Bu tür iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İlk muhataplarının Arap olması dolayısıyla Kur’an Arap dilinde indirilmiştir. Buna rağmen birkaç kelimenin o dönemde yaşayan yakın dillerden alınarak Arapçalaştırıldığı tefsir ve usul kitaplarında zikredilmektedir. Fakat bunlar bizzat Allah tarafından kullanılmış olup, daha sonra insanlar tarafından değiştirilmemiştir.
Ayrıca sizin de belirttiğiniz gibi her dilde buna benzer kullanımlar vardır. Köken olarak başka dile ait bir kelime yeni bir anlam kazanarak yeni bir dilde kullanabilir.
Huri kelimesinin kökenine ve ne manaya geldiğine gelince:
“Hûr kelimesi “beyaz olmak, beyazlaşmak” anlamındaki haver kökünden sıfat olan havranın çoğulu olup Türkçe’de tekili için kullanılan hûrî Arapça’da yoktur. Araplar, çölde yaşayan kadınların aksine şehir hanımlarının ten beyazlığını ifade etmek için havâriyyât kelimesini kullanırlar.
Haver kökünden türeyen kelimeler çeşitli ayet ve hadislerde bir güzellik unsuru olarak göze nispet edilmiştir. Arap dilcileri bu durumda kelimenin ne anlama geldiği, yani haver ile ifade edilen göz şeklinin hangi nitelikleri taşıdığı konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Asmaî, gözdeki haverin ne anlama geldiğini bilmediğini söylerken genellikle dilciler huri için “beyaz tenli, gözünün beyazı saf, siyahı koyu ve yuvarlak, göz kapakları ince ve nazik” tasvirini yapmışlardır. Bir telakkiye göre huri, ceylan gözlü, yani gözünün tamamı siyah olan demektir ki böylesine insanlarda rastlanmaz.
İlgili âyet ve hadislerde hûr kelimesinin yanında zaman zaman “în” sıfatı da zikredildiğinden iri gözlü (şahin gözlü) olmayı da bu tasvire ilâve etmek gerekir.” (Bekir Topaloğlu, “Huri”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 18, s: 387)