Tag: Allah’ın isimleri
Yahova kelimesi Kur’an’da geçmez; çünkü bu kelime İbranicedir. Kur’an ise Arap dilinde inmiştir. Arapça bir kitapta İbranice bir kelime olması beklenemez.
Bu kelime, İbranicede “var olmak” anlamına gelen “hayah” kökünden türemiştir. Yahova kelimesi de “varlığı kendinden olan” manasına gelmektedir.[1]
Yahudiler bu ismin, başka hiçbir varlığa yakıştırılamayan Allah’ın tek ismi olduğunu kabul ederler. Kur’an’da Allah ile ilgili bu manaya gelen nitelemeler mevcuttur. Mana bakımından bakıldığında ayetlerde geçen “el-hayyu’l-kayyûm” vasıflarının İbranicedeki Yahova ile aynı manaları ifade ettiği görülebilir.
[1] www.jewishencyclopedia.com/articles/11305-names-of-god#anchor2
Allah özel isimdir, Allah’tan başkası için kullanılamaz. Tanrı ise ilah anlamında Türkçedir ve cins isimdir. Allah için de tanrı olduğu iddia edilen varlıklar için de kullanılır. “Allah’tan başka ilah yoktur” sözü ile “Allah’tan başka tanrı yoktur” sözü aynı anlama gelir. İlah kelimesi Arapça olduğu için onun yerine tanrı kelimesinden başka kullanacağımız kelime yoktur. Bu kelimeyi mahkûm etme çabaları tamamen boş ve anlamsızdır.
Çocuğa Allah Teala’nın isimlerinden verilirken “Abd” yani “kul” ön eki kullanılır. Mesela; Abdullah, Abdurrahman, Abdülbaki, Abdülaziz, Abdüssamed gibi. Bu isimlerdeki Rahman, Baki, Aziz ve Samed Allah’ın isimleridir. Bunlar, abd ekini aldığı zaman “Rahman olan Allah’ın kulu”, Azîz olan Allah’ın kulu” anlamlarına gelir.
Esmâ-i Hüsnâ’ya dahil olan her ismin başına “Abd” getirilmesi tavsiye edilir. Fakat insanlar için kullanılmayan er-Rahmân, el-Hâlik, el-Bâri’, el-Gaffâr, el-Vahhâb vb. gibi isimler mutlaka başlarına “abd” eklenerek konulmalıdır: Abdurrahman, Abdülhâlik, Abdülbâri’, Abdülgaffâr, Abdülvahhab vs. gibi…
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de çocuklara Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin konulmasını tavsiye ederdi. Abdullah İbn Ömer radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Allah’a en sevimli gelen isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır.” (Müslim, Âdâb, 2, (2132); Ebu Dâvud, Edeb 69; Tirmizî, Edeb 64)