Cinler
Diğer ruhanî varlıklar gibi İblis yani şeytanın da insanlara görünüp görünmeyeceği konusu tartışmalıdır. Âlimlerin çoğu, onun latîf bir varlık olduğunu ve çeşitli şekillere bürünüp insanlara görünebileceğini söylerler. Bu kişiler Kur’an’da ve hadislerde şeytanın Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Süleyman ve Hz. Muhammed’e göründüğünün haber verildiğini, Bedir Savaşı sırasında da Sürâka b. Mâlik’in sûretinde müşriklere cesaret verdiğini, sonra da sırt çevirip gittiğini delil olarak gösterirler (bk. Enfâl, 8/48).
Ancak şeytanı gerçek suretiyle görmek mümkün değildir.
Bir ayette ise şeytan ve grubunun insanları gördüğüne şöyle işaret edilir:
“O ve onun gibiler, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler…” (A‘râf, 7/27)
Dr. Osman Demir
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/iblis-ile-seytan-ayni-varlik-midir-seytan-da-bir-gun-olecek-mi.html
Bu gibi durumlarda “destur” denilmesi gerektiğine dair kaynaklarımızda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem tuvalete girerken, gece yatarken ve diğer zamanlarda cinlerin şerrinden “euzu…” çeker, Felak ve Nâs surelerini okuyarak Allah’a sığınırdı. Bununla ilgili rivayetler şöyledir:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve insanın göz (değmesi)’nden (çeşitli dualar okuyarak) Allah’a sığınırdı. Muavvizateyn (Felak ve Nâs sureleri) nazil olunca bu iki sureyi esas aldı, diğerlerini terk etti. (Tirmizi, Tıbb, 16; İbn Mace, Tıbb 33)
Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor: “Peygamber aleyhissalâtu vesselâm her gece yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn’i ve Kul huvallahu ahad’i okur, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi benim kendisine yapmamı emrederdi.” (Buhari Fedâilu’l-Kur’ân 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selâm 50; Tirmizi, Daavât 21; Ebu Dâvud, Tıbb 19)
Enes b. Mâlik radıyallahu anhtan rivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tuvalete girmek istediğinde şöyle derdi:
“Allah’ım erkek ve dişi tüm şeytanlardan ve tüm pisliklerden sana sığınırım.”(Buhârî, Vudu’, 9, Daavat, 14; Müslim, Hayz, 122- (375); Ebu Davud, Taharet, 3; Tirmizi, Taharet, 4; Nesâî, Tahâret, 17; İbn Mâce, Tahâret, 9; Ahmed b. Hanbel, 3/99, 101)
Resulün (elçinin) olmazsa olmaz görevi tebliğdir. Cin Suresinin ilk ayetlerinde Peygamberimizin bizzat onlara tebliğde bulunmadığı ama onların peygamberimizi dinlediği ifade edilmiştir:
“De ki: «Cinlerden bir topluluğun Kuran’ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;» «Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur’an dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.»” (Cin, 72/1-2)
Eğer bu olay Allah tarafından Peygamberimize bildirilmeseydi Peygamberimizin haberi olmayacaktı. Bu konuyu anlatan diğer ayetler şöyledir:
“Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) «Susun» demişler, Kur’an’ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
Şöyle dediler: «Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik.»
«Ey milletimiz! Allah’a çağırana uyun ve ona inanın da Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun.»
Allah’a çağırana uymayan kimse bilsin ki, Allah’ı yeryüzünde aciz bırakamaz; onların O’ndan başka dostları da bulunmaz; işte onlar apaçık sapıklıktadırlar.” (Ahkâf, 46/29-32)
Cinlere de resul gönderilmiştir. Ama o resuller de kendi cinslerinden yani cinlerden olmuştur. Tıpkı insanlara insan peygamber gönderildiği gibi… Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ey cin ve insan topluluğu! Sizden olan kimseler size elçi olarak gelmediler mi? Onlar size ayetlerimi anlatıyor ve bugün karşınıza çıkan şeyler konusunda sizi uyarıyorlardı değil mi?” Diyeceklerdir ki, “Aleyhimize de olsa biz buna şahidiz.” Dünya yaşayışı onları pek aldatmıştı. Kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ettiler.” (En’âm, 6/130)
Peygamberimizin tebliğ görevi yanında hikmeti öğretme (Bakara, 2/129; Âl-i İmrân, 3/164; Cuma, 62/2) ve örnek olma (Ahzâb, 33/21) görevleri de vardır. Bu görevleri cinlere karşı da yaptığına dair herhangi bir ayet ise yoktur.
Allah’ın kitabı Levh-i Mahfuz’da olandır. (Bkz: Zuhruf, 43/3-4; Buruc, 85/21-22) İnsanlar, cinler ve melekler için bu kitabın hükümleri bağlayıcıdır. Bir grup cinin Kur’an-ı Kerim’i Peygamberimizin ağzından dinlemiş olması, onlara da Kur’an’a inanma görevini yüklemiştir.
Cinlerin zararından korunmak için ciddi, kararlı ve samimi inanca sahip olmak yeterlidir. Namazlardan sonra, gece yatarken, sabah kalktığınızda Felak ve Nas surelerini – anlamını bilerek – okursanız cinlerin şerrinden emin olursunuz. Dikkat etmeniz gereken tek şey; sizi Allah’tan başka hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin koruyamayacağı gerçeğidir. Sadece Allah’a sığının. Allah’a sığındınız mı, o sizi her şeyden koruyacaktır, bundan emin olabilirsiniz.
Lütfen aşağıdaki linki de tıklayın:
Vampir, kan emdiği zannedilen yaratık anlamında kullanılan bir kelimedir. Böyle bir şeyin olması söz konusu değildir.
Ortaçağ kelimesi Batıya mahsus karanlık bir dönemi ifade etmektedir. O dönemde Müslümanlar her konuda ilerlemiş mutlu bir hayat yaşıyorlardı. Müslümanlar ne cinleri inkar ederek ne de her türlü hastalığın cinler tarafından geldiğini söyleyerek aşırılığa düşerler. Onlar aşırılığın her iki ucundan da uzak bir şekilde orta yolu tutmuşlardır.
Cinlerin insanlar üzerinde etkisi vardır. Ama bunun gözde büyütülecek hiç bir tarafı yoktur. Yanlış telkinlerle insanlar bu etkiyi gözlerinde büyüttükleri için cinleri şımartmışlardır. Her ne kadar yanlış olsa da cinleri inkar edenler bu gibi aşırılıklara tepki gösterenlerdir. Allah Teâlâ: “Şeytanın hilesi zayıftır.” buyurmuştur. (Nisâ, 4/76)
Her rahatsızlık cinlerdendir diye bir şey söylemek söz konusu olamaz. Ancak cinler de insanlara rahatsızlık verebilir. Bu rahatsızlıktan kurtulmada kişinin kendine güvenmesi çok önemlidir. Okuma ve psikolojik telkinler, bazen de tıbbi tedavi yöntemleri kişinin kendine güvenmesini sağlayarak iyileşmesine sebep olur.
Cinler insanın rüyasına girebilirler. Çünkü Allahu Teâlâ şeytana, insanları saptırabilmek için her türlü yolu kullanma imkanını vermiştir. Bir şeyh, bir din büyüğü kılığında rüyaya gelebileceği gibi, böyle birine bağlanması için telkinde bulunmak üzere de rüyaya gelebilir. Korkutma, aldatma, günaha özendirme gibi şeyleri telkin için rüyaya girebilir. Sizin bahsettiğiniz olay cinle ilgili değildir. Yorgunluk, kan dolaşımındaki ya da nefes yollarındaki bir bozukluk dolayısıyla böyle bir durum olabilir.
Cinlerin insana tesirleri sadece vesvese tarzında olabilir. Kur’an’a göre, bundan fazlasının olması mümkün değildir.
Felak ve Nâs surelerini aşağıdaki bağlantılardan okursanız onların hangi şerrinden Allah’a sığınılması gerektiğini görebilirsiniz: