Tag: domuz eti
Kur’an’da meyte (leş), kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların “yenilmesi” haram kılınmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“De ki: «Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve Allah yolundan çıkarak Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum; fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir.» Doğrusu Rabbin bağışlar ve merhamet eder.” (En’am, 6/145)
Yukarıda ayette görüldüğü gibi domuzun eti pis (rics) olarak nitelendirilmiş ve bu yüzden haram kılındığı bildirilmiştir. Domuzun derisini, kılını da bu hükme dâhil etmek, ayete ilave yapmak olur. Dolayısıyla domuz kılından imal edilmiş fırçalar kullanılabilir.
www.suleymaniyevakfi.org sitemizde bu konuya benzer bir yazımız bulunmaktadır. Okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
Haram, yapılması dinî bakımdan yasaklanan herhangi bir şeydir. İçki içmek, kumar oynamak, zina yapmak, başkasının malını haksız yere yemek gibi.
Haram olan şeylere muharremât denir. Haramı işlemeyenler sevap, işleyenler de günah kazanırlar. Bazı durumlarda bunun dünyevi cezası da vardır. Örneğin zina edene 100 değnek vurulur, hırsızın eli kesilir.
Haramlar liaynihî haram, ligayrihî haram kısımlarına ayrıldığı gibi haram-ı kat’î ve haram-ı zannî kısımlarına da ayrılırlar.
Liaynihî haram, yapısında bulunan bir kötülük ve zarardan dolayı yasaklanmış olan şeye denir. Ölü hayvan eti yemek, şarap içmek, kumar oynamak, zina etmek, hırsızlık yapmak ve haksız yere adam öldürmek gibi.
Bunları hiçbir mükellef işleyemez. Bu yolla hiçbir hukukî sonuç elde edilemez. Bir sözleşmeye konu olmuşlarsa sözleşme geçersiz sayılır. Ölü hayvan etinin ve şarabın alım satımı yapılamaz. Kumar ve hırsızlık yoluyla elde edilen mallar mevcutsa aynen, yoksa bedelinin sahibine geri verilmesi gerekir. Zina ile ne nesep ne de miras sabit olur. Zaruri durumlarda liaynihî haram kapsamına giren şeylerden bir kısmı yapılabilir. Açlıktan helak olacağından korkanlar ölü hayvan etini yiyebilirler. Boğazına tıkanmış bir şeyi gidermek için içecek başka bir şey bulamayanlar şarap içerek onu giderebilirler. Ancak bunlar, zaruret miktarıyla sınırlı olarak yapılabilirler.
Ligayrihî haram, yapısında haramlık bulunmayan; fakat başka bir sebepten dolayı haram olan şeye denir. Başkasının malını haksız yere yemek ve Cuma namazı vaktinde ezan okunurken alışveriş yapmak gibi. Başkasına ait olan bir elmayı yememizin haram olması o elmanın yapısından değil, elma sahibinin onu yememiz için bize izin vermemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Cuma vaktinde ezan okunurken yapılan alışveriş, başka zamanlarda yapılan alışverişlerden farklı bir yapıya sahip olduğu için haram değildir. Haram olması, Allah Teâlâ’nın o saatte alım satımı yasaklamış olmasından dolayıdır.
Haram-ı kat’î, şer’î bir delilin açık ve kesin ifadesiyle sabit olan yani ya Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinin açık ifadesiyle ya da Peygamberimize ait olduğu kesin olarak sabit olmuş bir hadis-i şerifin açık ifadesiyle belirlenmiş olan haram. İçki içmek, zina yapmak, anaya babaya asi olmak, kadınların aralarında ebedi evlenme yasağı olmayan erkekler karşısında mahrem yerlerini açmaları gibi. Haramın bu çeşidini inkâr etmek kişinin dinden çıkıp kâfir olmasına sebep olur.
Haram-ı zannî, müçtehidlerce kat’î bir delile yakın derecede kuvvetli görülen zannî bir delil ile sabit olan haram. Haramın bu çeşidi itikad yani inanma bakımından haram-ı kat’î gibi değildir. Dolayısıyla bunu inkâr eden kâfir olmaz. Fakat amel yani işlenmemesi bakımından haram-ı kat’î gibidir. Haram-ı kat’îde mezhepler arasında hiçbir ihtilaf görülemez. Fakat haram-ı zannî mezheplerin ihtilaf ettikleri sahaya girer. Bir mezhep herhangi bir şeyi bu sahaya soktuğu için haram saydığı halde diğer bir mezhep aynı şeyi helal sayabilir. Mesela Hanefî mezhebi kat’î bir delile yakın derecede kuvvetli gördüğü zannî bir delile dayanarak balık şeklinde olmayan deniz ürünlerinin yenmesini haram saymıştır. Fakat Malikî mezhebi ile Şafiî mezhebi konu ile ilgili ayet-i kerime ve hadis-i şerifin genel ifadesine bağlı kalarak bütün deniz ürünlerini helal saymışlardır. Böylece mesela karidesin yenmesi Hanefî mezhebinde haram olduğu halde Şafiî ve Malikî mezheplerinde helaldir. Fakat domuz etinin yenmesi ayet-i kerimenin açık ifadesiyle yasaklandığı için bu konuda hiçbir mezhebin farklı bir görüşü yoktur.
Faiz parası, domuz eti veya şarap gibi değildir. Helal yoldan elde edilen ile haram parayı birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Faiz parası, sadece faizi alan kişiye haramdır. Onun dışındaki kişilere de haram olsaydı hepimizin cebindeki paralar, nice gayrimeşru yollarda kullanılarak bize ulaşmış olacağından onları kullanmamız da haram olmalıydı.
Esas olan; faiz almamak, almışsa geri vermektir. Ancak günümüzde bankalar faizi geri alamazlar. Bu sebeple onu, yukarıda belirttiğiniz şekilde elden çıkarmak gerekir.
Alan kişi, onun faiz parası olduğunu bilirse rahatsız olabilir.
Bir de faiz aldığınızın bilinmesi de sizin için iyi olmaz. Günahları örtmek gerekir. Bu sebeplerle söylenmezse iyi olur. Yoksa söylenince para, karşı tarafa haram olmaz.
Benzer bir cevabımız için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/banka-hesaplarinda-istenmeden-olusan-faizi-fakirlere-vermek.html