Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: gündüzün tarafları

Hûd sûresi 114. ayette hangi namazlar emrediliyor?

Öğle namazının ilk ve son vakti nasıl tespit edilir?

Hûd sûresi 114. ayette[1] gündüz namaz vakitleriyle ilgili, “Gündüzün iki tarafında” şeklinde bilgi verilmiştir. Arapçada “taraf”, “bir şeyin bölümlerinden biri” anlamındadır. İsrâ sûresi 78. ayete göre ise gündüz namaz vakitleri “Güneşin batıya kaymasıyla” başlar. Bu durumda, “Gündüzün iki tarafı” ibaresi, gündüzün “Güneşin kaymasından sonraki’’ yarısının iki bölümüne işaret eder. Güneş batıya kayana kadar, doğuşundan batışına dek kat etmesi gereken açının yarısını kat etmiş, yani gündüzün ilk yarısı bitmiş olmaktadır. Bu durumda, öğle namazının vakti, gündüzün ilk yarısının bitmesiyle başlar ve  gündüzün ikinci yarısının ortasına kadar sürer. Bu, Güneşin yaklaşık 45 derecelik bir açı kat etmesi demektir. Bu tespitimizin doğru olup olmadığını araştırdığımızda, Nebimizin gölgeyi referans alan şu sözlerine ulaşıyoruz:

“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde öğle namazını, gölgeler bir ayakkabı kayışı kadar iken kıldırdı. Sonra her şeyin kendi gölgesi kadar olduğu zaman ikindiyi kıldırdı. Güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği saatte akşam namazını kıldırdı. Şafağın (batı ufkundaki kızıllığın) kaybolduğu saatte de yatsıyı kıldırdı. Sabah namazını da tan yerinin ağardığı, oruç tutana yemenin içmenin yasak olduğu saatte kıldırdı.

Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında öğle namazını, dünkü ikindi vaktinde, her şeyin gölgesinin kendi boyu kadar olduğu vakitte kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendinin iki katı olduğu vakitte kıldırdı. Sonra akşam namazını ilk günkü vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı namazını gecenin üçte biri geçmekte olduğu sırada kıldırdı (Sabah namazını da ortalık aydınlandığında kıldırdı. Sonra Cebrail bana döndü ve dedi ki: “Ya Muhammed, bu senden önceki Nebilerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır.” (Tirmizî, Mevâkît, 1)

Bu hadis bize öğle namazı vaktinin (ayette de belirtildiği gibi) güneşin batıya kaymasını takiben başladığını öğretiyor.

Bu namaz vaktinin sonu ile ilgili Nebimizden gelen hadisi birlikte değerlendirdiğimizde, “a’’ boyunda olan bir kişinin gölgesinin de “a’’ uzunluğunda, yani kendi boyuna eşit olduğunu anlıyoruz. Aşağıda Şekil 1’de görüleceği gibi bu, kişiyle gölgesi arasında bir ikizkenar dik üçgen oluştuğu anlamına gelmektedir. Bu durum geometrik olarak güneşin bize göre 45 derecelik bir açıya ulaştığını gösterir. Güneşin batıya geçmesi ile birlikte gölgemizin yönü de değişeceğinden, güneşe bakmadan konumumuza göre gölgemizin sağa ya da sola geçmesi ile birlikte, güneşin batıya kaydığını kabul edebiliriz. Öğle vaktinin böylece girdiğini ve güneş yaklaşık batıda 45[2] derece civarına gelinceye kadar devam edeceğini, Kur’an’dan çıkan bir ölçü olarak belirleyebilmekteyiz. (Şekil 1-2)

Şekil 1 Şekil 2

 

NOT: Bu cevap hazırlanırken Kaptan Pilot Alper Gökçe’nin Uçuşta Namaz Vakitleri adlı kitabından yararlanılmıştır.

[1] “O namazı kıl gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.” (Hûd, 11/114)

[2] 45 derece olarak kabul edilmesi, sadece 23 Eylül-21 Mart tarihlerinde dünyamızın dik olduğu durumlar için geçerli olmaktadır. Bu açı bizlere aynı zamanda  günün öğleden sonraki bölümünün iki eşit parçaya ayrılması şeklindeki bir prensibi de ortaya koymaktadır ki bu yılın bütün günleri için geçerli olacaktır.

Kerahat vakitleri ne zamandır, bunların süresi ne kadardır?

Farzlardan önce ve sonra kılınan sünnet namazların ayetten delili var mı?

Günlük beş vakit farz namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlarla ilgili hadis kaynaklarında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Abdullah İbn Ömer ve Hz. Aişe’den gelen sahih rivayetlerde Resûlullâh’ın farz namazların öncesinde ve sonrasında toplam on iki rekât nafile namaz kıldığı rivayet edilmiştir. Bunlar; sabah namazından önce iki, öğleden önce dört ve sonra iki, akşam namazından sonra iki ve yatsı namazından sonra iki rekâttır. Düzenli olarak kılındıkları için “revâtip sünnetler” ve Resûlullâh’ın çoğu zaman kıldığı için de “müekked sünnetler” olarak adlandırılan bu namazlara devam edenlere Allah’ın cennette bir ev/köşk bina edeceği ifade edilmektedir. (İlgili hadisler için bkz: Buhârî, Teheccüd, 25, 29, 34, Cuma, 39; Müslim, Salâtü’l-Müsafîrîn, 291 (729), Cuma, 71 (882); Muvatta, 69; Ebû Dâvûd, Salât, 290, 299; Nesâi, İkâmet, 64, Kıyâmu’l-Leyl, 66, Cuma, 43; Tirmizî, Salât, 206)

Ayrıca ikindi namazının sünnetiyle ilgili Hz. Ali ve Abdullah İbn Ömer’den gelen rivayetlerde Resûlullâh’ın ikindiden önce iki rekât veya dört rekât kıldığı ve bu namazı kılana dua ettiği rivayet edilmiştir. Resûlullâh sürekli olarak kılmadığı için ikindinin sünneti “sünnet-i gayri müekkede” olarak isimlendirilmiştir. (İlgili hadisler için bkz: Ebû Dâvûd, Salât, 297, (1271, 1272), Tirmizî, Salat, 318).

Yatsı namazının farzından önce kılınan dört rekâtla ilgili olarak ise hadis kaynaklarında herhangi bir rivayet bulunmamaktadır.

Nebîmizin kıldığı bu namazlara Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir. Allah Teala şöyle buyurmuştur:

فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى

“Onların sözlerine katlan. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de her şeyi güzel yapması sebebiyle Rabbine kulluk et; gece vakitleri ile gündüzün bölümlerinde de kulluk et; belki memnun kalırsın.” (Tâhâ, 20/130)

Bu ayet sünnet namazların ne zaman kılınacaklarını açıklamaktadır. Farz namazların vaktini bildiren ayetlerde “namazı dosdoğru kıl.” (أَقِمِ الصَّلَاة)  ifadesi geçmektedir.( Bkz: Hûd, 11/114, İsra, 17/ 78.). Fakat bu ayette “tesbih et”  (وَسَبِّحْ) ifadesi geçmektedir. Bu vakitlerin farz namaz vakitlerine değil de sünnet namaz vakitlerine işaret ettiğini gösteren ayetteki “belki razı olursun” (لَعَلَّكَ تَرْضَى) ifadesidir. Eğer bu ayetteki vakitler farz namazlar için olsaydı böyle bir ifade yer almazdı. Çünkü farz olan ibadetlerde kişilerin rızaları aranmaz, kesin bir şekilde emredilir. Yine aynı şekilde Kâf suresinin 39 ve 40. ayetlerinde  “tesbih et”  (وَسَبِّحْ)  ifadesinden sonra “güneş doğmadan önce, batmadan önce ve gece” ifadeleri sünnet namazlarının vakitlerine işaret etmektedir.

Bu anlamda Tâhâ suresi 130. ayeti incelediğimizde “güneşin doğmasından önce” ifadesi sabah namazının iki rekâtlık sünnetine, “güneşin batmasından önce” ifadesi ikindi namazının sünnetine, “gecenin anlarında” ifadesi akşam ve yatsı namazlarından sonraki iki rekata ve gece kılınan teheccüd namazına işaret etmektedir. Bu ayetteki آنَاءِkelimesi çok önemlidir. Bu kelime آن kelimesinin çoğuludur. Arapçada çoğul ifade en az üç şeyi gösterir. “ gündüzün taraflarında” ifadesi de, kuşluk namazı ile öğleden önce ve sonra kılınan sünnet namazlara işaret etmektedir. Yine bu ifadedeki أَطْرَافَkelimesi çok önemlidir. Bu kelime طرف kelimesinin çoğuludur. Dolayısıyla bu ifade de en az üç şeyi göstermektedir.

Bütün bunlar gösteriyor ki sünnet namazlar, Resûlullâh (s.a.v.)’ın Kur’an’dan çıkarmış olduğu doğru hükümlerden ibarettir. Zaten Allah Teala ona: “Kendinde olan ayetlerle öncekileri tasdik eden ve koruma altına alan bu kitabı, sana hak olarak indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet…buyurmuştur. (Mâide 5/48-49).

Nafile namazlarla ilgili diğer bir önemli bir konu da niyet meselesidir. Bu namazları kılmak için niyet edilirken sanki bu namazların Resûlullâh için kılındığı gibi çok yanlış bir algı söz konusudur. Diğer bütün ibadetler gibi bu namazlar da yalnızca Allah için yapılır. Resûlullâh da bizim için örnek teşkil ettiği için elbette O’nun yapmış oldukları bizim için önemlidir. Fakat Resûlullâh örnek almak ibadetleri onun için yapmak anlamında değildir. Bu nedenle tüm ibadetlerde olduğu gibi bu namazların niyetinde de önemli olan kişinin Allah rızası için namaz kılacağını bilmesidir. Bu şekilde niyette bulunmak yeterlidir.

Sünnet namazların terk edilip edilemeyeceği meselesi de diğer önemli bir konudur. Çünkü birçok kişi bu namazları sünnet olarak değil de terk edilmesi halinde büyük vebali olan farz namazlar gibi görmektedirler. Fakat bu namazlar, farz değil nafile namazlardır. Hiçbir ayette ve Resûlullâh’tan nakledilen hadislerde bu namazları kılmayanlar için, bir tehdit ve ceza öngörülmemiştir. Aksine, kılanlar için büyük mükâfatlar olduğundan bahsedilmiştir. Dolayısıyla bu namazları terk etmekle kimse günahkâr olmaz. Bu konuda kişinin sorumluluğu, yalnızca farz namazlardır. Ama sünnetleri kılan kişi de bunların sevabını alır.

Konuyla ilgili görüntülü cevaplarımız için de lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-namazlari-peygamberimize-allah-mi-emretmistir.html

www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/sunnet-i-muekkede-neye-denir-sunnetler-kilinmazsa-ne-olur.html