Tag: kar haddi
Mecelle’nin 165. maddesinde belirtilen gabn-ı fâhiş hadlerini kâr haddi ile karıştıranlara rastlanmaktadır. Bunun kâr haddi ile ilgisi yoktur. Gabn-ı fâhiş ayrı bir konudur. Bu konuyu sitemizin İSLAM İKTİSADI bölümünden okuyabilirsiniz.
İlgili madde şöyledir:
“Gabn-i fâhiş, uruzda nısf-ı uşur ve hayvanatda uşur ve akarda hums mikdarı veya daha ziyade aldanmakdır.”
Ebû Hanife bir kâr haddi tesbit etmemiştir. Sözü edilen husus, kâr haddi ile değil, murabahalı satışla ilgilidir. Murabahalı satış, malın alış fiyatının, ya da mal oluş fiyatının eksiksiz belirtildiği, satıcının elde ettiği kârı, müşteriye tam olarak bildirildiği satıştır. Ebu Hanife’nin bu konudaki sözlerinin özeti şudur:
Bir kimse 10 liraya satın aldığı bir malı 20 liraya satar, sonra aynı malı tekrar 10 liraya alırsa bu mal ona bedavaya mal olmuş olur. Maliyeti sıfır olan bir malı murabahalı olarak %10, % 20 gibi bir kârla satmak mümkün olmaz. Sıfırın % 10’u, % 20’si de sıfırdır. Bu sebeple Ebû Hanife, böyle bir olayda murabahalı satış yapılamayacağını söyler. “Çünkü murabahalı satışta kâr, alış fiyatının belli bir oranıdır.” (Ebu Bekr b. Mes’ud el-Kâsânî, Bedâiu’s-sanai’ fi tertibi’ş-şerai’, c.V, s. 221)
Buna karşılık Ebû Yusuf ve Muhammed der ki, biz, ilk alım satımı dikkate almayız. Madem bu kişi bu malı tekrar 10 liraya satın almıştır, öyleyse murabaha oranı bu 10 lira üzerinden hesap edilir. (Bedâi’, c. V,s. 224)
Dolayısıyla Ebû Hanife’nin murabahanın gerçekleşmeyeceği yolundaki görüşünü, kâr haddi ile karıştırmak yanlıştır. Yoksa bu kişi bu malı murabahalı olarak değil de serbest pazarlık usulüyle, yani malın alış fiyatını veya maliyetini söylemeden tekrar 20 liraya satsa Ebu Hanife’ye göre bunun bir mahzuru yoktur.
Alım satımda kâr haddi olmaz. Nebimiz fiyatların serbest rekabet ortamı içinde oluşmasına önem vermiş, bunlara engel olacak şeyleri yasaklamıştır.
Medine’de fiyatlar yükselmiş, halk Resulullah’tan “narh” koymasını istemişti. Narh, bir malın en çok kaça satılabileceğinin yetkili makam tarafından belirlenmesi demektir. Bu istek üzerine Resulullah şöyle demişti:
“Fiyatları belirleyen, daraltan, genişleten ve rızık veren yüce Allah’tır. Benim asıl istediğim, sizden birinizin kanı ve malı konusundaki bir haksızlıktan dolayı benden bir talebi olmadan Rabbime kavuşmaktır.” (Tirmizi, Büyû 73)
Bu sözüyle o, narh koymayı yasaklamıştır. Bazı fakihlerin narha fetvâ vermeleri tamamen zorunlu hallerle ilgilidir. Ama bu fetvalar hem konan yasağa aykırı hem de uzun vadede halkın zararına sebep olmaktadır. Çünkü narh konunca piyasaya daha az mal gelir. Kıtlık ve karaborsa yüz gösterir. Bolluk ve ucuzluk ancak serbest piyasa ile sağlanabilir.