim, Mesâcid, 310-313; Nesâî, Mevâkît, 55; Ahmed b. Hanbel, 2/428, 4/441.)) , bir defasında da (Hendek Savaşı’nda) unuttukları için ikindi namazını ((Buhari, Mevâkîtu’s-Salât, 36, 38, Ezan, 26, Salâtü’l-Havf, 4, Megâzî, 29.)) kılamamışlardı. Bunun dışında kalan kimselerin gerek keyfi olarak gerekse gevşeklikten, tembellikten dolayı namazları vakit dışında kılmaları diye bir şey söz konusu değildir. Bunlar büyük bir günah işlemişlerdir. Tek yapacakları şey derhal tevbe- istiğfar etmek ve bir daha asla namaz kaçırmamaktır. Zaten Peygamberimiz de uyuya kalıp kılamadıkları sabah namazından sonra yaptığı şu açıklamada keyfi olarak kılınmayan namazların kazasından bahsetmemiştir:

“Dikkat edin! Sizin için, bende bir örnek vardır.” (Sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:) “Dikkat edin! Uyku sebebi ile namaz kaçırmakta bir kusur yok­tur. Kusur, ancak namazını başka namazın vakti gelinceye kadar kılma­yan kimsede vardır. Binaenaleyh bu uyuyup kalma işi kimin başına gelirse o kişi uyan­dığı zaman o namazı kılıversin! Ama ertesi gün, o namazı her zamanki vaktinde kılsın!…” (Müslim, Mesâcid, 311 (681)

İş yerinde namaz kılmam imkansız. Ne yapmalıyım?

Bir müslümanın namaz kılmaması diye bir şey olamaz. Namazın kazaya bırakılması da yoktur. Öğle ile ikindiyi, öğle paydosunda 4+4 olmak üzere sekiz rekat kılarsınız -ki bu en fazla 10 dakikanızı alır. Akşamı da yatsıyla birlikte evde kılarsınız. Bununla ilgili detaylı bilgileri öğrenmek isterseniz sitemizin ARAŞTIRMALAR bölümünde bulunan NAMAZLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/fikih-arastirmalari/namazlarin-birlestirilmesi.html

Abdest alırken çoraplarınıza mesh verebilirsiniz. Başınızı başörtüsünün üstünden de mesh edebilirsiniz. Bunlar, sizin abdest almanızı ve namaz kılmanızı kolaylaştırır. Çok zor durumda kalırsanız Bakara suresinin 239. ayetine göre yürüyerek veya oturarak bile namaz kılabilirsiniz. Ama hiçbir halde namazlarınızı kazaya bırakamazsınız.

Kılamadığım namazlarımı işten gelince akşam kılarsam olur mu?

Namaz Allah’ın kesin emri ve müslümanların temel dini görevlerindendir. Her müslümanın onu zamanında ve şartlarına uygun olarak güzelce kılması gerekir. Farz bir namaz, işin aksaması sebebiyle kazaya bırakılamaz. Cephede savaşan müslüman askerler, çatışma zamanına denk gelse dahi namazlarını kazaya bırakamazlar. Çünkü Kur’an ve sünnette namazın kazası diye bir şey yoktur. Sadece uyuyan, bayılan ve unutan kimseler uyandığında / ayıldığında / hatırladığında namazlarını vakitleri dışında kılabilirler. Bu, onlar için bir kaza değil; eda olur. Bunun dışında kalan kimselerin gerek keyfi olarak gerekse gevşeklikten, tembellikten dolayı namazları vakit dışında kılmaları diye bir şey söz konusu değildir.

İş yerinde namaz kılmak için ne gerekiyorsa onu yapın; sadece farzı kılın, yeter. Namaz kıldığınız takdirde işinizi kaybetmekten korkuyorsanız Bakara suresinin 239. ayetine göre yürüyerek veya oturarak da kılabilirsiniz. Ama hiçbir halde kazaya bırakamazsınız.

Oruç ibadetinde kaza varsa namaz ibadetinde niçin olmasın?

Allah Teâlâ Kur’an’da hasta ve yolcular için Ramazan orucunu tutmama ruhsatı vermiş, ancak tutmalarının kendileri için daha hayırlı olacağını da haber vermiştir. (Bakara, 2/184)

Namaz ve oruç ibadeti birbirine kıyaslanabilecek benzer özellikler taşımamaktadır. Çünkü namaz emri ne hastalık ne yolculuk ne savaş ne de bir başka mazeret durumunda düşmemektedir. Orucun kazası kasten terk edildiğinde değil, hastalık ve yolculuk sebebiyle ruhsata binaen tutulmadığında söz konusudur. Kasten terk edilen,  ruhsata binaen terk edilene kıyaslanamaz.

Ayrıca fıkıhta “ibadetlerde kıyas olmaz” kuralı geçerlidir. Bir yandan ibadetlerde kıyasın cari olmadığını söyleyip diğer yandan namazı oruca kıyas ederek bir hüküm koymak bir çelişkidir.