Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: imtihan araçları

Kız arkadaşımla evlenmeden ilişkiye girdik. Şimdi ne yapmalıyız?

Allah insanı imtihan etmek için dünyaya göndermiştir. Bu imtihanın amacı da kimin daha iyi kul olduğunu ortaya çıkarmaktır. İmtihanın neticesinde kazananlar ödüllendirilecek, kaybedenler de cezalandırılacaktır.

İmtihan araçları çeşit çeşittir. Bunlardan bir tanesi de Allah’ın koyduğu yasaklardır. Din dilinde bu yasaklara haram denilir. Müslüman bir kişi, yaşadığı hayatta Allah’ı dikkate alan insan olduğu için, O’nun koyduğu haramları işlemekten kaçınır. Müslüman, Allah yokmuş gibi davranamaz. Her şeyi veren Allah emir de verir. Müslüman, bu ilkeyi asla göz ardı etmez.

Bu haramlardan bir tanesi de birbirlerine yabancı olan kız ve erkeğin baş başa kalmaları, el ele tutuşmaları ve cinsel beraberlik yaşamalarıdır. Birbirlerine nikâh düşen iki farklı cinsin nikâhsız olarak bu tür davranışlarda bulunması büyük günahlardandır. Siz bu büyük günahı işlemişsiniz. O halde derhal Allah’a tevbe etmeli, bağışlanmanız için O’na yalvarmalısınız. Bu tür bir davranış iyi kulların özellikleri arasındadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“O güzel kullar onlardır ki ‘çirkin bir hayâsızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isterler. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir ki? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bile bile ısrar etmezler.” (Al-i İmran, 3/135)

Eğer birbirinizi seviyorsanız bunu ailelerinize açmak zorundasınız! İslam dini öncelikle aile tarafından denetlenmeyen bir evliliği asla onaylamaz ve günah içinde bocalayıp durursunuz. Ailelerinize danışın, onların yönlendirmelerine göre hareket edin.

Eğer evlenmeniz için okulunuzu engel gösterirlerse evlenme dairesine başvurun ve aranızda resmi nikâh kıydırın, düğününüzü daha sonra yapabilirsiniz.

Benzer bir cevabımızı okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/birbirimizi-seviyoruz-bundan-sonra-ne-yapmamiz-gerekiyor.html

İnsanın eşi ve çocukları kendisinin düşmanı mıdır?

Öncelikle ayetin doğru mealini görelim:

“Ey inanıp güvenenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olur; onlara karşı dikkatli olun. Ancak kusurlarını görmez, yeni bir sayfa açar ve yaptıkları yanlışları örterseniz bilin ki Allah da sizin yanlışlarınızı örter ve ikramda bulunur.” (Teğâbun, 64/14)

Görüldüğü gibi ayette herkesin eşinin ve çocuklarının düşman olduklarından bahsedilmemektedir. Zira Allah’ın insanlara kendi cinsinden eşler yaratmasının sebebi, birbirlerine düşmanlık etmeleri değil; sevgi, şefkat ve merhamet dairesi çerçevesinde birlikte yaşayabilmeleridir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Yanlarında rahatlayasınız/huzur bulasınız diye size, kendi türünüzden eşler yaratması da Allah’ın ayetlerindendir. Aranıza sevgi ve merhamet de koymuştur. Bunda, düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Rûm, 30/21)

Bir başka ayette de Allah eşlerin, çocuk ve torunların birer nimet olduklarını bildirmiştir:

“Size kendinizden eşler var eden, eşlerinizden de çocuklar ve torunlar var eden, size temiz rızıklar veren Allah’tır. Şimdi onlar, bâtıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?” (Nahl, 16/72)

Teğâbun sûresinin 14. ayeti, insanların bazen can evinden de vurulabileceğini, buna hazırlıklı olunması ve bu muhtemel durum karşısında nasıl davranılması gerektiğini bildirmektedir.

Kur’an’da hayatın birçok alanında imtihan gerçekleşeceğinden sıklıkla bahsedilir. İmtihan çeşitleri, örnekleri ile birlikte verilir. Teğâbun sûresi 15. ayet ile Enfâl sûresi 28. ayette mal ve evladın da birer imtihan aracı oldukları bildirilmiştir. Yani kişi bunlara karşı takınacağı tavırlar sayesinde ya imtihanı geçecek ya da başarısız olacaktır. Dünya bir imtihan yeri ve insan da imtihan için burada olduğuna göre kendi hazırlamadığı; fakat içinde bulduğu şartları en iyi şekilde değerlendirmek zorundadır.

Kişinin eşi veya çocukları kendi dini inancını paylaşmıyor ve hatta karşı çıkıyor, düşmanlık yapıyor olabilirler. Bu durumda kişiye düşen, ayette kendisine tavsiye edilen davranışları sergilemesidir. Allah Teâlâ bununla ilgili somut örnekler de vermiştir. Mesela birkaç ayette Nûh ve Lût nebîlerin kendilerine düşman olan, ihanet eden eşlerinden (Bkz: Tahrîm, 66/10) bahsedilmektedir. O ayetlerde açık bir şekilde görüleceği gibi kendileri Allah’ın nebîleri oldukları halde eşleri kendilerine düşman olmuş; ama onlar bu duruma sabredip imtihanlarını başarıyla vermişlerdir. Özellikle de Nûh Aleyhisselamın hayatı bu konuda mü’minlere en büyük örnektir. Kendisinin nebîlik süresi ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Nuh’u kendi halkına elçi gönderdik. Aralarında dokuzyüz elli yıl kaldı. Nihayet yanlışlar içinde oldukları bir sırada o tufan, onları alıp götürdü.” (Ankebût, 29/14)

Bu ayetin açık beyanıyla Nuh Aleyhisselam bin yıldan elli yıl eksik bir süre yani tam 950 yıl elçilik yapmıştır. Kendisine inananların sayısı hakkında on iki, seksen vs. gibi farklı rakamlar verilmektedir. Dikkatimizi çeken nokta şudur: 950 sene her türlü zorluklara, baskılara, zulümlere kısacası her türlü olumsuzluklara karşı mücadele vermiş bir nebî, en büyük darbeyi eşinden yemiştir! Tahrîm sûresinin 10. ayetinde belirtildiği gibi eşi kendisine ihanet etmiş ve cehennemliklerden olmuştur.

Sonuç olarak başta Teğâbun sûresinin 14. ayeti olmak üzere konuyla ilgili ayetler, mü’minlerin eş ve çocuklarının düşmanlıkları dâhil her türlü olumsuz şarta hazırlıklı olmaları konusunda uyarılarda bulunmakta ve böyle bir durumda nasıl davranması gerektiğini bildirmektedir.

Yahya Şenol

NOT: Nuh Aleyhisselamın kaç sene yaşadığı ile alakalı bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

www.fetva.net/yazili-fetvalar/nuh-aleyhisselam-gercekte-kac-yil-yasamistir.html