Tag: mezhepler
Sorgulamacı olmanız ve dine ait hükümlerin Kur’an’dan ve sünnetten delillerini mutlaka sormalısınız. Siz kimin ne dediğine değil; neyi nasıl söylediğine bakmakla mükellefsiniz. Hakkında kesin hüküm bulunmayan bir mesele hakkında önce “caizdir, olabilir, yapılabilir” diyenlerin delillerine bakın. Ardından “caiz değildir, olamaz, yapılamaz” diyenlerin delillerine… Hangisinin delilleri size göre daha kuvvetli ise ona göre hareket edersiniz. Bunu yapmadan işinize geleni seçerseniz mes’ul olursunuz.
Bu konu ile ilgili olarak 29 Eylül 2009 Salı günü düzenlediğimiz “Mezheplerin Oluşumu” başlıklı Kur’an Sohbetini mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz. Aşağıdaki linklerden ilgili sohbeti ve akabinde konu ile ilgili olarak sorulan soruları ve cevaplarını izleyebilirsiniz:
www.kurandersi.com/konulu-kuran-sohbetleri/2009/mezheplerin-olusumu-1.html
www.kurandersi.com/konulu-kuran-sohbetleri/2009/mezheplerin-olusumu-2.html
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah’tır. Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, hasat edildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.” (En’âm 6/141)
Hasadı alan, kiracı olduğu için öşrü verecek olan da odur. Hanefi mezhebinde fetva verilen görüş budur. Diğer üç mezhep de aynı görüştedir.
Peygamber efendimizin uygulamasında bu iki durumun dışında, bir de hendek savaşında düşmanın fırsat vermemesi sebebiyle namazın kazaya kalması vardır. Hanbeli mezhebi bu üç durum dışında kazayı kabul etmez. Deliller bu mezhebi desteklemektedir. Şafiî, Malikî ve Hanefî mezhepleri ise yukarıdaki olaylara kıyasla vaktinde kılınamayan her namazın kaza edileceği görüşüne varmışlardır.
Mezheb görüş demektir. Hakkında açık ayet ve hadis olmayan konularda ilim adamları kendi metotlarına göre görüşler ortaya koymuşlardır. Bu yüzden mezhepler arasında ihtilaflar meydana gelmiştir. Herkes her konuda bilgi sahibi olamayacağı için bilmediği konularda bilenlere tabi olmak durumundadır.
Mezhepleri birer hoca gibi düşünün. Bilmediğiniz bir konuyu nasıl bize soruyorsanız aynı şekilde mezheplerin o konuyla ilgili görüşleri ile de amel edebilirsiniz. Mezhepler din değildir kesinlikle. “Ben bir mezhebe tabi değilim” demek kişiyi dinden çıkarmaz. Fakat bu sözü, mezheplerin görüşleri ile amel etmeye gerek duymayacak kadar bilgi sahibi olanlar söylemelidir!
Asıl yanlış olan; körü körüne mezhep taklitçiliğidir, mezhepleri tamamen doğru kabul etmek, doğru ya da yanlış olacağını kabul etmeden her dedikleri ile amel etmektir… Mezheplerin de yanlış yapabileceklerini, gerektiğinde bir başka mezhep ile amel edileceğini ve yine gerektiğinde (mezheplerin ayet ve hadise aykırı görüşlerinde) hiçbir mezhep ile amel etmeyip sadece ayet ve hadisle amel gerekeceğinin farkında olmak gerekir. Bir şeyin doğru olup olmadığı da o şeyin Kur’an ve sünnete uygunluğu ile anlaşılabilir.
Bunları saymak ciltlerce kitap yazmak demektir. Bu konuda yazılmış olan kitapları okursanız farkları görebilirsiniz. Mesela bunlardan bir tanesi Abdurrahman el-Cezeri’nin Türkçeye çevrilen Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı‘dır. Bunun yanı sıra Vehbe Zuhayli’nin İslam Fıkhı Ansiklopedisi de bu tarz kaleme alınmış kitaplardandır. Bir de sadece ibadetler konusundaki ihtilafları içeren bir ilmihal bulunmaktadır. O da Vecdi Akyüz’ün Mukayeseli İbadetler İlmihali adlı kitabıdır.
Sitemize gelen sorularda bir mezhep esas alınarak değil; dinin kaynağı olan Kur’an ve onun uygulaması olan sünnet esas alınmaktadır. Cevaplar buna göre hazırlandıktan sonra bütün mezhep görüşleri de gözden geçirilip cevaba son şekli veriliyor. Cevaplarımızı ve araştırmalarımızı incelerseniz bu usulümüzü yakından görebilirsiniz.