Tag: namaz vakitleri
Bugünkü anlamda takvim çalışmaları Tanzimat’tan sonra yapılmıştır. Bir kısım aydınların batı hayranlığı namaz vakitleri konusunda da açık bir şekilde görülmektedir. Bu konuda kaynak kabul edilen Gazi Ahmet Muhtar Paşa bilgilerini, fıkıh kitaplarında yazılı tanımlara uygun olarak yapacağı gözlemlere dayandırma yerine Avrupalıların yaptıkları rasatlara dayandırmıştır. Fecr-i kazibin bir Zodyak ışını, yani burçlardan gelen bir ışın olduğunu belirtmiş, bu akşamleyin de görülebileceği için ayrıca şafak-ı kazib diye bir terim icad etmiştir. Islah-ı Takvim adlı eserinde belirttiğine göre ekvator kuşağı dışında fecr-i kazib yalnız Eylül, Ekim, Kasım aylarında görülebilmektedir. Riyaz’ül Muhtar adlı eserinde ise (s.320) fecr-i kazib’in görülemeyeceğini belirtmekte ve Dersaadet’te yani İstanbul’da fecr-i kazibin görülemeyeceğini burada görülen fecrin doğrudan doğruya fecr-i sadık olduğunu ayrıca ifade etmektedir. Paşa, bu açık ifadesine rağmen fecr-i kazib’in Zodyak ışınlarından (zıya-ı mıntaki) başka bir şey olmadığı hususunda şaşırtıcı bir ifade kullanmaktadır. Islah-ı Takvim adlı eserinin 68. sayfasında şunlar vardır: (Sadeleştirerek veriyoruz)
“Beynelmüslimin subh-i kazib denilen ziya-i mezkunun ziya-i mıntakiden başka bir şey olmadığını ilk defa Avrupa ulemasına haber veren hala İngiltere Hariciye Nezaretinde elsine-i şarkiye baş tercümanlığında müstahdem Redhouse nam zat olup muma ile vaktiyle İngiliz sefarethanesinde memur iken bir gün vakt-i seherde müezzin ile beraber Büyük dere Camii minaresine çıkarak muayene eylemiştir.”
“Müslümanların fecr-i kazib dediği ışığın Zodyak ışığından başka bir şey olmadığını ilk defa Avrupalı bilim adamlarına haber veren, bugün İngiltere Dışişleri Bakanlığında Doğu dilleri baş tercümanlığında çalışan Redhouse adındaki kişi olup bu şahıs vaktiyle İngiliz Büyükelçiliğinde memur iken bir gün seher vaktinde müezzin ile beraber İstanbul Boğazı’nda bulunan Büyük dere Camii minaresine çıkarak gözlemlemiştir.” (1)
Fıkıh kitaplarına göre fecr-i kazib dünyanın her yerinde ve yılın her mevsiminde görülür. Her sabah üç doğuş ve her akşam üç batış olur. Fecr-i kazibin doğuşu, fecr-i sadığın doğuşu ve beyaz şafağın batış. Diyanet işleri Başkanlığı ve Türkiye Gazetesi Takvimi uzmanlarıyla yaptığımız rasatlarda Türkiye’nin birçok yerinde bu üç doğuş ve batışı rahat bir şekilde tespit etmiş bulunuyoruz 1982 yılına kadar bu yanlış devam etmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 21 Ocak 1982 günü aldığı bir kararla yanlışlığı kısmen düzeltmiştir.
İstanbul’da bulunana İslami İlimler Araştırma Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve takvim çıkaran kuruluşlarla işbirliği yaparak konu ile ilgili bir çalışma başlatmıştı. Vakıf adına bu çalışmaları yürütme görevi bana verilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığımızın konuya ciddiyetle eğilmesi sebebiyle bir hayli mesafe kat edilmişti. Fıkıh kitaplarındaki esaslara uygun bir çok gözlemler yapılmış olup kesin bir prensip konuncaya kadar gözlemlere devam edilmesine ve ondan sonra takvimlerde nihai düzenleme yapılmasına karar verilmiştir. Ancak yaptığımız bu çalışmalar bugüne kadar ne diyanet takvimine ne Türkiye Gazetesi takvimine ne de diğer takvimlere yansımamıştır.
İsteyen vatandaşlarımız oruçlarını Diyanet Takvimine göre başlatabilir ama sabah namazlarını gerçek imsak vaktinde kılmaları gerekir.
Bulunduğunuz yerin gerçek imsak vaktini aşağıdaki linkten öğrenebilir, oruç ve namazlarınızı ona göre ayarlayabilirsiniz:
www.suleymaniyevakfi.org/suleymaniye-vakfi-takvim/2203.html
Bakınız:
1- Ahmet Muhtar Paşa Islah’ut Takvim,İstanbul, s. 62-71; Ahmet Muhtar Paşa, Riyaz’ul Muhtar, İstanbul, s. 320. (Bu zatın adı geçen eserleri büyük yanlışlarla doludur. 30’ enleminden sonra görülmeyen Zodyak ışını nasıl oluyor da 41’ enleminde, rasat için hiç elverişli olmayan Büyük derede, caminin küçücük minaresinden görülüyor. Redhouse Müslüman olmadığına göre dini konularda onun görüşüne nasıl itibar edebiliriz? Ahmet Muhtar Paşa niçin lütfedip de İstanbul’da bir kez rasat yapmamıştır. Bu kitap bunun gibi birçok yanlışlarla dolu olmasına rağmen maalesef 1982’ye kadar uygulanan takvimlerin kaynağı olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı 1982’te konu ile ilgili kısmi bir iyileştirme yapmıştır)
Kişi 24 saat içinde beş vakit namaz kılmakla sorumludur. Oruç da tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar tutulur. Astronot, kendi durumunu Dünyadaki durumla kıyaslar, bir vakit belirler ve ibadetlerini ona göre yapar.
Uzay elbiseleri içinde abdest ve teyemmümün nasıl olacağını anlatabilmek için o elbiselerle ilgili geniş bilgiye ihtiyaç vardır.
Namaz Allah’ın kesin emri ve müslümanların temel dini görevlerindendir. Her müslümanın onu zamanında ve şartlarına uygun olarak güzelce kılması gerekir. Farz bir namaz, işin aksaması sebebiyle kazaya bırakılamaz. Cephede savaşan müslüman askerler, çatışma zamanına denk gelse dahi namazlarını kazaya bırakamazlar. Çünkü Kur’an ve sünnette namazın kazası diye bir şey yoktur. Sadece uyuyan, bayılan ve unutan kimseler uyandığında / ayıldığında / hatırladığında namazlarını vakitleri dışında kılabilirler. Bu, onlar için bir kaza değil; eda olur. Bunun dışında kalan kimselerin gerek keyfi olarak gerekse gevşeklikten, tembellikten dolayı namazları vakit dışında kılmaları diye bir şey söz konusu değildir.
İş yerinde namaz kılmak için ne gerekiyorsa onu yapın; sadece farzı kılın, yeter. Namaz kıldığınız takdirde işinizi kaybetmekten korkuyorsanız Bakara suresinin 239. ayetine göre yürüyerek veya oturarak da kılabilirsiniz. Ama hiçbir halde kazaya bırakamazsınız.