Tag: isra suresi 78. ayet
Sabah namazının kılınış zamanı İsrâ ve Hûd sûrelerinde şöyle belirtilmektedir:
“Namazı, güneşin zevalinden (tepe noktasını geçmesinden) gecenin ğasakına (karanlığına) kadar, bir de şafak ışıklarının kümeleştiği sırada düzgün ve sürekli kıl. Şafak ışıklarındaki kümeleşme gözle görülür.” (İsrâ 17/78)
“Namazı, gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın zamanlarında düzgün ve sürekli kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, bilgisini kullananların akıllarında tutmaları gereken doğru bilgidir.” (Hûd 11/114)
Nebimizden gelen hadiste de sabah namazının vakti ile ilgili aşağıdaki bilgiler verilmektedir:
“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde … sabah namazını da tan yerinin ağardığı, oruç tutana yemenin içmenin yasak olduğu saatte kıldırdı.
Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında “sabah namazını da ortalık aydınlandığında kıldırdı.” (Tirmizî, Mevâkît, 1)
1 ve 2. fotoğraflarda görüldüğü gibi gecenin karanlığının bitip güneşin doğduğu doğu tarafında aydınlığın başlaması ile seher/sahur vakti girmiş olmaktadır ki buna “fecr-i kâzip/yalancı fecr” adı verilir. Zamanın geçmesi ile birlikte bu aydınlık ufuk boyunca iyice yayılacaktır. Yani aydınlık ile karanlık, ufuktaki bu kızıllık ile birbirinden ayrılacak ve sabah namazı (aynı zamanda ve imsak) vakti girmiş olacaktır ki bu da “fecr-i sâdık/gerçek fecr” olarak isimlendirilmektedir (Bkz: Fotoğraf 3 ve 4).Sabah namazının vakti işte bu vakitten başlayarak güneşin doğuşuna kadarki zaman dilimidir. Güneşin doğuşu ile birlikte sabah namazının vakti çıkmış olur.
NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Yatsı namazının vakti İsrâ ve Hûd sûrelerinde şöyle belirtilmektedir:
“Namazı, güneşin zevalinden (tepe noktasını geçmesinden) gecenin ğasakına (karanlığına) kadar, bir de şafak ışıklarının kümeleştiği sırada düzgün ve sürekli kıl. Şafak ışıklarındaki kümeleşme gözle görülür.” (İsrâ 17/78)
“Namazı, gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın zamanlarında düzgün ve sürekli kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, bilgisini kullananların akıllarında tutmaları gereken doğru bilgidir.” (Hûd 11/114)
Nebimizin aşağıdaki hadisi de yatsı vaktine işaret etmektedir.
“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde şafağın (batı ufkundaki kızıllığın) kaybolduğu saatte yatsıyı kıldırdı.
Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında … Sonra yatsı namazını gecenin üçte biri geçmekte olduğu sırada kıldırdı.” (Tirmizî, Mevâkît, 1)
Yatsı namazını güneşin batmasından sonra batı ufkunda oluşan şafağın (kızıllığın) kaybolmasından itibaren kılabildiğimizi, ayet ve hadisten öğreniyoruz. Bu vaktin bitiş zamanı ise, “gecenin ğasak’’ına kadardır. “Ğasak” sözcüğü, “zifiri karanlık” anlamına gelmektedir. “Karanlık’’ tanımı sayesinde güneşin düzenli olarak doğup battığı bölgelerde yatsı namazını, kızıllığın kaybolmasından güneşin battığı taraftaki aydınlığın tamamen kaybolmasına kadar kılacağımızı biliriz. Nebimizden rivayet edilen hadis de ilgili ayetlerden anladığımızı desteklemektedir. Ayetlerden öğrendiğimize göre gece 3 bölümden oluşmaktadır. İlgili ayet şöyledir:
“Senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini uyanık geçirdiğini Rabbin elbette biliyor…..’’ (Müzzemmil 73/20)
Hûd sûresi 114. ayette belirtilen “gecenin gündüze yakın saatleri…” ile gece en az 3 vakit namaz olduğunu daha önce belirlemiştik. Müzemmil ve Hûd sûrelerini beraber düşündüğümüzde gecenin bölümleri:
1- Akşam-yatsı (Akşam alacakaranlığı)
2- Gecenin ortası
3- Seher-imsak (Sabah alacakaranlığı) şeklinde olmaktadır.
Bu durumda hadiste belirtilen gecenin üçte biri akşam alacakaranlığını da içine alan bölümler olmaktadır.
Bu vakti konu alan fotoğraflar aşağıdaki gibidir:
![]() |
![]() |
NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.
Rabbimiz akşam namazının başlangıç vakti ile ilgili bilgileri Hûd sûresinin 114. ayetinde “gecenin gündüze yakın vakitlerinde” şeklinde vermektedir:
“Gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın zamanlarında o namazı kıl (…)” (Hûd, 11/114)
Güneşin yıl boyunca her gün doğup battığı 45 derece enlemlerinin arasındaki bölgelerde, gece; “güneşin batması ile doğması arasındaki vakit” olarak[1], dünyanın her bölgesinde ise “karanlık”[2] olarak tanımlanır.
Yukarıda bahsedildiği ve aşağıdaki fotoğraflarda gösterildiği üzere “gecenin gündüze yakın saatleri” güneşin batışından sonraki ve doğuşundan önceki aydınlanma esnasında görülen zaman aralıklarını içerir. Akşam namazı vakti ile alakalı olarak “gündüze yakın taraflar”, güneşin batışını takip eden ve aydınlığın devam ettiği zaman dilimini içerir. Bu zaman diliminin aşağıdaki resimlerde de gözlemlenebilecek ortak özelliği, güneşin battığı esnada batı tarafındaki ufukta[3] oluşan kızıllık (şafak) tır. Bu vakit aynı zamanda iftar vaktidir.
Nebimizden nakledilen rivayetler, Kur’an’dan edindiğimiz bu bilgilerin doğru olduğunu teyit etmektedir:
“Cebrail…. Güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği saatte akşam namazını kıldırdı (…)” (Tirmizî, Mevâkît, 1)
Batı ufkunda siyah, kızıl ve beyaz ışık çizgiler netleşir de yıldızlar kümeleşirse vaktin çıkmak üzere olduğu anlaşılır. Nebimiz şöyle demiştir:
“Akşam namazının vakti, güneş battıktan, şafak kayboluncaya kadardır.” (Müslim, Mesâcid, 174)
![]() |
![]() |
Fotoğraf : 1-2 (Akşam namazı/iftar vakti esnasında oluşan kızıllık/şafak)
NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.
[1] Taberi, Tefsir, c: 3, s. 524
[2] “Gece, onlar için bir ayettir; gündüzü ondan soyup çıkarırız da karanlıkta kalıverirler.” (Yasin 36/37)
[3] Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer. TDK Yay., 11. baskı, Ankara 2011, s. 2410
Hûd sûresi 114. ayette[1] gündüz namaz vakitleriyle ilgili, “Gündüzün iki tarafında” şeklinde bilgi verilmiştir. Arapçada “taraf”, “bir şeyin bölümlerinden biri” anlamındadır. İsrâ sûresi 78. ayete göre ise gündüz namaz vakitleri “Güneşin batıya kaymasıyla” başlar. Bu durumda, “Gündüzün iki tarafı” ibaresi, gündüzün “Güneşin kaymasından sonraki’’ yarısının iki bölümüne işaret eder. Güneş batıya kayana kadar, doğuşundan batışına dek kat etmesi gereken açının yarısını kat etmiş, yani gündüzün ilk yarısı bitmiş olmaktadır. Bu durumda, öğle namazının vakti, gündüzün ilk yarısının bitmesiyle başlar ve gündüzün ikinci yarısının ortasına kadar sürer. Bu, Güneşin yaklaşık 45 derecelik bir açı kat etmesi demektir. Bu tespitimizin doğru olup olmadığını araştırdığımızda, Nebimizin gölgeyi referans alan şu sözlerine ulaşıyoruz:
“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde öğle namazını, gölgeler bir ayakkabı kayışı kadar iken kıldırdı. Sonra her şeyin kendi gölgesi kadar olduğu zaman ikindiyi kıldırdı. Güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği saatte akşam namazını kıldırdı. Şafağın (batı ufkundaki kızıllığın) kaybolduğu saatte de yatsıyı kıldırdı. Sabah namazını da tan yerinin ağardığı, oruç tutana yemenin içmenin yasak olduğu saatte kıldırdı.
Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında öğle namazını, dünkü ikindi vaktinde, her şeyin gölgesinin kendi boyu kadar olduğu vakitte kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendinin iki katı olduğu vakitte kıldırdı. Sonra akşam namazını ilk günkü vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı namazını gecenin üçte biri geçmekte olduğu sırada kıldırdı (Sabah namazını da ortalık aydınlandığında kıldırdı. Sonra Cebrail bana döndü ve dedi ki: “Ya Muhammed, bu senden önceki Nebilerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır.” (Tirmizî, Mevâkît, 1)
Bu hadis bize öğle namazı vaktinin (ayette de belirtildiği gibi) güneşin batıya kaymasını takiben başladığını öğretiyor.
Bu namaz vaktinin sonu ile ilgili Nebimizden gelen hadisi birlikte değerlendirdiğimizde, “a’’ boyunda olan bir kişinin gölgesinin de “a’’ uzunluğunda, yani kendi boyuna eşit olduğunu anlıyoruz. Aşağıda Şekil 1’de görüleceği gibi bu, kişiyle gölgesi arasında bir ikizkenar dik üçgen oluştuğu anlamına gelmektedir. Bu durum geometrik olarak güneşin bize göre 45 derecelik bir açıya ulaştığını gösterir. Güneşin batıya geçmesi ile birlikte gölgemizin yönü de değişeceğinden, güneşe bakmadan konumumuza göre gölgemizin sağa ya da sola geçmesi ile birlikte, güneşin batıya kaydığını kabul edebiliriz. Öğle vaktinin böylece girdiğini ve güneş yaklaşık batıda 45[2] derece civarına gelinceye kadar devam edeceğini, Kur’an’dan çıkan bir ölçü olarak belirleyebilmekteyiz. (Şekil 1-2)
![]() |
![]() |
Şekil 1 | Şekil 2 |
NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.
[1] “O namazı kıl gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.” (Hûd, 11/114)
[2] 45 derece olarak kabul edilmesi, sadece 23 Eylül-21 Mart tarihlerinde dünyamızın dik olduğu durumlar için geçerli olmaktadır. Bu açı bizlere aynı zamanda günün öğleden sonraki bölümünün iki eşit parçaya ayrılması şeklindeki bir prensibi de ortaya koymaktadır ki bu yılın bütün günleri için geçerli olacaktır.
Arapça bir kelime olan zeval; ‘gitmek’, ‘helak olmak’, ‘uzaklaşmak’, ‘yer değiştirmek’ anlamlarına gelir. Zeval vakti ise Güneşin tam tepe noktasından geçip Batı istikametine kaydığı/gittiği vakittir.
Güneş doğudan doğar, batıya doğru kendine özgü bir rota izleyerek batar. Allah Teâlâ öğle namazının başlangıcını İsrâ sûresinin 78. ayetinde[1] “dülûku’ş-şems = Güneşin kaymasından…” şeklinde bildirmiştir. Güneşin kayması, doğudan doğup tam tepe noktasına (istivâ) ulaştıktan sonra batı tarafına doğru geçmesi (zevâl) anlamına gelmektedir.
Aşağıda şekil 1’de de görüleceği üzere Güneş kendine özgü rotasında ilerlerken yaklaşık olarak Kuzey 25 derece enlemi ile Güney 25 derece enlemleri arasından geçer, “istivâ vakti” olarak isimlendirdiğimiz 180 derece istikametini de kat eder. Bu esnada Güneş tam tepe noktasındayken henüz Batı istikametine geçmemiş olduğundan dolayı namaz kılınmaz. (Şekil 1-2)
Ayette namazların Güneşin Batı istikametine kaymasından itibaren kılınması emredildiğinden, Güneşin yukarıda bahsedilen rota üzerindeki 180[2] dereceyi kat etmesi ile birlikte öğle namazı vakti başlamış olur.
NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.
![]() |
![]() |
Şekil 1 | Şekil 2 |
[1] O namazı tam kıl, güneşin kaymasından gecenin ğasakına (karanlığına) kadar, bir de fecr’in toplanmasında kıl. Fecr’in toplanması gözle görülür. (İsra 17/78)
[2] Güneş, 32 yay dakikası yani yarım dereceye tekabül eden bir çapa sahiptir. Dolayısı ile Güneşin 181 derecelik bir açısal konuma gelmesi, kaymış olması için yeterli olacaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Namazı, Güneşin batıya kaymasından gecenin kararmasına kadar; bir de fecirdeki yoğunlaşma sırasında kıl. Fecirdeki yoğunlaşma gözle görülür.” (İsrâ 17/78)
Gece yarısı (غسق الليل = ğasak’ul-leyl): Doğu ve batı ufkunda güneş ışınlarından bir iz olmadığı, karanlığın en yoğun olduğu zamana gece yarısı (غسق الليل = ğasak’ul-leyl) denir. Ayet bunu yatsının son vakti olarak belirlemiştir. Bu yüzden karanlık tamamen bastırdığı anda yatsı namazının kılınmış olması gerekir.
Sabah namazı vakti, sabahleyin güneşten yansıyan ışınların, doğu ufkunda yoğunlaşmasıyla yani bu bölgede gökle yerin çıplak gözle açık olarak görülecek şekilde ağarmasıyla başlayan ve güneşin doğmasına kadar süren vakittir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Namazı, Güneşin batıya kaymasından gecenin kararmasına kadar; bir de fecirdeki yoğunlaşma sırasında kıl. Fecirdeki yoğunlaşma gözle görülür.” (İsrâ 17/78)
Fecirdeki yoğunlaşma, diye tercüme ettiğimiz قُرْآنَ الْفَجْرِ ibaresindeki قرآن (kur’ân) kelimesi Arapçada toplama ve toplanma anlamına gelir. İnsanların toplu halde yerleştikleri bölgelere aynı kökten karye = القَرْية denir (Mucemu Mekâyis’l-Luğa.). قَرَأتُ الشيء قرآنا sözü “bir şeyi topladım ve birini diğerine ekledim” demektir. “قرأت الكتاب قراءة وقرآنا = Kitabı okudum” sözü de aynı anlamdadır. Çünkü okuma, kelimeleri bir araya getirip birini diğerine ekleme ile olur. Allah, son kitabına Kur’an adını vermiştir, çünkü indirdiği bütün ayetler onda toplanmıştır.
Ayette geçen fecr = الْفَجْرِ , güneşten gelen ışınların, doğu ufkunda gök ile yeri ayırmaya başladığı zaman yani tan yerinin ağarma zamanı demektir.
Meşhûd (مشهود) kelimesi de şehâdet kökünden ism-i mef’ûldur. Şehadet, bir şeyi gözle görmek ve kavramak demektir. Tan yerini ağartan aydınlık, çıplak gözle net olarak görüldüğü için bu şekilde nitelendirilmiştir.
İşte sabah namazı bu vakitte kılınır. Bir başka ayette bu vakit, “Güneş doğmadan önceki vakit = قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ” (Taha 20/130) diye nitelendirilmiştir. Uzunluğunun kaç saat veya dakika olduğu önemli değildir.
Sizin ifade ettiğiniz anlamda bir ayet yoktur. “Namaz kıl = أَقِمِ الصَّلاَةَ ” diye başlayan aşağıdaki ayette gündüz iki vakitte, gece de üç vakitte namaz kılınması emredilmektedir. Ayet şöyledir:
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِين
“Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namazı kıl. İyilikler kötülükleri giderir, bu, bilenler için doğru bilgidir.” (Hûd 11/114)
Arapça’da taraf (طرف), sınır, uç , yan ve bir şeyin bölümü anlamlarına gelir . Bu ayet, gündüzün iki tarafında yani iki bölümünde namaz kılmayı emretmektedir.
ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARI
Gündüzün iki bölümü, öğle ve ikindi vakitleridir. Öğle vakti, güneşin tepe noktasını aşmasıyla başlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ
“Güneşin dülûku vaktinde o namazı kıl.” (İsra 17/78)
Güneşin dülûku, batıya kaymasıdır . Nebi sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazını güneşin batıya kaydığı vakitte kılardı .
Güneş, doğduğu andan tepe noktasına gelinceye kadar bulunduğumuz yerin doğu tarafında olur; gölgeler ise batıya doğrudur. Tepe noktasına gelince gölge boyu en kısa seviyesine iner. Sonra güneş batıya, gölgeler doğuya kayar ve öğlen namazının ilk vakti girer. Bu vakitte ibadetle ilgili ikinci emir şudur:
فَسُبْحَانَ اللَّهِ …. حِينَ تُظْهِرُون
“… öğleye erdiğinizde Allah’a ibadet edin.” (Rum 30/ 17-18)
İkindi namazı, günün ikinci namazıdır. “Cebrail Beytullah’ın yanında Peygamberimize iki kere imamlık yapmış, birincisinde ikindiyi her şeyin gölgesi kendi boyu kadarken, ikincisinde her şeyin gölgesi kendisinin iki katı iken kıldırmıştı.”
Güneş, tepe noktasından batıya kaydıkça ısısı ve ışığı, giderek azalır ve nihayet batar. Güneş batınca gece başlayacağı için ikindiyi güneş batmadan kılmak gerekir. Bunu şu âyetten öğrenmekteyiz:
… وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ … َقَبْلَ الْغُرُوبِ
“… Güneş… batmadan önce her şeyi güzel yapan Rabbine ibadet et.” (Kaf 50/39)
Şu âyetin de ikindiyi gösterdiği söylenebilir:
فَسُبْحَانَ اللَّهِ … عَشِيًّا …
“…ışınlar azalınca Allah’a ibadet edin.” (Rum 30/ 17-18)
Öğlen vaktinin arkasından tan yerinin ağarmasına kadar ışınlar azaldığından عَشِيًّا aşiyyen; kelimesi Arapçada güneşin batıya kaymasından sabaha kadar devam eden vakti ifade eder.
GECE KILINAN NAMAZLAR
Gece, güneşin batmasıyla başlar. Allah Teâlâ oruçlu için; “sonra orucu geceye kadar tamamlayın ” buyurarak bunu bize öğretmiştir. Güneşin doğmasıyla birlikte gece sona erer.
Ayette geçen zülef (زلف) zülfe (زلفة)nin çoğuludur ve bir şeye yakınlık anlamındadır . “زُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ = gecenin zülfeleri” gecenin gündüze yakın en az üç zamanı demektir.
Akşam vaktinde, hem gecenin karanlığı, hem de gündüzden kalan aydınlık bulunur. Akşam ikiye ayrılır; biri güneşin batmasından batı ufkunda kızıllığın kaybolmasına kadar olan vakittir. Akşam namazı bu vakitte kılınır.
Yatsı vakti ise batı ufkunda kızıllığın kaybolmasından ufkun tamamen kararmasına kadar olan vakittir. “Namazı, Güneşin batıya kaymasından gecenin kararmasına kadar… kıl.” (İsrâ 17/78) ayetinde, gecenin kararması diye tercüme edilen (غسق الليل = ğasak’ul-leyl) yatsının bittiği vakti gösterir. Bu vakitte batı ufku tamamen kararır ve bu karanlık tan yerinin ağarmasına kadar sürer. Bu, normalde vitir namazının vaktidir; ama yatsı namazının kılınmasını caiz görenler de olmuştur. Fakat bu görüş bize göre doğru değildir.
Gecenin gündüze yakın üçüncü bölümü de sabahleyin gökle yerin birleştiği yere güneşten yansıyan ışınların yoğunlaşarak net bir şekilde görülmesiyle başladığı sabah namazı vaktidir. Böylece Zülef kelimesinin üç vakti gösterdiği netleşmiş gece kılınacak farz namazların üç vakit olduğu kesinleşmiş olur.
Namaz vakitleriyle ilgili geniş edinmek isteyenler aşağıdaki linkte bulunan “Kur’an’da Namaz Vakitleri” başlıklı yazımızı okuyabilirler: