Tag: helal gıda
Sorunuzun cevabına dair helal gıda konusunda yapılmış bir çalışmanın ilgili bölümü şöyledir:
Tâbiûn’dan Mücâhid (ö. 104/722), Hz. Peygamber’in hayvanların kanları ile birlikte erkeklik ve dişilik organları, yumurtalıkları, idrar ve safra keseleri ile bezelerinin yenilmesini mekruh gördüğünü rivayet etmiştir (Abdurrezzâk, Musannef, Thk: Habîburrahmân el-A’zamî, Beyrut, 1403 h., c: 4, s. 535; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Zeyl: el-Cevheru’n-Nakî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1992, c: 10, s. 7).
Hz. Peygamber’den bir sahabinin değil de tâbiûndan olan Mücâhid’in rivayet etmesinden de anlaşıldığı gibi bu, “mürsel” bir rivayettir ve zayıftır (İmam Nevevî, el-Mecmû’, c: 9, s. 49).
Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisin Hz. Peygamber’e ulaştırılarak/mevsûlen de rivayet edildiğini; ama bunun sahih olmadığını belirtmiştir. Bu yüzden hadis âlimlerinden Hattâbî (ö. 388/998), kesilen hayvanın akmış olan kanının kesin olarak haram olduğunu; fakat yukarıda ismi geçen şeylerin sadece mekruh olduğunu söylemiştir (Beyhakî, a.g.e., c: 10, s. 8).
Hanefîlerden Kâsânî (ö. 587/1191) de hayvanların yenilmeyecek organlarını sayarken Hz. Peygamber’den nakledilen yukarıdaki rivayete yer verdikten sonra Ebû Hanife (ö. 150/767)’nin “Kan (kesin olarak) haramdır, diğer altı şeyi ise mekruh görüyorum.” sözüne yer vermiş ve şu açıklamayı yapmıştır:
“Ebû Hanife akıtılmış kana “haram”, diğerlerine “mekruh” demiştir. Çünkü mutlak haram, kesin bir delille haram olan şeydir. Akıtılmış kanın haramlığı, kesin bir delille sabittir. O da Cenâb-ı Hakk’ın şu sözüdür:
“De ki: Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve Allah yolundan çıkarak Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum…” (En’âm, 6/145)
Akıtılmış kanın haramlığı konusunda icmâ oluşmuş olması da ayrı bir delildir. Ama diğer altı şeyin haramlığı, kesin bir delille sabit olmamıştır. Aksine, onların hükmü ictihadla veya başka bir şekilde de tevil edilmesi mümkün olan ayetin zahiri veya hadisle sabit olmuştur. Bu yüzden (Ebû Hanife) isim(lendirme) konusunda akıtılmış kanla diğerlerini ayırmış, birine “haram”, diğerlerine “mekruh” demiştir.” (Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’, Thk: Muhammed Muhammed Tâmir, Muhammed es-Saîd ez-Zeynî, Vecîh Muhammed Ali, Dâru’l-Hadîs, Kahire, 2005, c: 6, s. 256)
Bize göre kan dışında kalan şeyler eğer sağlık açısından yiyene zarar vermeyecekse mekruh olarak da nitelendirilmemelidir. Zira konuyla ilgili hadisin zayıf olduğu yukarıda görülmüştü. Dolayısıyla fıkıhtaki meşhur “Eşyâda aslolan ibâhadır” kuralı gereği yukarıdaki altı şeyin mubah olması gerekir. Nitekim yeme başta olmak üzere birçok amaçla hayvan kesimi asırlardır süregelen yaygın bir uygulamadır. Doğal olarak Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemde de yoğun bir şekilde hayvan kesimi yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Eğer yukarıda sayılan şeyler mekruh olmuş olsaydı sadece Mücâhid’den değil, çok sayıda sahabiden bu konuda rivayetlerin gelmesi gerekirdi. Fakat kaynaklarda bu yönde rivayetlere rastlanılmamaktadır.
KAYNAK: Yahya Şenol, Kur’an ve Sünnet Işığında Helal Gıda, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 2. Bs., İstanbul, 2015, s. 294-296.
www.suleymaniyevakfi.com/kuran-ve-sunnet-isiginda-helal-gida
Gayrimüslimlerin avladığı balıkların ve diğer deniz ürünlerinin yenilmesinde hiçbir sakınca yoktur.
Allah Teâlâ, kara hayvanlarının aksine, suda yaşayan hayvanların ve orada bulunan yiyeceklerin helal olduğunu hiçbir istisna koşmaksızın şöyle bildirmiştir:
“Siz ve yolcular yararlansın diye deniz avı ve yiyeceği size helal kılındı. …” (Mâide, 5/96)
Ayette yer alan “deniz avı” ifadesi, diri iken bir tuzak ile avlanılan balık vb. deniz canlılarını, “onun yiyeceği” ifadesi ise denizin içinde ölüp su yüzüne çıkanları ve denizin kıyıya attığı şeyleri/yiyecekleri gösterir.
Kendisine deniz suyunun hükmü sorulan Nebîmizin de şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Denizin suyu temiz; meytesi/ölüsü de helâldir.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 41; Tirmizî, Tahâret, 52; Nesâî, Tahâret, 46; İbn Mâce, Tahâret, 38)
Bu ayet ve hadise göre; yakalayanı veya çıkaranı kim olursa olsun, ister canlı isterse de ölü olarak ele geçirilsin balık başta olmak üzere denizde yaşayan hayvanların ve deniz mahsullerinin tamamı helaldir.
Konu hakkında daha geniş bilgi için aşağıdaki linkleri de tıklamanızı tavsiye ederiz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/olu-baliklar-ayetlerde-haram-kilinan-meyte-kapsamina-girer-mi.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/deniz-urunlerinden-hangisi-yenir-hangisi-yenmez.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/midye-yemek-helal-midir-haram-midir.html
NOT: Deniz ürünleri ve gayrimüslimlerin yiyecekleri ile ilgili olarak Süleymaniye Vakfı Yayınlarından çıkan “Kur’an ve Sünnet Işığında Helal Gıda” kitabını okumanızı tavsiye ederiz. O kitapta konuyla ilgili lehte ve aleyhteki tüm deliller mukayeseli olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Kitabı edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.com/kuran-ve-sunnet-isiginda-helal-gida
Mâide sûresinin 5. ayetine göre Yahudi ve Hristiyanların kestiği hayvanların etleri yenilir.
Balıklarla ilgili hiçbir kural yoktur. Tamamı helaldir.
Medine’deki Müslümanların bu konuda şüpheleri olmuş ve Nebîmize şu soruyu sormuşlar:
“Halk bize et getiriyor, kesilirken besmele çekilip çekilmediğini bilmiyoruz, ne yapalım?”
Nebîmiz de şu cevabı vermiştir: “Siz besmele çekin ve yiyin!” (Buhârî, Sayd, 21, Büyû’ 5, Tevhîd 13; Muvatta, Zebâih, 1; Ebû Dâvûd, Edâhî, 19; Nesâî, Dahâyâ, 39)
Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/yahudilerin-ve-hristiyanlarin-kestiklerini-yemek-caiz-midir.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/besmele-cekilmeden-kesilen-hayvanlari-yemek-haram-mi.html
NOT: Yahudi ve Hristiyanların kestikleri ile ilgili olarak Süleymaniye Vakfı Yayınlarından çıkan “Kur’an ve Sünnet Işığında Helal Gıda” kitabını okumanızı tavsiye ederiz. O kitapta konuyla ilgili lehte ve aleyhteki tüm deliller mukayeseli olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Kitabı edinmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.com/kuran-ve-sunnet-isiginda-helal-gida
“Eşyada aslolan ibâhadır.” Yani bir şeyin haram olduğuna dair bir delil (ayet ya da hadis) bulunmadıkça onun helal olduğuna hükmedilir. Kur’an-ı Kerim’de yenilmesi haram kılınan şeyler ise; leş, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilmiş hayvanlardır. (Bkz: Bakara, 2/173; Maide, 5/3; En’am, 6/145 ve Nahl, 16/115)
Allah Teâlâ insanlara temiz olan yiyeceklerden yeme emri vermiştir:
“Ey Allah’a inanıp güvenenler! Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin temiz olanlarından yiyin! Yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na karşı görevinizi yerine getirin!” (Bakara, 2/172)
Allah domuz etini haram kılarken onun pis (rics) olduğunu belirtmiş (En’âm, 6/145), Resûlünün de tayyib/temiz olan şeyleri helal, habîs/pis olan şeyleri de haram kıldığını” (A’râf, 7/157) bildirmiştir. Buna göre dinimizde temiz olan şeyler helal, pis olan şeyler ise haramdır. Hakkında ayet ya da hadis bulunmayan konularda karar bu ilkeye göre verilir. Çiğ et, çiğ köfte, çiğ pastırma gibi şeylerin haram olduğuna dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bunlar pis de değildir. O halde bunları yemek caizdir.
Roka; turpgillerden, yaprakları salata gibi yenen, sebze olarak bahçelerde yetiştirilen, kokulu bir bitkidir. Bu bitkinin yenmesi helaldir. Haram olduğunu söyleyenlere delillerinin ne olduğunu sormalısınız. Zira Allah’ın helal kıldığı rızıklara “haramdır” demek büyük bir vebaldir.
Cochineal (Dactylopius coccus) denilen böceğin haram kılındığına dair bir âyet veya hadis bulunmamaktadır. Bu gibi küçük böcekler, Maliki mezhebine göre helal, Hanefi, Şafii ve Hanbelîlere göre ise haramdır. Onların delili, insanların bu gibi hayvanlardan hoşlanmamasıdır. Hoşlanmama işi, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişir. Dinen temiz sayılan kaktüs bitkisi üzerinde yaşaması, onun temiz sayılmasını gerektirir.
Milkab b. Telibb, babasından şöyle rivayet etmektedir:
“Allah’ın resulü ile arkadaşlık ettim, sohbetinde bulundum, haşeratın haram kılındığını duymadım.” (Ebu Davud, Et’ime, 30)
Bu hadisi şerh eden Hattâbi şöyle demektedir:
“Bu hadisten şunu anlamaktayız: Haşeratın yenilmesi, mubah sayılması, Peygamber Efendimizin devrinin adetlerindendi. O da onların bu adetlerini biliyordu ki, onları haşerat yemekten menetmedi. (Bkz: Hattabi, Mealimu’s-Sünen, Ebu Davud Et’ime 30. bâb’ta bulunan hadisin şerhi)