Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: Allah’tan başkasından yardım istemek

Fatiha’da geçen sadece senden yardım dileriz ayetini açıklar mısınız?

Ayetleri, kendi başımıza açıklamaya kalkmamız doğru değildir. Çünkü Allah Teâlâ buna izin vermemekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Elif, Lâm, Râ. Bu, ayetleri hakîm (doğru karar veren) ve habîr (her şeyden haberdar) olan Allah tarafından muhkem kılınmış ve de açıklanmış bir kitaptır. Böyle olması Allah’tan başkasına kulluk etmemeniz içindir. (De ki:) Ben de O’nun tarafından size uyarı yapan ve müjde veren biriyim.” (Hûd, 11/1-2)

Allah Teâlâ, âyetleri, âyetlerle açıklamıştır. Bize düşen ise aynı konuyla ilgili ayetleri ve Resûlullah’ın uygulamalarını toparlayarak Allah’ın açıklamalarına ulaşmaya çalışmaktır.

Buradan hareketle, Fatiha Suresinin ilgili ayetinde geçen istiâne kavramının kapsamı diğer ayetlerde açıklanmış ve gereken durumlarda insanların birbirlerinden yardım isteyebilecekleri belirtilmiştir. Fakat “olağanüstü” veya “olağandışı” dediğimiz ve sadece Allah’ın yapabileceği yardımları O’ndan başkasından istemenin şirk olduğu da yine diğer ayetlerde özellikle vurgulanmıştır. Buna göre Fatiha Suresinde geçen “sadece senden yardım isteriz” cümlesi, diğer ayetlerin delaleti ile “senden başkasının yapamayacağı şeyleri başkasından değil; sadece senden isteriz” demek olur.

Dolayısıyla ayeti sizin dediğiniz şekilde anlamlandırmak doğru olmayacaktır.

www.fetva.net/yazili-fetvalar/sadece-allahtan-yardim-istemek-ne-manaya-gelir.html

Kur’an’ı açıklamada usul konusuyla ilgili geniş bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kurani-aciklamada-usul.html

“Zor durumlarda kabirlerden yardım isteyin” diye bir hadis var mı?

Bazı tarikat müntesipleri,  “bu konuda hadis var” diyerek aşağıdaki rivayetleri delil getirmekte ve kabir ehlinden yardım istemeyi meşru görmektedirler:

إِذا تَحَيَّرْ تُم فِي اْلأمُورِ فاَسْتَعِينُوا بِأَهْلِ اْلقُبُورِ

إِذا أَعْيَتْكُمْ الأمُورُ فَعَلَيْكُمْ بِأهْلِ الْقُبُورِ ، أوْ فاَسْتَعِينُوا بِأَهْلِ اْلقُبُورِ

“İşlerinizde ne yapacağınızı şa­şırdığınızda kabirlerdeki ölülerden yardım isteyiniz”

Hâlbuki İbn Teymiye’nin de belirttiği gibi “Nebîmizin hadislerini iyi bilen ulemanın ittifakıyla bu söz yalandır, Nebîmize yapılmış bir iftiradır. Hadis ulemasından hiçbiri bunu hadis diye rivayet etmemiştir. Güvenilir hadis kitaplarının hiçbirinde bulunmamaktadır. (İbn Teymiye, Mecmû-u Fetâvâ, c: 1, s. 356) Şirk kapısını açan biri tarafından yapılmış bir uydurmadır.” (Mecmû-u Fetâvâ, c: 11, s. 293)

Aclûnî’nin Keşfü’l-Hafâ adlı kitabında (c: 1, s: 85, hadis no. 213) geçen bu söz hakkında daha geniş bilgi edinmek için Kur’an Işığında Tarikatçılığa Bakış kitabımızın ilgili bölümünü okumanızı tavsiye ederiz:

 

MÜRİT– Şu hadisi kabul etme­diğini söylemiş­sin:

“İşlerinizde ne yapacağınızı şa­şırdığınızda kabirlerdeki ölülerden yardım is­teyiniz.” (Mahmut USTAOSMANOĞLU (Mahmut Efendi) başkanlığında bir heyet, Ruhu’l-Furkan Tefsiri, İstanbul 1992, c. II, s.82)

Bunun nesine karşı çıkıyorsu­n? Kabirlerdeki ölü­den yardım is­temek ondan ibret almak demektir.

BAYINDIR – Öyleyse neden ölüler­den ibret alın, denmiyor da onlardan yardım is­teyin deniyor?

Hadis diye uydurul­muş o sö­zün Arapçasında “إستعينوا” “istiânede bulunun” emri geçer. Hâlbuki Fatiha sure­sinde “Yalnız senden istiânede bu­lunuruz.” yani yar­dım is­teriz an­lamında “iy­yâke nestaîn” إياك نستعينâyeti var­dır. Bu âyet, yardımı tek bir yer­den, yani yalnız Allah’tan istememizi emreder. Hadis dediğiniz yukarıdaki sözle bu ayet açıkça çatışmıyor mu?

Fatiha’yı her namazda okuyup bu anlamı hep zih­nimizde diri tutmamızın bir sebebi yok mu­dur?

Yukarıdaki sözü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem söyledi diye iftira edenlerin yanında yer almak size ağır gelmiyor mu? Hiç düşünmez misiniz, temel görevi Kur’an’ı anlatmak olan Hz. Muhammed’in Kur’an’a aykırı bir sözü olur mu? Sonra bu sözü ondan duyan yok. Onunla birlikte ya da ondan sonra yaşayanlardan böyle bir söz söylemiş olan yok. Bunu nakletmiş sahih bir hadis kitabı da yok. Bunların hiç biri yok.

Bunu size duyuralı çok oldu ama bu konuda siz de bir şey bulamadınız. Çünkü olmayan şey bulunamaz.

MÜRİT- Aclûnî’nin Keşf’ül-Hafâ adlı kita­bında var ya. Onun kitabında olması bizim için yeterlidir. Aclûnî büyük bir hadis âlimidir. O da İbn-i Kemâl’in el-Erbaîn’inden almış.

BAYINDIR- Aclûnî o kitabı, halk ara­sında hadis diye bilinen sözlerin doğrusu ile asılsız ola­nını ayırmak için yazmıştır. Bu sebeple o kitapta çok sayıda uydurma ha­dis vardır. Aclûnî, kitabının başında Hafız İbn-i Hacer’in şu sözünü nakleder:

“Aslı olmayan hadisi kim naklederse Buhârî’nin rivayet ettiği, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin şu sözü­nün kap­samına girer: “Kim benden söylemediğim bir şeyi naklederse cehennemde oturacağı yere hazırlansın.” (İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşf’ul-hafâ, Beyrut 1988/1408, c. I, s. 8)

Aclûnî, kitabına aldığı hadislerin kaynaklarını verir. Bu sözle ilgili olarak sadece “İbn-i Kemal Paşa’nın el-Erbaîn’inde böyle geçmiştir.” der. İbn-i Kemal’in el-Erbaîn’ine baktığımızda da hadis diye söylediği o söz için hiçbir kaynak gös­termediğini görürüz. (İbn-i Kemal Paşa, el-Erbeûn, v. 360. Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, 1694. İbn-i Kemal, Yavuz Sultan Selim’in meşhur Şeyhülislamı’dır. 1469’da Tokat’ta doğmuş, 1534’te İstanbul’da ölmüştür. Peygamberimizle ara­sında 900 seneden fazla bir zaman varken hiçbir kaynak göster­meden ve anlamı da Kur’an’a taban tabana zıt olan bir sözü hadis olarak önümüze sürmesi kabul edilemez. İbn-i Kemal bu eserinde, kaynak gösterme yerine, bu sözün hadis olduğunu ispat için hiçbir dini dayanağı olmayan felsefi izahlara girmiştir.) Yavuz Sultan Selim’in Şeyhülislam’ı İbn-i Kemâl, Hz. Peygamberi görmüş olamayacağına göre, aslı astarı olmayan bu söze hadis diyenlerin “cehennemde oturacakları yere ha­zır­lanmaları” gerekir. (Abdulaziz Bayındır, Kur’an Işığında Tarikatçılığa Bakış, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s: 12-14)