Cihat
Öncelikle tarihi olayları incelerken ilgili konuları sebep ve sonuçlarıyla bir bütün olarak öncesi ve sonrasıyla birlikte değerlendirmek, parçacı yaklaşmamak oldukça önemlidir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, sadece dini inançları sebebiyle yurtlarını ve tüm varlıklarını terk etmeye zorlanmış, bunlardan bir kısmı Habeşistan’a bir kısmı da Medine’ye hicret etmek zorunda kalmışlardır. Mekkeliler, Müslümanları yurtlarından çıkartmak ve mal-mülklerini ele geçirmekle kalmamış, aynı zamanda Müslümanların sığındıkları Habeşistan ve Medine idarecilerine, bunların nüfuzlu insanlarına çeşitli siyasi baskılar uygulayarak onları korumamalarını da istemişlerdir. (Bkz: İbn Hişam, Sîretü İbn Hişâm, s. 217 vd.; Ahmed b. Hanbel, c: 4, s: 198)
Kur’an’da Müslümanların gayrimüslimlerle ilişkilerinde uymaları gereken kırmızıçizgiler şöyle belirtilmektedir:
“Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever. Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar. Onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mümtahine, 60/8–9)
Ayetlere göre gayrimüslimlerle ilişkide üç kırmızıçizgimiz vardır:
1- Dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,
2- Bizi yurdumuzdan çıkarmaları,
3- Yurdumuzdan çıkaranlara destek vermeleri.
Mekkelilerin bu kırmızıçizgilerin üçünü de çiğnedikleri açıkça görülmektedir.
Müslümanlar da Medine’ye hicret ettikten sonra onları iktisadi baskı altına almak ve kendi kontrol veya nüfuzu altında tuttukları Medine havalisinden Kureyşlilere ait kervanların geçmesini yasak etmek (engellemek) suretiyle misliyle mukabelede bulunuyorlardı. (Bkz. Muhammed Hamidullah, Hazreti Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, 4. bs., s: 56)
Dolayısıyla Medine’de Müslümanların Kureyş’e ait kervanlara saldırmalarına ilişkin rivayetler, savaş hukuku açısından tabiidir, normal karşılanmalıdır.
Benzer bir soru-cevap için lütfen aşağıdaki linki de tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/islam-savas-dini-midir-yoksa-baris-dini-mi.html
İslam, sözlükte “barış yapmak”, “kurtuluşa ermek”, “boyun eğmek”, “teslim olmak”, “vermek” anlamlarındaki Arapça “silm” kökünden türemiştir.
İslâm’ın getirmiş olduğu hükümler ve Peygamber (sav)’in uygulaması da İslam’ın bir barış, adalet dini olduğunu açıkça göstermektedir.
Peygamber (sav)’in yaptığı savaşların sebeplerini ve sonuçlarını ele almaksızın İslam’ı bir kılıç dini olarak nitelendirmenin hiçbir temeli bulunmamaktadır.
Peygamber (sav)’in savaşlarıyla ilgili bir eser kaleme alan Muhammed Hamidullah’ın bu savaşlarla ilgili değerlendirmeleri dikkat çekicidir:
“On sene süren fiili bir siyasî faaliyetten sonra son nefesini verdiği sırada O, iki milyon kilometre kareye yaklaşan bir sahada kurulu bir devlet idare etmekteydi. Rusya hariç, Avrupa büyüklüğünde ve üzerinde o zaman milyonlarca halkın yaşadığı bu geniş saha, harp meydanlarında düşman ordu saflarında maktul düşen takriben 250 insana mukabil fethedilmiştir. On senelik bu zaman neticesinde Müslümanların kaybı ise ortalama ayda bir şehit olarak hesaplanabilir. İnsan kanına verilen değer ve hürmetin bir eşine daha insanlık tarihinde rastlanamaz.”
Hamidullah, Peygamber (sav)’in savaşlarında sadece 250 düşman askerinin öldüğünün hesaplanmasını tarihi kaynaklara dayanarak şöyle açıklamaktadır:
“İbn Hişam’a göre Hz. Peygamber, Medine’den 27 sefere (gazve’ye) bizzat çıkmış ve fakat bunlardan sadece 9’unda savaş vuku bulmuştur. Birçoğu askeri maksatlarla olmasa bile sahabenin kumandası altında Medine’den çıkılan sefer yahut gönderilen askeri birliklerin adedi ise aynı kaynağa nazaran 38’dir. Bazı sefer ve gazvelerdeki zayiat hakkında malumat bulunmaması dolayısıyla aşağıya dercedilen kayıp listesi tam ve kat’i sayılamaz; bununla beraber o devrin savaşları hakkında bize kabaca bir fikir verme niteliğindedir:
Sefer |
Düşman mevcudu |
Düşman zayiatı |
İslam ordusu |
Şehit say. |
Bedir |
950 |
70 |
313 |
14 |
Uhud |
3000 |
22 |
700 |
70 |
Mustalik |
200 (?) |
10 |
30 (?) |
1 |
Hendek |
12000 |
8 |
3000 |
6 |
Hayber |
20000 |
93 |
1500 |
15 |
Mu’te |
100.000 |
? |
3000 |
13 |
Mekke Fethi |
? |
13 |
10.000 |
3 |
Huneyn |
? |
? |
12.000 |
4 |
Ta’if muhasr. |
? |
? |
12.000 |
12 |
Toplam |
|
216 |
|
138 |
Yukarıda verilen rakamlara, Raci’ ve Bi’r Ma’ûna’da haince katledilen ve sayıları 44 kadar olan İslam mübelliği dâhil değildir. Kezâ, Benû Kurayza ile yapılan harpte esir düşen düşman askerlerine savaştan sonra kendi seçtikleri bir hakem tarafından Tevrat hükümlerine göre (Tesniye, XX/13-14) verilen hüküm neticesi tatbik edilen ölüm cezası dolayısıyla hâsıl olan düşman zayiatı hariç tutulmuştur. (Ayrıntı için bakınız. Muhammed Hamidullah, Hazreti Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, 4.bs., İstanbul, 1991, s. 21-22).
Almanya milyonlarca Müslümanın dinlerini yaşayabildikleri, ibadetlerini yapabildikleri dârüssulh’tur. Dârüssulh, kendisiyle barış anlaşması yapılmış ülkeye denir. Ama dârülharp bile sayılsa cariyelik hukuku asla geçerli olmaz. Çünkü Kur’an, cariyelerle de olsa her türlü nikâhsız ilişkiyi yasaklamıştır.
Cariyelik sistemi ve İslam’ın buna bakışı hakkında Ali Rıza Demircan’ın, Kur’ân ve Sünnet Işığında Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri isimli kitabını tavsiye ederiz.
Ayrıca konuyla ilgili ayrıntı için lütfen aşağıdaki adresleri tıklayınız:
www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/savas-esirleri-ve-cariyelik.html
www.fetva.net/goruntulu-fetvalar/peygamberimiz-doneminde-savas-esirleri-kolelestiriliyor-muydu.html
Libya’nın birçok yerinde yönetime karşı başlayan isyan dalgasının yayılması üzerine yönetim, çok sert tedbirler uygulamakta ve katliama varan davranışlar sergilemektedir. Birleşmiş Milletler, petrol zengini olan Libya’yı uçuşa yasak bölge ilan ederek Amerika öncülüğünde Libya topraklarına hava saldırısı yapmış ve daha çok insanın ölümüne sebep olmuştur. Bu kararın, Mısır’da toplanan Arap Birliğinin talebi üzerine alınmış olması Müslümanlar açısından kabul edilemez bir hatadır. Böyle bir durumda yapılması gereken şey, savaşan tarafların arasını düzeltmektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Biri diğerine haksız saldırı yaparsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar haksız saldırı yapan tarafla savaşın. Eğer vazgeçerlerse adil bir şekilde aralarını düzeltin. Dengeli davranın, Allah dengeli davrananları sever. Müminler sadece kardeştirler; kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah’tan çekinin ki size ikramda bulunsun.” (Hucurât, 49/9-10)
Allah’ın emrettiği şeyi yapma yerine, Allah’ın yasakladığı bir tavır içine girilmesi çok üzüntü vericidir. Müslüman olmayanlarla ilişki konusunda Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey Nebî! Allah’tan çekin de görmezlikten gelenlere ve iki yüzlülere uyma, Allah bilir, doğru karar verir.
Sana Rabbinden vahyolunana uy; Allah, yaptığınız her şeyin içyüzünü bilir.
Sen Allah’a güven, vekil olarak Allah yeter. ” (Ahzâb, 33/1-3)