Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: haram kazanç

Haram paraya mirasçı olunur mu?

Allah’ın haram kıldığı yoldan para kazanmak kişiyi büyük vebal altına sokar. Fakat bunun günahı bu parayı kazanana aittir. Bakmakla yükümlü olduğu kimseler için bu mal helaldir. Bu parayı yiyebilirler, hac yapabilirler. Bu maldan çocuklara kalan miras da helaldir. Eğer içki satışı ve faizcilik gibi haram yollardan biriyle para kazanan kişi tevbe eder ve bir daha böyle iş yapmazsa önceden kazandığı malın da bir sorumluluğu olmaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Her kime, Rabbinden bir öğüt ula­şır da faize son verirse, geçmişte olan kendinindir. Onun işi Allah’a aittir.” (Bakara, 2/275)

Lütfen aşağıdaki linkte yer alan soru-cevabı da izleyiniz:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/kumardan-kazanilmis-para-mirascilara-helal-olur-mu.html

Şans oyunlarından elde edilen kazanç dinimize göre haram mıdır?

Neticesinin ne olacağı belli olmayan bir şeye bağlanıp kolayca malı elden çıkarmak veya bu yoldan zahmetsizce para kazanmak haramdır. İskambil, tavla vs. ile kumar oynayan kimseler neticede kimin kazanacağı belli olmayan bir oyuna bağlanarak para veriyor veya bu şekilde zahmetsizce para kazanıyorlar. Toto ve piyangoda da aynı durum mevcuttur. Oyuna iştirak etmek üzere verilen paraların bir kısmı oyunu idare eden müessese tarafından alınıyor. Diğeri iştirakçiler arasında yapılan çekiliş neticesinde kazanan bir kaç kişiye veya totoda olduğu gibi tahmini isabetli çıkan bir kaç iştirakçiye dağıtılıyor.

Cahiliye devrinde müşrik Arapların da bu günkü piyangoya benzeyen bir kumarları vardı ki bununla övünç duyarlardı. Mesela: Bir deve keser, 28 hisseye ayırırlardı. İştirakçiler devenin parasını verir ve aralarında çekiliş yapıldı. On tane okları vardı. Bunlardan üçü boş, yedisi dolu idi. Bu oklar bir torbaya doldurulur ve güvenilir bir kişi her iştirakçi namına bir kura çeker, boş çıkanlar hisse alamaz, dolu çıkanlar da hisselerini fakirlere verirlerdi. Dinimiz bunu kumar sayarak yasaklamıştır. (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c: 1, s. 764-765)

Hayır cemiyetleri veya insanî gayeler adı altında da olsa kumar ve piyangoya müsaade etmek mümkün değildir. Bu, dans, bale ve çıplak mankenlerin defilesi ile toplanan yardımlara benzer. Gaye iyi ise de kullanılan vasıta yanlıştır. Dinimizde kötülüğü önlemek, iyiliği elde etmeğe tercih edilmiştir. Bu, İslam hukukunda “Def-i mefâsid celb-i menâfi’den evlâdır” prensibiyle kökleştirilmiştir. Yani “kötülüğü gidermek menfaat elde etmekten önce gelir” demektir.

Binaenaleyh loto, toto, piyango gibi oyunlara cevaz vermek dinimize göre mümkün değildir.

Şans oyunlarının hükmü ile ilgili olarak aşağıdaki linklerde bulunan cevaplarımızı da incelemenizi tavsiye ederiz:

www.fetva.net/kumar/iddaa-sayisal-piyango-vs-gibi-sans-oyunlari-oynamak-haram-mi.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/milli-piyango-bileti-almak-caiz-midir.html

Türkiye’deki finans kurumlarının katılım hesaplarına para yatırabilir miyiz?

Yeni çıkan Bankacılık Yasası, katılım bankalarının (eski adları ile; finans kurumlarının) diğer bankalar gibi çalışmalarına izin vermektedir. Ama onlar isterlerse faizsiz yöntemle, tam bir tüccar gibi çalışabilirler, kanunları buna da müsaittir. Bu durumda, faizsiz çalıştığından emin olmadığınız kuruma para yatırırsanız faize girme ihtimaliniz olur.

Bir katılım bankasından kâr payı ile para çekmek istiyorum. Faize girer mi?

Katılım bankalarından para çekmenin adı kredidir. Yani bir miktar para çekip vadesi gelince o miktar ve fazlasını geri ödemektir. Eğer bahsettiğiniz kurum, kredi kullandırıyorsa (misal olarak: 1.000 TL verip 3 ay sonra 1.100 TL geri istiyorsa) bu faiz olur. Bu kurumlar daha önce böyle bir işlem yapamazlardı. Fakat son çıkan Bankacılık Kanunu’na göre katılım bankaları da diğer bankalar gibi kredi (faizli borç) vermeye başladılar. Bahsettiğiniz durum faizli borç kapsamına girer. Bu yüzden alınması caiz değildir.   

Kazancımızın helal olması için özellikle nelere dikkat edelim?

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, günaha girerek, bile bile yemek için mallarınızla yetkililere ulaşmayın.” (Bakara, 2/188)

“Mümin­ler, mallarınızı aranızda batıl yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir.

Kim bunu, sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa onu bir ateşe sokarız. Bu, Allah’a kolaydır.

Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.

Allah’ın birinizi diğerine üstün kıldığı şeylere imrenmeyin. Erkeklere ait olan, onların kazandıklarından bir paydır. Kadınlara ait olan da onların kazandıklarından bir paydır. Siz Allah katında üstün olanı isteyin. Çünkü Allah her şeyi bilir.” (Nisâ, 4/29-32)

Alım satım, karşılıklı rıza ile yapılacağı için tarafların dürüst olması ve karşı tarafa yanlış beyanda bulunmaması gerekir. Müşterinin bilgisizliğinden ya­rar­lanarak piyasa fiyatının üstünde fiyat uygulamak ya da satıcının bilgisizliğinden yararlanarak malı piyasa fiyatının altında almak caiz olmaz. Buna gabn denir. Karşı taraf bilerek böyle bir farka razı olmuşsa yapılacak bir şey yoktur. Ama bu fark, taraflardan birinin diğerini aldatması suretiyle doğmuşsa bundan elde edilen kazanç helal olmaz.

Allah’ın Elçisi piyasa­nın serbestçe oluşmasını engelleyen şeyleri yasaklamıştır. Bunlar; malları yolda karşılayıp pazara ulaşmadan alma, ihtikâr, mev­cut ol­mayan malları sa­tma, malı teslim almadan satma ve müşteri kızıştırmadır.

Allah’ın Elçisi, ona dua ve selâm olsun şöyle demiştir:

“Malları yolda karşılamayın da pa­zara kadar ulaşsın.”

Çünkü pazara ulaş­mayan mal, bilgisizlikten ucuza satılabilir. Bir başka hadiste, malını yolda satan satı­cının, pazara gel­diğinde fiyatı yüksek bulması ha­linde satıştan cayabileceği bildirilmiştir. (el-Bedâi’, c.V, s.232. Bu konudaki hadisler için bkz. Ebû Cafer et-Tahâvî, Şerhu Maanî’l-Âsâr, M. Zihnî en-Neccâr’ın tahkikiyle, Beyrut, 1407/1987, c.IV, s.7 vd.)

Allah’ın Elçisi ihtikârı da yasaklamış ve şöyle demiştir:

“Dışardan mal getiren kazançlı olur, ihtikâr yapan da lânete uğ­rar.” (İbn Mâce, Ticârât, 6; Dârimî, Büyû’, 12.)

Onun bir sözü de şöyledir:

“İhtikâr yapan suçlu­dur.”  (Müslim, Müsâkât, 130)

İhtikâr, sözlükte zulüm ve haksızlık anlamına gelir. Terim olarak farklı tanımları vardır. Hanefî mezhebinden Ebû Yusuf’a göre ihtikâr, “Satın aldığı bir malı, halkın çok ihtiyaç duymasına rağmen satmamaktır. Böyle bir kişiye, kendine ve ailesine yetecek miktardan fazlasını satması emredilir. Satmaz da ihtikârda direnirse yetkili mahkemeye çıkarılır. Hâkim ona nasihat eder ve onu tehdit eder, ikinci kez hâkimin huzuruna çıkarılınca böyle yapmaması için onu hapseder ve tazirde bulunur. Ama hâkim o malı, ne zorla satabilir ne de narh koyabilir. (el-Bedâi’, c: 5, s: 129 ve 232)

Müşteri kızıştırmak da caiz değildir. Peygamberimiz, mal almaya niyetli olmayan birinin, müşteri gibi davranarak malı övmesini ve diğer müşterileri heyecana getirip fiyatın artmasına yol açmasını yasaklamıştır. (Bkz: el-Bedâi’, c: 5, s: 232)

Satıcı, ölçüye ve tartıya çok dikkat etmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Küçük eksiltmeyle ölçüp tartanların çekeceği var.

İnsanlardan alırken ölçünün tam olmasını isterler,

Kendileri ölçerken veya tartarken onları zarara sokarlar.

Bunlar yeniden diriltileceklerini hiç hesaba katmazlar mı?

O muazzam günü?

Her insanın varlıkların sahibi için kalkacağı günü.” (Mutaffifîn 83/1-6)

Daha geniş bilgi için sitemizde de bulunan TİCARET VE FAİZ adlı kitabı okumanızı tavsiye ederiz.

Vergi iadesi için parayla fiş alınır mı?

Vergi iadesi çalışan veya emeklinin bizzat kendisinin veya 18 yaşından küçük çocuklarının yaptıkları gerçek harcamaların karşılığıdır. Devlet yapılan bu harcamalardan kesilen vergileri belli oranlarda çalışan veya emekli vatandaşına geri ödemektedir. Fakat gerçek olmayan harcamaların devlete gerçekmiş gibi bildirilmesi doğru değildir. Devlet bu davranışı “sahtecilik” olarak nitelemiş ve bu işi yapanlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak 6 (altı) ay ile 3 (üç) yıla kadar hapis cezası öngörmüştür. Bir kişinin sahte beyanlarla hakkı olmadığı malı almaya çalışması dinimizce de caiz görülecek bir davranış değildir.

Malın menşeini değiştirmek caiz midir?

Çin’den alınan malın Malezya’ya götürülüp menşeinin değiştirilmesi, o malı satın alacak kişiyi aldatmaya yönelik bir davranıştır. Çünkü o mal bu işlemden sonra Türkiye’ye getirilip “Çin malı” olarak değil; “Malezya malı” olarak satışa sunulacaktır. Bunun caiz görülmesi mümkün değildir. Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Kim bizi aldatırsa o bizden değildir.” (Müslim, İman 164, (102); Tirmizî, Büyû 74; Ebu Dâvud, Büyû, 52; İbnu Mâce, Ticarât, 36)

Ticarette doğruluk esastır. Ebû Saîd (r.a.)’den gelen bir rivayete göre Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

“Dürüst ve güvenilir tüccar; Peygamberler ve peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehîdlerle beraberdir.” (Tirmizi, Büyû’, 4)

Rifâa (r.a.)’ın babasından ve dedesinden naklettiğine göre; kendisi Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte namazgâha çıkmıştı. Resulullah bazı insanların alışveriş yaptıklarını gördü ve onlara: “Ey tüccarlar topluluğu!” diye seslendi Onlar da Resulullaha icabet ederek boyunlarını doğrultarak gözlerini ona çevirdiler. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu:

“Tüccarlar kıyamet gününde günahkâr ve rezil bir vaziyette diriltileceklerdir. Ancak kendini koruyup günahlardan sakınanlar, yemininde durup iyilik yapanlar ve doğru dürüst olanlar bunun dışındadır.” (Tirmizi, Büyû’, 4; İbn Mâce, Ticârât: 3; Ebu Davud, Büyû’, 1)

Bir Müslüman internet cafe işletebilir mi?

İnsanlar vakit harcasın, porno sitelere girsin, karşı cinsle müstehcen konuşmalar yapsın diye internet cafe açılamaz. Fakat gençleri başıboş dolanmaktan, kahve köşelerinden çekip çıkarmak ve hiç olmazsa hayırlı bir işe yönlendiririz düşüncesi ve niyeti ile olursa bu mazur görülebilir. Bunda da fevkalade dikkatli olmak zorundadır. Ahlaksız sitelere, kumar sitelerine girilmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Bize göre chat de engellenmelidir. Zira chat insanlarda tedavi edilemez psikolojik hastalıklara, ahlaksızlıklara, isimleri gizleyerek yalancılığa, karşı cinslerle yapılan müstehcen konuşmalarla cinsel ahlaksızlıklara ve ailelerin dağılmasına vs. yol açmaktadır. Bir müslüman, bu tür tuzaklara düşmemelidir.

Boş zamanları değerlendirmek hususunda insanların çoğunun aldanmakta olduğunu bildiriyor peygamberimiz. Buna göre müslüman bir birey, boş zamanlarını faydalı şeylerle değerlendirmelidir. Chat yapmak sureti ile boş zamanları faydasız şeylerle heba etmek de müslümana yakışacak işlerden değildir. Dolayısıyla böyle faydasız işlere vesile olmak da mazur görülecek bir iş değildir.