Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Tag: akıl hastalığı

Akıl nedir? İslam ile mükellef olmak için gereken akıl miktarı nedir?

Bir hukuk terimi olarak iyi ile kötüyü, kâr ile zararı ayırt etmeye yarayan zihnî melekeler açısından yeterli kimseyi ifade eden kavram âkil veya akıl sahibi kavramıdır.

Akıl ve temyiz kabiliyeti arızalanınca, kişinin dinî yükümlülükleri kalkar. Burada dikkat edilecek husus, tasarruf sırasında, iyi ile kötüyü ayırt etme kabiliyetinin mevcut olup olmadığıdır. Çünkü bazı akıl hastalıkları temyiz kudretini devamlı surette kaldırırken, bazı hastalıkların temyiz gücünü kaldırması sürekli değildir. Hasta aklı başında iken yaptığı iş ve tasarruflardan sorumludur. Meselâ, saralıların iki sara nöbeti arasındaki zamanda aklı başındadır. Yahut uykuda gezenler, diğer zamanlarda temyiz kudretine sahiptirler.

(KAYNAK: Hamdi Döndüren’in Diyanet ve Şamil İslam Ansiklopedileri’ndeki “Âkıl”  ve “Akıl Hastalığı” maddeleri)

Edâ ehliyetini ortadan kaldıran şeyler nelerdir?

Ehliyet, sözlükte “elverişlilik” demektir. Ehliyet, fıkıh usulü terminolojisinde ikiye ayrılır:
 
1. Vücûb Ehliyeti: Haklara sahip olabilme ve borçlar altına girebilme demektir. Bu nevin ehliyetin temelini, hayatta olma özelliği teşkil eder. Onun için vücûb ehliyetine, hayatının başlangıç anından sona erme anına kadar her insan sahiptir. Yaşa, aklî melekelere ve benzeri başka özelliklere bakılmaksızın, vücûb ehliyetinin her insan için zarûrî olarak varlığı kabul edilir.
 
2. Edâ Ehliyeti: Kişinin hukûken muteber sayılacak tarzda fiiller ortaya koyabilmesi demektir. Bu nevî ehliyetin temelini ise, vücûb ehliyetinde olduğu gibi hayatta olma özelliği değil; temyîz kudretinin var olması teşkil eder. Şu halde anne karnındaki cenin için ve temyîz çağına -ki yedi yaştır- ulaşmamış küçük için edâ ehliyetinden söz edilmez.
 
Ehliyeti daraltan veya ortadan kaldıran durumlar şunlardır:
 
Cünûn (Akıl Hastalığı): Kişinin aklını ve temyîz kudretini yok eden durumdur. Bu durumun vücûb ehliyeti üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Fakat edâ ehliyetini ortadan kaldırır. Bu kişilere ibâdet vacip değildir. Bunların hiçbir hukûkî tasarrufu geçerlilik kazanmaz.
 
Bunun dışında ehliyeti daraltan veya ortadan kaldıran durumlar; ateh (akıl zayıflığı), sefeh (harcamalarda tedbirsizlik), sükr (sarhoşluk) ve ikrâh (bir kimseyi tehdit etmek suretiyle hukûken yapmakla mükellef olmadığı bir işi yapmaya zorlamak)’tır. (Zekiyyuddîn Şa’bân, İslam Hukuk İlminin Esasları, Usûlü’l-Fıkh, Terc: İbrahim Kafi Dönmez, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s: 295-306.)
 
Ağır kronik psikiyatrik ve ruh hastası kimseler, eğer bu durumlarını bir nöbet şeklinde yaşıyorlarsa bu nöbet esnasında edâ ehliyetinden yoksun olurlar. Sâir zamanlarda ise diğer insanlar gibi tam ehliyet sahibidirler. Fakat her zaman bu durumda iseler edâ ehliyetinden yoksun sayılırlar.